Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Çekle İlgili Karşılıksızdır İşlemi Yapılması (Anayasa Mahkemesinin E: 2023/58) PDF Yazdır e-Posta
17 Ocak 2024

16 Ocak 2024 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32431

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı : 2023/58

Karar Sayısı : 2023/204

Karar Tarihi : 30/11/2023

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Tokat İcra Ceza Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU: 14/12/2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 15/7/2016 tarihli ve 6728 sayılı Kanun’un 64. maddesiyle başlığı ile birlikte değiştirilen 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin “…çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte…” bölümünün Anayasa’nın 2., 36. ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.

OLAY: Çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçundan açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.

I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ

Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 6. maddesi şöyledir:

Etkin pişmanlık ve çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılması

MADDE 6 – (Değişik: 15/7/2016-6728/64 md.)

(1) Karşılıksız kalan çek bedelinin, çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte tamamen ödeyen kişi hakkında,

a) Yargılama aşamasında mahkeme tarafından davanın düşmesine,

b) Mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra mahkeme tarafından hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına,

karar verilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırıldığı, MERSİS ile Risk Merkezine 5 inci maddenin sekizinci fıkrasındaki usullere göre bildirilir ve ilan olunur.

(2) Şikâyetten vazgeçme hâlinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.

(3) Kişi, mahkûm olduğu cezanın tamamen infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl ve her halde yasağın konulduğu tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, hükmü veren mahkemeden çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasını isteyebilir; mahkemenin vereceği karara itiraz edebilir. Bu itiraz bakımından İcra ve İflas Kanununun 353 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü uygulanır. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına ilişkin karar kesinleştiğinde, yasağın kaldırıldığı, MERSİS ile Risk Merkezine 5 inci maddenin sekizinci fıkrasındaki usullere göre bildirilir ve ilan olunur.

II. İLK İNCELEME

1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR ve Muhterem İNCE’nin katılımlarıyla 22/3/2023 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

III. ESASIN İNCELENMESİ

2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ahmet Hakan SOYTÜRK tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

A. Anlam ve Kapsam

3. 5941 sayılı Kanun’un 1. maddesinde anılan Kanun’un amacının, çek defterlerinin içeriklerine, çek düzenlenmesine, kullanımına, çek hamillerinin korunmalarına ve kayıt dışı ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunmaya ilişkin esaslar ile çekin karşılıksız çıkması ve belirlenen diğer yükümlülüklere aykırılık hâllerinde ilgililer hakkında uygulanacak yaptırımları belirlemek olduğu ifade edilmiştir.

4. Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinde, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak bin beş yüz güne kadar adli para cezasına hükmolunacağı ve hükmedilecek adli para cezasının çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamayacağı düzenlenmiştir. Anılan fıkranın üçüncü cümlesinde, mahkûmiyet kararı verilenler hakkında mahkeme tarafından ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verileceği, bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmedileceği belirtilmiştir.

5. Söz konusu maddenin (2) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinde ise, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişinin çek hesabı sahibi olduğu, çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organı üyesinin, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişilerin çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olduğu hüküm altına alınmıştır.

6. Kanun’un itiraz konusu kuralın yer aldığı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçuna özgü cezayı kaldıran şahsi sebeplerden biri olan etkin pişmanlık düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan fıkranın birinci cümlesinde karşılıksız kalan çek bedelinin, çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’a göre ticari işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte tamamen ödeyen kişi hakkında, yargılama aşamasında mahkeme tarafından davanın düşmesine, mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra ise hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verileceği düzenlenmiştir. Söz konusu cümlenin “…çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte…” bölümü itiraz konusu kuralı oluşturmaktadır.

B. İtirazın Gerekçesi

7. Başvuru kararında özetle; suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca hukuk düzeninde yasaklanan fiiller ve bunlara verilecek cezaların hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanunda gösterilmesi gerektiği ancak kuralda temerrüt faizinin başlangıç tarihi belli olmasına rağmen hangi tarihe kadar işletileceğiyle ilgili düzenlemeye yer verilmediği, bu nedenle yaptırımın belirsiz olduğu, ayrıca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için verilen cezadan daha fazla bir yaptırım uygulanmasının adil yargılanma hakkıyla bağdaşmayacağı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 36. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

8. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 35. maddesi yönünden de incelenmiştir.

9. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.” denilerek suçun kanuniliği; üçüncü fıkrasında da “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.” denilmek suretiyle cezanın kanuniliği ilkesi güvence altına alınmıştır.

10. Anayasa’nın anılan maddesinde yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca hangi fiillerin yasaklandığının ve bu yasak fiillere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkta, anlaşılır ve sınırları belirli olacak şekilde kanunda gösterilmesi gerekmektedir. Kişilerin yasak fiilleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmıştır (AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 13).

11. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi Anayasa’nın 13. maddesinde ifade edilen temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin kuralın suç ve cezalar yönünden özel düzenlemesi olarak değerlendirilebilir. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, cezalandırmanın temel haklara etkisinden kaynaklanan özel önemi nedeniyle zaman içinde bir ceza hukuku kavramı olarak alt ilkeler de içerecek şekilde gelişmiştir (AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 15).

12. Karşılıksız kalan çek bedelinin çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanun’a göre ticari işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte tamamen ödenmesi hâlinde sanık hakkında kovuşturma aşamasında düşme, mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra ise hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verileceğini düzenleyen itiraz konusu kural fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirecek nitelikte olup maddi ceza hukukuna ilişkindir.

13. Kuralın şeklî anlamda bir kanun hükmü olduğu ve erişilebilir olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte temel hak ve özgürlükleri sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olmaları gerekir.

14. Anayasa Mahkemesi 5941 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin “çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından…” bölümünü, anılan kuralda temerrüt faizinin başlangıç tarihinin düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihi olarak belirlenmesine karşın faizin hangi tarihe kadar işletileceğinin belirtilmediği ve bu durumun sanık hakkında hükmedilecek adli para cezasının öngörülemez nitelikte olmasına neden olduğu gerekçesiyle Anayasa’nın 38. maddesine aykırı bularak iptal etmiştir (AYM, E.2016/191, K.2017/131, 26/7/2017). İptal kararına konu bölüm adli para cezasının belirlenmesine ilişkin olup hükmedilecek adli para cezasının çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanun’a göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından az olamayacağını öngörmekteydi.

15. İtiraz konusu kuralda da temerrüt faizinin başlangıç tarihinin düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihi olarak belirlendiği ancak faizin hangi tarihe kadar işletileceği konusunda bir açıklamaya yer verilmediği görülmektedir. Bununla birlikte etkin pişmanlıktan yararlanma şartlarını düzenleyen kuralların suçta ve cezada kanunilik ilkesi yönünden asıl cezayı belirleyen kurallar kadar katı yorumlanması anılan kurumun niteliğiyle bağdaşmayabilir. Nitekim suçta ve cezada kanunilik ilkesi kişilerin yasak fiilleri ile bu fiillere karşı öngörülen yaptırımları önceden bilmeleri düşüncesine dayanmakla birlikte etkin pişmanlık kurumunun uygulanabilmesi için failin bu yöndeki iradesini ortaya koyması gerekir.

16. Bu bağlamda kuralda etkin pişmanlık kurumunun uygulanabilmesi için kanun koyucunun borcun tamamının ödenmesi şartını da aradığı gözetildiğinde, kural uyarınca sanık/hükümlü tarafından etkin pişmanlık iradesi gösterilerek ödemenin yapıldığı tarihe kadar faiz işletileceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kuralın açık, anlaşılır, sınırlarının belirli ve yaptırımının öngörülebilir olduğu, bu suretle kanunilik şartını taşıdığı sonucuna ulaşılmıştır.

17. Öte yandan Anayasa’nın 35. maddesinde “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir./ Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir./ Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” denilmektedir.

18. Anayasa’nın anılan maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinden kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ile fikrî hakların yanı sıra icrası mümkün olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).

19. Bu itibarla muhatap banka tarafından çek bedelinin karşılanamayan kısmının çek hamili bakımından bir alacak olduğu ve Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinden şüphe bulunmamaktadır.

20. Anayasa’nın söz konusu maddesinde bir temel hak olarak güvence altına alınan mülkiyet hakkının etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin bu hakka müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Nitekim Anayasa’nın 5. maddesinde insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartların hazırlanması, devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Bu kapsamda devlet, kişilerin mülkiyet hakkından tam anlamıyla yararlanabilmeleri ve etkili bir şekilde mülkiyet hakkının korunması amacıyla yasal, idari, mali, yargısal ve diğer önlemleri almak zorundadır. Pozitif yükümlülüğün ortaya çıkmasının nedeni gerçek anlamda koruma sağlanmasıdır. Bu bağlamda söz konusu pozitif yükümlülük, kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (AYM, E.2019/11, K.2019/86, 14/11/2019, § 13; Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 44).

21. 5941 sayılı Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 6. maddesi uyarınca etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için sanık/hükümlü tarafından ödemenin çek hamiline yapılması gerekmektedir. Başka bir www.alomaliye.com deyişle devletin sanığın/hükümlünün mülküne doğrudan bir müdahalesi bulunmayıp etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için özel kişiler arasındaki hukuki ilişkiden kaynaklı bir borcun ifa edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla kural, devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülüğü yönünden incelenmelidir.

22. Devletin pozitif yükümlülüğü, mülkiyet hakkına yapılan müdahalelere karşı usule ilişkin güvenceler sunan yargısal yolların da yer aldığı etkili bir hukuksal çerçeve oluşturma ve bu kapsamda yargısal ve idari makamların bireylerin özel kişilerle olan uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermesini temin etme sorumluluklarını içermektedir (Selahattin Turan, B. No: 2014/11410, 22/6/2017, § 41).

23. Çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu, anılan Kanun’un 5. maddesinin gerekçesinde de ifade edildiği üzere ticari işlemlerde çeke olan güvenin artırılması ile karşılıksız çekin engellenmesi ve bu suretle çek hamillerinin korunması amacıyla ihdas edilmiştir. İtiraz konusu kuralın da yer aldığı maddedeki etkin pişmanlık hükmünün ise suç ile bozulan ticari hayat ve ekonomik düzendeki olumsuzlukların fail tarafından giderildiği durumlarda, faile cezasızlık imkânı tanımak amacıyla öngörüldüğü anlaşılmaktır. Dolayısıyla etkin pişmanlık düzenlemesi, faili borcunu ödemeye zorlamak suretiyle çek hamilinin mülkiyet hakkını da korumaktadır.

24. Kural; aynı zamanda uyuşmazlık konusu olabilecek çek konusu alacağı, alacakların tespiti ve tahsiline yönelik olarak diğer kanunlarda oluşturulan mekanizmaların kapsamı dışına çıkarmamaktadır. Kuralla, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilmenin bir şartı olarak sanığın çek bedelini çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren ödeme gününe kadar işleyecek ve 3095 sayılı Kanun’a göre ticari işlerdeki temerrüt faizi ile birlikte alacaklıya ödemesi zorunluluğu öngörülmesinin diğer kanunlarda düzenlenen ve alacağın tespiti ile tahsilini sağlayan dava ve takip yollarına ek olarak getirilmiş bir mekanizma olduğu anlaşılmaktadır.

25. Diğer yandan Anayasa’nın 35. maddesinin güvence altına aldığı husus devletin alacağın tespiti ve tahsilini sağlayan etkili mekanizmalar oluşturma yükümlülüğüdür. Çek konusu alacağın ödenmesindeki gecikmeler sebebiyle oluşan bütün zararların karşılanmasının etkin pişmanlık şartı hâline getirilmesi bu güvence kapsamında değildir. Ceza hukukuyla ilgili bir kurum olan etkin pişmanlığın şartlarının tespitinde kanun koyucunun geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Alacaklının uğradığı zararların bütünüyle etkin pişmanlık kurumu kapsamında karşılanıp karşılanmayacağının öngörülmesi de söz konusu takdir yetkisi içindedir. Nitekim kural uyarınca 3095 sayılı Kanun kapsamında öngörülen faizin, alacağın geç ödenmesinden kaynaklanan zararların tamamını karşılayamadığı durumlarda alacaklının temerrüt nedeniyle oluşan zararlarını genel hükümler çerçevesinde dava ya da takip konusu yapmasına engel bir durum bulunmamaktadır.

26. Ayrıca çekin bir kambiyo senedi olduğu ve 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca çek düzenlemenin ticari iş niteliğinde olduğu dikkate alındığında, ilke olarak temerrüt hâlinde alacağa 3095 sayılı Kanun’da düzenlenen faiz oranlarının uygulanması mümkündür. Bu husus da gözetildiğinde kural uyarınca yapılacak ödemenin karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren faile aşırı bir külfet yüklediği söylenemez. Dolayısıyla kuralın devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında mülkiyetin kullanılmasına ve korunmasına yönelik yeterli güvenceleri sağladığı ve menfaat dengesinin kurulmasında taraflardan biri aleyhine ölçüsüzlüğe neden olmadığı anlaşılmaktadır.

27. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 35. ve 38. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 35. ve 38. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 36. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.

IV. HÜKÜM

 

14/12/2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 15/7/2016 tarihli ve 6728 sayılı Kanun’un 64. maddesiyle başlığı ile birlikte değiştirilen 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin “…çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte…” bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE 30/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.