Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
YENİ GELİR İDARESİ ÖZELGELERİ (2017/5) PDF Yazdır e-Posta
11 Mayıs 2017

Image

1. KURUMLAR VERGİSİ KANUNU

Yatırım teşvik belgesi kapsamında gelir vergisi stopajı desteği ne zaman başlar? Destek belgede yazılı sayı ile sınırlı mıdır?

(07.04.2017 tarih ve 17 sayılı özelge)

Gelir vergisi stopajı teşvikinden yararlanabilmek için, yapılan yatırımın kısmen veya tamamen işletilmeye başlanması gerekmekte olup stopaj teşviki başlangıç tarihinin ise işletmeye geçiş tarihi olarak (tamamlama vizesine başvuru tarihi) kabul edilmesi gerekir.

Diğer taraftan, yatırım teşvik belgesinde belirtilen işçi sayısıyla sınırlı olarak teşvikten yararlanılacak olup bunun dışındaki işçiler için teşvikten yararlanılması mümkün değildir.

Merkezi yurtdışında bulunan televizyon yayıncılığı şirketinin Türkiye Şubesi kurumlar vergisi mükellefi olur mu? Çalışanlarına yapılan ödemeler stopaja tabi midir?

(03.04.2017 tarih ve 103386 sayılı özelge)

Kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de yurt dışında bulunan televizyon yayıncılığı yapan şirketin Ankara şubesi olarak Türkiye’deki faaliyetler sonucu elde edilen gelirin, Kurumlar Vergisi Kanunu hükümleri gereğince ticari kazanç hükümlerine göre belirlenmesi ve kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.

Kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan dar mükellefiyete tabi kurumların bünyesinde çalışan hizmet erbabına ödenen ücretlere istisna uygulanabilmesi için;

- Türkiye’de hizmet arzeden gerçek kişinin bağlı olduğu işverenin dar mükellef kurum olması, bu kurumun da Türkiye’de hiçbir şekilde kazanç elde edecek şekilde faaliyette bulunmaması,

- Dar mükellef kurumda çalışan kişinin hizmet erbabı ve yapılan ödemenin de ücret niteliğinde olması,

- Dar mükellef kurumun Türkiye’deki personeline yapılacak ödemenin bu kurumun yurt dışı kazançlarından karşılanması,

- Ücretin döviz olarak ödenmesi,

- Ödenen ücretin dar mükellef kurumun Türkiye’deki hesaplarına gider olarak kaydedilmesi

şartlarının bir arada taşıması gerekmektedir.

Buna göre, yayıncılık şirketinin Ankara Merkez Şubesi olarak gerçekleştirilen haber toplama ve merkeze aktarma faaliyetinin yurt dışında mukim şirket merkezinin kazanç elde etmesine katkı sağladığı ve şirket merkezi ile aynı ticari amaç doğrultusunda faaliyet gösterdiği göz önünde bulundurulduğunda şube olarak Türkiye’de ticari bir kazancın olduğu sonucuna varılmaktadır. Dolayısıyla Gelir Vergisi Kanunu’nun 23. maddesinin birinci fıkrasının (14) numaralı bendinde yer alan istisnaya ilişkin olarak 147 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer alan şartların ihlal edildiği anlaşıldığından Ankara Merkez Şubesinde çalışanlara ödenen ücretlerin Kanun’un 23. maddesinin birinci fıkrasının (14) numaralı bendine göre gelir vergisinden müstesna olması mümkün değildir.

Çalışana kreş ve bakım yardımı adı altında yapılan sosyal yardım ödemesinden gelir vergisi kesilmesi gerekir mi?

(07.04.2017 tarih ve 11857 sayılı özelge)

Gelir vergisi kanununda aile ve çocuk yardımından ayrı olarak yapılan kreş ve bakım yardımı adı altındaki sosyal yardım ödemeleri için düzenlenmiş bir istisna bulunmadığından bu ödemelerin tamamının gelir vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

Yanlışlıkla aktiften çıkartılıp, sonra yeniden aktife alınan iştirak hissesinin aktifte yer alma süresi nasıl hesaplanır?

(27.03.2017 tarih ve 5517 sayılı özelge)

Fiilen sahip olunsa bile aktife alınmamış iştirak hisselerinin satışından doğan kazancın, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi hükümleri çerçevesinde kurumlar vergisinden müstesna tutulması mümkün değildir. Aktife alınma, Kanun maddesinin uygulamasında şekli bir şart olmayıp, asli bir şart olarak aranılmaktadır. Diğer taraftan, satışa konu edilen iştirak hisselerinin aktife alındığı tarihten itibaren şirket aktifinde iki tam yıl süreyle yer alması gerekmektedir.

Buna göre, 01.07.2004 tarihinden itibaren sahip olunan ve 10.08.2006 tarihinde satılmaya hazır menkul değerler hesabına kaydedilen, sehven 31.12.2008 tarihinde kayıtlardan çıkartılan ve yapılan yanlışlığın fark edilmesi üzerine 31.12.2015 tarihinde tekrar aktife alınan hisse senedinin satışından doğan kazançla ilgili olarak Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi hükümlerinin uygulanması açısından iki yıllık sürenin hesabında, söz konusu hisse senedinin kurum tarafından tekrar aktife alındığı tarih esas alınacak olup, en az iki yıl süreyle aktifte yer almayan bahse konu iştirak hissesinin satışı dolayısıyla istisnadan yararlanılması söz konusu olmayacaktır.

Vakfa ait hastane binasının kiraya verilmesinden elde edilen gelir nasıl vergilendirilir?

(02.03.2017 tarih ve 61453 sayılı özelge)

Kiralama işlemlerinde iktisadi işletme oluşup oluşmadığı hususu, kuru mülkiyet kiralaması ile iktisadi işletme mahiyetinde bulunan bir gayrimenkulün kiralanması halinde ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.

Kuru mülkiyet kiralaması şeklinde gerçekleştirilen kiralamalar ticari amaçla ya da ticari bir organizasyon çerçevesinde gerçekleştirilmediği veya devamlı surette belirli bir hacim ve ehemmiyette olmadığı müddetçe bu kiralama işlemi nedeniyle oluşacak bir iktisadi işletmeden söz etmek mümkün bulunmamaktadır. Ancak, işletilmeye hazır hale getirilen veya iktisadi bir faaliyetin icrasına tahsis edilen gayrimenkullerin kiralanması ticari nitelik arz edeceğinden, bu tür kiralamalarda iktisadi işletmenin oluştuğu kabul edilir.

Buna göre, vakfa bağlı olarak hastane işletmeciliği alanında faaliyet gösteren hastane iktisadi işletmesinin aktifine kayıtlı demirbaşlar ile bu faaliyetin yürütüldüğü hastane binasının iktisadi işletmeden bağımsız olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığı gibi hastane iktisadi işletmesinin kiralanması durumunda da, faaliyetin yürütüldüğü bina ile bu iktisadi işletmenin aktifine kayıtlı demirbaşların ayrı ayrı kiralama işlemine konu edildiğinin kabulü de söz konusu olamayacaktır.

Bu açıklamalar çerçevesinde, vakfa ait hastanenin, hastane ruhsatı da devredilmek suretiyle hastane binası ve demirbaşlarının hastane işletmeciliğine hazır halde ve bu sektörde faaliyet gösteren başka bir şirkete kiralama işlemi dolayısıyla işletme hakkının devri söz konusu olacağından, vakfa ait mevcut hastane iktisadi işletmesinin faaliyet konusunun gayrimenkul kiralama faaliyeti şeklinde değiştirilmek suretiyle mükellefiyetinin devam ettirilmesi gerekmektedir.

Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında alınan kira desteğinin kurum kazancına dahil edilmesi gerekir mi?

(10.03.2017 tarih ve 2 sayılı özelge)

“Tarımsal Ürünlerin 5300 sayılı Tarım ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Çerçevesinde Lisans Alarak Faaliyet Gösteren Depolarda Muhafaza Edilmesi Halinde Kira Destekleme Ödemesi Yapılmasına İlişkin Karara” istinaden Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yapılacak kira destekleme ödemelerinin kurum kazancınıza dahil edilmesi gerekmekte olup bu kapsamda elde edilen kazançlara ilişkin herhangi bir istisna düzenlemesi bulunmamaktadır.

RTÜK tarafından kesilen cezanın şirkete yansıtılması nedeniyle TV kanallarına ödenen tutar gider kaydedilebilir mi?

(10.03.2017 tarih ve 69772 sayılı özelge)

Televizyon kanalları ile yapılan sözleşmeler uyarınca cezai şart olarak ödenen tutarların kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır. Ancak basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon yayınlarından doğacak maddi ve manevi zararlardan dolayı televizyon kanallarına ödenen tutarların, sözleşmede cezai şart olarak öngörülse dahi, Şirket tarafından kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

İhraç edilen bonolara ilişkin faiz tutarlarına ilişkin tevkifat kim tarafından yapılır?

(22.02.2017 tarih ve 5793 sayılı özelge)

Yurt içinde ihraç edilen bonoları elinde bulunduran yatırımcılara söz konusu bonoların elde tutulması sürecinde yapılan kupon ödemeleri ve itfa ödemeleri üzerinden;

- İtfa bedeli veya dönemsel getirinin tahsiline banka veya aracı kurumların aracılık ettiği hallerde banka ve aracı kurumlarca,

- Saklamacı kuruluşların taraf olduğu işlemlerde, Takasbank-Merkezi Kayıt Kuruluşu dışındaki saklamacı kuruluşardan saklama hizmeti alan yatırımcılar açısından, bu yatırımcıların varlıklarının bulunduğu saklamacı kuruluşlarca,

- Takasbank nezdindeki hesaplarda bulunan bonolarda, itfa bedeli veya dönemsel getirinin tahsilinde başka bir aracı kurum, banka veya saklamacı kuruluşun kullanılmadığı durumlarda Takasbank tarafından

Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 67. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında,

- İtfa bedeli veya dönemsel getirinin tahsilinde banka veya aracı kurum kullanılmadığı durumlarda ise ödemeyi yapan olarak Şirketçe geçici 67. maddenin (2) numaralı fıkrası kapsamında tevkifat yapılması gerekmektedir.

Diğer taraftan, ihraç edilen bonolara ilişkin faiz tutarlarının, faizlerin tahakkuk ettiği dönemlerde kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

Öte yandan, ihraç edilen borçlanma senetlerinin itibari değerleriyle, söz konusu borçlanma senetlerine ilişkin faiz giderlerinden değerleme dönemine ilişkin olarak tahakkuk etmiş ancak ödenmemiş kısımlarının ise değerleme günü itibariyle mukayyet değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerlenmesi gerekmektedir.

Hakedişten kesilen SGK primleri hangi dönemde gider kaydedilir?

(22.02.2017 tarih ve 5 sayılı özelge)

SGK priminin gider olarak dikkate alınabilmesi için bu primlerin Sosyal Güvenlik Kurumuna fiilen ödenmiş olması gerekmekte olup ait olduğu döneme bakılmaksızın fiilen ödendiği tarihte gider olarak kurum kazancının tespitinde dikkate alınması mümkündür.

Dolayısıyla, ihale konusu işe ilişkin alacaklardan mahsup edilmek suretiyle 25.07.2014 tarihinde ödenen sigorta primlerinin 2014 hesap dönemine ait kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması gerekir.

SGK’ nın mal ve hizmet bedelinin bir kısmını ödememesi durumunda bu kısım gider kaydedilebilir mi?

(20.02.2017 tarih ve 4 sayılı özelge)

Özelge talep formunda yer alan bilgiden, Sosyal Güvenlik Kurumu mensuplarına verilen sağlık hizmeti karşılığında düzenlenen faturaların SGK tarafından örnekleme yöntemiyle kontrol edildiği ve bu kontrol sonucunda bulunan oranın tüm fatura tutarına uygulamak suretiyle kesinti yapıldığı belirtilerek; ilgili dönemde katma değer vergisi hesaplanarak beyan edilen ve yasal defterlere kayıt edilen hasılattan yapılan kesintilerin gider olarak kayıt edilip edilemeyeceği sorulmaktadır.

Fatura müşterinin borçlandığı gerçek meblağı gösterir. Mal teslimi ve hizmet ifasının tamamlandığı günden itibaren azami yedi gün içinde fatura düzenlenmesi gerekir. Sağlık hizmetinin sunumunun bitimiyle hizmet tamamlanmaktadır. Bu aşamada hizmet iadesi mümkün değildir. Hizmet iade edilemeyeceğine göre iade adı altında fatura da düzenlenmesi söz konusu olmamaktadır.

Buna göre, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından mensuplarına verilen sağlık hizmeti karşılığında düzenlenen faturanın bedelinin herhangi bir şekilde düşük ya da reddedilen miktar kadar eksik ödenmesi durumunda, ödenmeyen kısmının şirket tarafından hasılattan çıkarılması, Vergi Usul Kanunu’nun alacaklarda amortisman (değersiz alacaklar) hükümlerine göre mümkün bulunmaktadır.

Söz konusu işlemin tevsiki ile ilgili olarak, SGK tarafından ödemenin eksik yapılmasına ilişkin verilen belgelerin kanaat verici vesika olarak kabul edilmesi mümkün olup bu belgelerin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre muhafaza ve ibraz edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, Sosyal Güvenlik Kurumu, sağlık hizmetine ilişkin fatura bedelini herhangi bir şekilde düşük ya da reddedilen miktar kadar eksik ödemesi durumuna ilişkin verilecek belgede, eksik ödeme yapılacak faturanın tarihi, seri ve sıra numarası, hastanenin adı ve ödeme yapılmayacak tutarın yer alması gerekmektedir.

Almanya’da mukim grup firmasına temin edilen hizmetler nedeniyle yapılan ödemeler nasıl vergilendirilir?

(20.01.2017 tarih ve 1264 sayılı özelge)

Almanya’da mukim ana şirketin, ortağı olan Şirkete sunduğu stratejik satış ve pazarlama destek hizmeti, personel destek hizmeti ile eğitim ve ürün destek hizmetleri karşılığında elde ettiği kazanç, serbest meslek kazancı niteliği taşıyacağından, Türkiye-Almanya Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının “Ticari Kazanç” başlıklı 7. maddesi kapsamında ele alınacaktır.

Almanya’da mukim ana şirketten temin edilen muhasebe, finans ve yönetim bilişim sistemleri destek hizmetlerinin, genel bir hizmet sunumundan ziyade fikri veya sınai mülkiyet konusunu oluşturması durumunda, Anlaşmanın gayrimaddi hak bedellerini düzenleyen 12. maddesi kapsamında; söz konusu hizmetlerin gayrimaddi hak bedeli niteliğini haiz olmayıp genel bir hizmet sunumu olması halinde ise, yine Anlaşmanın 7. maddesi çerçevesinde değerlendirilecektir.

Söz konusu Anlaşmanın 7. maddesinin birinci fıkrası uyarınca Almanya mukimi şirketin Türkiye’de, Anlaşmanın 5. maddesi kapsamında bir iş yerine sahip olmaksızın elde edeceği gelirleri vergileme hakkı Almanya’ya aittir. Söz konusu gelirin Türkiye’de bulunan bir iş yeri vasıtasıyla elde edilmesi durumunda ise bu iş yerine atfedilen gelirle sınırlı olmak üzere vergileme hakkı Türkiye’ye ait olacaktır. Anlaşmanın 5. maddesinde hangi hallerde diğer devlette bir iş yeri oluşacağı ve oluşmayacağı açıkça belirtilmiştir.

Dolayısıyla, Almanya’da mukim grup şirketinin yukarıda bahsi geçen hizmetleri personeli vasıtasıyla Türkiye’de sunması halinde, icra edilen faaliyetlerin herhangi bir 12 aylık dönemde toplamda 6 ayı aşan bir sürede veya sürelerde devam etmesi durumunda, Türkiye’de bir iş yeri oluşacaktır. Almanya mukimi şirketin söz konusu faaliyetleri Anlaşma kapsamında ticari kazanç olarak değerlendirilmekle birlikte, bu kazançların Türkiye’de vergilendirilmesi gerektiği durumda, vergileme iç mevzuatımızdaki usul ve esaslar çerçevesinde yapılacaktır.

Türkiye’de icra edilen söz konusu hizmetler dolayısıyla elde edilen gelirlerin iç mevzuat hükümleri çerçevesinde vergi tevkifatına tabi tutulması halinde, tevkifat yapmak zorunda olan vergi sorumluları, tevkifat sorumluluğunun doğduğu sırada istihkak sahibi teşebbüsün faaliyet icrası amacıyla yukarıda belirtilen toplam altı aylık süre içerisinde kalıp kalmama durumunu bilemeyeceklerinden anılan ödemeler üzerinden vergi tevkifatı yapmaları gerekmektedir. Hizmetin, aynı veya bağlı projeler kapsamında gerçekleştirilmesi durumunda sürenin bir bütün olarak; ayrı projeler kapsamında gerçekleştirilmesi durumunda ise her bir proje süresinin ayrı ayrı dikkate alınması ve her bir projeye ilişkin faaliyetin, söz konusu şirketin Türkiye’ye gönderdiği birden fazla personel tarafından icra edilmesi halinde ise her bir personelin Türkiye’de kaldıkları sürelerin toplamının dikkate alınması gerekmektedir.

Öte yandan, Türkiye-Almanya Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması uyarınca Türkiye’de vergiye tabi tutulmaması gereken bir gelir elde edildiyse, Almanya mukimi şirket, tevkifat yoluyla kendisinden alınan vergilerin iadesi için bizzat veya vekilleri aracılığıyla ilgili vergi dairesine başvurabilecektir.

Anlaşma hükümlerinin iç mevzuata göre değişiklik getirdiği durumlarda, Anlaşma hükümlerinden yararlanabilmek için söz konusu Almanya mukiminin Almanya’da tam mükellef olduğunun ve tüm dünya kazançları üzerinden bu ülkede vergilendirildiğinin Almanya yetkili makamlarından alınacak bir belge ile kanıtlanması ve bu belgenin aslı ile noterce veya Almanya’daki Türk Konsolosluklarınca tasdik edilen Türkçe tercümesinin bir örneğinin vergi sorumlularına veya ilgili vergi dairesine ibraz edilmesi gerekmektedir. Mukimlik belgesinin ibraz edilememesi halinde ise ilgili Anlaşma hükümleri yerine iç mevzuat hükümleri uygulanacaktır.

Yurtdışı mukimlerin yabancı piyasalarda işlem gören sermaye piyasası araçları ve türev ürünlerden elde ettikleri gelirler Türkiye’de vergiye tabi midir?

(17.01.2017 tarih ve 14997 sayılı özelge)

Dar mükellef müşteriler tarafından aracı kurum aracılığıyla yabancı borsalarda işlem gören her türlü sermaye piyasası aracının alım satımından elde edilen kazançların Gelir Vergisi Kanunu’nun 7. maddesine göre Türkiye’de elde edilen kazanç olarak değerlendirilmesi ve Gelir Vergisi Kanunu’nun ilgili hükümleri çerçevesinde vergiye tabi tutulması mümkün bulunmamaktadır.

Yatırım kredisinin bankada tutulması nedeniyle elde edilen faiz geliri kurum kazancına dâhil edilir mi?

(04.01.2017 tarih ve 3 sayılı özelge)

Yatırım Teşvik Belgesi kapsamındaki sabit yatırıma ilişkin olarak Ekonomi Bakanlığından alınan faiz desteğinin, tahakkuk ettirildiği tarihte gerçekleştirilmiş olan sabit yatırımın maliyet bedelinden indirilebilmesi veya sabit yatırımın maliyet bedelinden düşmeden doğrudan hasılat olarak yazılabilmesi mümkün bulunmaktadır.

Yatırım kredisinin, yatırımla ilgili harcamalara başlanılacağı tarihe kadar bankada vadeli mevduat hesabına yatırılması sonucu elde edilen faiz gelirinin ise sabit yatırım maliyetiyle ilişkilendirilmeksizin kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.

2. KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU

Yurt içinde ve yurt dışında verilen eğitim hizmeti katma değer vergisine tabi midir?

(25.04.2017 tarih ve 113418 sayılı özelge)

Yurtdışına gönderilen yabancı dil eğitmenleri için gerek yurtdışında yerleşik firmalar, gerekse yurtdışında yerleşik akademisyenler tarafından verilen hizmetler, yurtdışında ifa edilip yine bu hizmetlerden yurtdışında yararlanıldığından KDV’nin konusuna girmemektedir. Bu çerçevede Türkiye’de yapılmayan ve Türkiye’de yararlanılmayan bu hizmet üzerinden sorumlu sıfatıyla KDV beyan edilmesine gerek bulunmamaktadır.

Yabancı dil eğitmenlerine yurtiçinde verilen eğitimler için Türkiye’de yerleşik olmayan yabancı ve Türkiye’de yerleşik akademisyenler arasında imzalanan sözleşme kapsamında yapılan ve bu kapsamda verilen eğitmenlik hizmetlerinin ücret olarak değerlendirilmesi durumunda bu hizmetler KDV’nin konusuna girmeyecektir.

Diğer taraftan Türkiye’de yerleşik akademisyenler ile Türkiye’de yerleşik olmayan yabancı akademisyenlerin Türkiye’de arızi olarak verdikleri eğitim hizmetleri KDV’nin konusuna girmemektedir.

Ancak, Türkiye’de yerleşik akademisyenlerin eğitim hizmetini şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesaplarına gerçekleştirmeleri ve bu çerçevede elde edilecek gelirin serbest meslek kazancı olarak değerlendirilmesi durumunda bu hizmet KDV’nin konusuna girmekte ve hizmeti veren şahıslar adına KDV mükellefiyeti tesis edilmesi ve hizmet bedeli üzerinden hesaplanacak KDV’nin serbest meslek erbabı tarafından beyan edilmesi gerekmektedir.

Merkezi yurtdışında bulunan televizyon yayıncılığı şirketine şubesi aracılığyla verilen haber toplama hizmeti KDV’ye tabi midir?

(03.04.2017 tarih ve 103386 sayılı özelge)

Başvuru formun yer alan bilgilerden, merkezi Irak’ta bulunan televizyon şirketinin Ankara Merkez Şubesi olarak verilen haber toplama hizmetinin, canlı yayın şeklinde yada paket programlar şeklinde yurt dışı merkez firmaya aktarıldığı anlaşılmaktadır.

Şube tarafından yurt dışındaki merkeze Türkiye’de verilen haber toplama hizmetinin; yurt dışındaki yerleşik firmanın Türkiye dışında gerçekleştireceği teslim ve hizmetleri için faydalanacağı mahiyette olması ve hizmet ,ihraç istisnası için aranan şartların birlikte sağlanması halinde verilen hizmetin hizmet ihracı kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmakta olup bu şartların sağlanmaması halinde söz konusu hizmetin KDV Kanunu’nun 1. maddesi gereğince KDV’ye tabi olması gerekmektedir.

Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında alınan kira desteği KDV’ye tabi midir?

(10.03.2017 tarih ve 2 sayılı özelge)

Depolama hizmeti KDV Kanunu’nun 1/1 maddesine göre KDV’ye tabi bulunmaktadır. Bu depolama hizmetine ilişkin bedelin bir kısmının Bakanlık tarafından kira destekleme ödemesi şeklinde yapılması halinde alınan tutar üzerinden genel oranda (% 18) KDV hesaplanması gerekmektedir. Öte yandan, kira desteklemelerine ilişkin olarak düzenlenen faturadaki işlem bedelinin KDV dahil tutarının Tebliğ ile belirlenen alt sınırı aşması durumunda, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından KDV Genel Uygulama Tebliğinin (I/C-2.1.3.2.13) bölümü uyarınca (5/10) oranında KDV tevkifatı uygulanması gerekmektedir.

SGK’ nın mal ve hizmet bedelinin bir kısmını ödememesi durumunda bu kısım gider kaydedilebilir mi? KDV nasıl düzeltilir?

(20.02.2017 tarih ve 4 sayılı özelge)

Özelge talep formunda yer alan bilgiden, Sosyal Güvenlik Kurumu mensuplarına verilen sağlık hizmeti karşılığında düzenlenen faturaların SGK tarafından örnekleme yöntemiyle kontrol edildiği ve bu kontrol sonucunda bulunan oranın tüm fatura tutarına uygulamak suretiyle kesinti yapıldığı belirtilerek; ilgili dönemde katma değer vergisi hesaplanarak beyan edilen ve yasal defterlere kayıt edilen hasılattan yapılan kesintilerin içerisinde yer alan katma değer vergisi için nasıl bir işlem yapılacağı sorulmaktadır.

Teslim ve hizmet işlemlerinin karşılığını teşkil eden bedelin alıcılardan tahsil edilip edilememesi, bu bedel üzerinden hesaplanacak KDV’nin beyan edilmesine engel teşkil etmemektedir.

Bu itibarla, şirket tarafından gerçekleştirilen ve ilgili dönem beyannamesine dahil edilen hizmetler karşılığında düzenlenen fatura bedellerinin, SGK tarafından ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde, KDV düzeltme konusu yapılamayacak ve beyan edilerek ödenecektir.

Vazgeçilen alacak hangi yılın zararından mahsup edilir? Sermaye azaltılması vazgeçilen alacak olarak değerlendirilebilir mi?

(23.01.2017 tarih ve 8 sayılı özelge)

Bir alacağın, vazgeçilen alacak olarak kabul edilmesi için alacağın konkordato veya sulh yolu ile alınmasından vazgeçilmesi gerekmektedir. Konkordato, İcra ve İflas Kanununda düzenlenmiş, usul ve esasları ayrıntılı bir şekilde ortaya konmuş olmakla birlikte, sulh yoluyla vazgeçme herhangi bir şekle tabi olmayıp, sulh yolu ile alınmasından vazgeçilen alacağın Vergi Usul Kanunu’nun 227. maddesi uyarınca kanaat verici bir vesika ile tevsik edilmesi icap etmektedir.

Diğer taraftan, vazgeçilen alacak için borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabı açılması, karşılık hesabına alınan borç miktarının üç yıl içinde ortaya çıkacak zararla mahsup edilmesi, bu sürede mahsup edilemeyen karşılık tutarının üçüncü yılın hesap dönemi sonunda kâr hesabına aktarılması gerekmektedir.

Buna göre, şirketten alacaklı olan ortakların bu alacaklarından vazgeçmelerine ilişkin olarak alınan yönetim kurulu kararının kanaat verici vesika olarak kabulü mümkün olmayıp mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler veya alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmanın bulunması halinde vazgeçilen alacak olarak değerlendirilmesi mümkündür.

Öte yandan, mükelleflerin teknik iflasa uğramamak için yaptıkları sermaye azaltımı işlemi, mükellefin mevcut faaliyetine devam etmesini sağlamak yönünde yapılan bir işlem olup, sermaye azaltımı işleminde sermayesi azaltılan şirket açısından vazgeçilen alacak ve ortaklar açısından değersiz hale gelen alacak hükümleri oluşmayacaktır.

Bu itibarla, şirketin teknik iflas veya mali zorluk nedeniyle borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmesi nedeniyle yapılan sermaye azaltımı işlemi kaynaklı olarak ortağın şirketten olan sermaye payı alacağının şirketin geçmiş yıllar zararlarına mahsubu için yönetim kurulu kararı alınması sonucu anılan firma tarafından tahsil edilmeyen kısmı, şirket açısından vazgeçilen alacak olarak değerlendirilemeyecektir.

Diğer taraftan, kanaat verici vesikalardan birinin bulunması halinde alacaklının Bağlı Ortaklıklardan Alacaklar hesabında izlediği alacağın alınmaması halinde söz konusu alacak, alacaklı açısından değersiz, borçlu olan şirket açısından vazgeçilen alacak olarak değerlendirilecek ve bu alacak vazgeçildiği yılın sonundan başlayarak 3 yıl içerisinde ortaya çıkacak zararla mahsup edilebilecektir.

Bankacılık faaliyetinde bulunan kurumun emtia alım-satımı BSMV’ye mi yoksa KDV’ye mi tabidir?

(20.03.2017 tarih ve 77766 sayılı özelge)

Bankaların her ne şekilde olursa olsun yaptıkları bütün muameleler sonucu lehlerine aldıkları paralar BSMV’ye tabi olduğundan, Banka tarafından emtia satışı yapılması durumunda da lehe alınan paralar üzerinden BSMV hesaplanması ve söz konusu satış işlemleri için fatura yerine 243 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilen şartlara uygun olarak dekont düzenlenmesi gerekmektedir.

3. VERGİ USUL KANUNU

Sermayesine ortak olunan şirketin teknik iflasa uğramaması için vazgeçilen alacağın kurum kazancından indirilmesi mümkün müdür?

(07.03.2017 tarih ve 10009 sayılı özelge)

Sermayelerinin tamamı şirkete ait olan bağlı ortaklığın iflasının önlenmesi amacıyla söz konusu ortaklıktan olan alacaktan vazgeçilmesine ilişkin olarak yönetim kurulu kararının kanaat verici vesika olarak kabulü mümkün olmayıp mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler veya alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmanın bulunması şartıyla vazgeçilen alacak tutarının kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında alınan kira desteği için fatura düzenlenmesi gerekir mi?

(10.03.2017 tarih ve 2 sayılı özelge)

Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca yapılacak kira destekleme ödemeleri için Gümrük ve Ticaret Bakanlığı adına fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Filo kiralama hizmeti kapsamında yapılan kiralama işlemi hangi durumlarda finansal kiralama olarak kabul edilir?

(13.01.2017 tarih ve 12103 sayılı özelge)

Bir işlemin finansal kiralama olarak değerlendirilmesinde iktisadi kıymetin ekonomik ömrü (bir iktisadi kıymetin ekonomik olarak kullanılabileceği veya belli sayıdaki üretimin elde edilebileceği tahmin edilen dönem), amortisman oranlarının tespitinde ise iktisadi kıymetin faydalı ömrü esas alınmış olup, bu değerler birbirinden farklı olabilmektedir.

Diğer taraftan, kiralama süresi, iktisadî kıymetin ekonomik ömrünün % 80’inden daha büyük bir bölümünü kapsayan sözleşmelerin Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 290. maddesi kapsamında finansal kiralama sözleşmesi olarak kabul edileceği açıktır. Bu kapsamda, aynı iktisadi kıymete ilişkin birden fazla sözleşme, ilave, tadil ve diğer sözleşmelerin yapılması halinde, söz konusu sözleşmeler bir arada değerlendirildiğinden, kiralamanın başlangıcında kiracıya sözleşme süresi bitiminde kira süresini uzatma hakkının tanındığı ve bu hakkın kullanılmasının kesin veya kesine yakın olduğu sözleşmelere ilave olarak düzenlenen sözleşmelerde öngörülen ilave süreler de kira süresi içinde kabul edilmekte, ilk sözleşme süresi sonunda düzenlenen yeni/ek sözleşmedeki ilave kira süresi ile ilk sözleşmedeki kira süreleri toplamının, kiralanan iktisadi kıymetin ekonomik ömrünün % 80 veya daha fazla bölümünü kapsaması kaydıyla, bu kiralama işlemi de, Kanun’un mükerrer 290. maddesi kapsamında finansal kiralama olarak kabul edilmektedir.

Buna göre, taşıtın kira süresi sonunda kiracıya devredilmediği ve kiracıya kira süresi sonunda taşıtı rayiç bedelinden düşük bir bedelle satın alma hakkının tanınmadığı kiralamalar kapsamında, aktifte yer alan ve faydalı ömrü 5 yıl olan bir taşıtın;

1) İlgili Genel Tebliğde öngörülen usul ve esaslar dahilinde 48 aylığına kiralanması işleminde kiralama süresi iktisadî kıymetin ekonomik ömrünün % 80 veya daha fazla bölümünü kapsaması veya sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerinin toplamının taşıtın rayiç bedelinin % 90’ından daha büyük bir değeri oluşturması hallerinde, söz konusu sözleşme Kanun’un mükerrer 290. maddesi kapsamında finansal kiralama olarak değerlendirilecektir.

2) Birden fazla sözleşmenin (yeni, ilave, tadil ve diğer) bir arada değerlendirildiği durumlar kapsamında, uzun dönemli kiralama genel çerçeve sözleşmesi süresi bitiminde aynı kiracıya tekrar kiralanmasında, bu ilave sürenin de kira süresi içinde kabul edilebileceği hallere uyması koşuluyla ve mezkûr Genel Tebliğde öngörülen diğer usul ve esaslar dahilinde;

- 47 aylığına kiralamaya ek olarak aynı kiracıya 6 aylığına kiralama,

- 36 aylığına kiralamaya ek olarak aynı kiracıya 36 aylığına kiralama

durumlarında da, kiralama süresi iktisadî kıymetin ekonomik ömrünün % 80 veya daha fazla bölümünü kapsaması veya sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerinin toplamının taşıtın rayiç bedelinin % 90’ından daha büyük bir değeri oluşturması hallerinde, bu kiralamalar da Kanun’un mükerrer 290. maddesi kapsamında finansal kiralama olarak değerlendirilecektir.

3) 47 aylığına bir kiracıya kiralanması ve kira süresinin bitiminde başka bir kiracıya 47 aylığına kiralanması durumunda ise her bir kiralama işlemi ayrı ayrı değerlendirilecek ve kiralama süresi iktisadî kıymetin ekonomik ömrünün % 80 veya daha fazla bölümünü kapsaması veya sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerinin toplamının taşıtın rayiç bedelinin % 90’ından daha büyük bir değeri oluşturmasına bağlı olarak bu kiralama işlemi de Kanun’un mükerrer 290. maddesi kapsamında finansal kiralama kapsamında değerlendirilecektir.

4) Yukarıda belirtilen mahiyette olmayacak şekilde kiralanması durumunda ise, bu kiralama işleminin Kanun’un mükerrer 290. maddesi kapsamında finansal kiralama olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. pwc

Yukarıda özetlenen özelgeler ile diğer çok sayıda özelgenin tam metnine www.gelirler.gov.tr internet adresinin mevzuat bölümünden ulaşabilirsiniz.

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.