Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Veysi Seviğ-Bumin Doğrusöz - Spor kulüpleri forma satarsa kurumlar vergisi ve KDV öder PDF Yazdır e-Posta
19 Eylül 2007

    

Profesyonel spor kulüplerinin gelir sağlamak için spor malzemesi satışları, otopark işletmeciliği, büfe ve lokal işletmeciliği gibi faaliyetleri ayrı bir iktisadi işletme olarak kabul ediliyor. Bu faaliyetlerden sağlanan gelirler de Kurumlar Vergisi'ne tabi tutuluyor

Spor klüplerinin tesisleri vergiye tabi

* Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'nün tescil ettiği ve sportif faaliyetlerde bulunan derneklerin spor ve idman faaliyetlerinde bulunan iktisadi işletmeleri, Kurumlar Vergisi'nden muaf oluyor.

* Derneğin gelir sağlamak için spor malzemesi satışı, otopark işletmeciliği, büfe ve lokal işletmeciliği gibi faaliyetleri ayrı iktisadi işletme olarak kabul edilerek vergiye tabi tutuluyor.

* Spor kulübü dernekleri amatör ve profesyonel spor faaliyetleri yanında çeşitli alanlarda faaliyet gösteren müesseselere sahipler.

* Profesyonel futbol şubeleri ile, sosyal tesis, lokal, otopark, spor okulları ve kursları, sahaları, sağlık merkezleri gibi iktisadi işletmelerin hizmetleri KDV'nin konusuna giriyor.

 

* Derneğin tüzel kişiliği Katma Değer Vergisi mükellefi olmayacak, ancak iktisadi işletmeleri katma değer vergisi mükellefi olarak faaliyetini sürdürecek.

SORU: Gençlik ve Spor Müdürlüğü'ne kayıtlı faaliyet gösteren bir spor kulübüyüz. Kulübümüzün bulunduğu yerde gelir sağlayıcı ve kulüp giderlerini karşılamaya yönelik bazı faaliyetlerde bulunuyoruz. Buna ek olarak da kulübümüzün kullanımına tahsis edilmiş olan otoparkı işletiyoruz.

Kulüp lokalinde üyelerimize ve dışardan gelenler için yapılan hizmetlerde belli bir ücrete tabi olduğundan zaman zaman bu konuda da bazı kulüp üyelerimiz tarafından yapılan bu işlerin vergiye tabi olduğu konusunda uyarılıyoruz.

Kulüp müdürü de kulüpten belli bir ücret alıyor.

Bu konuda kulübümüzün vergi mükellefi olması gerekir mi?

YANIT: Kurumlar Vergisi Yasası’nın 1/ç maddesi uyarınca “Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazançları Kurumlar Vergisi'ne tabi tutulmakta olup aynı yasanın 2. maddesinin 5. fıkrası gereği olarak “Dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler” mükellef olarak tanımlanmıştır. Buna göre Kurumlar Vergisi Yasası ile dernekler, Kurumlar Vergisi'nin mevzuu dışında bırakılmış, bunlara ait veya bağlı olan ve faaliyetleri devamlı bulunan iktisadi işletmeler vergi kapsamına alınmıştır.

Diğer yandan Kurumlar Vergisi Yasası’nın 4. maddesinin (j) bendinde “Gençlik ve Spor Müdürlüğü ile özerk spor federasyonlarına tescil edilmiş spor kulüplerinin idman ve spor faaliyetlerinde bulunan iktisadi işletmeleri ile sadece idman ve spor faaliyetlerinde bulunan anonim şirketlerin Kurumlar Vergisi'nden” muaf olduğu hususu hüküm altına alınmıştır.

Bu bilgiler ışığında Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından tescil edilen ve sportif faaliyetlerde bulunan derneklerin münhasıran spor ve idman faaliyetlerinde bulunan iktisadi işletmeleri, Kurumlar Vergisi'nden muaf olmaktadır.

Bunun dışında derneğin gelir sağlama amacına yönelik olarak varsa spor malzemesi satışları, otopark işletmeciliği, büfe ve lokal işletmeciliği gibi faaliyetleri ayrı bir iktisadi işletme olarak kabul edilmekte ve bu faaliyetlerden sağlanan gelirler Kurumlar Vergisi'ne tabi tutulmaktadır.

Ayrıca Katma Değer Vergisi Yasası’nın 1/3-g maddesi uyarınca “Genel ve katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyeler ve köyler ile bunların teşkil ettiği birliklere, üniversitelere, dernek ve vakıflara, her türlü mesleki kuruluşlara ait veya tabi olan veya bunlar tarafından kurulan veya işletilen müesseseler ile döner sermayeli kuruluşların veya bunlara ait veya tabi diğer müesseselerin ticari, sınai, zirai ve mesleki nitelikteki teslim ve hizmetleri Katma Değer Vergisi'ne tabi tutulmaktadır.

55 Seri Numaralı Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’nin (A) Bölümü'nde de açıklandığı üzere “Spor kulübü dernekleri amatör ve profesyonel spor faaliyetleri yanında çeşitli alanlarda faaliyet gösteren müesseselere sahiptirler. Bir iktisadi işletme niteliğinde olan profesyonel futbol şubeleri ile sosyal tesis, lokal, otopark, spor okulları ve kursları, spor sahaları, sağlık merkezleri, plaj tesisleri ve benzeri iktisadi işletmelerin teslim ve hizmetleri Katma Değer Vergisi'nin konusuna girmektedir. Bu bağlamda da derneğin tüzelkişiliği Katma Değer Vergisi mükellefi olmayacak, ancak iktisadi işletmeleri Katma Değer Vergisi mükellefi olarak faaliyetini sürdürecektir.

Sonuç olarak derneğe gelir sağlamak üzere çalıştırılan otopark ile yapmakta olduğunuz lokal işletmeciliği açısından hem Kurumlar Vergisi ve hem de Katma Değer Vergisi mükellefi olarak faaliyetinizi sürdürmeniz mümkündür (V. Seviğ)

MİRAS KALAN HİSSELERİN SATIŞI

SORU: Annemin vefatı nedeniyle biz iki kardeşe borsada kote ve yine borsa da işlem gören bir miktar hisse senedi miras yolu ile devretmiş bulunmaktadır. Annemin vefatından bu yana iki ay geçti.

Bize miras yolu ile intikal eden hisse senetlerini satmak istiyoruz. Bu satış sonucunda ortaya çıkan kazancın vergilendirilmesi konusunda tereddüte düştük.

Yaklaşık annemin üç senedir sahip olduğu bu hisselerin satışı nedeniyle sağlanan kazancı bizim beyan etmemiz gerekir mi?

YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın geçici 67. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bankalar ile aracı kurumlar, alım-satımına aracılık ettikleri menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarının alış ve satış bedelleri arasındaki fark üzerinden vergi kesintisi yapmakla yükümlü bulunmaktadırlar.

Veraset ve İntikal Vergisi Yasası’nın 10. maddesinde Veraset ve İntikal Vergisi matrahının intikal eden malların Vergi Usul Yasası’na göre bulunacak değerleri olduğu hususu ayrıca hükme bağlanmıştır.

Vergi Usul Yasası’nın 294. maddesi uyarınca da vergiye matrah olan servet veya servet unsuru mahiyetindeki hisse senetleri ve tahviller borsa rayici ile borsada kayıtlı olmayanlar ise emsal bedeliyle değerlenir.

Buna göre mirasçılara veraset yoluyla intikal eden hisse senedi ve tahviller ölüm tarihinde, diğer suretle vuku bulan bedelsiz intikaller ise bu kıymetler hukuken iktisap edildiği tarihte elde edilmiş kabul edilerek söz konusu kıymetlerin alış bedelleri olarak da miras bırakanın ölümü veya hukuki iktisabın gerçekleştiği tarihteki borsa rayici, borsaya kayıtlı olmayanlar için ise bu tarihteki emsal bedeli esas alınacaktır.

01.01.2006 tarihinden itibaren hisse senetlerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar beyana tabi değildir. Bu nedenle bağışlama veya veraset yoluyla iktisap edilen ve geçici 67. madde kapsamındaki menkul kıymetlerin vârislerince satılması halinde, satış bedeli ile yukarıda belirtilen şekilde hesaplanan alış bedeli arasındaki fark üzerinden, geçici 67. madde kapsamında tevkifat yapılması gerekmektedir. (V. Seviğ)

KAPANMIŞ İŞLETMEYE CEZA

SORU: Ticari işletmemi bundan dört yıl önce kapattım. Ancak geçen ay içerisinde benim vergi dairesinden mükellefiyetimi sildirdiğim yıldan sonraki yılla ilgili olarak Katma Değer Vergisi beyannamemi vermediğim için re’sen takdir yoluyla belirlenmiş olan on iki adet vergi ve ceza ihbarnamesi bana tebliğ edildi.

Böyle bir durumda ne yapmam gerekmektedir?

YANIT: Öncelikle konuyu ilgili vergi dairesi nezdinde araştırmanız gerekmektedir. Eğer konuya ilişkin olarak sizi tatmin edecek bir yanıt alamazsınız bu takdirde yargı yoluna başvurarak, mükellef olmadığınız bir döneme ait olup, size tebliğ edilen takdir komisyonu kararlarının ve yapılan tarhiyatın iptali yönünde vergi mahkemesinde dava açmanız gerekmektedir.

Konuya ilişkin olarak dava yoluna gitmeniz olaya kesin çözüm sağlanmasıısından daha uygundur. (V. Seviğ)

YARGI KARARLARINDA MÜCBİR SEBEP

Danıştay 7. Dairesi E.2003/1400 K.2004/1701 T.10.6.2004

Davacı tarafından işyerinde çıkan yangında zayi olduğu belirtilen defter ve belgeler bu sebeple incelemeye ibraz edilmemişse de gerek bu konuda adli yargı yerinden alınmış bir zayi belgesi sunulmamış olması, gerekse de itfaiyece olay anında tutulan tutanakta defter ve belgelerin yandığına dair herhangi bir saptamanın yapılmamış olması sebepleriyle incelemeye ibraz edilmeyen defter ve belgeler için mücbir sebebin varlığından söz edilemez.

Danıştay 4. Dairesi E. 2004/178 K. 2004/1479 T. 23.6.2004

Davacının müdürü olduğu limited şirketin 4811 sayılı kanun gereği yapacağı taksitli ödemelerinin kendisinin tutuklu olması nedeniyle mücbir sebep kapsamında ertelenmesi gerektiği yolundaki başvurusunun; davacının tutuklu olması halinin şahsı için Vergi Usul Kanunu’nun 13. maddesine göre mücbir sebep sayılabilecek olması ancak 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu kapsamında ödenmek istenen borcun davacının şahsi borcu olmayıp şirket tüzelkişiliğine ait borç olması ve bu sebeple mücbir sebep sayılamayacak olmasından dolayı reddi gerekmektedir.

Danıştay 7. Dairesi E.2001/451 K.2003/4388 T.21.10.2003

Davacı defter ve belgelerini depremde zayi olduğundan bahisle incelemeye ibraz etmemişse de 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun'a eklenen geçici 15. maddeye göre defter ve belgelerin zayi olması sebebiyle mücbir sebep halinden söz edilebilmesi için defter ve belgelerin zayi olduğuna dair yetkili mahkemeden veya il ve ilçe kurulundan alınması gereken kararın olayda alınmamış olması ve işyeri merkezi (x) şehrinde olan davacının defter ve belgelerini işyaptığından bahisle (y) şehrine götürmesinin de normal hayat akışına uymaması sebepleriyle olayda mücbir sebebin varlığından söz edilemez.

Danıştay 11. Dairesi E.1998/4152 K.1999/2772 T.1.7.1999

Vergi Usul Kanunu’nun ek 7/4. maddesinde, uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellef veya ceza muhatabının, tarh edilen vergiye veya kesilen cezaya karşı genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açılabileceği ve uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren dava süresi bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu sürenin tutanağın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün olarak uzayacağı öngörülmüştür. Uzlaşmanın gerçekleşmediğine dair tutanağın 17.4.1998 tarihinde davacıya tebliğ edildiği ve en geç 4.5.1998 tarihinde dava açılması gerekirken 20.5.1998 tarihinde açılan davanın süre aşımı yönünden incelenme olanağı bulunmadığı olayda, gerek 2577 sayılı kanunun 8. maddesinde dava açma süresinin mücbir sebep varlığı halinde işlemeyeceğine dair bir hükme yer verilmemiş olması gerekse VUK’nın 13. maddesinde mücbir sebep hallerinde sadece vergisel işlemlere ilişkin sürelerin duracağının belirtilmesi karşısında, davacının sağlık ocağından almış olduğu 20 günlük yatak istirahatine ilişkin rapor dava açma süresini durdurmaz.

ÖZELGELERDE KDV İADESİ

1. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 2.4.2007 tarih ve 2474 sayılı özelgesi

“KDV Kanunu’nun 8/2. maddesine göre vergiye tabi bir işlem söz konusu olmadığı veya Katma Değer Vergisi'ni fatura ve benzeri vesikalarda göstermeye hakkı bulunmadığı halde düzenlediği bu tür vesikalarda KDV gösterenler, bu vergiyi ödemekle mükelleftirler. Bu husus kanuna göre borçlu oldukları vergi tutarından daha yüksek bir meblağı gösteren mükellefler için de geçerlidir. Bu gibi sebeplerle fazla ödenen vergiler, Maliye Bakanlığı’nın belirleyeceği usul ve esaslara göre ilgililere iade edilir. İndirim hakkı olmayanların fazla ve yersiz ödemiş oldukları Katma Değer Vergisi'nin iadesine ilişkin usuller, KDVK 23 seri No’lu Genel Tebliği’nin ‘Fazla Uygulanan Vergilerin İadesi’ başlıklı B Bölümü'nde yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre yersiz ve fazla uygulanan verginin iadesi için bu vergilere muhatap olanlar ile bu işleri yapan mükellefin birlikte vergi dairesine başvurmaları gerekmektedir. Yersiz ve fazla uygulanan vergilere muhatap olanların indirim hakkı sahibi olmadıklarının tespiti halinde bu vergiler mükellefe iade edilir. KDVK’nın 8/2. maddesi öncesinde sadece indirim hakkı olmayanlara iade hakkı tanımakla beraber, 5035 sayılı kanunun 6. maddesi ile söz konusu maddede yapılan değişiklik ile esasında indirim hakkı olanların da iade müessesinden yararlanma imkânı sağlanmıştır. İndirim hakkına sahip olanların fazla ve yersiz ödemiş oldukları Katma Değer Vergisi'nin iadesine ilişkin usuller ise KDVK’nın 91 seri no’lu genel tebliğinde yer almaktadır. Bu hüküm ve açıklamalara istinaden, satışa konu bir gayrimenkulün mesken olarak kullanılan her bir bölümünün 150 m²’nin altında olması halinde %1 oranında KDV uygulanacağından, söz konusu meskenle ilgili olarak fazla veya yersiz bir verginin ödenmesi söz konusu ise bu verginin KDVK’nın 23 seri no’lu tebliğ hükümleri çerçevesinde iadesi mümkündür.”

2. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 13.6.2007 tarih ve 10527 sayılı özelgesi

“KDVK’nın 34/1. maddesinde, yurtiçinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait Katma Değer Vergisi, alış faturası ve benzeri vesikalar ve gümrük makbuz üzerinden ayrıca gösterilmek ve de bu vesikaların kanuni defterlere kaydedilmiş olması şartı ile indirim konusu yapılabilir. Yine KDV Kanunu'nun 48/2. maddesinde ise ithal edilen eşya ile ilgili olmak üzere, Katma Değer Vergisi'nden müstesna olduğu halde yanlışlıkla alınan veya fazla alındığı anlaşılan Katma Değer Vergisi'nin, indirim hakkına sahip olmayan mükelleflere, Gümrük Kanunu'na göre iade olunacağı hükmüne yer verilmiştir. 91 seri no’lu KDVK Genel Tebliği'nde, Katma Değer Vergisi mükellefiyeti olmayanlara ve olsalar bile fazla ve yersiz ödemiş olduğu Katma Değer Vergisi'ni indirim hakkı olmayanlara, fazla ödenmiş olan bu verginin 23 seri no’lu KDVK Genel Tebliği hükümlerine göre iade edileceği düzenlenmiştir. Söz konusu tebliğde ise yukarıda bahsi geçen KDVK’nın 48/2. maddesine hükmüne atıf yapmaktadır. Bu hüküm ve açıklamalar gereğince, sehven yanlış gümrük saymanlık müdürlüğüne ödenen KDV’de, herhangi bir mal ya da hizmet ithaline yönelik fazla ve yersiz vergi söz konusu olmadığından burada indirim söz konusu değildir. Yanlış saymanlığa ödeme yapan mükellefin, 23 seri no’lu tebliğ düzenlemesi gereğince, ilgili saymanlık müdürlüğünden sehven ödemiş olduğu KDV’nin iadesini talep etmesi gerekir.

3. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 6.9.2006 tarih ve 1633 sayılı özelgesi

“KDVK 96 seri no’lu genel tebliğinde, daha önce yayımlanmış olan 39 seri no’lu tebliğ hükümlerine atıfla, iade hakkı doğuran işlemleri bulunan mükelleflerin, bu işlemleri dolayısıyla yüklendikleri verginin nakden veya mahsuben iade olarak talep edilmek yerine indirim yoluyla giderme tercihinde bulunabilecekleri düzenlemesine yer verilmiştir. Tercihlerini bu yönde kullanan mükelleflerin beyannamelerinde iadeye konu işlemlerine ait Katma Değer Vergisi'ni 8 ve 9 no’lu tablolarda beyan etmeleri ancak tabloların ‘Yüklenilen KDV’ veya ‘İadeye konu olan KDV’ sütunlarına sıfır (0) yazmaları ve de iade hakkı doğuran işlemleri tevsik eden belgeleri beyannamenin eki olarak sunmaları gerekir. Mükelleflerin daha sonra bu tercihlerinden vazgeçerek, iade veya mahsuben iade talep etmeleri halinde aradaki dönemler için düzeltme beyannamesi vermesi gerekir.”

4. Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 18.6.2007 tarih ve 1592 sayılı özelgesi

“KDVK’nın 11. maddesinde ihracat ve ihraç kayıtlı satışların Katma Değer Vergisi'nde istisna olduğu ve yine aynı kanunun 32. maddesinde ise 11. maddedeki istisna nedeniyle tahsil edilemeyen verginin mükelleflerin vergiye tabi işlemleri nedeniyle hesaplanan vergilerinden indirilebileceği, indirilemeyen kısmın ise Maliye Bakanlığı'nca tespit edilecek usullere iade edileceği düzenlenmiştir. Konuya ilişkin olarak yayımlanan 84 seri no’lu KDVK Genel Tebliği'nde ise iade alacağının; vergi borçlarına, ithalatta alınan vergilere, SSK prim borçlarına mahsubu imkânı tanınmıştır. Bu hüküm ve açıklamalar gereğince, ihracat ve ihraç kayıtlı satışlar nedeniyle hak kazanılan Katma Değer Vergisi alacağının, Maden Kanunu’nun 14. maddesi gereğince maden işletmesinin bulunduğu belediye ve il özel idaresine yapılan idare payı ödemelerine mahsup edilmesi mümkün değildir. Bununla beraber, iade alacağının söz konusu kurumun vergi borçlarına mahsup edilebilmesi mümkündür.”

5. Adana Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 1.2.2006 tarih ve 164 sayılı özelgesi

“KDVK’nın 13. maddesinin (d) bendinde, yatırım teşvik sahibi mükelleflere, belge kapsamındaki makine ve teçhizat teslimlerinin Katma Değer Vergisi'nden istisna olduğu düzenlenmiştir. Konuya ilişkin olarak yayımlanan 87 seri no’lu tebliğde, istisna kapsamında mal satın almak isteyen alıcıların, bağlı oldukları vergi dairesine müracaat ederek, Katma Değer Vergisi mükellefiyetlerinin olduğuna ve makine-teçhizatı indirim hakkı tanınan işlemlerde kullanacaklarına dair yazı almaları gerektiği ve bu belge ibraz edilmeden istisna kapsamında işlem yapılamayacağı düzenlenmiştir. Bu hükümler gereğince, şirketinizce yatırımcı şirketlere yatırım teşvik belgesi kapsamında yapılan satışlarda, alıcıların söz konusu yazıyı vergi dairesinden temin etmeleri, malın teşvik belgesinde belirtilen yatırım süresinin bitim tarihine kadar satılmış olması kaydıyla, belge ekinde yazılı bulunan makine ve teçhizat satışlarında yüklenilen Katma Değer Vergisi'ne ait iade taleplerinin yerine getirilmesinde sakınca bulunmamaktadır. 69 seri no’lu tebliğdeki diğer şartların yerine getirilmesi şartı ile belgenin vergi dairesinde alınma tarihinin, satış işleminden sonra olması, iade taleplerinin yerine getirilmesine engel teşkil etmez.”


http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=78522&YZR_KOD=158&ForArsiv=1