SAHTE VE MUHTEVİYATI İTİBARİYLE YANILTICI BELGE KONUSU DİKKATE ALINACAK HUSUSLAR |
28 Temmuz 2017 | |
I-GİRİŞ: Ülkemizde mükelleflerin sistematik olarak eleştiri gördükleri durumlardan bir tanesi hiç kuşku yok ki bir vergi tekniği inceleme raporu ile sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullandıkları iddiasına dayanmaktadır. Gerçekten de açılan davaların önemli bir bölümü ile yapılan incelemelerin önemli kısmını son zamanlarda bu tür konular oluşturmaktadır.
Mükellefler bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek kullandıkları bu belgeler nedeniyle ağır cezalarla karşılaşmakta; özellikle bilmeden ve istemeden bu tür belgeleri kullananlar için zaman zaman ağır sonuçlar vuku bulabilmektedir.
Bu sonucun en temel nedeni bize göre bütçe gelirleri içerisinde yaklaşık olarak yüzde 70 civarında “dolaylı vergilerin” olmasıdır. Dolayısıyla, Hazineye intikal eden verginin belgeye dayalı bir vergi olması gerekçesiyle, sisteme tamamen veya kısmen gerçeği temsil etmeyen belgeler girmektedir. Bu da özellikle katma değeri vergilendirmeye amaçlayan sistemin üstündeki en büyük risk ve kaçakçılık yöntemlerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu risk ve kaçakçılık yönetimin, vergi politikasının dolaylı vergiler yerine gelir üzerinden alınan vergilere yönlendirilmesi ile zaman süreci içerisinde etkisinin göreceli olarak azalması beklenmektedir. Buna karşın, özellikle gelişmekte olan ülkelerin sağlam ve istikrarlı bu tür vergi geliri unsurlarından vazgeçmeye pek sıcak bakmadıkları gerçeği ise aşikârdır.
Sonuç olarak; sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belgeye dayalı indirilecek KDV tutarlarının KDV’nin katma değerden vergi alma işlevini bozduğu ve gerçekte vergilenmesi gereken katma değeri vergi dışı bıraktığı tabiidir.
Bu tür belgeleri düzenleyenlerin esas itibariyle maddi bir menfaat sağlamaları sorgulanması gereken bir durum değildir, bunların vergi zıyaına neden olmaları önemli değildir. Zira işledikleri suçun bir tür kamu zararına kaynaklık eden iradi bir suç olması nedeniyle bilerek ve isteyerek yapıp yamadıkları sorgulanmamaktadır.
Ülkemiz mevzuatı açısından sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullandığı iddia edilen mükellefler ayrıca özel esaslara alınarak ticari hayatları da zorluklarla karşılaşmaktadır1. Zira “özel esaslara tabi mükellefler” ile kendileri hakkında herhangi bir olumsuzluk bulunmasa dahi bunlardan mal ve/veya hizmet satın alanların iade taleplerinde de özel esaslar uygulanmaktadır.
Sonuç itibariyle, bu mükelleflerin KDV iadeleri başta olmak üzere birçok sorunla karşılaşmaları tabiidir.
Keza, haklarında sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenlediği konusunda olumsuz rapor veya tespit bulunan mükelleflerle ilgili olarak sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme raporu ve tespiti ile ilgili yaptırımlar;
hakkında da uygulanır.
Elbette ki, sistemde kötü niyetli mükellefler bulunduğu gibi, iyi niyetli mükelleflerin de bulunduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekmektedir.
Maliye Bakanlığı’nın hayata geçirdiği risk analizi projesi ile de sahte belge denetimi daha hızlı ve etkin hale gelmiştir. Bu sistem sayesinde çapraz kontrol yapılarak mükelleflerin beyanname verip vermedikleri, fatura ve benzeri belgelerin matbaa bilgileri, Ba-Bs verip vermedikleri, bunlar arasında fark olup olmadığı, hasılat beyan edilip edilmediği (kayıtdışı olup olmadığı) gibi konularla birlikte, vergi iadesi çalışmalarında önemli bir iş yükü azalmasını sağlamıştır.
Aşağıda öncelikle sahte ve muhteviyatı itibariyle belgelerin tanımları yapılmak suretiyle, bunların KDV uygulamasında tespitleri ortaya konacak, daha sonra ise yargı kararları çerçevesinde mükelleflerin tutanak ve yargı safhasında dikkate almaları gereken bazı özel durumları ifade edeceğiz.
II- MUHTEVİYATI İTİBARİYLE YANILTICI BELGE KULLANLAR: 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu(VUK)’nun 359’uncu maddesine göre muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge, gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibarıyla gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgedir.
Uygulamaya göre sınırlayıcı olmamak koşuluyla;
Sonuç itibariyle, özel esaslar için mutlaka bir tespit veya vergi inceleme raporuna gerek bulunmaktadır.
Başkacabirtespitbulunmamakkaydıyla,haklarındasadeceihba veya şikâyet bulunan mükellefler özel esaslara tabi tutulmaz.
A-Haklarında Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Kullanma Raporu Bulunanlar Muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge niteliği tespit edilen belgelerde yer alan KDV tutarlarının indirim konusu yapıldığını tespit eden, vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenmiş raporlar bu kapsamda “muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanma olumsuz raporu” olarak değerlendirilir. Muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanımına dayalı KDV indirimlerinin vergi inceleme raporu ile veya mükellefin düzeltme beyanları ile indirilecek KDV tutarlarından düşülmesi durumunda mükellef özel esaslara tabi tutulmaz.
B-Haklarında Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Kullanma Tespiti Bulunanlar Muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanma tespiti, bir mükellefin muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullandığının diğer kişi, işletme veya kurumlar hakkında yapılmakta olan araştırma ve incelemeler sırasında yahut yetkili makamların (Maliye Bakanlığı’nın ilgili birimleri dahil) yazıyla bildirmesi üzerine vergi dairesinin ıttılaına girmesidir. Bu kapsamda öncelikle belgenin muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olduğunun, sonrasında ise mükellefin bu belgede yer alan KDV’yi indirim konusu yaptığının net olarak tespit edilmesi gerekir.
Haklarında muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanılmasına yönelik -olumsuz tespit- bulunan mükellefler kendi durumlarından haberdar edilerek kendilerine 15 gün içinde olumsuzluğu giderebilecekleri bildirilir.
Verilen süre içerisinde belgenin işlemi mahiyet ve miktar itibarıyla doğru olarak yansıttığını ispat eden veya söz konusu belgede yazılı KDV tutarını indirim hesaplarından çıkarmak suretiyle beyanını düzelten mükellefler özel esaslar kapsamına alınmaz.
Kendilerine tanınan 15 günlük süre içerisinde yukarıda belirtildiği şekilde olumsuzluğu gidermeyen mükellefler tespitin yapıldığı tarih itibarıyla özel esaslar kapsamına alınır.
III- SAHTE BELGE KULLANLAR: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’ nun 359’uncu maddesine göre sahte belge, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir.
KDV Uygulama Genel Tebliğindeki açıklamalara göre bir belgenin sahte olup olmadığı belgeden hareketle yapılacak tespitlere bağlıdır. Buna göre;
gibi hususlar rapora bağlanmaksızın ya da tespit edilmeksizin bir belgenin sahte olduğu gerekçesiyle mükellef hakkında özel esaslar uygulanmaz.
Sonuç itibariyle, özel esaslar için mutlaka bir tespit veya vergi inceleme raporuna gerek bulunmaktadır. Başkacabirtespitbulunmamakkaydıyla,haklarındasadeceihbarveya şikâyet bulunan mükellefler özel esaslara tabi tutulmazlar.
A-Haklarında Sahte Belge Kullanma Raporu Bulunanlar Sahte belgelerde yer alan KDV’nin indirim hesaplarına dâhil edilmek suretiyle kullanıldığını tespit eden rapor, “sahte belge kullanma olumsuz raporu” olarak değerlendirilir.
Sahte belge kullanıldığına yönelik raporlarda aşağıda yer alan hususların yanı sıra kullanıcının bu belgeyi kayıtlarına intikal ettirip ettirmediği veya beyannamede indirilecek KDV olarak kullanıp kullanmadığının da tespit edilmesi gerekir.
Vergi incelemesineyetkili olanlartarafından düzenlenen ve sahte belge kullanılmasına ilişkin olan raporlarda;
İncelenen mükellefle söz konusu belgelerin düzenleyicisi mükellef/mükellefler arasında; 1- Gerçek bir teslim ve/veya hizmetin bulunup bulunmadığına, gerekir.
Burada dikkat edilmesi gereken yapılan incelemeler neticesinde yazılan raporlarda tarhiyat önerilmemiş olması bu raporların olumsuz rapor vasfını değiştirmediğidir. Rapor, vergi idaresi nezdinde olumsuz rapor olarak değerlendirilecektir.
Bu kapsamda işlem yapılabilmesi için, sahte olduğu tespit edilen belgeye dayalı KDV indiriminin reddedilmesi gerekir. Sahte belge tespiti olmaksızın, başka nedenlerle KDV indiriminin reddedilmesi amacıyla düzenlenen raporlar bu kapsamda değerlendirilmez.
Sahte olduğu tespit edilerek rapora bağlanan belgelerin kullanıcısı “sahte belge kullanan”, buna ilişkin rapor da “sahte belge kullanma olumsuz raporu” olarak kabul edilir.
Yapılan inceleme sonucunda mükelleflerin kendileri ya da mal veya hizmet satın aldıkları mükelleflerle ilgili olarak;
gibi nedenlerle KDV indirimlerinin reddinden kaynaklanan tarhiyatlarda, inceleme raporlarında tarhiyatın bu tespitlere ilişkin kısmının “sahte belge kullanma fiilinden kaynaklandığının” açıkça belirtilmemesi halinde, düzenlenen rapor olumsuz rapor kapsamında değerlendirilmez.
Sahte belge kullanımına dayalı KDV indirimlerinin vergi inceleme raporu ile veya mükellefin düzeltme beyanları ile indirilecek KDV tutarlarından düşülmesi durumunda mükellef özel esaslara tabi tutulmaz.
B-Haklarında Sahte Belge Kullanma Tespiti Bulunanlar
“Sahte belge kullanma tespiti”, sahte belgelerde yer alan KDV’nin indirim konusu yapıldığının tespit edilmesidir.
Sahte belge kullanma tespitinin varlığından söz edilebilmesi için, sahte olduğu tespit edilen belgede yer alan KDV tutarının indirim konusu yapılmış olması gerekir.
Sahte belge düzenleme raporundan hareketle alıcının sahte belge kullanımından bahsedilebilmesi için, belgenin sahteliğinin yanı sıra, düzenlenen sahte belgenin kullanıcı tarafından kayıtlara intikal ettirilip ettirilmediği ve beyannamede indirilecek KDV olarak dikkate alınıp alınmadığının tespit edilmesi gerekir.
- Kullanıcının Ba bildirimine söz konusu belgede yazılı tutarı dâhil etmiş olması, sahte belgeyi kullandığına karine olup tespit için tek başına yeterli değildir. - Yapılan inceleme sırasında sahte belge kullanıldığı hususunda bir tespit yapılmış olması halinde, bu durumun inceleme elemanınca rapor düzenlenmeden önce mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine yazılı olarak bildirilmesi de bu kapsamdadır. - Kullandığı belgeye yönelik bir tespit veya rapor olmadığı sürece, sadece hakkında sahte belge düzenleme rapor veya tespiti bulunan mükelleften mal veya hizmet alımına dayanılarak alıcı mükellefin özel esaslara tabi tutulması mümkün değildir. Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti olmadığı halde münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiği vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen rapor ile tespit edilen ve mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediği raporda belirtildiğinden işi bırakmış addolunarak mükellefiyet kaydı vergi dairesince terkin edilenlerden alım yaptıkları yönünde kayıtları bulunan ve belgelerde yer alan KDV tutarını indirilecek KDV olarak dikkate aldığı tespit edilen mükelleflerin de sahte belge kullanma tespiti kapsamında özel esaslara tabi tutulması gerekir.
Haklarında sahte belge kullanılmasına yönelik olumsuz tespit bulunan mükellefler kendi durumlarından haberdar edilerek kendilerine 15 gün içinde olumsuzluğu giderebilecekleri bildirilir.
Verilen süre içerisinde işlemin gerçekliğini ispat eden veya söz konusu belgede yazılı KDV tutarını indirim hesaplarından çıkarmak suretiyle beyanını düzelten mükellefler özel esaslar kapsamına alınmazlar.
Kendilerine tanınan 15 günlük süre içerisinde yukarıda belirtildiği şekilde olumsuzluğu gidermeyen mükellefler tespitin yapıldığı tarih itibarıyla özel esaslar kapsamına alınırlar.
IV-MÜKELLEF İSPAT VE DELİLLENDİRMEYİ NASIL SAĞLAYACAKTIR? İDDİALARI VE HAKLARI NE OLMALIDIR? A-İNCELEME VE TESPİT SAFHASINDA:
213 sayılı Kanunun 3/B maddesine göre vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esas olup, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanması mümkündür.
Düzenledikleri veya kullandıkları belgelerin sahteliğine veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olduğuna ilişkin inceleme veya idari araştırma aşamasında mükellefe, söz konusu belgelerin gerçekliğine yönelik deliller ileri sürme imkânı verilir.
Aynı şekilde kendileri hakkında olumsuz rapor veya olumsuz tespit bulunmamakla birlikte mal veya hizmet satın aldıkları mükellefler hakkında olumsuz rapor veya olumsuz tespit bulunan mükelleflere de bu imkân sağlanır.
Söz konusu karşı deliller inceleme veya araştırmaya konu iş, işlem ve belgelerle ilgili olmalı ve bir yazı ile idari makama ibraz edilmelidir. Karşı deliller incelemeye başlanmış olması halinde inceleme elemanına, incelemeye başlanmamışsa ilgili vergi dairesine sunulur.
Dolayısıyla idare tarafından sahte veya yanıltıcı olduğu yönünde bulgular bulunan bir belgenin gerçek bir işleme dayandığı ve dayandığı işlemi mahiyet ve miktar itibarıyla doğru olarak yansıttığı işlemin tarafları, ilgilileri veya mükellefler tarafından 213 sayılı Kanunun 3’üncü maddesindeki delil serbestisi kapsamında iddia ve ispat olunabilir.
İleri sürülen karşı delillerin işlemin gerçekliğini göstermesi halinde özel esaslar uygulanmaz. İşlemin tarafları, ilgililer ve mükellefler delillerini işlem ve belge ile ilgili olmak kaydıyla yazı ile ileri sürebilir.
Bu şekilde ileri sürülen iddia ve deliller, inceleme elemanı veya idare tarafından karşı delillerle çürütülmek suretiyle belgenin sahte veya yanıltıcı olduğu ispatlanabilir. Bu durumda ileri sürülen delillerin ele alınıp raporda veya dayanak bir yazı ile çürütüldüğü karşı delillerle açıklanarak mükellef veya ilgili özel esaslara alınır.
Sınırlandırıcı olmamak kaydıyla belgenin gerçekliğini ve doğruluğunu ispatta aşağıdaki deliller kullanılabilir:
a) İşlem bedelinin ödendiğinin belgelendirilmesi.
Ödeme, mükellef tarafından ödemeyi tevsik eden belge aslı veya noter onaylı Örneği ile tevsik edilebilir.
Ödemenin 5411 sayılı Bankalar Kanunu hükümlerine göre faaliyette bulunan bankalar vasıtasıyla veya 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 785 inci maddesinin
(1) numaralı fıkrası kapsamında düzenlenen çekler ile de tevsiki mümkündür.
Ayrıca internet bankacılığı yoluyla yapılan ödemelerde, banka dekontu yerine ilgili banka şubesi tarafından onaylı internet çıktıları ya da mükellefler tarafından ödeme yapılan bankalardan alınan onaylı hesap ekstreleri ödemenin tevsikinde kullanılabilir.
Ödeme, kredi kartı, tapu devri, kamu kurum ve kuruluşları aracılığıyla (ön ödeme avansı şeklinde kamu kurum ve kuruluşlarının veznesine ödeme gibi) yapılmak suretiyle de tevsik edilebilir.
Ödemenin PTT yoluyla yapıldığı durumlarda, ödeme sırasında düzenlenecek belge, (satıcının veya adına hareket edenlerin adı-soyadı (tüzel kişilerde unvanı) ile banka hesap numarası ve vergi kimlik numarası doğru olarak yazdırılmak kaydıyla) ödemeyi tevsik eden delil olarak ileri sürülebilir.
Yalnız, mükelleflere burada şunu ifade etmekte yarar bulunmaktadır; ödeme yukarıda bahsi geçen belgelerle teyid edilse bile; inceleme elemanının bu belgeye riayet etmeyeceği bazı durumlar ortaya çıkabilir.
Bu tür belgeleri kullanan mükellefler, yaptıkları ödemeleri cari hesap kanalıyla geri işletmeye sokmaktadırlar. Zira, bahsi geçen belge hacmi kadar işletme sermayesi erimiş olacaktır. Bu nedenle, işletme sahipleri veya ortakları adına tekrar banka veya finans kanalıyla girişler gözlemlenmektedir. Bu durum, mükellefin incelemeye alınma sebeplerinden biri olabileceği gibi, salt banka veya finans kanalıyla ödemenin yeterli ve sağlıklı bir çözüm olduğunu Söylemek güçtür.
Dolayısıyla, inceleme elemanı tarafından aksi iddialar her zaman gündeme gelebilecektir (belgeye ilişkin ödemenin yapıldığı tarihlerde aynı veya benzer tutarlarda tekrar geri sisteme girişlerin yapılması, bahsi geçen tutarların parçalara bölünerek değişik tarihlerde sisteme sokulması, farklı farklı şirketlerden alımlar yapılması, yakın tarihli alımlar ve alımların işletme faaliyetine göre mantıklı ve tutarlı olup olmadığı, alım yapılan işletmenin satışlarının kapsamı vb hususlar değerlendirilmesi gereken bazı durumlardır).
b) Taşıma, yükleme, boşaltma, depolama, ambalajlama ve benzeri işlemlerin yapıldığına yönelik belgeler, sigorta belgesi, vergi, resim, harç, pay, fon gibi ödemeler yapılmışsa bu ödemelere ait belgeler işlemin gerçekliğinin tevsikinde delil olarak kullanılabilir.
Belki de savunma metodlarının en özel durumlarından bir tanesi, gerçekçiliğine dair şüphe uyandırmayan, bu tür belgelerdir. Bu tür belgeler, gerçek bir mal veya hizmet hareketinin varlığına karine oluşturmaktadır. Burada hizmet alımları için ispatlama imkanının bazen mal alımlarına yönelik ispatlama imkanlarından daha sınırlı olduğunu söylemek mümkündür.
Sözleşmeler de özellikle hizmet tipi ifalarda önemli bir delillendirme aracı olabilir, yalnız damga vergisi ödenmemiş sözleşmelere sonradan düzenlenebileceği gerekçeleriyle şüpheyle bakılabilir. Zamanında damga vergisi ödenmiş sözleşmelerin ispat gücünün daha fazla olduğu söylemek mümkündür.
B-YARGI (İDARİ YARGI) SAFHASINDA:
Son yıllarda konuyla ilgili Danıştay kararları irdelendiği zaman sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullandığı iddia edilen tarafa yönelik eleştirilerde yapılan incelemelerin yeterli olmadığı, vergi incelemesinden beklenen amacın gerçekleşmediği gerekçeleriyle birçok idari işlemin iptal olduğuna tanık olmaktayız.
Sahte veya yanıltıcı belge konusunda salt mevzuat düzenlemesinden yola çıkarak kesin kararlar vermek mümkün değildir. Zira bu olgu;
1-Olayın tarafları, 2-İşlemin özellikleri ve altyapısı, 3-İşlemin mahiyet ve miktar niteliği, Gibi alt subjelere bağlıdır.
Bu tür eleştirilerde inceleme mükellefin;
Bu arada, Danıştay’ın kararlarında mükelleflerin kendi çekleri yerine, müşteri çeklerinin satıcılara ciro edilmesinde daha olumlu bir tavır aldığı gözlemlenmektedir.
Düzenlenen vergi tekniği raporlarında bahsi geçen alımın sahteliğine ilişkin somut deliller bulundurulması davanın kabulü yönündeki kararları ortaya çıkarmıştır.
Vergi Mahkemesi’nce, vergi incelemesinin amacına da uygun olarak öncelikle, içeriği itibarıyla yanıltıcı olduğu sonucuna varılan faturaları veren şirket hakkında düzenlenen raporlar üzerine bazı sorgulamaların yapılıp yapılmadığına göre karar verilmesi gerektiği bazı Danıştay kararlarında belirtilmektedir.
Geneli itibariyle aşağıda belirtilen hususların sorgulanmadığı durumlarda Vergi Mahkemesi aleyhine bozma yönünde kararlar çıktığı gözlemlenmektedir. 1- Bu Raporlar Neticesinde İdarece Ne Gibi İşlemler Yapıldığı, 2- Bu Raporlara Dayalı Olarak Komisyon Geliri Elde Etmekten Dolayı Satıcıya Tarhiyat Yapılıp Yapılmadığı, 3- Yapılmış İse Bunun Sonucunun Ne Olduğu, 4- Bu Raporlarla İlgili Yargı Kararlarının Bulunup Bulunmadığı, 5- Söz Konusu Şirketin Mükellefiyetinin İdarece Terkin Edilip Edilmediği, 6- Edilmişse Dava Konusu Yapılıp Yapılmadığı, 7- Davacıya Fatura Düzenlediği Dönemlerde, Katma Değer Vergisi Beyannamelerini Verip Vermediği, 8- Adına Katma Değer Vergisi Tarhiyatı Yapılmış İse Bu Konuda Yargı Kararı Bulunup Bulunmadığı Hususları, 9- Faturalarının Anlaşmalı Matbaaya Bastırılıp Bastırılmadığı, 10-Satıcının Aktif Ve Fiili Bir Faaliyetinin Olup Olmadığı, 11-İşyerinde Ticari Emtiasının Bulunup Bulunmadığı, Bu Emtiaların Faaliyet Hacmi İle Orantılı Olup Olmadığı, 12- İhtilaflı Yıllarda Yapılmış Yoklamaların Bulunup Bulunmadığı. Mükelleflerin bu tür eleştiriler karşısında tutanak safhasından yargı süreci dâhil olmak üzere süreçlerde; 1- Tüm İddia Ve İfadelerinde Tutarlı Olması Gerektiği, 2- Yargının Bu Tür İncelemelerde Aradığı Hususların Varlığını İyi Analiz Etmeleri Gerektiği, 3- İlerdeki Hukuki Bir Sıkıntı Yaşamamak Adına Tüm Mukni Ve Muteber Delilleri Muhafaza Etmeleri Gerektiği Ve 4- Yargı Safhasında Geçmiş İçtihatları Her Olayı Kendi Koşullarıyla Değerlendirerek Yorumları Gerektiği, hususlarını hatırlatmak isteriz. Ali ÇAKMAKCI http://taxauditingymm.com 1Makale konularını yazıldığıdönemdikkate alınarak güncel mevzuat açısından değerlendirmenizi ricaederiz
|