Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Bumin Doğrusöz - Hata ve düzeltme PDF Yazdır e-Posta
10 Eylül 2007
Hemen her hukuk dalı, kendi açısından “hata” kavramına yer vermiştir. Hata, ceza hukukunda suçun unsurlarına bağlı olarak ve özellikle yanılma hali ile dikkate alınırken, borçlar hukukunda iradeyi sakatlayan bir hâl olarak düzenlenmiştir.

Hata hâli ve kavramı Vergi Usul Kanunumuzda da yer bulmuş ve Kanunun 116. maddesinde “vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır” şeklinde tanımlanmıştır.

İzleyen maddelerde hata, hesap hataları ve vergilendirme hataları olmak üzere  iki ana türe ayrılmıştır.

Kanunun 117. maddesinde yer alan hesap hataları üç grupta toplanmıştır. Bunlar sırasıyla şunlardır.

1. Matrah hataları: Vergilendirme ile ilgili beyanname, tahakkuk fişi, ihbarname, tekalif cetveli ve kararlarda matraha ait rakamların veya indirimlerin eksik veya fazla gösterilmiş veya hesaplanmış olmasıdır.

2. Vergi miktarında hatalar: Vergi nispet ve tarifelerinin yanlış uygulanması, mahsupların yapılmamış veya yanlış yapılmış olması, birinci bentte yazılı vesikalarda verginin eksik veya fazla hesaplanmış veya gösterilmiş olmasıdır.

3. Verginin mükerrer olması: Aynı vergi kanununun uygulanmasında belli bir vergilendirme dönemi için aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi veya alınmasıdır.

Vergilendirme hataları ise Kanunun 118. maddesinde dört grupta düzenlenmiştir. Bunlar da sırasıya şu şekildedir.

1. Mükellefin şahsında hata: Bir verginin asıl borçlusu yerine başka bir kişiden istenmesi veya alınmasıdır;

2. Mükellefiyette hata: Açık olarak vergiye tabi olmayan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi istenmesi veya alınmasıdır.

3. Mevzuda hata: Açık olarak vergi mevzuuna girmiyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınmasıdır.

4. Vergilendirme veya muafiyet döneminde hata: Aranan verginin ilgili bulunduğu vergilendirme döneminin yanlış gösterilmiş veya süre itibariyle eksik veya fazla hesaplanmış olmasıdır.

Görüldüğü gibi, vergi hukukunda hatadan söz edebilmek için, varlığı ileri sürülen hataların bu aktardığımız hâllerden birisinin kapsamı içerisinde yer alması gerekmektedir. Eğer varlığı ileri sürülen hata, bu hallerden her hangi birine uymuyorsa, vergi hukukunun hata ve düzeltme hükümlerinden yararlanmak söz konusu olamaz.

Öte yandan hata ve düzeltme müessesesi, sadece Vergi Usul Kanunu uyarınca yapılan vergilendirme işlemleri için öngörülmüştür. Vergi ile ilgili diğer işlemler için bu hükümlerden yararlanmak mümkün değildir. Örneğin Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca tanzim ve tebliğ edilen ödeme emrine karşı, düzeltme talebi mümkün değildir. Bu nedenle ödeme emrine karşı tek başvuru yolu yargı yoludur.

Vergilendirme işlemlerinde hata, mükellef tarafından da yapılabilir, idare tarafından da. Eğer hata mükellef tarafından yapılmışsa, mükellefin usulünce düzeltme istemesi gerekmektedir. İdarenin hata yaptığı hallerde ise vergi idaresi hatayı re’sen düzeltme hak ve yetkisine sahiptir.  

Uygulamada mükelleflerin hatalara karşı düzeltme istemlerinin çok büyük çoğunluğu idare tarafından reddedilmektedir. Mükelleflerin böyle bir durumda, redde karşı yargı yoluna başvurma hakları elbette ki mevcuttur.

Yargı yoluna başvuru usulü Vergi Usul Kanunumuzda, düzeltme talebinin dava açma süresi içerisinde yapılıp yapılmadığına göre farklı şekilde düzenlenmiş, dava açma süresi geçtikten sonra yapılan düzeltme başvurularının reddi halinde yargıya başvurmadan önce Maliye Bakanlığına müracaat koşulu getirilmiştir.

Yargı Kararlarına baktığımızda ise, yargının Kanunun düzeltme hükümlerini, lafzi yorumla değerlendirdiğini ve kapsamını oldukça sınırlayıcı şekilde dar yoruma tabi tuttuğunu görmekteyiz.

Gerek idarenin redçi tutumu, gerekse yargısal yorum, kanunun bu müessesesinin mükelleflere hak sağlayıcı şekilde işlev görmesine engel olmaktadır. (Bu konuya gelecek yazımızda da devam edeceğiz).

 

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=77815&YZR_KOD=156&ForArsiv=1