Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Ekonominin darı, ağlayanın malı, bankanın kârı ... PDF Yazdır e-Posta
21 Temmuz 2009

Image

BBDK'nın son yayınladığı rakamlara göre bankaların brüt karı bu yılın ilk iki ayında yüzde 39,1 oranında artarak, 4 milyar liraya yaklaşırken sektörün net toplam kârı ise yüzde 38,3 yükselişle 3,2 milyar lira oldu.

"Para güzel bir uşak , kötü bir efendidir"...

(Ata sözü)

İlginç değil mi? Kriz ortamı ekonominin sorunları daha da derinleştirirken, kârına kâr ekleyen bir sektör var; o da "bancılık sektörü"... Üstelik bankalar bunu riske girmeden, kriz nedeniyle KOBİ'lere verdikleri kredileri kısarak başarabilmişler. BBDK'nın son yayınladığı rakamlara göre bankaların brüt karı bu yılın ilk iki ayında yüzde 39,1 oranında artarak, 4 milyar liraya yaklaşırken sektörün net toplam kârı ise yüzde 38,3 yükselişle 3,2 milyar lira oldu.

Nasıl oluyor?

Bankalar bir yandan krizi gerekçe göstererek KOBİ'lere kredileri sürekli kısarken en az risk bulunan iki alana yöneliyor. Bankaların bunu artan iç borcu karşılamak için yüksek faizli ve devlet garantisi taşıyan devlet kağıtlarıyla; diğer yandan da değişik türevlere çeşitlendirip, cazip kampanyalarla destekledikleri tüketici kredileri ve kredi kartları aracılığıyla gerçekleştirdikleri anlaşılıyor. Böylece bankalar 9-11 faiz oranıyla mevduat toplayıp, yüzde 30'a ulaşan kredi faizleriyle bu parayı satarak, yaklaşık %20 gibi yüksek oranda faiz geliri elde ediyor. Öte yandan BBDK verilerinden anlaşıldığına göre bankaların bu yolla kredi kullandırdıkları tüketicilerden peşin aldığı ücret ve komisyon vb.'nin, bu yılın ilk iki ayında yüzde 34,7 artarak, 476 milyon liraya çıktığı anlaşılıyor.

Erkan Çelebi, 7 Aralık günü Hürriyet Gazetesi'ndeki yazısında bu durumu irdeleyerek; "Bankaların kriz ortamında gerçekleştirdiği bayram kampanyalarına bu kez, sıfıra kadar indirilen faiz oranlarının yerine, açılan kredilere uygulanan komisyonlar damga vurdu. Uygulamaya konulan bayram kampanyalarında bireysel kredilere uygulanan faiz ve komisyonların yıllık toplamı %36'lara dayandı" şeklinde açıklıyor.

Yasalara ve tüketici haklarına aykırı uygulamalar

Fakat yine de reel sektörden tüketicilere tüm ekonomik aktörler ithal krizle boğuşup ve ekonomi gün be gün daralırken; böylesine açık ara kârı anlayabilmek sade vatandaş için hayli güç. Bununla birlikte, ülkemizde tüketici haklarının korunmasına yönelik tüm yasal ve idari çabalara karşın, uygulamada bunların "Adeta paranın mutlak hakimiyetine ve bu sektörün baştan karına" dönüşmesine neden olan bir çok dengesizliğin önlenmesinde yeterli olamadığı da maalesef yaşanan diğer bir gerçek…

Nitekim uygulamada hesapta hiç görünmeyen, külliyatlı miktardaki komisyonların yanı sıra; "İstihbarat Ücreti, Dosya Masrafı, Hayat Sigortası" uygulamalarının hangi yasal gerekçeye ve denetime tabi olduğu net değil. Yine, "Hesap İşletim Ücreti", "Bir şubeden diğerine uçak masraflarına varan havale ücretleri", "Ekstre Ücreti" vb. de cabası. Bankalar bu konuda kısmen TCMB 2006/1 sayılı tebliği yasal dayanak olarak göstermesini tüketici örgütleri kabullenmiyor. Nitekim, Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Başkanı Ali Çetin 24 Şubat 2008'de yaptığı basın açıklamasında bu konuya Merkez Bankası'nın verdiği yazılı yanıt ile; "bu sözde yasal gerekçeye açıkça 'yalan' dediğini" açıklıyor…

Diğer yandan konut kredisi faizleri aylık %1'in altına, tüketici kredi faizleri aylık %1'lere inmişken; Merkez Bankası sürekli faiz indirirken k. kartı faizleri bunun yaklaşık 4 katı, gecikme faizi ise 5 katından fazladır. Ayrıca bankalar k. kartı ile yapılan alışverişlerde satıcıdan %3'lere varan oranlarda komisyon alarak baştan kazanmaktadırlar. Yapılan bir hesaplamaya göre durum öylesine bir hale gelmiştir ki 1000 TL'nin sadece asgari tutarının ödenmesi halinde bileşik faiz nedeniyle tüketici borcunu ancak 5 yılda ödeyebilecektir. Tüketici örgütlerine göre bu tüketici haklarının açıkça ihlalidir.

Peki kredi kartı her önüne gelene verilir mi? Yani bu durumda bankaların kart verirken yasal koşullara uyuyor mu?... 5464 sayılı Banka ve Kredi Kartları Yasası'na göre; "Talepte bulunmayan veya sözleşme imzalamayan kişiler adına hiçbir şekil ve surette kart verilemez". Peki durumda hiç talep edilmeden; evlere, işyerlerine kadar kredi kartı gönderilmesi yasaya uygun mudur?... Yine aynı kanunda belirtildiğine göre "Her yerde kart talebi kabul edilmez". Ya marketlere kadar yaygınlaşan ayaküstü kart pazarlamalarına ne diyeceğiz?... Diğer yandan kanuna göre; "Bir gerçek kişinin tüm kart çıkaran kuruluşlardan temin ettiği kredi kartları için tanınacak toplam kredi kartı limiti, ilk yıl için, ilgilinin aylık ortalama net gelirinin iki katını, ikinci yıl için ise, dört katını aşamaz". Peki hangi banka bu kurallara uyuyor?... Vatandaş zorla kredi kartı alamayacağına göre yasalara uyulsa Bankalararası Kart Merkezi verilerine göre Türkiye'de 2008 yılı itibariyle "43 milyon 394 bin kişiye kart verilebilir mi? Peki, bu durumda kim suçlu? Bu kriz ortamında son çare k.kartına sarılan işsiz mi? Emekli mi? Dar gelirli mi? Bu kısır döngüyü biteviye kredi kartı borçlarını yeniden yapılandırarak çözmeye çalışan devlet mi? Yoksa hesapsızca önüne gelene k. kartı verenler mi? Ya da onları denetlemesi gerekenler mi?

Diğer yandan; hukuk "standart, iltihakı sözleşmelerde" zayıf tarafı oluşturan tüketiciyi haksız sözleşme koşullarına karşı özel olarak korumaktadır. Nitekim yasaya göre bir sözleşme önceden hazırlanmış matbu, tek tip bir sözleşmeyse; o sözleşmenin tüketiciyle tartışıldığını kanıtlamak bankaya aittir. Ancak uygulamada tek bir kişi yoktur ki bir banka hesabı açtırırken ya da bir kredi alırken önüne sürülen sözleşmedeki bir maddeye veya kredi kartı aidatına itiraz edebilsin… Yine yasaya göre "Sözleşme şartlarının tüketicinin anlayabileceği şekilde açık ve anlaşılır dille yazılması gerekir". Oysa şu anda uygulamada olan tüm banka sözleşmeleri "Fer'i, konşimento, hapis, def'i, emre muharrer, vecaibi" gibi bankacılığa özgü hukuksal terimlerle doludur. Genelde bir çok kısaltmanın açılımı ise nedense verilmez!... Yine kanun koyucu bu zor duruma karşı tüketicinin korunması için "Sözleşme hükümleri ve kartın kullanımı hakkında kart hamiline ayrıntılı bilgi verilmesi"ni zorunlu kılmış ve "sözleşmenin bir örneğinin tüketiciye verilmesini" şart koşmuştur. Peki kaçımız sözleşme koşulları hakkında bilgilendirildiğimizi veya tarafımıza bir sözleşme örneği verildiğini söyleyebiliriz?!... 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu 23.2.2006'da çıktı. Bu Yasa'nın Geçici 3. Maddesine göre bankalar uygulamalarını "Bir yıl içerisinde bu Kanun http://www.hukuki.net/kanun hükümlerine uygun hale getirmek zorundadır". Aradan geçen bunca zamana karşın hangi banka eski ufacık puntolarla hazırlanmış, kanuna aykırı eski sözleşmelerini geri çağırarak yenileriyle değiştirdi?

Devlet Denetleme Kurulu'nun dikkatine!..


Bu sözleşmelerin bazılarında yasalara, tüketici haklarına, hatta insan haklarına aykırı olarak tüketicilere; "Emekli maaşlarını rehin ettikleri", "Her halükarda banka kayıtlarının geçerli olduğu", "Borçlar Yasası'nın borçtan kurtulma ile ilgili haklarından feragat edildiği", "Kefillerin hiç bir ihtara gerek olmaksızın borcu kabul ettiği" vb. gibi bir sürü sözleşme koşulları kabul ettirilmektedir.

Üstüne üstlük bankaları denetlemekle yükümlü olanlar kurum, kuruluşlar şimdiye kadar bu konularda derde deva bir şey yapmamışlardır. Yani "Et kokarsa tuzlarlar ama ya tuz da kokarsa" örneğinde olduğu gibi vatandaş, kimi kime şikayet edeceğini şaşırmış durumdadır. Ama yine de yeri gelmişken sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle bu kurumları denetleyebilen Devlet Denetleme Kurulu'nun dikkatini çekmiş olalım. Kim bilir belki de yılların bu köklü kurulunun bu soruna Evrensel Tüketici Hakları açısından el atması hayırlı olabilir?

Bilindiği gibi serbest piyasa kuralsızlıklar rejimi değildir. Nitekim "Devlet tüketiciyi koruyucu tedbirleri alır" diyen anayasamızın 172. Maddesi gerekçesinde "Tüketicilerin korunması bir serbest piyasa ekonomisi tedbiridir" diyerek bu gerçeği hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya koymaktadır .

Son olarak günümüzün küreselleşen piyasalarında tutunup rekabet edebilmenin yolun da asgaride tüketici haklarının sağlanmasını ve korunmasını gerekli kıldığı hiç unutulmamalıdır. Bu yönde gerekli denetim ve gözetimin sağlanması ise, aynı zamanda çağdaş, kaliteli, sağlıklı, verimli ve rekabet edebilir bir bankacılık hizmetinin de yolunu açacaktır…

http://www.dunyagazetesi.com.tr/haber.asp?id=54394&cDate=