Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
ANONİM ŞİRKETLERDE TASFİYEDEN DÖNEBİLME ŞARTLARI VE NİSAP PDF Yazdır e-Posta
11 Haziran 2017

Image

Belirttiğimiz üzere mülga mevzuatta tasfiyeden dönülebileceğine ilişkin bir düzenleme olmadığı gibi, bu durumu açıkça men eden bir hüküm de bulunmamakta idi. Tasfiyeden dönülmesi yasal zeminde açıkça hükme bağlanmamış olmakla birlikte öğretide haklı sebepler bulunması halinde genel kurul tarafından alınmış tasfiye kararından dönülebileceği benimsenmişti(1). 6102 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi ile birlikte tasfiyeden dönülmesi açıkça Kanuni dayanağa kavuşmuştur.

Bilindiği üzere tasfiye süreci, iflas hali hariç olmak üzere tasfiye kararının yönetim kurulunca ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi ile başlar (TTK Md. 532/1). Dolayısıyla tasfiyeden dönme işleminden söz edilebilmesi için öncelikle şirketin tasfiye sürecinin başlamış olması, tasfiye kararını ticaret siciline tescil ve ilan ettirmiş olması gerekmektedir. Buna göre örneğin, şirket genel kurul toplantısında tasfiye kararı alındığı halde bu karar tescil ve ilan ettirilmemiş ise tasfiye sürecinin başlamış olduğunu kabul etmek mümkün gözükmemektedir.

Diğer taraftan tasfiyeden dönme işleminin hayata geçirilebilmesi için belirli şartların varlığı gereklidir. Bu şartlardan en önemlisi dönme iradesinin tasfiye sürecinin hangi aşamasında ortaya çıktığı, bir diğeri ise tasfiye kararının hangi nedenle alındığıdır. Zira, anonim şirketlerde sürenin dolması, işletme konusunun gerçekleşmesi veya gerçekleşmenin imkansız hale gelmesi, esas sözleşmede öngörülen sona erme sebebinin vücut bulması, genel kurulun tasfiye kararı alması, iflas gibi sebeplerle tasfiye süreci başlayabilmektedir (TTK Md. 529/1).

Yasa’da tasfiyeden dönülebilmesi için şirketin süresinin dolması veya genel kurul kararıyla tasfiye sürecinin başlamış olması şartının aranacağı hüküm altına alındığından bu sebeplerden başka hallere dayanan tasfiye işlemlerinde tasfiyeden dönme mümkün olmamaktadır (TTK Md. 548/1). Ancak bu noktada şirket süresinin sona ermiş olmasının bu haliyle tasfiye için yeterli neden olmadığını da belirtmek gerekmektedir. Şayet şirketin esas sözleşmede yazılı süresi sona ermiş olmakla birlikte şirket fiilen faaliyetine devam ediyor ise bu şirketin belirsiz süreli hale geldiği kabul edilmekte ve bu şirketin sürenin dolması nedeniyle tasfiyesine gerek bulunmamaktadır (TTK Md. 529/1-a). Dolayısıyla tasfiyeden dönülebilmesi için şirketin süresinin sona ermiş olmasının yanında şirket faaliyetinin de devam etmemesi ve tasfiye iradesi göstermiş olması şartı aranmalıdır.

Yukarıda yer alan açıklamalarımızdan anlaşılacağı üzere, yasa koyucu tasfiyeden dönülebilmesi için şirketin iradi tasfiye nedenlerinin esas alındığı söylenebilecektir. İflas hali mahkeme kararı ile başlayan bir süreç olup, bu halin şirketin iradesiyle ortadan kaldırılması zaten mümkün bulunmamakta, aynı şekilde diğer tasfiye nedenleri de şirket iradesi ile ortadan kaldırılacak nitelik taşımamaktadır.

Tasfiyeden dönülebilmesi için bu kararın genel kurul ve şirket süresinin dolmuş olmasına dayanması, gerekli koşullardan biri olmakla birlikte yeterli değildir. Buna göre bu şartların yanı sıra bu iradenin şirket malvarlığının dağıtımına başlanılmadan önce gösterilmesi gerekmektedir (TTK Md. 548/1). Buna göre ticaret siciline tescil ve ilan ile başlayan tasfiye sürecinin bu başlangıcından tasfiye memurlarının atanması, ilk envanter ve bilançonun çıkarılması, alacaklıların çağrılması, alacakların tahsili gibi tasfiye işlerine kadar olan süreçte tasfiyeden dönülebilmesi mümkündür (TTK Md. 532/1, 536/1, 540/1, 541/1).

Ancak, bu aşamadan sonra şirket malvarlığından cüzi de olsa pay sahiplerine herhangi bir tasfiye payı ödemesi yapılmış ise tasfiyeden dönülmesine ilişkin şart ihlal edilmiş olacaktır. Bununla birlikte, ödemenin pay sahipleri arasında yapılmamış olması gerektiğinden şirketin 3. şahıs ve/veya kurumlara olan borçlarını ödemesi bu kapsam dışında kaldığı düşünülmektedir. Diğer bir ifadeyle kanımızca, tasfiyenin aşamalarından biri olan şirketin pay sahipleri dışındaki borçlarının ödenmesi ve alacaklarının tahsil edilmesi gibi işlemlerin yapılmış olması tasfiyeden dönülmesine engel teşkil etmemelidir. Düzenlemenin gerekçesinde; bu andan sonra alınacak bir kararın, anonim şirketler hukukunda egemen olan, hakim malvarlığının korunması ilkesine aykırılık nedeniyle üçüncü kişilerin haklarını ihlâl edici nitelik taşıyacağı, pay sahipleri arasında yapılan cüz’i ve anlamsız bir pay bedeli veya tasfiye payı iadesinin bile tasfiyeden dönmeyi imkânsızlaştıracağı, ifa edilmiş edimlerin geri verilmesinin de geriye dönüşü mümkün kılamayacağı, buna rağmen alınan bir tasfiyeden dönme kararının batıl olacağı, tasfiye paylarını alan pay sahiplerinin aldıklarını iade etmeleri veya etmemelerinin de bir şey değiştirmeyeceği belirtilerek tasfiyeden dönme iradesinin gösterileceği zamanın önemine dikkat çekilmiştir(2).

İrdelenmesi gereken konulardan biri de tasfiyeden dönme kararını hangi organın hangi nisapla vereceği sorunudur. Bu husus Yasa’da açıkça düzenlenmiş ve hangi sebeple tasfiye girilmiş olursa olsun tasfiyeden dönme kararının genel kurulca sermayenin en az yüzde altmışının oyu ile alınması gerektiği belirtilmiştir (TTK Md. 548/1). Dönme kararı olağan bir genel kurulda alınabileceği gibi olağanüstü bir genel kurulda da karara bağlanabilecektir. Kanun’da tasfiyeden dönülmesine ilişkin genel kurul nisabının esas sözleşmeye konulacak hüküm ile ağırlaştırılabileceği belirtilerek bu oranın şirket esas sözleşmesi vasıtasıyla daha ağır oranda belirlenmesi mümkün kılınmış, ancak azaltılmasına izin verilmemiştir. Bu düzenlemeler emredici nitelik taşıması nedeniyle genel kurulun bu yöndeki yetkisini başka bir organa devri veya dönme kararındaki genel kurul nisabının esas sözleşme ile azaltılması mümkün olmayacak, bu yöndeki işlemler hukuken batıl olması nedeniyle sonuç da doğurmayacaktır (BK Md. 27/1).

TASFİYEDEN DÖNMEDE TİCARET SİCİL MÜDÜRLÜĞÜ NEZDİNDE YAPILACAK İŞLEMLER

Tasfiyeden dönme için tıpkı tasfiye kararının tescil ve ilanı gibi bu işlemin de tescillenmesi gerekmektedir. Buna göre Yasa’da belirtilen şartların mevcut olması ve yine Yasa’da belirtilen nisaplarla genel kurul kararı alınmasını takiben tasfiye memurlarınca bu işlemin tescilini sağlamak üzere; dönme kararının alındığı genel kurul toplantısının noter onaylı örneğinin ve şirketin malvarlığının pay sahipleri arasında henüz dağıtılmaya başlanılmadığına ilişkin tasfiye memurları tarafından hazırlanan raporun Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne verilmesi icap etmektedir. Bu başvuru neticesinde tasfiyeden dönülmesine ilişkin genel kurul kararının “tasfiye halinde” ibaresinin çıkarıldığı şirketin ticaret unvanının ve tescil edilmiş temsil ve ilzama yetkili kişilerde yapılacak değişikliklerin tescilinin sağlanması gerekmektedir(3). Bu başvuru ve tescil işlemleri ile, tasfiyeye girişe ilişkin olarak yapılan iş ve işlemler ortadan kaldırılmakta ve şirketin ticari hayata tasfiye öncesinde kaldığı aşamadan devam etmesi sağlanmaya çalışılmaktadır.

İFLAS HALİNDE

Her ticaret şirketinde olduğu gibi iflas, anonim şirketlerin de sona erme hallerinden biridir. Ancak bilindiği üzere iflas süreci şirket organlarından birinin kararına dayanmamakta, şirketin iflasına şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemece karar verilmektedir (İİK Md. 179/1). İflas halinde tasfiye iflas idaresi tarafından İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılmaktadır (TTK Md. 534/1). Yasa’da şirketin iflas nedeniyle sona ermiş olması halinde iflasın kaldırılmış olması(4) veya konkordatonun uygulanması ile sona ermiş bulunması halinde şirketin devam edeceği hüküm altına alınmıştır (TTK Md. 548/2). Dolayısıyla iflas hali de şirketin tasfiyeden dönebileceği sebepler arasındadır. Gerekçesinde de belirtildiği üzere bu durumlar zımni birer tasfiyeden dönme hali olarak kabul edilmiştir. Yine son günlerde kamuoyunda sıklıkla bahsi geçen ve iflasın kesin sonuçlarını doğurmayan iflas ertelemenin de(5) tasfiyeden (iflasın tasfiyesinden) dönme olarak değerlendirilmesi mümkündür.

Bununla birlikte iflasın kaldırılmasına karar verilmesi halinde bu kararın tasfiye memuru tarafından ticaret siciline tescil ettirilmesi, tescil istemine pay bedellerinin ve tasfiye paylarının pay sahipleri arasında dağıtılmasına başlanmadığına ilişkin belgenin de eklenmesi gerekmektedir (TTK Md. 548/3).

Diğer yandan şirketin kuruluşu sırasında Kanun hükümlerine aykırı hareket edilmek suretiyle alacaklıların, pay sahiplerinin veya kamunun menfaatlerinin önemli bir şekilde tehlikeye düşürülmüş veya ihlal edilmiş olması halinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, şirket yönetim kurulu, ilgili alacaklı veya pay sahibinin istemi üzerine şirketin feshi amacıyla açılacak davada feshe ilişkin karar çıkması halinde tasfiyeden dönülmesine imkan bulunmamaktadır (TTK Md. 353/1). Özdem SATICI TOPRAK* Yaklaşım / Haziran 2017 / Sayı: 294

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.