Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
'1920'lerdeki krizin bir benzeri yaşanabilir' PDF Yazdır e-Posta
20 Eylül 2007
Image
  
  
Deloitte, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz indirimi yaparak global kredi piyasalarında yaşanan sıkıntıların kısa vadede atlatılması yönünde bir adım attığını, ancak bu krizden etkilenen şirket sayısının açıklanandan fazla olması halinde 1920'lerde yaşanan büyük krizin bir benzerinin eşiğinde olunabileceğini söyledi.

Dünya üzerinde hali hazırda iki adet kriz hüküm sürmekte. Birincisi Amerika Birleşik Devletleri’nde başlayan ve halen devam eden “Mortgage” yani ipotekli ev kredileri ve bunların ikincil piyasalarında yaşanan kriz. İkincisi bunun tetiklediği ve Avrupa’da etkisini gösteren likidite sıkıntısı.

Avrupa Merkez Bankası ABD menşeli krizi aşabilmek için piyasaları bilindiği üzere likidite açısından sübvanse etmiş ve krizi geçici olarak atlatmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan krizin boyutu ise henüz anlaşılamamıştır.

ABD’de bugün yaşanan krizin bir benzeri 1998 yılında yaşanmıştı. Ancak o dönemde uzun vadeli kredi yönetiminde sıkıntı yaşayan şirket sayısı sadece birdi ve FED ile Amerikan Hazinesi bu sorunu kolaylıkla çözümleyebilmişti. Bu krizin ardından ekonomi 30 aylık bir büyüme trendine girmişti. Bu o dönem için bir ekonominin kendisini düzeltmesi olarak görülmüştü.

Ancak bu sefer bu krize yakalanan sadece bir Şirket değil. Birçok banka, aracı kurumlar, hedge fonlar ve yatırım fonları bu krizin içerisinde yer alıyor. Ayrıca şu an için açıklama yapmayan ancak ciddi anlamda kriz içerisinde bulunan birçok benzer şirket olduğu da düşünülüyor. İşin korkunç olan tarafı da burası. Bir çok kişi şu ana kadar yaşananların buzdağının sadece su üzerindeki kısmını gösterdiğini düşünüyor. Eğer durum böyleyse o zaman 1920’lerde yaşanan büyük krizin bir benzeri kapımızda olabilir. Geçtiğimiz iki üç hafta içerisinde dünyaca ünlü Bear & Stearns ve BNP Paribas kriz sonucu ciddi sıkıntılar yaşadıklarını açıkladılar.

BNP Paribas’ın yatırım fonlarında yaşadığı kriz, bir çok diğer yatırım fonu için de benzer riskleri taşıyor. Zira bu fonlar ABD’deki mortgage piyasasının ikincil piyasasındaki bir çok riski alan yatırımcılar olarak biliniyorlar. Mortgage krizi sebebiyle ödeme zorluğuna giren ABD vatandaşlarının kredilerini ödemelerini geciktirmeleri, ev fiyatlarının düşmesi ve son olarak da ikincil piyasadaki mortgage kredilerinin fiyatlarının düşmesi bu riskleri alan yatırım fonlarını da son derece zor durumlara düşürmüştür.

Bu arada bu yatırım fonları da bu riskleri almadan önce rating firmalarının vermiş oldukları rating’lere güvenerek ikincil piyasadan alım yapmışlardır. Şimdilerde rating firmalarının güvenilirliği de ciddi olarak sorgulanmakta ve ileride ciddi davalık durumların ortaya çıkacağı varsayılmaktadır.

Sorun dünya üzerindeki bankaların, aracı kurumların, hedge ve yatırım fonlarının bilançolarında toplam 900 milyar $ ikincil piyasa mortgage kağıtlarının bulunmasından kaynaklanıyor. 2.500 değişik ikincil piyasada ipoteğe dayalı kağıt ihraç etmiş şirket bulunuyor. Bunların tamamının durumunun kötü olduğunu söylemek doğru olmaz. Bu kağıtların bir çoğu 2005 ve 2006 yıllarında ihraç edildiler. Daha uzun bir süre bu kağıtlardan temerrüte düşenlerin performansını tam ve net olarak ölçemeyeceğiz. Korkulan, düşen ev fiyatları sebebiyle halen %12 civarında olan ödemelerini 60 gün ve üzerinde geciktiren mortgage kredi sahiplerinin bu krizin etkisiyle daha büyük bir ödeme güçlüğü içerisine girmeleri.

1998 yılından farklı olan ve iyi yönde etkisi olabilecek tek bir şey var ki o da Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerdeki yabancı para (hard currency) rezervlerinin şu anda 1998’e göre çok daha fazla olması. Bu durum da bu ülkelerin söz konusu krizin etkilerini daha az zararla atlatabilmeleri için kalkan görevi görecektir.

Peki bizleri önümüzdeki günlerde ne bekliyor:

3 senaryo üzerinde durabiliriz:

  1. Ekonomik Hıçkırık (Bu geçici sorundan ötürü büyüme)

    Bütün bu sorunlar çok hızlı bir şekilde atlatılır. Telaş içerisinde batan bankalar, aracı kurumlar, hedge ve yatırım fonları görürüz. Ancak ekonomik sistem bunları çok çabuk absorbe eder ve eskisinde daha sağlam bir kredi yapısı kurulur. Bu sayede sistemdeki çürük elmalar elenir. Sonuç kısa vadede yavaş bir büyüme, Amerika da son çeyrek için negatif GDP beklenebilir. Unutulmamalı ki, 1998 krizinde ABD Borsaları %20 oranında düşmüş ve hemen ardından hızlı bir toparlanış ile yükselişe geçmişti.
     
  2. Geleneksel Resesyon:

    Resolution Trust Corp benzeri bir kuruluş ev sahiplerinin mortgage kredi borçları sebebiyle uğradıkları zararı ve bankalara da bilançolarındaki açıkları kapatmak için 1990- 91 yıllarında olduğu gibi yardım eder. Etkisi çok daha kötüdür ve 3 veya 4 çeyrek sonrası ortaya çıkar. Sonuç bono piyasalarındaki kalitede sürekli bir kriz ve piyasaların oldukça olumsuz etkilenmesidir. Faize duyarlı araçlar bu senaryo da daha az etkilenirlerken, dolar oldukça değer kaybeder.
     
  3. Japonya Stili Resesyon:

    Bu son senaryo en iç karartıcı olan ve uzak görünenidir. Bütün ekonomik sistem ağır ağır krizin etkileri altında ezilir, kötü ve batık olanın anlaşılması ve kimlerin ne kadar zarar gördüklerinin anlaşılması oldukça uzun sürer, tıpkı 1990’ların başında Japonya’da olduğu gibi. Bu sonuç olarak uzun yıllar boyu yavaş yavaş eksi büyümeye paralel olarak düşen ev fiyatları, azalan tüketici talebi ve iç piyasalarda daralma ile son bulur.

    FED 0.50 puan indirim yaparak kısa vadeli sıkıntıyı aşacak bir adım attı. Ancak uzun vadede problemin çözümü sağlam bir denetim ve gözetim sisteminden geçiyor. Ayrıca sistem içerisindeki çürük elmaların da ayıklanması gerekiyor.

 

http://www.deloitte.com/dtt/press_release/0,1014,cid%253D171526,00.html