Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Veysi SEVİĞ - Karşılık ayırma hikâyesi PDF Yazdır e-Posta
31 Temmuz 2007

Yıllar öncesinde ülkemizin önde gelen bir kuruluşunun hesaplarını denetlerken ilginç bir tabloya rastladık. İşletme kârlı çalışan ve fakat devamlı finansman sıkıntısı çeken bir kuruluştu. Bankalardan kullandığı krediler nedeniyle ödemek zorunda kaldığı faiz işletmeyi adeta tam anlamı ile darboğaza sürüklemişti.

 

Teknik eğitim almış ve işletmeyi yönetmekle görevli ortak bu durumdan dolayı ne yapacağını şaşırmıştı.

 

Bize çok nazik bir biçimde kurumun özelliklerini anlattıktan sonra neden böyle bir sıkıntıya düştüğünü anlayamadığını ifade ederek "Umarım ki sizin denetiminizden sonra tespit edeceğiniz hususlar bize de yardımcı olur" diyerek bize çalışmalarımız sırasında her türlü desteği vermeye hazır olduğunu bildirmişti. Bu taahhüt de doğrusunu söylemek gerekirse bizi işin başında belli bir rahatlığa kavuşturmuştu.

 

İnceleme sırasında ilk dikkatimizi çeken konu o dönemde alacak senetlerinin yaklaşık yüzde onuna yakın bir kısmının protesto konusu olmasıydı. Bu bağlamda bankalar tarafından protestoya tabi tutulan senetler bir süre sonra şirkete geri dönüyor ve protestolu senetler hesabına alınıyordu.

 

Bir süre sonra da söz konusu senetler protestolu senetler hesabından çıkartılarak şüpheli alacaklar hesabına alınıyor, söz konusu senetler için karşılık ayrılmak suretiyle bu alacaklar bir anlamda giderleştiriliyordu.

 

Yaptığımız kısa bir çalışmadan sonra protesto konusu olan senetlerin bilahare tahsil edilip edilemediğini, daha açıkçası akıbetlerinin ne olduğunu araştırmaya başladık.

 

Yıl içersinde söz konusu kuruma binlerce senet girişi yapılıyordu. Bu senetler çalışılan bankalara belli bir ayırımdan sonra kullanılan kredilere karşılık ciro yoluylo veriliyor, protestolu senetler ise bankalar tarafından şirkete iade edilerek ortaya çıkan açık yeni senetlerle kapatılıyordu.

 

Şirketin mali işlerden sorumlu müdürü o günün koşullarına göre düşük sayılabilen bir ücretle çalışmasına rağmen ünlü bir kulübün yönetim kurulu üyeliğini yapıyor ve İstanbul’un en iyi semtlerinden birisinde sahip bulunduğu çok katlı bir apartman dairesinde yaşamını sürdürüyordu.

 

Kendisine protestolu senetlerin akıbetini sorduğumuzda bu senetlerin takibini yapabilmek için önce illere göre tasnif ettirdiğini bilahare şirketin bölge müdürlüklerine göndererek takibe aldırdığını beyan ederek bize karşı konuya gösterdiği önemi adeta lafla yani sözle kanıtlamaya çalışıyordu.

 

Önce o tarihlerde bir yıl içerisinde İstanbul ili içerisinde protestolu yaklaşık 13.000 senetin akıbetini araştırmaya karar verdik. Bize getirilen dosyalarda protestoya yönelik noterlikçe düzenlenen belgeler dışında başkaca bir belge örneğin protesto edilmiş senetler yer almadığından bu senetlerin tahsil edilmek üzere hangi işleme tabi tutulduğunu araştırmaya başladık.

 

Ödenmeyen ve protestoya tabi tutulan senetler, günlük olarak kendilerine gider pusulası ile ödeme yapılan öğrenciler tarafından borçlularla ilişki kurularak tahsil ediliyor ve tahsil edilen paralar mali işlerden sorumlu olan kişiye her akşam nakit olarak getirilmesine karşılık, söz konusu tahsilat için şirket bünyesinde herhangi bir belge düzenlenmiyordu. Buna karşı tahsilatı yapanlara belli bir oranda ödeme yapılıyordu.

 

Araştırmayı biraz daha derinleştirdiğimizde protestolu senetlerden yapılan tahsilatın yaklaşık yarısının kayıtlara intikal ettirilmediğini belirledik.

Bu tespitten sonra mali işlerden sorumlu kişiye durumu açtığımızda söz konusu kişi bu konuda herhangi bir açıklama yapamayacağını beyan ettiğinden durumu şirketi yönetmekle görevli ortağa aktardık. Ancak bu aşamada söz konusu ortağın davranışı da ilginçti.

Şirketi yöneten ortak "Ben teknik eğitim almış bir elemanım. Benim muhasebe bilgim yok. Ben kayıttan anlamam ama söz konusu kişi benim adeta sağ kolum. Tüm işlerimizi o bilir ve takip eder. Böyle bir şeyin olmasına ihtimal vermiyorum" diyerek adeta kendisinden şüphelendiğimiz ve yapılan inceleme sonucunda da şüphelerimizin haklı olduğu anlaşılan kişiye duyduğu güven gerçekten şaşkınlık vericiydi.

Bilahare çalışmalarımızı hızlandırarak kayıtlara intikal ettirilmeyen protestolu senet miktarını hesapladığımızda ortaya çıkan rakamın büyüklüğü şirket ortaklarını da şaşırtmıştı.

Bu olayın faili ise durum açıklığa kavuşunca "Ben zaten sizden ayrılmak istiyorum" diyerek şirketten ayrılmayı tercih etti. Şirketi yöneten ortak ile diğer ortaklar söz konusu kişinin bu tür ayrılışına karşı neden tepki göstermediler ve neden bu olayı kabullendiler bugün dahi anladığım bir davranış değildir.