Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Holding Yapılanması Ve Holding Oluşumunun Vergisel Avantajları Nelerdir? PDF Yazdır e-Posta
31 Temmuz 2023

Günümüzde, özellikle büyük cirolu şirketlerin holding çatısı altında örgütlendikleri görülmektedir.

Günlük ticari yaşamda, grup şirketleri, şirket toplulukları ile Holding tanımı birbirleri ile karıştırılmaktadır.

Bu yazımda holding tanımını, holdinglerin amacını, holdinglerin kuruluş aşamalarını ve holdinglerin başlıca yararlarını açıklayacağım.

Holding hakkındaki daha geniş bilgilendirmelerime gelecek yazılarımda devam edeceğim.

Yazılarımda konuları soru, yanıt olarak açıklayacağım.

Holding ne demektir?

TTK'da, 519 (Genel Kanuni Yedek Akçe) maddesinin 4 fıkrası 2.  bendi haricinde adı hiç geçmeyen, fakat günlük ticari yaşamımızda kendisinden sıkça bahsedilen bu tanımı açıklamaya gayret edeceğim.

Holding örgütlenmesi gerek ülkemizin gerekse gelişmiş tüm ülkelerin büyük şirket topluluklarının örgütlenme şeklidir.

Günlük ticari yaşamda, grup şirketleri, şirket toplulukları ile Holding tanımı birbirleri ile karıştırılmaktadır.

Genel olarak “holdingler”, başka şirketlerin hisse senetlerine sahip olmak suretiyle o şirketleri kontrol altında tutan şirketlerdir diye tanımlanabilir. Halk arasında holding olarak bilinen şirketler topluluğu, bir ticaret şirketi ile buna doğrudan ve dolaylı olarak bağlı bulunan en az iki ticaret şirketinden meydana gelmektedir.

Şirketler topluluğu tanımı ise; bir ticaret şirketinin, diğer bir ticaret şirketinin, doğrudan veya dolaylı olarak oy haklarının çoğunluğuna sahip olduğu, yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin seçimini sağlayabildiği veya bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla tek başına veya diğer pay sahipleri ile hâkimiyeti altında tutabildiği hallerde, oluşmaktadır. (*İSMMMO Mali Çözüm Dergisi155. Sayı Salih Çalal)

Bu kapsamda oluşturulan şirketler topluluğu, yalnızca sermaye şirketlerinden oluşur.

1.seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin taşınmaz ve iştirak hissesi satış kazancının düzenleyen bölümünde holding şirketler için “Türk Ticaret Kanunu’na göre, gayesi esas itibarıyla başka işletmelere iştirakten ibaret olan holding şirketlerin …” İfadesi kullanılmıştır. Vergi mevzuatımızda holding şirketlere ilişkin özel bir vergilendirme rejimi bulunmamakla birlikte, sermaye şirketi şeklinde vücut bulan bu şirketler kurumlar vergisine tabidirler.

Ticari yaşamda sıkça karşımıza çıkan bu tanımı, Türk Ticaret Kanunundaki yeri, belirtilen avantajları ve Vergi kanunlarındaki avantajları açısından değerlendireceğim.

Diğer yazılarımda olduğu gibi yazımı yine soru ve yanıt şeklinde anlatmaya gayret edeceğim.

Holding’ in amacı nedir?

Holding, ekonomik bir bütünlük sağlamak amacı ile, birçok şirketin hisselerini elinde bulundurmak ve bu şirketlerin yönetiminde hâkimiyet sağlamak yoluyla, o şirketlerin çalışma ve yönetimini kendi kontrolü altında tutar.

T.T.K’nin ilgili madde hükümlerine göre, ‘‘holding’’ ibaresinden anlaşılması gereken esas itibariyle diğer şirketlere iştirak eden holding şirketidir. Keza TTK, ‘‘holding ‘’ kavramını geniş anlamda, hâkimiyet amacı gütmeyen katılmaları da kapsayacak biçimde kullanılmıştır. O halde holdingler, işletme konuları ‘‘iştirakçilik’’ olan şirketlerdir. Bu bağlamda holdingler, ticari hayatta birtakım avantajlar elde etmek amacıyla, kendisi ticari ve sınaî bir faaliyette bulunmayan fakat kontrol amacıyla diğer şirketlerin paylarını satın alan ve hukuken bağımsız olan şirketler olarak tanımlanır. (Öztin Akgüç, Finansal Yönetim, Avcıol Basım Yayın, İstanbul 1998, s.932)

Ülkemizde son zamanlarda çokça holding şirket kurulması nedenleri; yönetimde söz sahibi olmak, şirketleri kontrol altında tutabilmek, piramitleşme sonucu büyük yatırım gücü ve öz kaynak karlılığı sağlamak, karşılıklı yatırım yoluyla sermaye tabanını genişletmek, riski dağıtmak ya da azaltmak, fonları etkin kullanmak, işletmeler tarafından ihtiyaç duyulan hizmetler tek merkezden sağlamak, vergisel avantajlar elde etmek, rekabet ve pazarlama gücünü artırmak, firmaların tek başına büyüme zorluğunu önlemek şeklinde sıralanabilir. (Cevdet Akçakoca, Holding Şirketleri, (http://www.muhasebe.tr.com/yazarlarimiz/cevdet/054/). (Erişim-24.07.2020)

Holding yapılanması T.T.K.’da hangi maddelerde açıklanmıştır?

Eski Türk Ticaret Kanunu holdingi ayrı bir şirket türü olarak tanımlamazken, 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun getirdiği yenilikle holdingler şirketler toplulukları olarak (195 ve devamı maddelerinde) düzenlenmektedirler.

T.T.K.’daki ilgili maddeyi açıklar mısınız?

T.T.K.’nın "Şirketler Topluluğu" ana başlığının altında "Hâkim ve Bağlı Şirketler" alt başlığında; Kanun’un 195. maddesi uyarınca

(a) Bir ticaret şirketi, diğer bir ticaret şirketinin, doğrudan veya dolaylı olarak;

  1. Oy haklarının çoğunluğuna sahipse veya
  2. Şirket sözleşmesi uyarınca, yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin seçimini sağlayabilmek hakkına haizse veya
  3. Kendi oy hakları yanında, bir sözleşmeye dayanarak, tek başına veya diğer pay sahipleri ya da ortaklarla birlikte, oy haklarının çoğunluğunu oluşturuyorsa,

(bBir ticaret şirketi, diğer bir ticaret şirketini, bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla hâkimiyeti altında tutabiliyorsa, birinci şirket hâkim, diğeri bağlı şirkettir.”

Böylece Kanun, holding kelimesi yerine hâkim şirket ibaresini kullanmakla birlikte, holding yapısının altında yer alan alt şirket içinse bağlı şirket ifadesine yer vermektedir.

Ayrıca bir sermaye şirketinin paylarının çoğunluğuna sahip olmak esasında hâkimiyet kurulması için yeterli değildir. Önemli olan öngörülen oyların çoğunluğuna sahip bulunmaktır. Çünkü oyda imtiyaz hakları ve yönetim organındaki çoğunluk sermaye çoğunluğunu tamamen etkisiz duruma getirebilir. Onun için sermaye çoğunluğu hâkimiyetin varlığı yönünden sadece bir karine olarak görmüştür.

Holdingler hangi amaç için kurulur?

Holding’in amacı, başka şirketlerin sermayelerine katılmak ve onlara ortak olmak yolu ile kendi sermayesine katkı sağlamaktır. Nitekim holding, kendisi veya başkaları tarafından kurulmuş veya kurulacak şirketlerin sermaye ve yönetimine katılarak bunların, yatırım, finansman, organizasyon ve yönetim konularına toplu bir bünye içerisinde ve modern işletmecilik kaideleri çerçevesinde çözümler getirir, riski dağıtır, ekonomide oluşan değişikliklere karşı yatırımların güvenli bir şekilde sürdürülmesini sağlar.

Holdinglerin Bağlı Şirketlerine ortak olabilmesi için, önce Holding Şirket mi kurmak gerekiyor?

Holding gayesini yerine getirebilmek için sermaye şirketlerine kurucu ortak olarak katılabilir. İsterse daha önce kurulmuş şirketlerin hisselerini satın alarak da ortak olabilir.

Holding’ler Bağlı Şirketlerine ne gibi hizmetler verebilir?

Holding, sermaye ve yönetimine katıldığı her çeşit şirketin yeni konularda girişeceği yatırımlara ilişkin olarak grup şirketlerin mali, ekonomik ve teknik kapasitelerini göz önüne alarak kararlar verir ve uygulamaya geçer.

Ayrıca, Holding, grubunda bulunan şirketlerin finansman, idare, hukuki ve işletme organizasyonlarını yapar ve uygular, bunların denetlenmesini ve ileriye dönük plânlanmasının yapılmasını sağlar. (İSMMMO Mali Çözüm Dergisi155. Sayı Salih Çalal)

Holdingler hangi şirket türünde kurulurlar?

Holdingler LTD veya A.Ş şekillerinde kurulabilmekle birlikte, holdingler için en uygun şirket yapısı anonim şirkettir.

Holdingler genel olarak; faaliyetleri bakımından saf ve karma holdingler, organizasyon şekilleri bakımından tek ve salkım holdingler, faaliyetlerinin yönü bakımından yatay ve dikey holdingler, faaliyet gösterdikleri alanlar açısından ulusal ve çok uluslu holdingler şeklinde sınıflandırılabilir.

Diğer taraftan, holding şirketler, esas sözleşmesinden özel hükümlere yer vermek ve Ticaret Bakanlığından izin almak kaydıyla diğer anonim şirketlerin tabi olduğu kuruluş prosedürüne uygun olarak anonim şirket şeklinde kurulabilir. Bu kapsamda holding şirketlerin tek ortaklı kurulması ve bir tek ortağın gerçek veya tüzel kişi olması mümkündür. Asgari esas sermayeleri ise 50.000 TL’dir. (Mustafa Yavuz Ticaret Müfettişi, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Ekim 2020, sayı 2020, s.165.)

Holdingler anonim şirket olarak kurulmakta ve kuruluşları, esas sözleşme değişiklikleri bakanlık iznine tabidir. Ayrıca Genel Kurullarında da bakanlık temsilcisi bulunmak zorundadır. Holdinglerin tasfiyeleri Anonim Şirket tasfiye hükümlerine tabidir.

Holding şirketleri iştirak ettikleri şirket hisselerini hangi hesaplarda takip ederler?

Holding şirketleri iktisap ettikleri diğer şirketlere ait hisse senetlerini veya ortaklık paylarını, Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği uyarınca "11- Menkul Kıymetler" veya "24- Mali Duran Varlıklar" gruplarındaki hesaplarda izlemeleri gerekmektedir. Kısa vadeli fiyat değişimlerinden yararlanarak kar elde etmek amacıyla, geçici bir süre elde tutulmak üzere alınan hisse senetleri veya ortaklık payları "11- Menkul Kıymetler" grubundaki hesaplarda izlenmektedir. Holding şirketlerin söz konusu hesapta izlenmesi gereken hisse senetleri veya ortaklık paylarının bulunması halinde, bunların satışından doğan kazançlar, istisnadan yararlandırılmayacaktır.

Ancak, holding şirketlerin "24- Mali Duran Varlıklar" grubundaki hesaplarda izlemesi gereken iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların ise diğer şartların da sağlanmış olması halinde, sözü edilen istisnadan yararlanabileceği tabiidir.

Holdinglerin başlıca yararları nedir?

Holdinglerin başlıca yararları, ana başlıklarla aşağıda belirtilmiştir;

  • Yatırımcı açısından holdingin en büyük yararı, daha az sermaye yatırarak, yatırdığından daha fazla sermayeyi kontrol edebilme olanağını elde etmesidir.
  • Holdingin başka bir yararı, bağlı A.Ş.’deki hisselerini emisyon primli satarak yeni hissedar alma olanağının açık olmasıdır. Bu durum hisse satımı alanında da yarar sağlamaktadır.
  • Diğer bir yararı, farklı şirketlerin hisselerine sahip olarak riskin dağılmasını sağlaması, çeşitli işlerin tek merkezden kontrol edilmesine imkân tanıması, zarar eden bir şirketine de kâr eden şirketlerinden gelen kaynaklarını kullandırabilmesidir.
  • Bunların dışında holding birimlerinin bağlı şirketlere parasal, idari, ticari, teknik, sınai, hukuki, mali, finansal danışmanlık hizmetleri sağlaması yoluyla holding, bağlı şirketler üzerinde egemenlik kurarak ve deneyimlerini bağlı şirket yönetimlerine aktararak başarı sağlayacak ve holding birimleri sağladıkları hizmetleri fiyatlandırarak holdinge kazanç sağlayacaktır.

Soru: 1-Holding’ler bankalardan aldıkları kredileri yurt içi ve yurtdışı iştirak ettikleri şirketlere aktarabilir mi?

Yanıt: Holding’in bir diğer yararı ise; bankalardan alınacak kredilerin holding üzerinden alınarak iştiraki olduğu şirketlere yansıtılmasıdır. İştirak olduğu şirketlerin bankalar karşısında kredi alma koşulları daha zor olmasına rağmen holdingin daha uygun kredi bulma imkânı olabilir. Bu konu T.T.K.’nun Bağlı ve Hâkim Şirketlerin Raporları başlığı ile 199. maddede genişçe açıklanmıştır. Yapılan açıklamada kısaca Holding’in kendi finansal raporları ile bağlı şirketlerinde toplam (Konsolide) finansman raporlarının hazırlanması gerektiğini belirtmiştir.

Bu konuyu doğrudan bir özelge ile yanıtlayayım03.02.2020 tarih ve 5900 sayılı özelgeye göre; Maldivler Cumhuriyeti'nde mukim olup otel işletmeciliği faaliyeti göstermek üzere otelcilik yatırımı yapmakta olan bağlı ortaklığa Şirketin öz kaynaklarından kullandırılacak krediler için emsallere uygun bir faiz uygulanması ve bu faiz gelirinin tahakkuk ettiği dönem kazancına dahil edilmesi gerekmektedir.

Banka veya diğer finans kuruluşlarından temin edilerek aynı faiz oranı ve masrafları ile Maldivler Cumhuriyeti'nde mukim bağlı ortaklığa kredi kullandırılması işlemi, Şirket tarafından ilişkili kişiye sunulan bir finansman hizmeti mahiyetinde olup söz konusu finansman hizmetinin ilişkisiz bir kişiye verilmesi durumunda verilen bu hizmet karşılığı ilişkisiz kişiden bir bedel talep edileceğinden bu hizmetin ilişkili kişiye verilmesi durumunda da verilen hizmet karşılığı bir bedelin talep edilmesi gerekmektedir.

Dolayısıyla, Şirketin banka veya diğer finans kuruluşlarından temin ettiği kredinin aynı faiz oranı ve masraflarıyla ilişkili kişiye kullandırılması işleminde finansman hizmetine ilişkin bedelin Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. madde hükmü ile ilgili Tebliğde yapılan açıklamalara göre belirlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, banka veya diğer finans kuruluşlarından temin edilerek aynı şartlarda ilişkili kişiye kullandırılan kredi için transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümlerine göre belirlenecek emsallere uygun bir bedelin alınması, kredinin aynı şartlarla kullandırılması şartının ihlali anlamına gelmeyecek, dolayısıyla söz konusu borçlar örtülü sermaye sayılmayacaktır.

Soru 2: Holding bünyesinde bulunan şirketlerin döviz kredisi kullanımlarında avantajları var mı?

Yanıt:  Sermaye şirketlerinin döviz kredi kullanmaları TCMB tarafından zor koşullara bağlanmıştır. Bu konuda Holding şirketler hakkında ise TCMB Sermaye Hareketleri Genelgesi’nin Geçici 1. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 31.01.2022 tarih ve 921410 sayılı yazısı ile eklenen düzenleme kapsamında, dolaylı iştirak / dolaylı ortaklık yoluyla holding bünyesine dahil edilmiş olan şirketlerin döviz kredisi kullanımlarında holding bünyesinde olduklarının ve holdingin tevsikine dair sunmaları gereken belgelere dair düzenleme yapılmıştır. Buna göre “Holding şirketi bünyesindeki dolaylı iştirak / ortaklık statüsündeki şirketin aynı holding bünyesinde olduğunun tevsik edilmesi için ise şirketin holdingin dolaylı iştiraki/ortaklığı olduğunu ve holdingin konsolide finansal tablolarına dahil edildiğini belirten bağımsız denetim firması raporu veya YMM tarafından onaylanmış bir belgenin ibraz edilmesi gerekmektedir.”

Söz konusu geçici maddenin güncel şekli aşağıdaki gibidir.

“GEÇİCİ MADDE 1- (1) Kullanım tarihinde kredi bakiyesi 15 milyon ABD doları veya üzerinde olan şirketler için ilgili kurumlarca yapılacak düzenleme yürürlüğe girene kadar başlıca amacı başka işletmelere katılmak olan anonim şirket statüsündeki holding şirketleri ve söz konusu holding şirketi bünyesindeki şirketlerin kendi tüzel kişilikleri adına kullanacakları krediler için aşağıdaki hükümler uygulanır.

  1. Holding şirketi veya bünyesindeki şirketlerin kredi bakiyeleri ve döviz gelirleri hesaplanırken, tüm şirketlerin kredi bakiyeleri ve döviz gelirleri toplamı dikkate alınır.
  2. Son üç mali yılın döviz gelirleri; son üç yıla ait konsolide olmayan finansal tablolar esas alınarak SMMM veya YMM tarafından her bir şirket için hazırlanan ve onaylanan döviz Gelirleri Beyan Formları (Ek: 2) ile birlikte bu formlarda işlenen tutarların döviz gelirleri kapsamı ile uyumlu olduğunun tespitini ve bu durumun tespitine dayanak oluşturan belgeler hakkında bilgileri içeren raporların (Ek: 4) bankalara ve finansal kuruluşlara ibrazı ile belgelenir.
  3. Holding şirketi veya bünyesindeki şirketler tarafından döviz kredisi kullanılırken holding bünyesinde faaliyet gösterildiğine ilişkin tevsik edici belgeler, holding ve bünyesindeki tüm şirketleri belirten şirketin yazılı beyanı ile birlikte kredi kullandıran/kredi kullanımına aracılık eden banka ve finansal kuruluşlara ibraz edilir. Holding şirketi bünyesindeki dolaylı iştirak / ortaklık statüsündeki şirketin aynı holding bünyesinde olduğunun tevsik edilmesi için ise şirketin holdingin dolaylı iştiraki/ortaklığı olduğunu ve holdingin konsolide finansal tablolarına dahil edildiğini belirten bağımsız denetim firması raporu veya YMM tarafından onaylanmış bir belgenin ibraz edilmesi gerekmektedir.

  4. Şirketin yazılı beyanında belirttiği ve tevsik edici belgeleri ibraz ettiği holding ve bünyesindeki tüm şirketlerin kredi bakiyelerinin kredi kullandıran/kredi kullanımına aracılık eden banka ve finansal kuruluşlarca Risk Merkezindeki kayıtlardan kontrol edilerek toplamı alınır.
  5. Kredi bakiyeleri toplamının 15 milyon ABD doları veya üzerinde olması durumunda bu Genelgenin 21. ve 40. maddelerinin birinci fıkralarının (b) bentleri kapsamında döviz kredisi kullandırılabilir veya döviz kredisine aracılık edilebilir.
  6. Kredi bakiyeleri toplamının 15 milyon ABD dolarının altında olması durumunda bu Genelgenin 20 inci ve 39 uncu maddeleri kapsamında döviz kredisi kullandırılabilir veya döviz kredisine aracılık edilebilir.
  7. Kullandırılan/aracılık edilen döviz kredisi sadece krediyi kullanan şirketin kredi bakiyesine dahil edilerek kredi kullandıran/kredi kullanımına aracılık eden banka ve finansal kuruluşlarca Risk Merkezine bildirimde bulunulur.” (* Mazars Denge 2022/036 sayılı sirküleri)

Holding şirketlerinin iştirak etikleri şirketlerle (Grup içi şirketlerle) döviz cinsinden borçlanmaları hakkında yeni bir genelge yayınlanmıştır.

“Genelgenin 38/2’nci maddesi güncellenmiştir. Buna göre kambiyo mevzuatı uyarınca Türkiye’de yerleşik kişiler ancak 32 sayılı Karar’da yer alan şekliyle bankalar ve finansal kuruluşlardan döviz kredisi temin edebilecekleri için bir firmanın başka bir firmaya döviz kredisi kullandırması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, işlemin fon fazlası olan firmanın fon açığı olan aynı holding bünyesindeki firmaya veya grup firmasına ilgili tutarın döviz cinsinden karşılığını yatırabilmesi amacıyla gerçekleştirilmesi halinde, borçlandırmanın ve takibinin Türk lirası cinsinden yapılması kaydıyla, borçlandırma işlemlerine ilişkin bedellerin döviz cinsinden karşılığının firmanın yazılı beyanına istinaden yurt içindeki ilgili hesaplara transfer edilmesi mümkündür. Ancak, yeni bir döviz kredisi kullanmak suretiyle kredi kullanan firmanın aynı holding bünyesinde veya grup içinde olan başka bir firmaya söz konusu krediyi aktarması mümkün bulunmamaktadır. Bankalar veya finansal kuruluşlar köprü kredi ve benzeri uygulamalarla bu şekilde hareket ettiğini tespit ettikleri şirketleri Bakanlığa bildirir. Bu konuda TCMB tarafından yapılan karşılaştırma tablosu da linkte yer almaktadır.
Özetlemek gerekirse;

  • Köprü kredi yasağı devam etmektedir.
  • Bankaların köprü kredi yasağına uyulmadığına ilişkin Hazine ve Maliye Bakanlığına bilgi verme zorunluluğunun kapsamı değiştirilmiştir.
  • Holding ve grup şirketlerinde öngörülen borçlandırma işlemi Holding veya Ana şirkette fon fazlası olması durumuna bağlanmıştır.

Fon fazlası durumu hariç yeni bir döviz kredisi kullanılarak aktarım yapılması yasaklanmıştır.” Kısacası TL olarak takıp edilmek koşuluyla Holding firmaları kendi aralarında döviz cinsinden borçlanabileceklerdir.

Soru:3 Holdingler yurtdışındaki şirket ortağı firmadan kredi alabilir mi?

Yanıt: Bu sorunun  yanıtını güncel bir özelge ile vereyim .14.11.2022 tarihli, 62030549-125[12-2019/496]-1328479 sayılı, T.C. Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi BaşkanlığıGelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü’nün yayınladığı özelgeye göre; Şirketinizin … hissesine sahip olan Çinli … kendi kaynaklarından 1 yıl + 1 gün vadeli, yıllık % 4 faizli 200 milyon dolar kredi kullanacağınız belirtilerek, bu kredinin vadesinde anapara ve faiz ödemesi yapılırken Şirketinizin vergisel sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususunda bilgi talep edilmiş olup, konuya ilişkin Başkanlığımız görüşü aşağıda açıklanmıştır.

KV Kanunu Yönünden;

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3’üncü maddesinin ikinci fıkrasında, Kanunun 1 inci maddesinde sayılan kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye'de bulunmayanların sadece Türkiye'de elde ettikleri kazançları üzerinden dar mükellefiyet esasında vergilendirilecekleri hüküm altına alınmış ve aynı maddenin üçüncü fıkrasında da dar mükellefiyette kurum kazancını oluşturan kazanç ve iratlar bentler halinde sayılmıştır.

Şirketinizin …de mukim ortağı olan şirketten temin ettiği krediye ilişkin yapmış olduğu faiz ödemelerinin emsallere uygun olması gerekmektedir.

Söz konusu borçlanma nedeniyle Kanunun 12’nci veya 13’üncü maddesinde belirtilen örtülü sermaye ve/veya transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı şartlarının gerçekleşmesi durumunda ise örtülü sermaye kapsamına giren borç tutarları üzerinden ödenen faiz tutarları ile transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç tutarı şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı sayılacaktır. 

Ayrıca, örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderler ile transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançların Kurumlar Vergisi Kanununun 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerine göre kurum kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.

ÇVÖA Kanunu Yönünden;

Türkiye'de mukim şirketiniz tarafından yapılacak temettü ödemesinin vergileme hakkı Çin'e ait olmakla birlikte; Anlaşma'nın 10’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Türkiye'nin de gayrisafi temettü tutarının yüzde 10’unu aşmamak üzere iç mevzuat hükümleri çerçevesinde vergilendirme hakkı bulunmaktadır.

Söz konusu temettü geliri dolayısıyla Türkiye'de vergi ödemesi durumunda, ortaya çıkacak çifte vergilendirme Anlaşma'nın "Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi" ne ilişkin 23’üncü maddesi uyarınca mahsup yöntemi ile önlenecektir.

Anlaşma hükümlerinin iç mevzuata göre değişiklik getirdiği durumlarda, Anlaşma hükümlerinden yararlanabilmek için söz konusu Çin teşebbüsünün Çin'de tam mükellef olduğunun ve tüm dünya kazançları üzerinden bu ülkede vergilendirildiğinin Çin yetkili makamlarından alınacak bir belge ile kanıtlanması ve bu belgenin aslı ile birlikte Türkçe tercümesinin Noterce veya Çin'deki Türk Konsolosluklarınca tasdik edilen bir örneğinin vergi sorumlularına veya ilgili vergi dairesine ibraz edilmesi gerekmektedir.

KDV Kanunu Yönünden;

Ana ortak veya ilişkili firmalar arasındaki borç verme işlemleri, KDV Kanununun 1/1’inci maddesine göre finansman hizmeti olarak değerlendirilmekte ve bu işlemler nedeniyle hesaplanacak faiz tutarları KDV ye tabi bulunmakta olup, bu finansman hizmetinden Türkiye'de yararlanıldığından … şirketinin Türkiye'de ikametgahı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmaması halinde Kanunun 9’uncu maddesi gereğince şirketiniz tarafından faiz tutarları üzerinden hesaplanan KDV nin sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, söz konusu finansman teminine ilişkin olarak yurt dışında bulunan …'ye ödenen faiz tutarlarına ilişkin Şirketiniz tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilerek ödenen KDV'nin Kanunun 30/d maddesi çerçevesinde indirimi mümkün bulunmaktadır.

1-Yurtdışında mukim bankadan alınan krediye ilişkin uluslararası bağımsız denetim kuruluşuna yaptırılan denetim hizmeti karşılığında alınan faturanın gider olarak kayda alabilir miyiz?

Bu konuyu da güncel bir özelge ile yanıtlayalım.11.11.2022 tarihli, 62030549-120[40-2019/1799]-1317753 sayılı, T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı İstanbul Vergi Dairesi BaşkanlığıGelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü’nün yayınladığı özelgeye göre; Şirketiniz bünyesinde bulunan grup şirketlerinden birisinin yurt dışında mukim bir bankadan kredi kullandığı, alınan kredi ile ilgili olarak uluslararası bağımsız denetim yaptırılmasının krediyi veren banka tarafından sözleşmede şart olarak koşulduğu, bu sebeple yine krediyi veren banka ile aynı ülkede faaliyet gösteren uluslararası denetim faaliyetinde bulunan yabancı denetim firması tarafından söz konusu grup şirketinin denetime tabi tutulduğu, denetim yapan firmaya da şirketiniz tarafından fatura karşılığı ödeme yapıldığı, ancak denetimi yapan yabancı denetim firmasının faturayı ödemeyi yapan şirketiniz adına değil de krediyi veren ve şirketin denetlenmesini isteyen yurt dışında mukim olan banka adına düzenlediği ve söz konusu denetim faturasının üzerinde ise … ibaresinin bulunduğu, ödemelerin şirketiniz tarafından banka kanalıyla yabancı denetim firması adına yapıldığı daha sonra bu tutarın şirketiniz bünyesinde bulunan grup şirketine yansıtıldığı belirtilerek, kredi veren banka adına/unvanına kesilen faturanın şirketiniz hesaplarına gider olarak yazılıp yazılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

VUK Yönünden;

Yurt dışında mukim bir banka ile yapmış olduğunuz kredi sözleşmesinin bir şartı olarak uluslararası bağımsız denetim kuruluşuna yaptırdığınız denetim hizmeti karşılığında ilgili denetim firması tarafından adınıza fatura veya fatura yerine geçen belge ya da bulundukları ülke mevzuatına uygun muteber belge düzenlemeleri gerekmektedir.

Buna göre, holding şirketiniz dahilindeki grup şirketi tarafından uluslararası bağımsız denetim kuruluşuna, yurt dışında mukim bankadan almış olduğu kredinin bir şartı olarak yaptırılan denetim hizmeti karşılığında, kredi sözleşmesinin gereği olarak yapılan ödemeye ilişkin kayıtların, kendi adına düzenlenen fatura veya İngiltere mevzuatına göre muteber bir belge ile tevsiki gerekmekte olup, somut durumda uluslararası bağımsız denetim kuruluşu tarafından düzenlenen özelge talep formunuz eki … ibaresi bulunan faturaların, şirketiniz ve grup şirketi tarafından kayıtların tevsikinde tevsik edici belge olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

KV Kanunu Yönünden;

İktisadi, ticari ve teknik icaplara uygun olmak ve Vergi Usul Kanunu kapsamındaki ispat edici belgelerle tevsik edilmek kaydıyla ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili yapılan harcamaların Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi kapsamında safi kurum kazancının safi tutarının tespitinde gider olarak indirilmesi mümkündür.

Dolayısıyla, şirketiniz adına düzenlenen … ibaresi bulunan faturalar, Vergi Usul Kanunu kapsamında tevsik edici bir belge olarak kabul edilmediğinden, şirketiniz tarafından bu kapsamda yapılan ödemelerin ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılmayacağı tabiidir.

2-Holding’ler Bankalardan aldıkları kredileri iştirak ettikleri şirketlere aktardıklarında KDV doğar mı?

 Grup şirketleri tarafından alınan banka kredisinin taksitlerinin (faiz ve kur farkı vs. dahil) diğer grup firmasına yansıtılması işleminde KDV doğmaz.

K.D.V Kanununun Madde 17/4 -e fıkrasında “Banka ve Sigorta Muameleleri” vergisi kapsamına giren işlemler ve sigorta aracılarının sigorta şirketlerine yaptığı sigorta muamelelerine ilişkin işlemleri ile Kurumlar Vergisi Kanununun 7.nci maddesinin (24) numaralı bendinde belirtilen kurumların kredi teminatı sağlama işlemleri,

Yabancı ülkeler veya uluslararası finans kuruluşları ile yapılan mali ve teknik işbir­liği anlaşmaları çerçevesinde münhasıran küçük ve orta ölçekli işletmelere kredi teminatı sağlamak üzere kurulan ve bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları teminat sorumluluk fonlarına ekleyen ve sahip oldukları bu fonları ortaklarına dağıtmayarak küçük ve orta öl­çekli işletmelere kredi sağlayan banka ve kuruluşlara yatıran kurumlar." Katma Değer Vergisinden istisna olduğu belirtilmiştir.

Bu konuda, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 2009/34 Sayılı Uygulama Tamiminde; ’’Grup şirketinin aktifinde bulunan gayrimenkul teminat gösterilerek alınan banka kredisinin taksit tutarlarına isabet eden faiz ve kur farkı tutarının fiilen krediyi kullanan diğer grup şirketine (yatırım yapan firma) herhangi bir fark ilave edilmeksizin aynen yansıtılması işlemi KDV’ ye tabi bulunmamaktadır.’’ açıklaması yer almaktadır. Dolayısıyla söz konusu açıklamadan anlaşıldığı üzere kullanılan kredinin grup firmasına aynen yansıtılması halinde KDV hesaplanmayacaktır.

Ayrıca, aynı durum Damga vergisi için de geçerlidir. Grup şirketi tarafından ödenen damga vergisi diğer tarafa fatura ile yansıtmasında ayrıca KDV hesaplanmayacaktır.

Bu konudaki özelge örneklerimizde “........ holding şirketin yurt içi ve yurtdışındaki banka ve finans kuruluşlarından sağladığı krediler nedeniyle ödediği faiz, komisyon ve bunlara ilişkin kur farkları katma değer vergisinden müstesnadır. Holdingşirketin katma değer vergisinden müstesna olarak sağladığı kredi tutarını, herhangi bir fark ilave etmeksizin grup şirketlerine yansıtması işlemi dekatma değer vergisinden istisna olacaktır.” denilmiştir. (Vergi Dünyası Dergisi Sayı: Temmuz 2007)

Yurt içi ve yurtdışı bankalardan sağlanan krediler nedeniyle ödenen faiz, komisyon v.b. ödemeler Kanunun 17/4-e maddesine göre katma değer vergisinden istisna olduğu, bu kredi tutarına ilişkin masrafların herhangi bir fark ilave etmeksizin bağlı şirkete aynen yansıtılması, aslı vergiye tabi olmayan bir işleme ilişkin masraf aktarımı mahiyetinde olduğundan katma değer vergisine tabi tutulmayacağı, kredi aktarımı dolayısıyla masraflara ilaveten herhangi bir bedel alınması halinde ise bu bedel üzerinden katma değer vergisi hesaplanacağı belirtilmiştir*(Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen 23.06.2009 tarih ve B.07.1.GİB.0.01.53/5314-2358 sayılı özelgesi)

Grup şirketince bankalardan ve diğer finans kuruluşlarından temin edilen kredilerin diğer grup şirketine herhangi bir bedel eklenmeksizin anapara, faiz ve masraflarıyla birlikte aynen aktarılması işleminde aynen aktarılan bu bedeller için KDV hesaplanmayacağı, ancak aktarılan kredi tutarına ilaveten herhangi bir bedel alınması halinde ise bu bedel, şirketin sunduğu hizmetin karşılığını teşkil edeceğinden genel oranda katma değer vergisine tabi tutulacağı belirtilmiştir. (*İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 08.08.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.17-2472 sayılı özelgesi)

Bu konuda üç uzman görüşü de aşağıdadır.

 Örnek:1 Grup şirketince bankalardan ve diğer finans kuruluşlarından temin edilen kredilerin diğer grup şirketine, faiz ve masraflarıyla birlikte aynen aktarılması işleminde aynen aktarılan bu bedeller için KDV hesaplanmayacaktır. Aktarılan kredi tutarına ilaveten herhangi bir komisyon alınması halinde ise bu komisyon, şirketin sunduğu hizmetin karşılığını teşkil edeceğinden, bu bedel üzerinden genel oranda katma değer vergisi hesaplanması gerekmektedir. (*İlyas Ceylan (Vergi Müfettişi) Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi Nisan 2018 Sayı 172)

Örnek:2 Şirketler topluluğunda bir şirket tarafından bankadan temin edilen ve aynı şartlarda (kredi sözleşmesinin içerdiği vade, faiz oranı ve benzeri kullandırılma şartlarında herhangi bir değişiklik yapılmadan) grup şirketine kullandırılan kredi dolayısıyla, yapılan borçlanma KVK’ nın 12.maddesi (6-b) bendi gereğince örtülü sermaye sayılmayacaktır. İlgili şirketin bankadan kendi adına temin ettiği krediyi diğer grup şirketlerine aynı şartlarda kullandırması ve bu durumun ispat edici vesikalarla belgelendirilmesi halinde söz konusu kullanılan krediler

Dolayısı ile bankaya ödenmesi gereken faizlerin ve masrafların kredi kullandırılan grup şirketi tarafından kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.

Bununla beraber şirketler topluluğu bünyesinde yer alan grup şirketlerin kaynaklarından diğer grup şirketlerine faiz ve komisyon uygulanarak gerçekleştirilen ve yukarıda BSMV’ ye tabi bulunmadığı belirtilen kredi kullandırma işlemi KDV’ye tabi olup, bu işlemin karşılığını teşkil eden faiz ve komisyon toplamı üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir. Nitekim grup şirketlerince bankalardan ve diğer finans kuruluşlarından temin edilen kredilerin diğer grup şirketlerine herhangi bir bedel eklenmeksizin anapara, faiz ve masraflarıyla birlikte aynen aktarılması işleminde aynen aktarılan bu bedeller için KDV hesaplanmayacaktır. Ancak, aktarılan kredi tutarına ilaveten herhangi bir bedel alınması halinde ise bu bedel, şirketlerin sunduğu hizmetin karşılığını teşkil edeceğinden, genel oranda katma değer vergisine tabi tutulacaktır.. (*Yaklaşım Dergisi Temmuz/2018 sayı:307 Salih Çalal)

Yukarda belirtilen uzman görüşlerinden de anlaşılacağı üzere Holding şirketlerinin bankalardan alıp gruba bağlı şirketlere kullandırdığı kredilerde KDV yok olarak bilinirken aşağıda okuyacağınız makalede görüleceği üzere “Danıştay 4. Dairesi” farklı bir karar vermiştir. 

Holding veya grup şirketlerinin bankalardan alıp gruba bağlı şirketlere kullandırdığı kredilerde KDV şoku

Geçmişte başlıktaki konu tartışılmış ve çözülmüştü. Ancak Danıştay Vergi Dava Daireleri'nin 25.01.2017 tarihinde verdiği bir kararla çarşı karıştı.

Mali İdare'nin konuya ilişkin görüşü neydi?

Mali İdare bu konuda, “holding veya grup şirketi, bankalardan aldığı krediyi gerek olduğu gibi gerekse parça parça ilişkili şirketlere kullandırdığında, sadece bu iş için bir hizmet bedeli alıyorsa o kısım için KDV’li fatura düzenlenmelidir” mealinde görüşler vermiştir.

Yapılan inceleme

2008 hesap dönemi ile ilgili yapılan bir vergi incelenmesinde konu eleştirilmiş ve KDV’ye tabi olduğu iddiası ile tarhiyat yapılmıştır.

Ankara 1. Vergi Mahkemesi'nin kararı

Bankalardan temin edilen kredilerin, ilişkili şirketlere aktarılmasının bir finansman hizmeti olduğu, ticari bir faaliyet kapsamında tahakkuk ettirilen faiz tutarları üzerinden %18 oranında KDV hesaplanması gerektiğinden bahisle ikmalen tarhiyat yapıldığı, davacı şirketin ilişkili olduğu şirketlere kullandırdığı borç paralar karşılığında tahakkuk ettirdiği faiz, ticari faaliyet kapsamında olduğundan, bu faiz gelirinin katma değer vergisine tabi tutulmasında yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

Danıştay 4. Daire kararı

Davacı şirketin grup şirketlere aktardığı kredi nedeniyle katlandığı tüm masrafların da grup şirketlerine aktarıldığı, bu masraflar dışında başka herhangi bir ad altında gelir elde edilmediği, davacının asıl faaliyetinin kredi vermek ve finansman aracılık hizmeti yapmak suretiyle kazanç elde etmek olmadığı yönündeki iddialarının aksi yönünde somut bir tespit olmadığı dikkate alındığında, davacı grubun katma değer vergisine tabi bir finansman hizmeti sağladığı iddiasının varsayıma dayandığı dolayısıyla, holdingleşmenin amacına uygun olarak, grup şirketlere kredi aktarılması, finansman hizmeti niteliği taşımadığından davacı şirket tarafından hesaplanması gereken katma değer vergisi bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Ankara 1. Vergi Mahkemesi'nin ısrar kararı

Bir şeyi kullandırmak da hizmet olduğuna göre olayda davacı kurumun ilişkili olduğu kişi veya kurumların parasal ihtiyaçlarını gidermek amacıyla para kullandırmak suretiyle finansman hizmetinde bulunduğu gerekçesiyle ısrar etmiştir.

Danıştay VDD Kurulu Kararı

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu Ankara 1. Vergi Mahkemesi'nin ısrar kararını onamıştır.

Bu kararın anlamı ne?

Şayet bu karar doğrultusunda vergi incelemeleri ve eleştiriler başlarsa çok sayıda şirkette büyük ölçekli problemler yaşanabilir.

Mali İdare görüşünün arkasında durur ve incelemelere fırsat vermezse sorun oluşmadan çözülebilir.(*Zeki Gündüz-Dünya Gazetesi 14-03-201)

Örnek:3 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 195. maddesinde şirketler topluluğunu oluşturan hâkim ve bağlı şirket tanımları yer almaktadır. Aynı Kanun'un 202. maddesi ise hakimiyetin hukuka aykırı kullanılması durumunu açıklamaktadır. Söz konusu maddede, hâkim şirketin, hakimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanamayacağını, kefalet, garanti ve aval vermek gibi sorumluluklar yükleyemeyeceğini, yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak gibi verimliliğini ya da faaliyetini olumsuz etkileyen kararlar veya önlemler almaya yahut gelişmesini sağlayacak önlemleri almaktan kaçınmaya yöneltemeyeceği belirtilmektedir. Diğer yandan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 519/4 maddesinde holdinglerin başlıca amacının başka şirketlere katılmaktan ibaret olduğu belirtilmiştir.

Holdinglerin ya da grup şirketlerinin birbirlerine köprü kredi kullandırmaları sıkça karşılaşılan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Ana şirketin finansal kesimlerden kredi temin edip grup şirketlerine aktarması işleminin, holding ya da grup içinde kredibilitesi düşük olan şirketlerin ticari hayatını devam ettirebilmesi için ticari hayatın olağan akışı içinde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Holdingleşme ya da grup şirketi olmanın amaçları arasında, finansal kesimin para kullandırma karşılığında almış olduğu komisyon ücreti elde etmenin olmadığı düşünüldüğünde, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu'nun söz konusu işlemler için ana şirketlerin komisyon almaya zorlanmasının ticari hayatın olağan akışına uygun olmayacağı görüşündeyiz.  (Gürkan Sezen, SMMM | Deloitte Vergi Müdür Yardımcısı (Lebib Yalkın Dergisi | Mart 2019)

Belirttiğim konuları yine soru yanıt olarak açıklayacağım.

1- Holding’ler bağlı şirketlere verdikleri hizmetleri, hizmet verdikleri şirketlere yansıtmalı mıdır?

Grup içi hizmetlere ilişkin özellikli konular giderek detaylı olarak incelenmekte, söz konusu giderlerin yansıtıldığı durumlarda, içeriğinin nelerden oluşması gerektiği, emsallere uygunluğunun tespitine ilişkin uygulanan yöntemler sorgulanmaktadır. Grup şirketlerinde sıklıkla karşımıza çıkan söz konusu hizmet faturalarının gider kabul edilebilirliği, emsallere uygunluğu, gayri maddi hak niteliği taşıyıp taşımadığına ilişkin çeşitli tartışmalar bulunmaktadır.

Öte yandan grup tarafından sağlanan hizmetlerin faturalandırılmaması da transfer fiyatlandırmasının yanı sıra stopaj ve Katma Değer Vergisi açısından risk taşımaktadır. (PWC Bülteni Sayı:2019/2 Seçil Bozdağ. Kıdemli Müdür)

Grup içi hizmetlerin giderleştirilmesine ilişkin yapılması gerekenler:

Türk transfer fiyatlandırması düzenlemeleri doğrultusunda grup içi hizmet faturalarının hizmeti alan şirket tarafından gider yazılabilmesi aşağıda detaylı olarak açıklanan fayda testi kriterlerinin sağlanmış olmasına bağlanmıştır. (PWC Bülteni Sayı:2019/2 Seçil Bozdağ. Kıdemli Müdür)

Hizmet faturaları, bu şartların tamamının sağlanması halinde hizmeti alan grup şirketleri tarafından gider yazılabilecektir.

2-Holdingler, bağlı şirketlerine verdikleri “İdari, ticari, teknik, sınai, hukuki, mali, finansal danışmanlık” hizmetlerini ilgili şirketlere nasıl yansıtacaktır?

Holdinglerin bağlı şirketlere verdikleri hizmetlerin, bağlı şirketlere dağıtımı konusu 5520 sayı Kurumlar Vergisi Kanunun 1 Sıra Numaralı Genel Tebliğ’inin 8.7 maddesinde aşağıda belirtildiği üzere açıklanmıştır.

“Holding şirketler tarafından bağlı şirketlere araştırma ve geliştirme, finansman temini, pazarlama ve dağıtım, yatırım projelerinin hazırlanması, hedeflerin tayini, planlama, örgütlendirme kararlarının uygulanması, bilgisayar hizmetleri, sevk ve idare, mali revizyon ve vergi müşavirliği, piyasa araştırmaları, halkla ilişkilerin tanzimi, personel temini ve eğitimi, muhasebe organizasyon ve kontrolü, hukuk müşavirliği konularında hizmetler verilebilmektedir. Holding tarafından bağlı şirketlere verilen hizmetler için fatura düzenlenmesi zorunlu olup verilen hizmetin karşılığını teşkil eden bedelin, Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinde yer alan emsallere uygunluk ilkesine göre belirlenmesi gerekmektedir. Holding tarafından verilen bu tür hizmetlerin bağlı şirketlerce gider yazılabilmesi için,

A- Hizmetin mutlaka verilmiş olması

Hizmetin fiilen sağlanmış olması, fayda testinin ilk şartı hizmetin gerçekten verilmiş olmasıdır. İlişkili bir şirketin ana şirketten veya aynı grubun üyesi olan diğer bir şirketten ihtiyacı olmayan bir hizmeti alması ya da yalnızca aynı gruba bağlı olmaları nedeniyle fiilen alınmayan bazı ortak giderlerin dağıtılması halinde hizmetler vergisel açıdan gider kabul edilmemektedir.

B- Hizmetin bedelinin emsallere uygunluk ilkesine uygun olarak belirlenmesi

Grup içi yansıtmaların emsallere uygunluk ilkesine uygun olup olmadığını tespit etmek için en uygun yöntemin seçilmesi ve uygulanan fiyatın emsaller doğrultusunda olduğunun kanıtlanabilir olması gerekmektedir. Bu nedenle şirketlerin grup içi hizmet faturalarını desteklemek adına maliyetlerin nasıl belirlendiği, nasıl dağıtıldığı ve uygulanan kâr marjının tespitine ilişkin hesaplamaları ve çalışmaları dökümante etmesi gerekmektedir.

C- Hizmet alan şirketlerin, söz konusu hizmetlere ihtiyacı olmalıdır

Grup içi hizmetin verilip verilmediğinin belirlenmesinde hizmeti alan grup üyesinin ticari pozisyonunu güçlendirecek ticari veya ekonomik bir değer sağlayıp sağlamadığı dikkate alınmalıdır. İlişkili bir şirketin ana şirketten veya aynı grubun üyesi olan diğer bir şirketten ihtiyacı olmayan bir hizmet alması ya da bir hizmetin grup üyesine, sadece grup üyesi olması nedeniyle verilmesi durumunda, söz konusu şirketin grup içi hizmet elde ettiğinin kabulü mümkün bulunmamaktadır.

Grup içi hizmetlerde maliyet bazının tespitinde dikkat edilmesi gerekenler; hizmeti alan tarafın piyasasında ilişkisiz şirketler arasında gerçekleştirilen benzer hizmetlerin olduğu durumlarda veya hizmet veren tarafın benzer koşullarda hizmet verdiği ilişkisiz bir şirketin olduğu durumlarda karşılaştırılabilir Fiyat Yöntemi ’nin uygulanması en uygundur. Ancak karşılaştırılabilir bir emsalin olmadığı durumlarda ise maliyet bazlı bir yöntemin uygulanması uygun olacaktır.

D- Kesilen faturada hizmet türünün ayrıntılı olarak belirtilmesi

Tek faturada birden fazla hizmet bedelinin bir arada yer alması halinde, her hizmet bedelinin ayrı ayrı gösterilmesi, şarttır.

Yukarıda belirtilen koşullara uygun olarak bağlı şirketler, holding tarafından kesilen fatura bedelini gider olarak kayıtlarında gösterebileceklerdir.”

Kuşkusuz ki holdinglerce bağlı şirketlere verebilecek hizmetler 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun (Mülga) 33 no’ lu tebliğde sayılanlarla sınırlı değildir.

Dağıtım Anahtarları; Her Hizmet İçin Ayrı Anahtar Belirlenmesi Daha Doğru Sonuçlar Verecektir.

Doğrudan yansıtma yerine dağıtım anahtarı kullanılarak dağıtılan giderler varsa dağıtım anahtarlarının hizmetin niteliğine göre belirlenmiş olması Grup içi hizmetlerin doğrudan bir iştirake ilişkin olduğu durumlarda doğrudan ilgili şirkete yansıtılması olağandır. Ancak birden çok iştirak edilen şirkete sağlanan hizmetler olduğu durumda oluşan maliyetlerin uygun dağıtım anahtarları ile dağıtılması gerekmektedir. Dağıtım anahtarları, sağlanan hizmetin kullanımına ilişkin ölçü olabilecek, tespiti kolay veriler üzerinden seçilmelidir.

Hizmetin niteliği gereği maliyetlerin işgücü ağırlıklı olduğu durumlarda, maliyetlerin dağıtımı için kullanılan oranların tespitinde en güvenilir yöntem, hizmetin ifasında çalışan kişilerin harcadığı zamanın düzenli olarak kaydedilmesidir. Bu şekilde işgücünün toplam maliyeti otomatik olarak hizmeti alan taraflar için harcanan zamana bölünebilecek ve dağıtılabilecektir. (PWC Bülteni Sayı:2019/2 Seçil Bozdağ. Kıdemli Müdür)

Dağıtım Anahtarlarında istikrarlılık

Belirlenen dağıtım anahtarlarının yıldan yıla değişmemesi, istikrarlı ve sürekli bir şekilde, şartlar değişmedikçe aynen uygulanması yerinde olacaktır.

Dağıtım Anahtarları Objektif Olmalıdır

Belirlenen dağıtım anahtarı dağıtan veya hizmetten yararlananın vergi matrahı karşısında objektif olmalı, vergi matrahını azaltma, değiştirme amacıyla kullanılmamalıdır.

Bir diğer ifade ile yaratılmak istenen sonuçtan hareketle dağıtım anahtarı oluşturmak yerine dağıtım anahtarından hareketle sonuca ulaşılmalıdır.

Dağıtılan Giderle Alınan Hizmet Uyumlu Olmalıdır

Holding tarafından verilen hizmetin bedeli piyasa şartlarına uygun olmalı, örtülü kazanç dağıtımı intibaını verecek alçak veya yüksek fiyat uygulanmamalıdır.

Örneğin finansman geliri sadece repo gelirleri olan bir şirkete holding tarafından finansman hizmetleri karşılığı bir tutar yansıtıldığında, doğal olarak holdingin talep ettiği tutar ile repo geliri karşılaştırılacaktır. Şirketin repo gelirlerini dahi aşacak bir talebi uygun olmayacaktır.

  1. Hizmetin Verilmiş Olmasından Ziyade Verilebilir Olmasının Gerekliliği Önemlidir.
  2. Gider Yansıtmaları; Holdingce veya gruba dahil bir başka şirket tarafından bağlı şirkete ait bir masrafın karşılanması halinde, ilgili tutarın aynen ve vakit geçirmeksizin yansıtılması esas olmalıdır.

3- Holding’ in Vermiş Olduğu Hizmetin Bedeli Kâr da İçerebilir mi?

Türk vergi mevzuatında holding veya grup şirketlerle ilgili özel düzenlemeler mevcut değildir. Bu nedenle holding veya gruba dahil şirketlerin birbiriyle olan ilişkilerinde, her bir şirket ayrı ayrı, 3. kişi gibi değerlendirilirler.

Böyle bir değerlendirmenin doğal sonucu olarak da işletme olan hizmet merkezin de yaptığı hizmetlerin neticesinde bir kâr elde etmesi doğal sayılmalı, olmaması hali “örtülü kazanç dağıtımı” açısından irdelenmelidir.

Verilen hizmete kâr ilave edilince burada KDV’ nin oluşması da kaçınılmazdır. Oluşan KDV’nin matrahının ilave edilen “kâr” ile sınırlı mı kalacak yoksa yansıtılan tüm tutarımı kapsayacağı tartışma konusudur.

Maliyetlerin belirlenmesi ve hizmetten faydalanan taraflara dağıtımı sonrasında söz konusu maliyetlerin üzerine kâr marjı eklenip eklenmeyeceğinin belirlenmesi ve eklenecek kâr marjının tespitinin yapılması gerekmektedir. Hizmetin sağlanması için katlanılan maliyetlerin kâr marjına tabi olması, hizmet veren şirketin yarattığı katma değer ile doğrudan bağlantılıdır. Elde edilecek kâr oranı da yaratılan katma değere göre belirlenmelidir. Buna göre uygulanacak kâr oranının tespitinde hizmetleri, maliyet bedeli ile eklenilen kâr olarak ikiye ayırmak uygun olacaktır. (PWC Bülteni Sayı:2019/2 Seçil Bozdağ. Kıdemli Müdür)

Holdinglerin bağlı şirketlerine yapacağı “gider dağıtımında “KDV” var mıdır?

KDV yasasının temel prensiplerinden olan, yansıtılan giderin kendisinde, aslında KDV varsa yansıtılan giderlerde de KDV olacaktır. Yansıtılan giderin aslında KDV yoksa yapılacak gider yansıtmalarında da KDV olmayacaktır.

Katma değerli hizmetler, hizmeti sağlayan şirketin hizmet kapsamında çalıştırdığı personel, kullandığı varlıklar, bilgi birikimi ve deneyimi yani iç kaynaklarına ilişkin oluşan maliyetleri katma değerin oluştuğu, kâr marjına tabi olan maliyetlerdir.

Holdingde çalışan personel ücretlerinin iştirak ettiği şirketlere yansıtma faturalarında KDV olur mu?

Bu sorunun yanıtını üç farklı özelge örneği ile vereyim.

Örnek.1 -- 03 Mart 2015 tarihli (84974990-130[1-2015/10]-224/908) sayılı Ankara Vergi Dairesi Başkanlığının vermiş olduğu özelge;

…..İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, holdinginiz bünyesinde çalışan personelin önceden belli olmayan zamanlarda holdinginiz bünyesinde yer alan şirketlerin işini yapmak üzere holdinginizdeki çalışma ortamında çalıştırıldığı, söz konusu personelin holdinginize maliyeti olan, sosyal güvenlik primi, gelir vergisi stopajı ve net ücretlerin bir kısmının ilgili şirketlere yansıtıldığı belirtilerek, söz konusu yansıtma işleminin katma değer vergisine tabi olup olmadığına ilişkin Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 ….. Buna göre, holdinginiz bünyesinde çalışan personelin, holdinginize bağlı şirketlerde önceden belli olmayan zamanlarda holdinginizdeki çalışma ortamında çalışmasından dolayı çalışanlara ait sosyal güvenlik primi, gelir vergisi stopajı ve net ücretlerin bir kısmının ilgili şirketlere aynen yansıtılması işlemi, yansıtılan masraflar KDV’nin konusuna girmediğinden katma vergisine tabi bulunmamaktadır.  Ancak söz konusu masrafların yansıtılmasında masraf tutarını aşan bir bedel tahsil edilmesi halinde, aşan kısmın üzerinden genel oranda KDV hesaplanması gerekmektedir.”

Personel giderlerinin yansıtılmasında KDV olup olmaması çok tartışılan bir konudur. Bu konuda farklı özelgelerde KDV olması gerekir diye görüş bildirilmesine karşılık,  geçmiş yıllarda bir mükellefim için almış olduğum ve yukarda belirttiğim özelgede yazdığı üzere personel giderlerinin yansıtılmasında KDV’nin olmayacağı belirtilmiştir.

Örnek: 2--12.06.2020 tarihli, 39044742-130[Özelge]-E.412547 sayılı, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Gelir Kanunları KDV-ÖTV Grup Müdürlüğü’nün yayınladığı özelgeye göre; Şirketinizin konut ve ofis yönetimlerine sözleşme karşılığı profesyonel yönetim hizmeti verdiği ve bu hizmete ilişkin yapılan sözleşme gereği personele ödenen kıdem tazminatlarının site yönetimine yansıtıldığı belirtilerek, söz konusu yansıtma işlemi nedeniyle düzenlenecek faturalarda katma değer vergisi (KDV) hesaplanıp hesaplanmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 Çeşitli nedenlerle Şirketiniz tarafından personele ödenen kıdem tazminatlarının site yönetimlerine yansıtılması işlemi KDV'ye tabi olup, Şirketinizce düzenlenecek yansıtma faturalarında KDV hesaplanması gerekmektedir.

Grup firmasından temin edilecek ve alınacak hizmetler nedeniyle katma değer vergisi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı hakkında bilgi verir misiniz?

19/10/2020 tarihli, 64597866-130[9]-E.24193 sayılı, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü’nün yayınladığı özelgeye göre; -“… grup olarak Türkiye'de üç ayrı tüzel kişiliğe sahip şirketlerinizin bulunduğu, grup şirketlerinize ait ortak işlemler için ayrı departmanların ve yöneticilerin bulunmaması nedeniyle tek bir departman üzerinden işlemlerin yürütüldüğü,

-… Ltd. Şti. ile … Fabrikaları A.Ş. arasındaki ortak masrafların paylaşılmasına ilişkin hizmet sözleşmesi düzenlendiği, elektrik, su, doğalgaz masraflarının da kullanımına göre diğer grup şirketine fatura edildiği,

- Aynı gruba bağlı iki şirkette ilave maliyete katlanılmasını önlemek ve ilave personel alımının önüne geçmek amacıyla grup şirketleriniz arasında ortak işgücü kullanımı gerçekleştirildiği ve söz konusu ortak personellerin diğer grup şirketleriniz için hizmet verdiği sürelere isabet eden ücretlerin ilgili grup şirketine kar marjı olmadan yansıtıldığı belirtilerek, herhangi bir kar marjı ilave edilmeden yapılan personel maliyeti yansıtma işleminin katma değer vergisinin (KDV) konusuna girip girmediği, bu işlemin KDV'ye konu olması halinde ise KDV tevkifatına tabi olup olmadığı hususundaki Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

K.V Kanunu Yönünden;

Özelge talep formunuz, ek dilekçeniz ve eki hizmet sözleşmesinde belirtilen hususlar incelendiğinde, transfer fiyatlandırmasına konu iki işlemin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu işlemlerden biri; elektrik, su, doğalgaz masraflarının karşılıklı olarak ilişkili şirketler arasında aynen yansıtılması; diğer işlem ise ortak personellerin ilgili şirket için hizmet verdiği sürelere isabet eden ücretlerinin ilgili şirkete fatura edilmek suretiyle yansıtılmasıdır. Bu kapsamda ilk işleminizin ilişkisiz taraflardan sağlanan hizmetlerin hizmetten fayda sağlayan tarafa doğrudan yansıtılması şeklinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır.

Diğer işleminiz ile ilgili olarak; şirketiniz ile grup şirketiniz arasında gerçekleşen ortak işgücü kullanımı sonucu söz konusu ortak personellerin ilgili şirkete hizmet vermesi işlemi ilişkili kişiler arasında gerçekleşen bir işlem olup bu işleme ilişkin bedelin emsallere uygun olması gerekmektedir. Emsallere uygun bedelin tespitinde Kanunun 13’üncü madde hükmü ile anılan Tebliğde açıklanan yöntemlerden, işlemin mahiyetine en uygun olanının kullanılacağı tabiidir.

KDV Kanunu Yönünden;

Şirketiniz tarafından grup şirketlerinize sunulan ortak işgücü kullanımına dair personel maliyeti yansıtma işlemleri, genel esaslar çerçevesinde KDV'ye tabi bulunmakta olup, personellerin verdiği söz konusu hizmetler grup şirketlerinizin sevk ve idaresinde yürütülmediğinden, İşgücü Temin Hizmeti kapsamında tevkifata tabi değildir. Diğer taraftan, söz konusu hizmet bedellerinin emsal bedele uygun olarak KDV'ye tabi tutulması gerekmekte olup, bu hizmetlerin sunumunda çalışan personelin ücretinden düşen paya göre (salt maliyet üzerinden) bedel hesaplanması uygun değildir.

Öte yandan, elektrik, su, doğalgaz tüketimlerine ilişkin fatura bedellerinin kullanım miktarına göre bire bir paylaşılması halinde, hizmetten faydalanan grup şirketleriniz adına düzenlenen faturalarla ilgili bedellerin yansıtılmasında, asıl işlemin tabi olduğu oranda KDV hesaplanması gerekmektedir.

Holdingin gider yansıtmalarına örnekler verir misiniz?

Bu konuda KDV’ sız bir giderin, yavru şirketlere yansıtılmasını örnek vermek gerekirse;

Meselâ bir Holding şirket, grup adına yaptığı büyük bir nakdî bağışı, gruba bağlı şirketlere bir evvelki yıl kârlılık durumuna göre tevzi için düzenlediği faturalarda KDV göstermemeli ve faturada bağış makbuzunun tarih ve numarasını belirterek, makbuzun örneğini ve dağıtım planını faturaya eklemelidir. Hatta holding, fatura kesmek yerine bir yazı veya dekont düzenleyip, bağış makbuzunun örneğini eklemek suretiyle de bu masraf dağıtımını yapabilmelidir.

Holding şirket bu suretle KDV’siz olarak sağladığı hizmetin bedelini bağlı şirkete yansıtırken KDV hesaplamamalıdır. Çünkü burada Holdingin ticarî amaç ve menfaati yoktur. Düzenlediği fatura dekont niteliğindedir.

Holdingin yansıttığı giderler hangi kıstaslara göre belirlenecektir?

Öncelikle 5520 sayı Kurumlar vergisi Kanunun 1 Sıra Numaralı Genel Tebliğ’inin 8.7 maddesinde belirtilen hususların gerçekleşmesi gerekmektedir.

Değişik iş kollarına göre, değişik anahtar yöntemleri varsa da önemli olan holding personelinin ve diğer giderlerin değerlendirildiği zaman ölçüsü olmalıdır. Bu zaman ölçüsü, iştirak edilen şirketlerin iş yoğunluğuna, dönemselliğe göre değişebilir. Öncelikle tüm şirketlere mutlak bir hizmet verildiği için tüm şirketlere belli bir oranda giderlerden pay verilmelidir. Daha sonra, ilgili şirketlere harcanan zamana göre bir oran bulunarak o oran ölçüsünde giderler yansıtılabilir. Bu konuda basit bir örnek aşağıdadır.

GİDER DAĞITIM TABLOSU

Standart Zaman Yüzde
HOLDİNG 1 3 20
A.İNŞAAT 1 4 25
B.TURİZM 1 2 15
C.ENERJİ 1 3 20
D.SANAYİ 1 3 20
 Toplam 5 15 100

Holdinglerin temel amacı, başka şirketlere iştirak etmek olmasına rağmen, iştirak ettiği şirket, Holding’e ortak olabilir mi?

T.T.K.’nun "Karşılıklı İştirak" ana başlıklı 197. maddesinde; Birbirlerinin paylarının en az dörtte birine sahip bulunan sermaye şirketleri karşılıklı iştirak durumundadır. Bu payların yüzdelerinin hesaplanmasında 196'ncı madde uygulanır. Anılan şirketlerden biri diğerine hâkimse, ikincisi aynı zamanda bağlı şirket sayılır. Karşılıklı iştirak durumundaki şirketlerin her biri diğerine hâkimse ikisi de bağlı ve hâkim şirket kabul olunur.’’ hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm çerçevesinde şirketlerin birbirine iştirak edebileceği anlaşılmaktadır.

Holdinglerin iştirak ettiği şirketler (Yavru şirketler) holdingden istedikleri kadar hisse alabilirler mi?

Yavru (bağlı) şirketler, TTK’ nın 379 ve 389. maddelerinde açıklandığı şekilde, ana şirketin (Holding) in hisselerinin en fazla %10’una kadarını alabilirler.

İlgili TTK maddeleri aşağıdadır.

MADDE 379- (1) Bir şirket kendi paylarını, esas veya çıkarılmış sermayesinin onda birini aşan veya bir işlem sonunda aşacak olan miktarda, ivazlı olarak iktisap ve rehin olarak kabul edemez. Bu hüküm, bir üçüncü kişinin kendi adına, ancak şirket hesabına iktisap ya da rehin olarak kabul ettiği paylar için de geçerlidir.

(5) Yukarıdaki fıkralarda yer alan hükümler, ana şirketin paylarının yavru şirket tarafından iktisabı hâlinde de uygulanır. Pay senetleri borsada işlem gören şirketler hakkında, Sermaye Piyasası Kurulu şeffaflık ilkeleri ile fiyata ilişkin kurallar yönünden gerekli düzenlemeleri yapar.

Hakların kullanılması

MADDE 389- (1) Şirketin iktisap ettiği kendi payları ile yavru şirket tarafından iktisap edilen ana şirketin payları, ana şirketin genel kurulunun toplantı nisabının hesaplanmasında dikkate alınmaz. Bedelsiz payların iktisabı hariç, şirketin devraldığı kendi payları hiçbir pay sahipliği hakkı vermez. Yavru şirketin iktisap ettiği ana şirket paylarına ait oy hakları ile buna bağlı haklar donar.

Holdinglerine kâr dağıtımında diğer sermaye şirketlerine göre avantajı var mıdır?

T.T.K.’nun 519. maddesinin 4. no'lu bendin de ikinci fıkranın (c) bendi ve üçüncü fıkra hükümleri, “başlıca amacı başka işletmelere katılmaktan ibaret olan holding şirketler hakkında uygulanmaz” diye belirtilmiştir. Uygulanmayacağını belirten madde de ise;

“c) Pay sahiplerine yüzde beş oranında kâr payı ödendikten sonra, kârdan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın yüzde onu, genel kanuni yedek akçeye eklenir. hükmü belirtilmektedir.

Hüküm de kısaca, holdinglerin kâr dağıtımında %10 oranındaki ikinci yedek akçenin ayrılmayacağı belirtilmektedir. . Bu hüküm gereğince dağıtılacak kâr paylarından %10 oranındaki ikinci yedek akçe ayrılmayacağından, holdingler ortaklarına daha fazla kâr payı dağıtabilirler. 

Holdinglerin yönetim kurulları yıllık faaliyet raporu hazırlar mı?

Türk Ticaret Kanunun 518. maddesinde “Şirketler Topluluğuna (Holding) ilişkin yıllık faaliyet raporu ana şirketin yönetim kurulu tarafından 516. maddeye göre düzenlenir” hükmü bulunmaktadır.

Holdingler, bu hüküm gereğince 28.08.2012 tarih ve 28395 sayılı Resmî Gazete ‘de yayınlanan "Şirketlerin yıllık faaliyet raporlarının asgari içeriğinin belirlenmesi hakkında yönetmelik” hükümlerine uygun yıllık faaliyet raporlarını hazırlamak zorundadırlar. 

Holdingler “Bağımsız denetime” tabi midirler?

6102 sayılı TTK’nın 397. maddesine eklenen 6335 sayılı kanunla 4 no.lu bent hükmü ile, bağımsız denetime tabi şirketleri belirleme yetkisi Bakanlar Kurulu’na verilmiştir.19.03.2016 tarihli Resmî Gazete ’de yayınlanan 2016/8549 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Bağımsız Denetime” tabi olma kriterleri yayınlanmıştır.

Bu kararnamede büyüklük ölçütü olarak; Tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile aşağıdaki ölçütten en az ikisini sağlayan şirketler bağımsız denetime tabidir.

1-Aktif Toplamı 75.000.000.-TL ve üstü

2-Yıllık Satış Hasılatı 150.000.000.-TL ve üstü

3-Çalışan Sayısı 150 ve üstü

Şirketler, bu üç ölçütten en az ikisinin sınırlarını art arda iki hesap döneminde aşmaları durumunda, izleyen hesap döneminden itibaren bağımsız denetime tabii olurlar.

Ana şirket “Holding”: Bağlı ortaklıkları ve iştirakleri bulunan şirketler açısından şirketin aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı bakımından ana ortaklık ve bağlı ortaklığa ait finansal tablolarda yer alan kalemlerin toplamı alınarak; varsa, bundan grup içi işlemler elimine edilir. Çalışan sayısı bakımından da ana ortaklık ve bağlı ortaklıkta önceki son iki yılda ortalama çalışan sayılarının toplamı dikkate alınır. Bağlı ortaklık ve iştiraklerin bağımsız denetime tabi olup olmayacakları kendi finansal tabloları ve çalışan sayılarına bakılarak belirlenir. Bir başka ifade ile ana ortaklığın bağımsız denetime tabi olması, bağlı ortaklık ve iştirakleri otomatik olarak bağımsız denetim kapsamına sokmaz. Eğer bağlı ortaklık ve iştirakler kendi büyüklüklerine göre denetim kapsamına girmiyorlarsa, ana ortaklığın ilgili kriterleri aşması halinde dahi, bu şirketlerin kendi genel kurullarında bağımsız denetçi seçmelerine gerek yoktur. Bu şirketlerin konsolidasyona dahil olmaları halinde finansal tablolarının denetlenmesi gereği ayrı bir husus olup, TTK anlamında bağımsız denetçi seçmelerini gerektirmez.

Keza böylesi bir durumda bu şirketlerin internet sitesi kurma yükümlülükleri de doğmaz.

Holdinglerde, holding bünyesindeki şirketlerin herhangi birinde çalışan işçileri Holding’in bir başka şirketinde “Geçici olarak” çalıştırmak mümkün mü?

20 Mayıs 2016 tarih ve 29717 Sayılı Resmî Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 6715 sayılı “İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile geçici iş ilişkisinin holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde görevlendirme yapılmak suretiyle kurulabileceği kanunda açıkça öngörülmüştür.

- AYNI HOLDİNG BÜNYESİ İÇİNDE veya AYNI ŞİRKETLER TOPLULUĞUNA BAĞLI başka bir iş yerinde görevlendirilme yapmak suretiyle geçici iş ilişkisi kurulması mümkündür.  Bu alternatifin uygulanabilmesi için işçinin yazılı rızası gerekmektedir.

4857 sayılı Kanun'un 7. maddesindeki aynı holding bünyesi içinde olma veya aynı şirketler topluluğuna bağlı olma hallerini tanımlayan bir düzenlemeye rastlanmamıştır.  

Bana göre, buradaki holding bünyesi içinde olma halini, bir holdingin veya holding rolü oynayan bir şirketin, direkt veya dolaylı iştirakler yahut ortak benzerliği yoluyla yönetim bakımından hâkimiyeti altında bulundurduğu şirketler şeklinde anlamak mümkündür.

Şirketler topluluğu tabirinin kapsamı ise, TTK'nın "Şirketler Topluluğu" başlıklı 195-209. maddelerine bakılarak tayin edilebilecektir.

Söz konusu tabirler ortaklık ilişkilerini konu almakta olduğu için Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 12 ve 13. maddelerindeki örtülü sermaye ve transfer fiyatlandırması uygulamaları açısından ortaklık ilişkisine dayandırılan İLİŞKİLİ KİŞİ tanımlamalarının da bu konuda belirleyici olabileceğini düşünüyorum. 

Holding olarak faaliyet gösteren şirketin aktifinde kayıtlı bulunan gayrimenkullerin satışında KV ve KDV istisnasından yararlanılıp yararlanılmayacağı hakkında bilgi verir misiniz?

27.02.2019 tarihli 177571 sayılı özelgeye göre; İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Holding olarak faaliyet gösteren Şirketinizin merkez adresinin TEB Kampüs Saray Mahallesi Küçüksu Cad. Sokullu Sok. No:7/C Blok Ümraniye/İSTANBUL olduğu, doğrudan veya dolaylı olarak sermayesine ve/veya yönetimine katıldığınız Şirketlere, yatırım, finansman, organizasyon, planlama, üretim pazarlama, personel ve fon yönetimi gibi alanlarda modern tekniklerle çalışmalarını ve aynı yönetim ilkelerine bağlı olarak daha verimli, rasyonel ve ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yönetilmelerini sağlamak, söz konusu şirketlerin toplu bir bünye içerisinde yönetilmelerini temin etmek, müşterek külfetleri daha yaygın bir topluluğa yayarak hafifletmek ve nihai olarak da söz konusu şirketlerin kendi çalışma alanlarında destek sağlamak ve bu amaca uygun her nevi ticari, sınai, idari ve mali girişimlerde bulunmak gayesiyle faaliyet gösterdiğinizi, esas faaliyetinizin taşınmaz ticareti ve kiralaması olmadığı ve Şirketiniz aktifinde iki yılı aşkın süredir kayıtlı bulunan iki farklı taşınmaz bulunduğu görülmüştür.

Belirtilen olayın değerlendirilmesine gelince;

K.V. Kanunu Yönünden; ……… diğer taraftan, istisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmına uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergilerin ziya uğramış sayılacağı da tabiidir.

Ayrıca, Şirketiniz tarafından ortaklara ve ortağı olduğunuz şirketlerle yapılan kiralama, satış vb. işlemler için belirlen fiyat veya bedelin, 5520 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi hükmü ve 1 Seri No.lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğinde yapılan açıklamalar çerçevesinde belirlenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde yapılan ödemelerin örtülü kazanç dağıtımı açısından eleştiri konusu yapılabileceği ise tabiidir.

K.D.V Kanunu Yönünden; Şirketinizin esas faaliyet konusu her ne kadar taşınmaz ticaretinden ziyade başka Şirketlere iştirak etmek olsa da, Şirketiniz aktifinde kayıtlı arsanın satışı ile genel yönetim binalarının kiraya verilerek kullanılması, taşınmaz ticareti ile uğraştığına karine teşkil edeceğinden, ticari amaçla elde bulundurulan söz konusu taşınmazların tesliminde, bu taşınmazların iki yıldan fazla süredir aktifte bulundurulup bulundurulmadığına bakılmaksızın, Kanunun 17/4-r maddesindeki istisna hükmünün uygulanması mümkün değildir.

Holdingler elinde tuttukları iştiraklerini elden çıkardıklarında (sattıklarında) elde edilen kazanç KV istisnasından yararlanabilir mi?

Holdinglerin aktiflerinde yer alan iştirak hisselerini satmaları durumunda, bu satıştan elde edilen kazancın %75’i kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Türk Ticaret Kanunu’na göre, gayesi esas itibarıyla başka işletmelere iştirakten ibaret olan holding şirketlerin (aktiflerinde iştirak amacıyla iktisap edildiği ve elde tutulduğu ispat ve tevsik edilen iştirak hisseleri hariç olmak üzere) iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlar için istisna uygulanması söz konusu olmayacaktır.

Bu çerçevede, şirketlerin iktisap ettikleri diğer şirketlere ait hisse senetlerini veya ortaklık paylarını, Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği uyarınca "11-Menkul Kıymetler" veya "24-Mali Duran Varlıklar" gruplarındaki hesaplarda izlemeleri gerekmektedir. Kısa vadeli fiyat değişimlerinden yararlanarak kâr elde etmek amacıyla, geçici bir süre elde tutulmak üzere alınan hisse senetleri veya ortaklık payları "11-Menkul Kıymetler" grubundaki hesaplarda izlenmektedir.

Holding şirketlerin söz konusu hesapta izlenmesi gereken hisse senetleri veya ortaklık paylarının bulunması halinde, bunların satışından doğan kazançlar, istisnadan yararlandırılmayacaktır.

Ancak, holding şirketlerin "24-Mali Duran Varlıklar" grubundaki hesaplarda izlemesi gereken iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların ise diğer şartların da sağlanmış olması halinde, sözü edilen istisnadan yararlanabileceği tabiidir.

Ancak, holding şirketlerin esas faaliyeti taşınmaz ticareti olmadığından bu şirketlerin aktifinde yer alan taşınmazların satışından elde edilen kazançları dolayısıyla istisnadan yararlandırılmaları gerekmektedir.YMM Zübeyir Ülger’in ders notları

Holdinglerin olumlu yönlerinin bulunmasına karşılık olumsuz yönleri nelerdir?

Holdinglerin sorumluluk getiren yönleri T.T.K.’nun 202 ve devam eden maddelerinde “Hakimiyetin Hukuka Aykırı Kullanılması” başlığında aşağıda açıklanmıştır.

A) Kanun’un 202. maddesi, hâkimiyetin hukuka aykırı kullanması yasağı getirmektedir. Buna göre hâkim şirket, hâkimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanamaz (Örn: bağlı şirketi, iş, varlık, fon, personel, alacak ve borç devri gibi hukuki işlemler yapmaya; kârını azaltmaya ya da aktarmaya, ödemelerde bulunmaya veya kefalet, garanti ve aval vermek gibi sorumluluklar yüklenmeye zorlayamaz).
B) Buna rağmen kaybın meydana gelmesi halinde ise hâkim şirket, ya kendisi söz konusu kaybı o faaliyet yılı içinde fiilen denkleştirmeli ya da kaybın nasıl ve ne zaman denkleştirileceği belirtilmek suretiyle en geç o faaliyet yılı sonuna kadar, bağlı şirkete denk değerde bir istem hakkı tanımalıdır. Aksi takdirde, bağlı şirketin her pay sahibi, hâkim şirketten ve onun, kayba sebep olan, yönetim kurulu üyelerinden, şirketin zararını tazmin etmelerini isteyebilir.
C) Kanun’un 202’nci maddesindeki düzenlemeye karşılık 203’üncü maddesi gereğince, bir ticaret şirketi bir sermaye şirketinin tamamı üzerinde hâkimiyet sahibi ise, hâkim şirketin yönetim kurulu, topluluğun belirlenmiş ve somut politikalarının gereği olmak şartıyla, kaybına sebep verebilecek sonuçlar doğurabilecek nitelik taşısalar bile, bağlı şirketin yönlendirilmesine ve yönetimine ilişkin talimat verebilir. Böyle bir durumda bağlı şirketin organları talimata uymak zorundadır.
D) Kanun’un 208’inci maddesinde hâkim şirkete bağlı şirketleri satın alma hakkı tanınmaktadır. Buna göre, hâkim şirket, doğrudan veya dolaylı olarak bir sermaye şirketinin paylarının ve oy haklarının en az yüzde doksanına sahipse ve söz konusu sermaye şirketindeki azlık şirketin çalışmasını engelliyorsa, hâkim şirket azlığın paylarını varsa borsa değeri, yoksa Kanun'da öngörülen şekilde belirlenen değer ile satın alabilir.
E) Yine Kanun’un 209’uncu maddesi uyarınca hâkim şirket, topluluk itibarının, topluma veya tüketiciye güven veren bir düzeye ulaştığı hallerde, bu itibarın kullanılmasının uyandırdığı güvenden sorumludur.

Sonuç;

Yukarıdaki açıklamalarımla, özellikle birden fazla şirkete ortak olan, kısacası şirketler topluluğu olan şahısların, şirketlerini Holding yapısı altında toplaması durumunda, TTK’nın lehe hükümlerinden yararlanma imkanlarının olduğunu belirtim. TTK yapısında, dikkati çeken en önemli değişiklikler, şahıs işletmelerinin LTD’ye dönüştürülmesi (tek kişilik LTD ve A.Ş kurulması gibi) LTD’lerin A.Ş.’ye dönüştürülmesi (Emisyon primli hisse satışı, iki yıl elde tutulan hisselerin satışından değer artışı vergisi alınmaması) gibi önemli yönlendirmeler bulunmaktadır. Holding yapılandırmalarında birçok avantajlarından başka kurumlar vergisinde de kar dağıtımında vergisel avantajlardan yararlanma imkanları bulunmaktadır. Son olarak İş Yasasında yapılan değişiklikle Holdinglere bağlı şirketlerde çalışanlarını ihtiyaç duyulan şirketlerde “geçici görevlendirme” yapma imkânı doğmuştur.

Yazımda holdingler hakkında yasaların bizlere verdiği imkanların neler olduğu ve bu imkanlardan faydalanıldığı takdirde elde edilecek avantajları belirtim.

Son olarak da aşağıda örnek bir holding örgütlenme yapısını belirtiyim.

Holding yapılanması ve holding oluşumunun vergisel avantajları nelerdir?  VIIErol SÖNMEZOCAK

 

https://vergialgi.com/holding-yapilanmasi-ve-holding-olusumunun-vergisel-avantajlari-nelerdir-iii