Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
ANAYASA MAHKEMESİ; KİŞİ ÖLMEDEN ÖNCE 900 GÜN ÇALIŞMALI PDF Yazdır e-Posta
31 Ağustos 2017

Image

II- 4(A) SİGORTALISININ VEFATI DURUMUNDA HAK SAHİBİNE AYLIK BAĞLANMASI İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR

Ölüm sigortasından aylık bağlanmasında gerek sigortalıya gerekse hak sahiplerine ilişkin koşullar değerlendirilirken sigortalıların öldüğü tarihte geçerli olan mevzuat esas alınmaktadır.

Buna göre; 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanmasında gerek ölen sigortalıya gerekse hak sahiplerine ilişkin koşulların belirlenmesinde ölüm tarihine göre 506 sayılı Kanun’un 66, 5510 sayılı Kanun’un 32. maddesindeki hükümler doğrultusunda işlem yapılmaktadır.

5510 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 2008/Ekim ayı başından önce ölen 4/1-(a) kapsamındaki sigortalılar için; 506 sayılı Kanun’un 5510 sayılı Kanunla mülga 66. maddesinin (c) bendindeki “… veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün…” ibaresinin Anayasa Mahkemesi’nin 18.10.2005 tarih ve E. 2001/479, K. 2005/1 sayılı Kararı ile iptal edilmesi ve 5561 sayılı Kanunla söz konusu bentte değişiklik yapılması üzerine 18.10.2006 (dâhil) tarihinden sonra ölen sigortalıların hak sahiplerine ölüm sigortasından aylık bağlanmasında, 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödeme koşulu getirilmiştir. Yine 5561 sayılı Kanunla 506 Kanun’a eklenen geçici 93. madde ile de 18.10.2006 tarihinden önce ölen sigortalıların hak sahiplerine müracaatları halinde, söz konusu şartlarla aylık bağlanmasına imkân sağlanmıştır. 

2008/Ekim ayı başından sonra ölen sigortalılar için; 5510 sayılı Kanun’un 32. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde düzenleme yapılmış olup, buna göre; en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olma veya 4. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olma şartı ile ölüm aylığına hak kazanılmaktadır. Söz konusu bendin madde gerekçesine bakıldığında; Kanun’un yürürlük tarihinden sonra ölenler için Kurum’un finansman yapısı da dikkate alınarak, mevcut sosyal güvenlik kanunları arasında norm ve standart birliğinin sağlanması amaçlandığı anlaşılmaktadır.

Madde metninde yer alan; “1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları priminin bildirilmiş olma” koşulu 4/1-(a), 4/1-(b) ve 4/1-(c) kapsamındaki sigortalıların hak sahiplerinin ölüm aylığına hak kazanabilmesi için ortak koşulken, “her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olma” şartı sadece 4/1-(a) kapsamındaki sigortalıların hak sahiplerin ölüm aylığına hak kazanabilmesi için aranan bir şarttır.

Dolayısıyla, 2008/Ekim tarihinden itibaren ölen sigortalıların hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanabilmesi için, 1800 prim ödeme gün koşulunun hesabına borçlanma süreleri dahil edilirken, 5 yıllık sigortalılık süresi ile 900 prim ödeme gün koşulunun tespitinde borçlanma süreleri dahil edilmemektedir. Bununla birlikte, 2008/Ekim tarihinden itibaren ölen 4/1-(a) kapsamındaki sigortalılar için “her türlü borçlanma süreleri hariç” ifadesinin dava konusu edildiği görülmektedir.

Bu çerçevede, mahkemelerce içtihadı birleştirme ve genel kurul kararı niteliğinde olmayan kararlar verilmesi üzerine Anayasa’nın 138. maddesi gereğince mahkeme kararları şahsa münhasır olarak uygulanmıştır.

III- ANAYASA MAHKEMESİNİN GEREKÇELİ KARARI

5510 sayılı Kanun’un 32. maddesinin, 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “…her türlü borçlanma süreleri hariç…” ibaresinin Anayasa’nın 10, 11, 13, 41, 60 ve 61. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi hususunda İzmir 1. İş Mahkemesi’nin 2001/10 Esas, Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 2015/80 Esas sayı ile konu Anayasa Mahkemesi’ne taşınmış ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 22.10.2015 tarihli ve 2015/10 Esas, 2015/93 Karar sayılı Kararı ile 5510 sayılı Kanun’un 32. maddesinde yer alan, “…her türlü borçlanma süreleri hariç…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeleri;

Ölüm aylığının bağlanabilmesi için ölen sigortalının bildirilen prim gün sasısının esas alınarak düzenleme yapılmasında ve bu çerçevede ölüm aylığı bağlanabilmesi için kural olarak 1800 gün prim bildirimi koşulu öngörülmesinin yanı sıra bu koşula alternatif olarak, hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan sigortalılar yönünden her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yılda beri sigortalı bunulması ve toplam 900 gün prim bildirimi koşulunun getirilmesi söz konusu kişilerin hak sahiplerine sunulan bir seçimlilik hak niteliğinde olup, 1800 günlük prim süresi yönünden borçlanma sürelerinin esas alınmasına bir engel oluşturmamaktadır. Bu durumda ölüm aylığına hak kazanma şartlarının belirli bir ölçü ve denge gözetilerek belirlenmesi, sosyal güvenlik haklarını ortadan kaldıran veya onu kullanılamayacak ölçüde sınırlayan bir düzenleme olarak nitelendirilemez.

Ölüm aylığı bağlanması hususunda, hizmet akdiyle ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan sigortalılar yönünden 1800 günlük prim bildirme koşuluna alternatif olarak sunulan hakta borçlanma yasağının öngörülmesi suretiyle getirilen sınırlama ile SGK’nın aktüeryal dengelerinin korunmasının, sosyal güvenliğin sürdürülebilirliğinin sağlanmasının, bu bakımdan sistemi zedeleyecek ya da işlemez hale getirebilecek mali yükün altına girilmesinin engellenmesinin ve bu suretle kamu yararının gerçekleştirilmesinin amaçlandığı gözetildiğinde, söz konusu sınırlanmanın, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırılık taşımadığı açıktır.

Diğer yandan, Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında çalışan sigortalılar yönünden, borçlanma imkânının tamamen ortadan kaldırılmamış olması, borçlanma yasağının “5 yıl sigortalılık” ve “900 gün prim bildirilmiş olma” şartlarından yararlanmak suretiyle ölüm aylığının bağlanmasının talep edilmesi durumuyla sınırlı olması, buna karşılık “1800 gün prim bildirilmiş olma” koşulunun geçerlilik kazanması halinde borçlanmanın bu sigortalılar yönünden de mümkün olması nedeniyle, sosyal güvenlik hakkına yapılan müdahalenin, ölçülü olduğu ve bireylere aşırı bir külfet yüklemediği sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumlar aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurala bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları uygulamaları gerekebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.

Askerlik hizmetini yerine getirme, tutukluluk veya gözaltı hali ya da doğum gibi sebeplerle de olsa çalışma yaşamına ara vermiş bireyler ile çalışma yaşamına ara vermeksizin çalışmaya devam etmek suretiyle kanunun aradığı koşulları yerine getiren bireyler, ölüm aylığı hak kazanma yönünden eşit kabul edilemeyeceklerinden, bunlar arasında eşitlik karşılaştırılması yapılamaz. Sosyal güvenlik hakkı kapsamında yer alan ölüm aylığının bağlanabilmesi için çalışan sürelerine esas alınması, eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz.

Yasama yetkisinin genelliği ilkesi uyarınca kanun koyucu, Anayasa’ya ve hukukun genel ilkelerine aykırı olmamak kaydıyla dilediği konuda düzenleme yapma hususunda takdir yetkisine sahiptir. Kanun koruyucun, kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla çözümlenmesi gereken bir sorun olarak gördüğü konuları bir tarih belirleyerek çözüme kavuşturması takdir yetkisi kapsamında kalmaktadır. Bu bağlamda ölüm aylığı bağlanması koşulları düzenleyen itiraz konu kuralın, kanun koyucunun belirlendiği yürürlük tarihinden sonra gerçekleşen sigortalı ölümleri yönünden uygulanmasında, eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamaktadır.

 

Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 10, 13 ve 60. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir. Cemil UZUN* Yaklaşım / Ağustos 2017 / Sayı: 296