Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Bumin Doğrusöz - Bankalardan otomatik cebri tahsil PDF Yazdır e-Posta
04 Ekim 2007
Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 2007–2009 Stratejik Planı'nın Amaçlar Bölümü'nde 4 ana amaç yer almaktadır. Bunlar planda sırasıyla “vergiye gönüllü uyumu artırmak”, “her türlü ekonomik aktiviteyi geliştirmek, kavramak ve gözetlemek”, “hizmet kalitesini iyileştirmek” ve “küresel boyutta katılımcı ve üretken bir kuruluş haline gelmek” şeklinde yer almıştır. Bu amaçların gerçekleştirilmesi için yapılacaklar da her bir bölümde açıklanmıştır.

Bu amaçlar ilk bakışta kulağa hoş gelmektedir. Ancak bu amaçlar içerisinde “mükellef haklarının gerçekleştirilmesi ve yaşama geçirilmesi” gibi bir amacın olmayışı ürkütücüdür. Çünkü mevcut amaçlar içerisinde yer alan gerçekleştirme yöntemlerinin bazılarının, mükellef hakları sağlanmadan gerçekleştirilecek olması halinde, hukuk devleti ve birey hakları yönünden son derece tehlikeli ve sakıncalı durumlar rahatlıkla ortaya çıkabilecektir.

Burada sözünü ettiğimiz planın “her türlü ekonomik aktiviteyi geliştirmek, kavramak ve gözetlemek” şeklindeki amacının “vergi ve diğer mali yükümlülüklerin zamanında ödenmesini sağlamak amacıyla etkin bir cebri tahsilat sistemi oluşturmak” şeklindeki 3 numaralı hedefi içerisinde öngörülen “cebri tahsilat sürecinin hızlandırılması ve etkinliğinin artırılması” şeklindeki alt hedeftir. Bu hedef planda şöyle açıklanmıştır: “Amme borçlusunun, gayrimenkul ve motorlu taşıt bilgileri öncelikli olmak üzere tüm malvarlığına elektronik ortamda ulaşılabilmesi için ilgili kurumlarla işbirliği yapılacaktır. Vergi borcunun mükellefin banka hesabından otomatik olarak cebren tahsili sağlanacak ve ayrıca hacizli malların satışının kısa sürede gerçekleştirilmesine yönelik çalışmalar yapılacaktır.”

Bu alt hedefin mükellefin varlık bilgilerinin izlenmesine, haciz ve satış prosedürünün hızlandırılması kısmına diyecek bir şeyimiz yoktur. Bunlar aslında zaten olması gerekenlerdir.

Ancak burada asıl tehlikeli olan, “vergi borcunun mükellefin banka hesabından otomatik olarak cebren tahsili” şeklindeki hedeftir.

Bu hedef ya ödeme emri gönderilmeden veya yargı süreci beklenmeden tahsilatın düşünüldüğü veya vadesi gelmemiş borçların vadeleri geldiğinde yahut taksit süreleri geldiğinde, süre sonunda verginin mükellefin hesabından otomatikman tahsilinin düşünüldüğünü göstermektedir. Aklımıza başka, “otomatik cebren tahsil yöntemi” gelmemektedir. Zira diğer cebren tahsil yöntemleri zaten mevzuatımızda mevcuttur.

Mevcut uygulamada, mükellefe borcu için önce ödeme emri gönderilmekte, mükelleflere bu işleme karşı yargısal yolları kullanma olanağı sağlanmakta, ödeme emrinin kesinleşmesinden sonra bankadaki parası haczedilmekte, hatta bankada parası olma ihtimaline karşılık bankalara “üçüncü şahıs ihbarnamesi” gönderilerek haciz yine uygulanmaktadır.

Bu yollar terk edilerek veya bu yollara ek olarak öngörülen “otomatik olarak cebren tahsil”, bir başka deyişle hesaptan otomatik para çekme yönteminin nasıl işleyeceğine dair mevzuat tasarısı henüz ortada yoktur.

Ancak böyle bir yöntem, kişilerin banka hesapları üzerindeki mülkiyet hakları açısından veya kişilerin hak niteliğindeki yetkileri açısından çok iyi tartışılması gereken bir konudur. Bu konu düzenlenirken banka hesaplarına haksız el atmanın ve sorumluluğunun da çok iyi düşünülmesi ve düzenlenmesi gerekir.

Bugün vergi idaresi zaten, alacağına sahip çıkmaya çalışırken mükellef haklarını ve kendisinin borçlarını görmezden gelir durumdadır. En azından mahsup dilekçelerine rağmen gönderilen ödeme emirleri bunun kanıtıdır. Bu durumda, hukuki sonuç ve sorumluluk konusu göz ardı edilerek yeni tahsil araçları yaratmanın, kişinin hukuk güvenliği açısından sakıncalı durumların doğmasına yol açması pek muhtemeldir.

Mahsup dilekçesine rağmen veya vergi taksitinin son gününde banka hesabından vergi idaresinin otomatikman tahsilat yaptığını düşünün. Mükellefin aynı gün vadeli olarak tanzim edilmiş çeki varsa ve idarenin tasarrufu dolayısıyla bu çek karşılıksız çıkarsa, idarenin buradaki tazmin yükümlülüğü ve sorumluluğunun ne olacağı cevabı verilmeden, böylesi bir uygulamaya geçilemez.

Vergi hukuku ilişkisinin bir tarafı olan Hazine olabildiğince çok vergi almanın, diğer tarafı mükellef ise olabildiğince az vergi vermenin peşindedir. Burada taraflar arasında tam bir menfaat çatışması vardır ve doğaldır. Vergi hukukunun işlevlerinden en önemlisi, vergi ilişkisinin tarafları arasındaki bu menfaat çatışmasını dengelemektir. Bu ilişkide güçlü olan, devletin egemenlik yetkisini arkasına almış bulunan Hazine, yani vergi idaresidir. Bu nedenle korunması gereken vergi idaresi değil, bireylerdir. Bu nedenle idareye, bireyleri koruyucu haklar ve yetkiler sağlanmadan yeni araçlar verilirse, bunda bireyler ve neticede hukuk devleti zarar görür.

Gelir İdaresi'nin yetkilileri ne kastettiklerini ve mükellef haklarının nasıl garanti altına alınacağını ve idarenin haksız işlemlerindeki sorumluluğunun ne olacağını açıklaması gerekmektedir. Zira tedirgin iş âlemi, şimdi bu sorunun yanıtını bekliyor.

Aksi halde kimse bankada para tutmaz. Yurtdışı hesaplar veya kiralık kasalar ne güne duruyor? 

 

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=79891&YZR_KOD=156&ForArsiv=1