Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
YENİ GELİR İDARESİ ÖZELGELERİ (2017/4) PDF Yazdır e-Posta
28 Nisan 2017

Image

1. KURUMLAR VERGİSİ KANUNU

Şirketten olan alacağın mahkemece reddedilmesi halinde bu tutarın kurum kazancına dahil edilmesi gerekir mi? (02.01.2017 tarih ve 61316220 sayılı özelge)

Özelge talebinden, şirketin hakim ortağının İl Özel İdaresi olduğu, devir alınan şirketin bilançosunda eski yönetim kurulu başkanına olan borç tutarının olduğu, yönetim değişikliğinden sonra eski başkanın alacak talebine ilişkin olarak dava açtığı ve davanın şirket lehine sonuçlanarak eski başkanın talebinin haksız olduğuna hükmedildiği belirtilerek bilançoda kısa vadeli borçlar bölümündeki tutarın ilgili hesaptan çıkartılarak sermaye hesaplarında özel fonlara alındığı ve bu nedenle daha önce kısa vadeli borçlarda değerlendirilen tutar için kurumlar vergisi hesaplanıp hesaplanmayacağı konusunda görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

Alacak talebine ilişkin olarak şirkete açılan davada şirketin eski yönetim kurulu başkanının talebinin haksız olduğuna hüküm verilmesi ile şirketin anılan kişiye borcu olmadığı kesinleşmiş olduğundan, konunun vazgeçilen alacaklar kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, davaya konu tutarın özel bir fon hesabına alınmadan mahkeme kararının verildiği yılda doğrudan kâr hesaplarına intikal ettirilmesi gerekmektedir.

Gümrük Müdürlüğünce oluşturulan komisyon kararı ile imha edilen mallar gider kaydedilebilir mi? (08.03.2017 tarih ve 67016 sayılı özelge)

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda Güvenliği Bilgi Sisteminden onay gelmediği için ithalatına izin verilmeyen, gümrük antreposunda bekletilen ve ekonomik değerini yitirmesinden dolayı ithal edilmeksizin imha edilen emtianın, Vergi Usul Kanunu’na göre belirlenen emsal bedeli ile söz konusu emtianın maliyet bedeli arasındaki tutarın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

Kiralanan taşınmazın rölöve, restorasyon ve restitüsyon harcamaları ile kira ödemeleri nasıl giderleştirilir? (28.11.2016 tarih ve 228978 sayılı özelge)

Özelge talep formu ekinde yer alan sözleşmeden;

- İşin Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait taşınmazın restorasyonu karşılığı 30 yıl süreyle kiralanması işi olduğu,

- Hali hazırda bodrum, zemin ve normal iki kattan oluşan yapıya, uygulama projesi doğrultusunda kat artışının yapılabileceği ve yapılacak bu katlar için de kira bedellerinin öngörüldüğü,

- Sözleşme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık kira bedellerinin belirlendiği, projelerin hazırlanması veya restorasyon aşamasında, ilgili kurum ve kuruluşlarca zemine ilişkin önerilebilecek tahkim ve iyileştirme çalışmaları da dahil olmak üzere, öngörülmeyen tüm iş ve işlemlere ait masrafların tarafınızca karşılanacağı

anlaşılmaktadır.

Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü muvafakatine dayanarak ihalesini devralınan restorasyon karşılığı kiralama işine ait ödenen kira bedellerinin doğrudan gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

Ayrıca, restorasyon kapsamında yüklenilecek ve Vergi Usul Kanunu’nun 272. maddesi kapsamında özel maliyet sayılabilecek giderlerin, kiralama süresine göre eşit yüzdelerle itfa edilerek giderleştirilmesi; özel maliyet kapsamında sayılmayan giderlerin ise safi kurum kazancınızın tespitinde doğrudan gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

İhraç edilecek malın yurt içinde teslimi halinde kazanç ne zaman elde edilmiş sayılır? (28.11.2016 tarih ve 228965 sayılı özelge)

Yurt dışındaki müşteriyle yapılan sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin gerçekleştirildiği tarih itibarıyla satış işleminden doğan gelir ve gider mahiyet ve tutar olarak kesinleşmiş olmaktadır.

Dolayısıyla, satış akdine konu olan malı, şirketin Türkiye’deki fabrikasında, deposunda veya belirlenen herhangi bir yerde yurt dışındaki müşterinin kendisinin veya adına hareket edenin teslim alacağının satış akdinde belirlenmiş olması halinde, şirketin belirlenen koşullarla malı teslim etmesiyle satış akdi tamamlanmış, dolayısıyla gelir tahakkuk etmiş olacağından söz konusu gelirin bu tarihin içinde bulunduğu hesap döneminin kurum kazancına dahil edilmesi gerekmektedir.

Merkezi yurt içinde bulunan tüzel kişiye yurt dışında yapılan inşaat işinden elde edilen kazanç nasıl vergilendirilir? (15.08.2016 tarih ve 117374 sayılı özelge)

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasında inşaat, yapım, montaj ve kurma işleri bakımından iş yerinin oluşması, 12 aylık süre koşuluna bağlanmış olup, 12 aylık sürenin hesaplanmasında başlangıç tarihi olarak şantiyenin oluştuğu tarihin (müteahhidin hazırlık çalışmaları da dahil Türkiye’de çalışmalarına başladığı tarih); bitim tarihi olarak ise işin tamamlandığı veya sürekli olarak terk edildiği tarihin dikkate alınması gerekmektedir.

Merkezi Ankara’da bulunan şirketle yapılan sözleşmenin incelenmesinden, Kazakistan’daki restorasyon işinin üstlenildiği ve söz konusu restorasyon işinin Kazakistan’da bulunan şube tarafından yapılacağı anlaşılmaktadır.

Bu kapsamda, bir inşaat, yapım, montaj, kurma projesi ile bağlantılı Kazakistan’daki şube, Anlaşma’nın 5. maddesi kapsamında tek başına bir iş yeri oluşturmayacaktır. Ancak, söz konusu yerin başka inşaat projeleri için de kullanılması ve burada yürütülen faaliyetlerin, iş yeri oluşturmayan 5. maddenin 4. fıkrasında belirtilen faaliyetlerden olmaması durumunda, hiç bir projenin süresinin tek başına 12 aylık süreyi aşmaması sebebiyle bir iş yeri oluşturmadığı hallerde bile, bir iş yerinin varlığından söz edilebilecektir.

Buna göre, Kazakistan’daki şube tarafından gerçekleştirilen restorasyon işinden elde edilen gelirlerin Anlaşma’nın “Ticari Kazançlar” başlıklı 7. maddesine göre ticari kazanç olarak değerlendirilmesi gerekmekte olup, restorasyon işinin Kazakistan’da Anlaşma’nın 5. maddesinin 2. fıkrasının g (i) bendinde yer alan 12 aylık süreden daha uzun bir sürede devam etmesi halinde Kazakistan’da iş yeri oluştuğu kabul edilecek ve söz konusu gelirler bu iş yerine atfedilebilen kazançlarla sınırlı olmak üzere Kazakistan’da da vergilendirilebilecektir.

Kazakistan’daki şube tarafından anılan süreden daha az bir sürede gerçekleştirilen restorasyon işinden (sözleşmedeki süre 150 gün) elde edilen gelirlerin ise, Kazakistan’da bir iş yeri oluşmaması nedeniyle yalnızca Türkiye’de vergilendirilmesi gerekmektedir. Ancak, Kazakistan’da inşaat faaliyetleri için kullanılan şube tarafından başka inşaat, yapım, montaj, kurma projelerinin de yürütülmesi halinde, söz konusu işin anılan şube vasıtasıyla gerçekleştirilen kısmına atfedilebilen kazançlar için Anlaşma’nın 7.maddesinin 1. fıkrasına göre, Kazakistan’ın da vergi alma hakkı olacaktır.

Anlaşma hükümlerinin Kazakistan’a da vergilendirme hakkı verdiği durumlarda, Kazakistan’da ödenen vergiler Anlaşma’nın “Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi” başlıklı 22. maddesinin 1. fıkrası gereğince Türkiye’de ödenecek vergilerden mahsup edilebilecektir. Ancak, Kazakistan’da gelir üzerinden ödenen verginin Türkiye’de mahsup edilebilmesi için söz konusu gelirin Türkiye’de de vergiye tabi olması yani mahsubun söz konusu gelir üzerinden Türkiye’de hesaplanan vergiden yapılması mümkündür. Anlaşma uyarınca, söz konusu mahsup, Kazakistan’da vergilendirilebilen gelire atfedilen gelir üzerinden ödenen vergi miktarını (mahsuptan önce hesaplanan) aşmayacaktır. Bununla beraber, yurt dışında yapılan inşaat işleri için iç mevzuatımızda yer alan istisna hükümleri dikkate alındığında Kazakistan’daki inşaat faaliyetleri nedeniyle elde edilen gelir için Türkiye’de vergi istisnasından yararlanılması durumunda bu gelire ilişkin olarak Türkiye’de mahsup yapılamayacaktır.

Diğer taraftan, Anlaşma hükümlerinin uygulanabilmesi için bağlı bulunulan İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığından alınacak, Türkiye’de tam mükellef olunduğunu ve tüm dünya kazançları üzerinden Türkiye’de vergilendirildiğini gösteren bir mukimlik belgesinin Kazakistan’da vergi sorumlularına ibraz edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, Ankara merkezli şirketle yapılan sözleşme gereği, anahtar teslimi ve götürü olarak üstlenilen Kazakistan’daki restorasyon işinin Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi hükmüne göre, yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimi temsilciler aracılığıyla yapılan inşaat, onarım, montaj işi kapsamında değerlendirilmesi mümkündür.

Dolayısıyla, Şirketin bu işten elde edeceği ve Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettireceği kazançların, tahsil edilecek hak edişler için genel merkezden kesilecek faturalara söz konusu tahsilatın yurt dışında yapılacak inşaat işi ile ilgili olduğu hususunda şerh düşülmesi şartıyla, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendine göre kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün bulunmaktadır.

Yabancı paraların değerlemesinden oluşan kur farkları yurt dışı inşaat işlerinden elde edilen kazançlarla ilgili istisna kapsamında değerlendirilebilir mi? (09.08.2016 tarih ve 193254 sayılı özelge)

Yurt dışında yapılan inşaat işleriyle ilgili olarak;

- Yurt dışındaki işyerine fatura düzenlenmek suretiyle ihraç olunan emtia ile yurt dışına yönelik olarak fatura düzenlenmek suretiyle yapılan hizmetlerden doğan dövize bağlı alacak ve borçların aynen mal veya hizmet ihracından doğan alacak ve borçlarda olduğu gibi değerlemeye tabi tutulması ve değerleme farklarının vergi matrahının tespitinde dikkate alınması,

- Yurt dışındaki işyeri ile gerçekleşen diğer para hareketlerinden doğan alacak ve borçların ise gerçek bir alacak ve borç niteliği taşımaması nedeniyle bu para hareketlerine dayalı cari hesap bakiyelerinin değerlenmemesi,

- Yurt dışında yapılan ve tamamlanarak genel sonuç hesaplarına kaydedilen inşaat işlerine ilişkin kazancın Türkiye’ye döviz olarak getirilmesinden dolayı oluşan kur farklarının, istisnaya tabi olan kazançla ilişkilendirilmeyerek doğrudan kurum kazancına dahil edilmesi,

- Yurt dışında bulunan şube tarafından yapılmakta olan inşaat işinin devamı sırasında Türkiye’ye döviz olarak getirilen hasılatın değerlemesinden kaynaklanan kur farklarının ise anılan işin tamamlandığı geçici vergilendirme dönemine kadar istisnaya konu yurt dışı kazancın tespitinde dikkate alınarak istisna kapsamında değerlendirilmesi

gerekmektedir.

Klinikte bedelsiz verilen hizmetler için fatura düzenlenmesi ve gelir kaydedilmesi gerekir mi? (13.07.2016 tarih ve 94202 sayılı özelge)

Özelge talep formu ve ek dilekçeden, diş kliniğinde, Diş Hekimleri Odası asgari ücret tarifesinde olmayan ve herhangi bir ücret alınmayan protezlerin ölçü aşamaları, dikey boyut tespiti, dişli prova, okluzal uygulama gibi işlemler ile protezlerin hasta tarafından beğenilmemesi durumunda ücretsiz olarak yeniden yapılan protezler ve muhtaç durumda olan bazı hastaların ücretsiz yapılacak tedavileri için fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği hususlarında görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

Ticari kazançta elde etme tahakkuk esasına bağlanmış bulunmaktadır. Bu esas dikkate alındığında, gelir veya gider unsurunun özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönemin kazancında dikkate alınması gerekmektedir.

Kurum tarafından verilen hizmetler ticari faaliyet sayılacağından ticari kazancın tespitine ilişkin esas ve hükümler uygulanacaktır. Ticari kazançlarda gelirin elde edilmesi tahakkuk esasına bağlandığından söz konusu faaliyet karşılığında ücret alınmasa dahi emsal bedel esas alınarak hesaplanacak tutarın ticari kazancın bir unsuru olarak kurum kazancına dâhil edilmesi gerekmektedir.

Yapılmakta olan yatırımlar hesabında yer alan tutar, inşaatın devredildiği iştirake yansıtılabilir mi? (11.05.2016 tarih ve 45 sayılı özelge)

İlgide kayıtlı özelge talep formunun incelenmesinden; şirketin doğrudan veya tamamen veya kısmi olarak sahip olduğu iştirakleri vasıtasıyla her türlü ulusal veya uluslararası liman işletmeciliği yapmak ve bununla ilgili hizmetleri sunma faaliyetleriyle iştigal etmek üzere kurulduğu, bu faaliyetleri yerine getirebilmek amacıyla Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından şirkete arazi tahsis edildiği, önceki hesap dönemlerinde şirketin kendi mülkündeki araziler ile Milli Emlak Genel Müdürlüğünden kullanım izni alınan arazi ve dolgu alanları üzerinde liman inşaatı başlattığı, ancak, şirketin uluslararası yönetim mercileri tarafından Türkiye’deki yapılanmanızın zorunlu olarak değiştirilmesi sebebiyle şirketin liman yatırımlarını iştiraki üzerinden gerçekleştirilmesinin planlandığı, bu nedenle Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından liman için tahsis edilen arazinin iştirake kiralanmasında bir sakınca olmadığı hususunda yazı alındığı, aynı zamanda anılan şirketin KDV Kanunu’nun 13/e maddesine istinaden vergi istisna belgesi aldığı belirtilerek, şirketin bilançosunda yer alan ve liman inşaatı için devir tarihine kadar yapılan tüm harcamaların “258- Yapılmakta Olan Yatırımlar” hesabında izlendiği, söz konusu harcamaların bir bölümünün KDV’den istisna olan harcamalar olduğu ve aktifleştirilen KDV’ye tabi olmayan kur farkı giderleri vb. nitelikte KDV’ye tabi tutulmayan harcamalardan oluştuğu belirtilerek “258- Yapılmakta Olan Yatırımlar” hesabında yer alan bakiyenin liman inşaatının devrolunan iştirake yansıtılacağı belirtilerek yansıtma işlemlerinin vergi mevzuatı karşısındaki durumu hususunda görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

Şirketin uluslararası yönetim mercileri tarafından Türkiye’deki yapılanmanın zorunlu olarak değiştirilmesi sebebiyle, liman yatırımlarının şirketin iştiraki tarafından gerçekleştirilmesinin planlanmış olmasından dolayı, liman için tahsis edilen arazinin adı geçen iştirake kiralanması işlemi ilişkili kişiler arasında gerçekleşen bir işlem olup bu işleme ilişkin kira bedelinin emsallere uygun olması gerekmektedir.

Ayrıca, şirketin bilançosunda yer alan ve liman inşaatı için yapılmış olan tüm harcamalar ile mezkûr inşaatın finansmanı için kullanılan dövizli kredilerin anapara, kur farkı ve faiz giderlerinin “258- Yapılmakta Olan Yatırımlar” hesabında takip edildiği ve bu hesabın bakiyesinin iştirake yansıtılacağı belirtilmektedir. Söz konusu devir işlemine ilişkin bedelin de emsallere uygun olması gerekmektedir.

Ancak, ilişkili kişi kapsamında bulunan iştirak ile yapılan işlem bedellerinin emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak belirlenmiş olması durumunda, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. madde hükmü gereğince, ilişkili kişilere bu şekilde transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç, yine aynı Kanun’un 11/1-c hükmü gereğince, kabul edilmeyen indirim (kanunen kabul edilmeyen gider) sayılarak, şirketiniz nezdinde vergilendirilecektir.

2. GELİR VERGİSİ KANUNU

Avukatlık ücretinin davayı kazanma şartına bağlandığı durumda ücretin geri iadesi halinde iade edilen tutar gider yazılabilir mi? (29.03.2017 tarih ve 87103 sayılı özelge)

Serbest meslek kazancında tahsil esası geçerli olduğundan (kazancın kısım kısım tahsil edildiği durumlar dahil), serbest meslek makbuzunun tahsil edilen tutar kadar düzenlenmesi ve tahsil edilen bedel üzerinden Gelir Vergisi Kanunu’nun (94/2-b) alt bendine göre gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

Diğer taraftan, tahsil edilen vekalet ücretinin davanın kaybedilmesi dolayısıyla iade edilmesi durumunda, tahsil edilen vekalet ücretinin kesinti yapılması halinde vergi kesintisi dahil toplam tutar olarak iade edilmesi gerekmekte olup, iade edildiğinin geçerli belgelerle ispat edilmesi kaydıyla, daha önce gelir yazılan vekalet ücretinin Gelir Vergisi Kanunu’nun 68. maddesi uyarınca serbest meslek kazancının tespitinde gider yazılmak suretiyle hasılattan indirim konusu yapılması mümkündür.

3. KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU

Adi ortaklığın faaliyetinde kullanmak üzere aldığı işyeri nedeniyle yüklenilen KDV indirim konusu yapılabilir mi? (11.04.2017 tarih ve 30 sayılı özelge)

Türk Borçlar Kanunu’nun 620 ve müteakip hükümlerine göre, birden çok kişinin bir taşınmaz satın alıp bunun adi şirket adına tescilini istemesi halinde, bu taşınmaz adi ortaklık adına değil ortakları adına elbirliği mülkiyeti esasına göre tescil edilmektedir. Diğer bir ifade ile adi şirketin tüzel kişiliği bulunmadığından taşınmazı satın alan gerçek veya tüzel kişilerin adları tapu kütüğüne yazılarak pay oranları gösterilmeksizin, elbirliği halini oluşturan neden “adi şirket” şeklinde tapu kütüğüne tescil edilmektedir. Elbirliği halinde tescil hali, birlikte mülkiyet hali değil, esasında şirket adına tek mülkiyetin tescil halidir. Ayrıca, ortakların taşınmazdaki tasarrufları elbirliği mülkiyet hükümlerine göre yapılabilmekte olup, ortaklar paylarını ancak birbirlerine temlik edebilmekte üçüncü bir kişiye temlik edememektedirler. Bu itibarla, adi şirket adına tapu siciline tescil edilmek istenen taşınmaz, elbirliği mülkiyeti olarak tescil edilmekte ve adi şirket olduğu belirtilmektedir.

Buna göre, adi ortaklığın faaliyetinde kullanmak üzere alınan işyerinin tapu siciline yukarıda belirtilen şekilde tescil edilmesi ve ortakların isimlerine ayrı ayrı yer verilmesi suretiyle faturanın ortaklık adına düzenlenmesi şartıyla, söz konusu işyeri alımına ait fatura muhteviyatı KDV’nin adi ortaklık tarafından indirim konusu yapılması mümkündür.

Avukatlık ücretinin davayı kazanma şartına bağlandığı durumda ücretin geri iade edilmesi durumunda KDV düzeltilebilir mi? (29.03.2017 tarih ve 87103 sayılı özelge)

Avukatlık hizmetinde;

- Sözleşmeyle aksi belirlenmemişse mahkeme hükmünün kesinleştiği tarih itibariyle, yine sözleşmeyle aksi belirlenmemiş olmak kaydıyla mukabil dava, bağlantı ve ilişki bulunsa bile başka dava ve icra kovuşturmaları, her türlü hukuki yardımlar veya Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştay’da temyizen ve bölge idare mahkemelerinde itirazen görülen işlerin duruşmalarının ayrı ücrete tabi olmaları nedeniyle bu hizmetler açısından hizmetin verildiği dönemde,

- Her türlü tahsilat için serbest meslek makbuzu düzenlenmesi zorunlu olduğu halde düzenlenmemesi durumunda, serbest meslek makbuzunun düzenlenmesi gerektiği tarihte,

vergiyi doğuran olay meydana gelecektir.

Diğer taraftan, şartlara bağlı olarak peşin tahsil edilen hizmet bedellerinin, davanın kaybedilmesi durumunda müvekkile iade edilmesinin vergiyi doğuran olaya etkisi bulunmamakla birlikte, söz konusu işlemlere ilişkin KDV’nin vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu vergilendirme döneminde beyan edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, verilen avukatlık hizmetine ilişkin bedelin tamamının veya bir kısmının sözleşme şartları gereğince müvekkile iade edilmesi halinde, daha önce hizmet bedeli üzerinden hesaplanan ve ilgili dönem KDV beyannamesi ile beyan edilen KDV’ nin düzeltilmesi mümkün değildir.

Vekâlet ücretinde KDV uygulaması nasıl olmalıdır? (14.03.2017 tarih ve 72536 sayılı özelge)

Serbest meslek erbabı avukat olarak yapılan hizmet karşılığında mahkemelerce hükmolunan avukatlık ücreti üzerinden KDV hesaplaması gerekmektedir.

Depolama şirketine emanet olarak teslim edilen ve daha sonra nihai alıcıya teslim edilen mallarda KDV uygulaması nasıl olmalıdır? (09.12.2016 tarih ve 73 sayılı özelge)

Özelge talep formu ve eklerinin incelenmesinden, bir şirkete (satıcı) ait malların sevk irsaliyesi ve faturası düzenlenmek suretiyle depolama ve nakliye işiyle uğraşan şirkete (depolama ve nakliye şirketi) ait soğuk hava deposuna konulduğu, depodaki malların taşıma irsaliyesi düzenlenerek satıcının tüccar plasiyerlerine veya marketlere teslim edildiği, bu teslime ilişkin olarak adı geçen şirket adına iade faturası düzenlendiği, söz konusu şirket tarafından da tüccar plasiyerler veya marketler adına fatura düzenlediği, satıcıya aslında depolama ve nakliye hizmeti verildiği ve buna ilişkin faturanın her ayın sonunda düzenlendiği belirtilerek, satıcıya verilen hizmete ilişkin belge düzeninin nasıl olması gerektiği sorulmaktadır.

Özelge eki ‘‘Lojistik-Dağıtım Sözleşmesinin’’ incelenmesinden işin satıcı şirkete ait malların depolanması ve nakliyesi hizmeti olduğu, ancak söz konusu malların satıcı tarafından depolama ve nakliye hizmeti veren şirkete fatura düzenlenmek suretiyle teslim edildiği, daha sonra bu malların depolama ve nakliye hizmeti veren şirkete ait olan araç ve personel ile satıcının müşterilerine irsaliye ile teslim edildiği, teslim edilen mallar için bı şirket tarafından satıcıya iade faturası düzenlendiği ve bu işlem sonrasında satışı yapılan mallar için satıcı tarafından alıcılara fatura düzenlendiği anlaşılmaktadır.

Satıcının ürettiği, üreteceği veya ithal ettiği ürünlerin satışının yapılacağı alıcılar belli olmadan depolanması ve belirlenecek alıcılara nakliyesi yapılmak üzere depolama ve nakliye hizmete veren şirkete gönderilmesi işleminin konsinyasyon suretiyle yapılan satış olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamakta olup, bu ürünler için verilen söz konusu hizmetlerin esas itibariyle depolanma ve nakliye hizmeti olması sebebiyle, söz konusu işlem bedeli üzerinden genel oranda (% 18) KDV hesaplanması gerekmektedir.

Şirket tarafından karşılanan kart dolum bedelleri KDV’ye tabi midir? (08.12.2016 tarih ve 241211 sayılı özelge)

Mükelleflerin faaliyetlerine ilişkin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’den yüklendikleri KDV’yi indirebilmeleri ancak yapılan işlemin gerçek bir teslim veya hizmet ifası olması, indirim konusu yapılacak KDV’nin fatura veya benzeri belgelerde ayrıca gösterilmesi ve bu vesikaların kanuni defterlere kaydedilmesi halinde mümkün bulunmaktadır.

Buna göre, personelin işe gelip gitmesini sağlamak amacıyla verilen kartlar için ödenen tutar ücret niteliğinde bir gider olduğundan, Şirket tarafından kartların personele verilmesi KDV’nin konusuna girmez. Diğer taraftan söz konusu kartlara ilişkin ödenen KDV’nin indirim konusu yapılması da mümkün değildir.

İhraç edilecek malın yurt içinde teslimi halinde KDV uygulaması nasıl olur? (28.11.2016 tarih ve 228965 sayılı özelge)

Yurt dışındaki firmanın Türkiye’de kiralamış olduğu depoya yapılan mal teslimleri esas olarak KDV’nin konusuna girmekle birlikte aynı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11/1-a ve 12/1-a maddeleri kapsamında ihracatlarının gerçekleşmesi halinde KDV’den istisna olacak, istisnanın beyan tarihi ise söz konusu mallara ait gümrük beyannamelerinin kapanma tarihini içine alan vergilendirme dönemi olacaktır.

Hurda teslimlerinde KDV tevkifatı ve belge düzeni nasıl olmalıdır? (21.11.2016 tarih ve 214796 sayılı özelge)

Hurda oto parçalarının, Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde açıklanan “hurda kavramı” çerçevesinde değerlendirilerek aynen veya onarılmak suretiyle kullanılamayacak halde satılması halinde KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesi kapsamında katma değer vergisinden istisna tutulması mümkün bulunmaktadır. Ancak, söz konusu malların onarılmak suretiyle kullanılabilir halde satışında genel oranda (% 18) KDV uygulanması gerekmektedir.

Hurda alımlarında bulunulan satıcının gelir vergisi/kurumlar vergisi veya katma değer vergisi mükellefi olması halinde, satıcı tarafından fatura düzenlenmesi, ancak satıcının vergiden muaf esnaf olması halinde satıcı adına gider pusulası düzenlenmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, satılan hurdalar veya hurda olarak alıp tamir ve bakımını gerçekleştirdikten sonra satılan ürünler için fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan; satın alınan ancak satılacak durumda olmadığından çöp olan hurdalar hakkında, Vergi Usul Kanunu’nun 278. maddesi gereğince değeri düşen mallar kapsamında değerlendirilmek suretiyle, değer tespiti için Takdir Komisyonuna müracaat edilmesi ve komisyon kararı uyarınca işlem tesis edilmesi gerekmektedir.

Kira bedellerinin dava konusu edildiği durumda KDV uygulaması nasıl olur? (09.09.2016 tarih ve 137243 sayılı özelge)

KDV uygulamasında vergiyi doğuran olay kural olarak bedelin tahsil edilmesi ile ilişkilendirilmemiş olup, malın teslimi veya hizmet ifasının tamamlanması esas alınarak vergileme yapılmaktadır.

Buna göre, aktifte kayıtlı taşınmazların kiraya verilmesi, kısım kısım hizmet ifası olarak değerlendirilecek ve vergilendirme dönemleri itibarıyla ifa edilen kısma isabet eden kira bedeli üzerinden KDV hesaplanarak, ilgili döneme ait KDV beyannamesi ile beyan edilecektir. Bu işlemde hizmetin bedeli, arttırılan kira tutarı yani kiracının borçlandığı tutar olup, bu bedelin tahsil edilmemesi veya kiracının bu bedele itiraz etmesi bu bedel üzerinden KDV hesaplanmasına engel değildir.

İşe başlamadan önce alınan demirbaş için yüklenilen KDV indirim konusu yapılabilir mi? (22.08.2016 tarih ve 9 sayılı özelge)

İlgide kayıtlı özelge talep formunda yer alan bilgilerden, Şubat/2016 tarihinde faaliyete başlandığı, bir önceki yılda işyeri ile ilgili alınan demirbaşlara ilişkin KDV’nin indirim konusu yapılıp yapılamayacağı ve amortisman uygulanıp uygulanamayacağı hususlarında görüşü talep edildiği anlaşılmaktadır.

İndirim hakkı, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını aşmamak şartıyla ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilmektedir.

Satın alınan demirbaşlar için 2015 yılında fatura düzenlenerek vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu, buna göre faaliyete başlanılan 2016/Şubat döneminde ilgili takvim yılı aşılmış olduğundan söz konusu faturada yer alan KDV’nin indirim konusu yapılması mümkün değildir.

Merkezi yurt içinde bulunan tüzel kişiye yurt dışında yapılan inşaat işi KDV’ye tabi midir? (15.08.2016 tarih ve 117374 sayılı özelge)

Ankara merkezli şirketle yapılan sözleşme gereği anahtar teslim götürü olarak üstlenilen Kazakistan’daki restorasyon işi yurt dışında ifa edildiğinden ve hizmetten yurt dışında yararlanıldığından söz konusu işler KDV’nin konusuna girmemekte dolayısıyla KDV’ye tabi bulunmamaktadır.

Bu işlemler KDV’nin konusuna girmediğinden, söz konusu işlemler dolayısıyla yüklenilen KDV’nin, KDV Kanunu’nun 30/a maddesi uyarınca indirim konusu yapılması veya ihracat veya transit taşımacılık istisnası gibi herhangi bir istisna kapsamında değerlendirilmek suretiyle iadesinin talep edilmesi de mümkün bulunmamaktadır.

Sürücü kurs ücretinin tarifenin altında olması durumunda KDV matrahı nedir? (05.08.2016 tarih ve 132 sayılı özelge)

Motorlu taşıt sürücü kursu faaliyetlerinde esas alınacak KDV matrahı bu hizmetin karşılığını teşkil eden ticari teammüllere uygun iskontolu bedeldir. Ancak, Millî Eğitim Bakanlığı Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinin değişik 43. maddesi gereğince belirlenen bedelden daha düşük bir bedelle anlaşılması durumunda KDV söz konusu Yönetmelikle belirlenen tutar üzerinden hesaplanacaktır.

Öte yandan, kayıtlara intikal ettirilen bedelin emsaline göre açık bir şekilde düşük olması ve bu düşüklüğün nedeninin ekonomik ve teknik icaplara uygun olarak açıklanamaması halinde Millî Eğitim Bakanlığı Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinin değişik 43. maddesi gereğince belirlenen tutarlar dikkate alınarak yapılacak inceleme sonucunda elde edilecek verilere göre gerekirse ilave tarhiyat yapılabilir.

İnşaat işlerinde teslim tarihi nedir? KDV’de vergiyi doğuran olay ne zaman gerçekleşmiş sayılır? (28.07.2016 tarih ve 380 sayılı özelge)

Konut tesliminde önemli bir karine oluşturan ve Türk Medeni Kanunu’nda tanımı yapılan kat irtifakı, herhangi bir arsa üzerinde yapılmakta veya ilerde yapılacak olan bir veya birden çok yapının kat, daire, iş bürosu, dükkân, mağaza, salon ve depo gibi ayrı ayrı ve başlı başına kullanmaya elverişli bölümleri üzerinde, yapı tamamlandıktan sonra geçilecek kat mülkiyetine esas olmak üzere, o arsanın maliki veya paydaşları tarafından arsa payına bağlı olarak kurulan kullanma hakkı olup, bu hak resmi senetle ve tapu siciline tescil ile doğmaktadır.

Günümüzdeki kimi mevcut uygulamalarda, henüz inşaatı bitmemiş konutlar için fiili teslim tarihinden önce kat irtifakı tesis edildiği görülmektedir. Bu uygulamadan hareketle kat irtifakının düzenlenmesi, tek başına vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi için yeterli değildir.

Mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde, kat irtifakının tesis edilmesi ve fatura veya benzeri belgenin düzenlenmesi halinde, vergiyi doğuran olay meydana gelecektir.

Kat irtifakı tesis edilmiş olmakla birlikte, fatura düzenlenmemiş ise vergiyi doğuran olayın tespiti için gayrimenkulün fiili tesliminin gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılacak olup, fiili teslim gerçekleşmiş ise teslim tarihinden itibaren yedi gün içinde fatura düzenlenecektir.

Öte yandan, KDV Kanunu’nun 29/2. maddesi uyarınca indirimli orana tabi konut teslimlerinden dolayı yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisinin iadesi konutun fiilen teslim edildiği tarihte talep edilebilecektir. Dolayısıyla kat irtifakı veya kat mülkiyeti tesis edilse ve fatura düzenlense dahi, konutun fiili tesliminden önce katma değer vergisinin iade edilmesi mümkün değildir.

Konutların fiilen teslim edildiği dönemin tespitinde yapı kullanma izin belgesinin düzenlendiği tarih önemli bir karine olmakla birlikte vergiyi doğuran olayın tespitinde tek başına yeterli bir kriter değildir. Dolayısıyla yapı kullanım izin belgesinden önce konutların fiili teslim edilmesi halinde, fiili teslim tarihi esas alınarak yedi gün içerisinde teslime ilişkin fatura düzenlenmeli ve KDV hesaplanması gerekmektedir.

Kat karşılığı inşaat sözleşmelerine istinaden, arsa sahibine kalan konutların bir kısmının ya da tamamının arsa sahibinin göstereceği üçüncü kişilere tesliminde, müteahhit firma tarafından üçüncü kişilere fatura düzenlenmesi mümkün olmayıp, satışa konu edilen konutlar müteahhit firma tarafından arsa sahibine teslim edilmiş olacağından arsa sahibine fatura düzenlenmesi gerekmektedir. Satışa konu konutların, arsa sahibi tarafından üçüncü kişilere teslimi arsa sahibi tarafından yapılmış sayılacağından arsa sahibinin mükellefiyet durumuna bakılmak suretiyle işlem tesis edilmesi gerekecektir.

Bedelin döviz cinsinden belirlenmesi durumunda kur farkı için fatura düzenleyip KDV hesaplamak gerekir mi? (25.07.2016 tarih ve 99393 sayılı özelge)

Bedeli döviz cinsinden belirlenen satışlarda, satış bedelinin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra tahsil edilmesi durumunda, lehe ortaya çıkan/çıkacak kur farkının matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi, söz konusu kur farkı için fatura düzenlenmesi ve teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanması gerekmektedir. Ayrıca alıcıların da fatura isteme ve alma zorunluluğu vardır.

Kur farkı için fatura düzenlenen alıcıya ilgili ayda yapılan satışların 5.000 TL lik haddi aşması halinde söz konusu faturanın bildirim formlarına dahil edilmesi gerekmektedir.

Bedeli henüz tahsil edilmeyen döviz cinsinden satışlarda yıl sonlarında ve geçici vergi dönemlerinde, Vergi Usul Kanunu uyarınca yapılan değerlemeler sonucu oluşan kur farkları üzerinden KDV hesaplanmasına ve fatura düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

Klinikte bedelsiz verilen hizmetlerin için KDV hesaplanması gerekir mi? (13.07.2016 tarih ve 94202 sayılı özelge)

Özelge talep formu ve ek dilekçeden, diş kliniğinde, Diş Hekimleri Odası asgari ücret tarifesinde olmayan ve herhangi bir ücret alınmayan protezlerin ölçü aşamaları, dikey boyut tespiti, dişli prova, okluzal uygulama gibi işlemler ile protezlerin hasta tarafından beğenilmemesi durumunda ücretsiz olarak yeniden yapılan protezler ve muhtaç durumda olan bazı hastaların ücretsiz yapılacak tedavileri için fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği hususlarında görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

Şirket tarafından muhtaç durumundaki bazı hastalara bedel alınmadan ifa edilen tedavi hizmetinde emsal bedel üzerinden KDV hesaplanması gerekmekte olup, söz konusu hizmet bedeli diş hekimlerinin uygulayacakları ağız diş sağlığı muayene ve tedavi ücret tarifesinden düşük olamaz.

Öte yandan, diş kliniğinde hasta protokol defterine kaydedilen hastalara yapılan diş yapım veya tedavi sürecinin bir parçası olan (protez ölçü aşamaları, dikey boyut tespiti vb.) işlemler ile protezlerin hastalar tarafından beğenilmemesi durumunda yapılan işlemlerin ayrıca ücretlendirilmesi halinde KDV hesaplanması gerekmektedir.

4. VERGİ USUL KANUNU

Henüz montajı yapılmamış sabit kıymetler için amortisman ayrılabilir mi? (06.04.2017 tarih ve 12 sayılı özelge)

Bir iktisadi kıymetin amortismana tâbi tutulabilmesi için, işletmenin aktifinde kayıtlı olması, kullanıma hazır halde bulunması, işletmede bir yıldan fazla kullanılması, yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunması gerekmektedir.

Aktife girme kavramı, iktisadi kıymetin iktisap edilerek defter kayıtlarına geçirilmesini, değerleme gününde envantere dahil olmasını ve kullanılmaya hazır halde bulundurulmasını ifade etmekte olup, iktisadi kıymetin işletmede fiilen kullanılmaya başlanması gerekli bulunmamaktadır.

Kullanılmaya hazır halde bulunma kavramı ise alındığı şekliyle kullanılacak iktisadi kıymetlerde sözleşme şartlarının yerine getirilip, kıymetin teslim alınmasını veya gümrükten çekilip işletmeye dahil edilmesini, kullanılması için montajı gerekli kıymetlerin montajının tamamlanmasını, inşa veya imal edilen kıymetlerde inşa veya imal işleminin tamamlanarak inşaat veya imalat hesabından sabit kıymet hesabına alınmasını ifade etmektedir.

Bu açıklamalar çerçevesinde, maden öğütmesinde kullanılacak öğütme değirmeninin aksamı/parçası olduğu belirtilen “sıcak hava ünitesi” ve “filtre ünitesi” için 2016 yılından itibaren amortisman ayrılması mümkün bulunmamakta olup, 2017 yılında bütün aksam ve parçaları monte edilmek suretiyle kullanıma hazır hale getirilen öğütme makinesinin, bu yıldan itibaren amortismana tabi tutulması gerekmektedir.

Demonte durumda bekleyen iktisadi kıymetler için amortisman ayrılabilir mi? (14.07.2016 tarih ve 13 sayılı özelge)

İthal edilen makine ve teçhizatın Vergi Usul Kanunu’nun 320. maddesinde belirtildiği üzere iktisap edilip kayıtlara geçirilmesi, değerleme gününde envantere dahil olması ve kullanıma hazır halde bulunması durumunda amortismana tabi tutulması icap etmekte olup demonte vaziyette bulunan iktisadi kıymetin kullanıma hazır halde bulunduğu kabul edilemeyeceğinden amortisman ayrılmaya başlanması mümkün bulunmamaktadır.

Satın alınarak başka firmalara kullanım hakkı satılan yazılımlar için amortisman ayrılabilir mi? (29.03.2017 tarih ve 87110 sayılı özelge)

Telif, lisans vb. bütün hakları satın alınarak aktifleştirilen, bütün hakları şirkette kalmak kaydıyla kullanım hakkı çeşitli şirketlere satılan yazılımların maliyet bedelinin 15 yılda ve % 6,66 amortisman oranı ile itfa edilmesi gerekmektedir.

Avukatlık ücretinin davayı kazanma şartına bağlandığı durumda ücretin geri iadesi halinde belge düzeni nasıl olmalıdır? (29.03.2017 tarih ve 87103 sayılı özelge)

Müvekkilden alınan avukatlık (vekalet) ücretinin tahsil edildiği anda, avukat tarafından müvekkil adına en az iki nüsha serbest meslek makbuzu düzenlenmesi gerekmekte olup, söz konusu ücretin sözleşme şartı dolayısıyla iade edilmesi durumunda bu iadenin Vergi usul Kanunu’nun öngörmüş olduğu belgeler ile tevsik edilmesi mümkün bulunmaktadır.

Vekâlet ücretinde belge düzeni nasıl olmalıdır? (14.03.2017 tarih ve 72536 sayılı özelge)

Vergi Usul Kanunu’nun 236. maddesinde, serbest meslek erbabının mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatı için iki nüsha serbest meslek makbuzu tanzim etmek ve bir nüshasını müşteriye vermek, müşterinin de bu makbuzu istemek ve almak mecburiyetinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Söz konusu madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, mahkeme ilamında ödenmesine hükmedilen avukatlık vekalet ücreti de dâhil olmak üzere serbest meslek erbabının mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatı için serbest meslek makbuzu düzenlemesi gerekmektedir.

Bunun yanı sıra, konuyla ilgili olarak yayımlanan 375 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, icra dairelerince borçludan alınarak müvekkili adına takibat yapan alacaklı taraf avukatına ödenmesine karar verilen avukatlık (vekalet) ücretlerinin avukata ödendiği anda, avukat tarafından borçlu adına en az iki nüsha serbest meslek makbuzu düzenleneceği ve bir nüshasının ödemeyi yapan memura verileceği açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, dava sonunda mahkeme ilamına göre borçludan alınarak icra dairelerince müvekkili adına takibat yapan alacaklı taraf avukatına ödenmesine karar verilen avukatlık (vekalet) ücretlerinin, icra dairesince avukata ödendiği anda, avukat tarafından borçlu adına en az iki nüsha serbest meslek makbuzu düzenlenmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, vekalet ücretinin davayı kazanan mükellef tarafından, borçludan tahsil edilerek kendisini temsilen avukata intikal ettirilmesi durumunda ise genel hükümler çerçevesinde davayı kazanan mükellef adına serbest meslek makbuzu düzenlenmesi gerekir.

Gümrük Müdürlüğünce oluşturulan komisyon kararına göre imha edilen mallar için takdir komisyonu kararı gerekir mi?(08.03.2017 tarih ve 67016 sayılı özelge)

Emtiaların imhasında genel uygulama, imhaların takdir komisyonu nezaretinde yapılmasıdır. Ancak son kullanma tarihi geçmiş veya bozuk olan ilaç, tıbbi malzeme, gıda, atık vb. emtianın insan sağlığına zararlı olabileceği ve acilen imha edilmesi mecburiyeti bulunan bu ürünlerin emsal bedellerinin takdir komisyonlarınca muayyen bir zamanda takdirinin mümkün olamayacağı hususları göz önüne alınarak; takdir komisyonuna başvurulmaksızın ilgili bakanlık veya yetkili kurum görevlilerinin de yer aldığı bir komisyon nezdinde tutanakla tespit edilmek suretiyle söz konusu malların imha edilebilmesi Maliye Bakanlığınca benimsenmiştir.

Bu çerçevede, imha edilecek emtianın niteliğine göre, ilgili mevzuat gereği görevli olan bakanlıkların veya yetkili kurumun görevlileri ve bu emtiayı imha etmeye yetkili müessese ile mükellefin temsilcilerinin de yer aldığı bir komisyon nezdinde imha işleminin yapılması ve bu durumun komisyon tarafından tutanakla tespit edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, söz konusu ürünlerin yukarıda bahsedilen şekilde teşekkül ettirilen bir komisyon nezdinde imha edilmesi halinde, bu ürünlerin imhası aşamasına mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi görevlilerinin katılımına gerek bulunmamaktadır.

Ayrıca, yukarıda izah edilen şekilde ilgili bakanlık veya yetkili kurum görevlilerinin de yer aldığı komisyon nezdinde imha işlemine ilişkin olarak düzenlenen tutanağın istenildiğinde ibraz edilmesi şartıyla muhafaza edilmesi gerekmekte olup, imha işleminin söz konusu tutanağa istinaden muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmesi mümkün bulunmaktadır.

Ancak, son kullanma tarihi geçmiş veya bozuk ürünlerin imha edilmesi işlemine ilgili bakanlık yetkililerinin katılımının sağlanamaması ve imhaya ilişkin tespitin bu komisyon nezdinde tutanağa bağlanamaması durumunda, olayın mutlaka takdir komisyonuna intikalinin sağlanması ve imha edilen ürünlerin takdir komisyonunca belirlenecek emsal bedel üzerinden kayıtlara alınarak işlem yapılması gerekmektedir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda Güvenliği Bilgi Sisteminden onay gelmediği için ithalatına izin verilmeyen, gümrük antreposunda bekletilen ve ekonomik değerini yitirmesinden dolayı ithal edilmeksizin komisyon nezdinde imha edilen emtianın, ilgili bakanlık veya yetkili kurum görevlilerinin de yer aldığı komisyon nezdinde imha işlemine ilişkin olarak düzenlenen tutanağın istenildiğinde ibraz edilmesi şartıyla muhafaza edilmesi gerekmekte olup, imha işleminin söz konusu tutanağa istinaden muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmesi ve bahse konu tutanağa dayanılarak 213 sayılı Kanun’un 278. maddesi hükümleri çerçevesinde işlem tesis edilmesi mümkün bulunmaktadır.

Depolama şirketine emanet olarak gelen ve daha sonra nihai alıcıya teslim edilen mallarda belge düzeni nasıl olmalıdır? (09.12.2016 tarih ve 73 sayılı özelge)

Özelge talep formu ve eklerinin incelenmesinden, bir şirkete (satıcı) ait malların sevk irsaliyesi ve faturası düzenlenmek suretiyle depolama ve nakliye işiyle uğraşan şirkete (depolama ve nakliye şirketi) ait soğuk hava deposuna konulduğu, depodaki malların taşıma irsaliyesi düzenlenerek satıcının tüccar plasiyerlerine veya marketlere teslim edildiği, bu teslime ilişkin olarak adı geçen şirket adına iade faturası düzenlendiği, söz konusu şirket tarafından da tüccar plasiyerler veya marketler adına fatura düzenlediği, satıcıya aslında depolama ve nakliye hizmeti verildiği ve buna ilişkin faturanın her ayın sonunda düzenlendiği belirtilerek, satıcıya verilen hizmete ilişkin belge düzeninin nasıl olması gerektiği sorulmaktadır.

İki şirket arasında yapılan ve konsinyasyon suretiyle yapılan bir satış olarak değerlendirilemeyecek olan depolama ve nakliye hizmetine ilişkin belge düzeninin;

- Satıcı şirkete ait ürünlerin depolama ve nakliye işi yapan şirkete ait depolara sevkine ilişkin olarak söz konusu şirket tarafından sevk irsaliyesi düzenlenmesi, bu aşamada mal alım satımı söz konusu olmadığından şirket adına fatura düzenlenmemesi,

- Depoda bulunan ürünlerin depolama ve taşıma yapan şirket tarafından diğer şirketin alıcılarına bu şirketin talimatı üzerine sevk edilmesi halinde, depolama ve taşıma işini yapan şirket tarafından taşıma irsaliyesi düzenlenmesi, yine talimat üzerine taşınan mallara ilişkin olarak satıcı firma tarafından ilgili alıcılar adına taşınan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıma esnasında taşıtta bulundurulması,

- Söz konusu satışlara ilişkin faturanın, satıcı şirket tarafından, alıcılar adına düzenlenmesi,

- Sözleşme kapsamında yapılan depolama ve dağıtım/nakliye hizmetine ilişkin olarak şirket tarafından mal sahibi adına hizmetin yapıldığı tarihten itibaren yedi gün içinde fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

İhtiyati tedbir konulan döviz hesabına kur değerlemesi yapılması gerekir mi? (06.12.2016 tarih ve 149000 sayılı özelge)

İcra ve iflas hukuku bakımından tatbik edilen haciz ve ihtiyati haciz gibi uygulamalar, borçlunun alacaklıya olan borcunun ödenmesini ve teminini sağlamak üzere konulmuş müesseseler olup, haczedilen malın mülkiyetini haiz borçlunun mal üzerindeki tasarruf yetkisini sınırlandırmaktadır. Tasarruf yetkisi kendi iradesi dışındaki sebepler ile sınırlandırılmış olan borçlu için ihtiyati tedbir konmuş varlığın işletmeye dahil ve değerlemeye tabi bir kıymet olarak değerlendirilmesi imkanı bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar çerçevesinde, ihtiyati tedbir kararı alınıp tasarruf yetkisi kısıtlanmış yabancı para cinsinden banka hesabı için dönem sonlarında kur değerlemesi yapılmaması, mahkemenin sonuçlanarak ihtiyati tedbir kararının kalkması halinde ise mahkeme kararına istinaden şirkette kalacak olan tutara isabet eden kur farkının, ilgili mahkeme karar tarihinin içinde bulunduğu hesap dönemine ait kurum kazancınızın tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.

İhraç edilecek malın yurt içinde tesliminde fatura ne zaman düzenlenir? (28.11.2016 tarih ve 228965 sayılı özelge)

Yurt dışındaki müşteriyle yapılmış olan sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin gerçekleştirildiği tarih itibarıyla satış işleminden doğan gelir ve gider mahiyet ve tutar olarak kesinleşmiş olacaktır.

Dolayısıyla, satış akdine konu olan malı, şirketin Türkiye’deki fabrikasında, deposunda, yurt dışındaki firmanın Türkiye’de kiralamış olduğu depoda veya belirlenen herhangi bir yerde yurt dışındaki müşterinin kendisinin veya adına hareket edenin teslim alacağının satış akdinde belirlenmiş olması halinde, söz konusu malın teslim edildiği tarihten itibaren yedi gün içinde fatura düzenlemeniz gerekmektedir.

Yenileme fonu işletme tarafından inşa edilen binanın amortismanı için kullanıllabilir mi? (02.11.2016 tarih ve 192794 sayılı özelge)

“Yenileme fonu” iktisadi işletmelere dahil amortismana tabi iktisadi kıymetlerin yenilenebilmesi için bu kıymetlerin satışından doğan kârların bilançonun pasifinde azami üç yıl süre ile bekletilmesini ifade eden bir vergi erteleme yöntemi olarak, işletme içi yatırımları teşvike yönelik bir uygulamadır. Yenileme fonunun iktisadi kıymetin iktisabında kullanılması halinde, bilançonun pasifinde yer alan fon yeni değer için ayrılacak amortismanlara mahsup edilmektedir.

Satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi, iktisadi kıymetlerin satın alınması ile olabileceği gibi aynı nitelikte ve aynı hizmete tahsis edilecek yeni bir iktisadi kıymetin işletmede imal/inşa edilmesi yoluyla da mümkün bulunmaktadır.

Yenileme fonunun, işletmede inşa/imal edilecek veya satın alınacak aynı nitelikte ve aynı hizmete tahsis edilecek yeni bir iktisadi kıymetin amortismanında kullanılması için, öncelikle iktisadi kıymetin satılmış olması, sonra bu iktisadi kıymetin üretimi için işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olması gerekmektedir.

Bu itibarla, aktifie kayıtlı işyerinizin satışından doğan karın yenileme fonuna aktarılarak yeni inşa edilen işyerinin amortismanından mahsup edilmek suretiyle kullanılması ancak yeni inşaatın önceki binanın satışından sonra başlaması, idari karar süreçlerinin tamamlanması, yeni inşa edilen gayrimenkulün satışı gerçekleşen gayrimenkul ile aynı nitelikte ve aynı hizmete tahsis edilecek olması şartlarıyla mümkün bulunmaktadır.

Şirket kuruluşundan önce alınan ve şirkete devredilen sabit kıymetler için belge düzeni ne olmalıdır? (31.10.2016 tarih ve 3 sayılı özelge)

Özelge talep formunda yer alan bilgiden, yeni gelir vergisi mükellefi olunduğu, mükellefiyetin başlangıcından önce işte kullanılmak üzere alınan 3 adet makinenin gelir vergisi mükellefi olduktan sonra işletmeye kaydetmeden tek ortaklı sahibi bulunulan şirkete gider pusulası karşılığında devredildiği, vergi dairesinin ise makineleri şahsın mükellefiyeti bulunduğu için fatura düzenleyerek satması gerektiğini belirtiği anlaşılmaktadır.

Mükellef olmadan alınan ve mükellef olduktan sonra da işletme kayıtlarına girmeyen ve işletmede kullanılmayan makinelerin, ortağo olunanşirket tarafından Vergi Usul Kanunu’nun 234. maddesi uyarınca gider pusulası düzenlenerek satın alınması gerekmektedir.

İcra yolu ile alınan taşınmazın aktife alınma tarihi nedir? (21.09.2016 tarih ve 140277 sayılı özelge)

Türk Medeni Kanunu’nun 704 ve 705. maddelerine göre taşınmaz mülkiyetinin konusuna giren gayrimenkulün mülkiyetinin kazanılması, tapuya tescille doğacağından “iktisap tarihi” olarak, tapu tescil tarihinin esas alınması gerekir. Ancak, gayrimenkulün fiilen kullanım hakkının tapu tescil tarihinden önce alıcıya bırakılmış olması halinde ise bu tarih “iktisap tarihi” olarak dikkate alınacaktır.

Buna göre; İcra Dairesinden ihale yoluyla alınan taşınmazın tapuya tescil edildiği tarihten daha önce İcra Dairesince fiilen kullanıma hazır bir şekilde alıcıya bırakıldığının belgeleriyle birlikte tevsik edilmesi durumunda (fiilen kullanıma bırakıldığı) bu tarih itibarıyla, diğer durumlarda ise söz konusu taşınmazın tapuya tescil edildiği tarih itibarıyla alıcının aktifine alınması gerekir.

Kira bedelinin dava konusu edilmesi halinde fatura ne zaman ve hangi tutar esas alınarak kesilir? (09.09.2016 tarih ve 137243 sayılı özelge)

Fatura tahakkuka ilişkin bir belge olduğundan düzenlenmesi bedelin ödenmesine değil, malın teslimine veya hizmetin ifasına bağlıdır. Kiralama şeklindeki hizmet ifalarında vergiyi doğuran olay hizmetin yapılması ile meydana gelmekte, herhangi bir sebeple kira bedellerinin eksik tahsil edilmesi veya hiç tahsil edilememesi faturanın düzenlenmesine engel teşkil etmemektedir.

Bu çerçevede, fatura bir ödeme belgesi olmayıp tahakkuk belgesi olduğundan, kiralama işlemlerinde kira bedelleri tahsil edilmese dahi aylık kira bedelini gösteren faturanın hizmetin tamamlanmasını takip eden yedi gün içerisinde düzenlenmesi gerekir. Dolayısıyla, her ayın bitiminden itibaren o aya ait kiralama hizmeti için takip eden yedi gün içinde kira sözleşmesinde belirtilen mevzuat gereği yapılan artışların da dahil olduğu tutar üzerinden fatura düzenlenerek defterlere kanuni sürelerde kaydedilmesi gerekmektedir.

Söz konusu kira artışlarına dava açılması artış tutarı dahil tutar üzerinden fatura düzenlenmesini etkilememektedir. Mahkeme kararına istinaden kira bedelinde artış veya azalış olması durumunda ilgili taraflarca aradaki fark üzerinden fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

İşe başlamadan önce alınan demirbaş defterlere nasıl kaydedilir? Amortismana tabi tutulabilir mi? (22.08.2016 tarih ve 9 sayılı özelge)

İlgide kayıtlı özelge talep formunda yer alan bilgilerden, Şubat/2016 tarihinde faaliyete başlandığı, bir önceki yılda işyeri ile ilgili alınan demirbaşlara ilişkin KDV’nin indirim konusu yapılıp yapılamayacağı ve amortisman uygulanıp uygulanamayacağı hususlarında görüşü talep edildiği anlaşılmaktadır.

Mükellefiyet tesis ettirilmeden önce faaliyete ilişkin olarak devralınan demirbaşlara ait faturaların işe başlanılmasını müteakip Vergi Usul Kanunu’nun 219. maddesinde yer alan süreler içerisinde yasal defterlere kaydedilmesi gerekmektedir.

Söz konusu Kanun’un geçici 5. maddesinde “Bu kanunun mer’iyete girdiği tarihte veya müteakip yıllarda ticari, zirai veya mesleki kazançları dolayısıyla yeniden Gelir Vergisine girecek veya basit usulden gerçek usule geçecek olan mükellefler ile öteden beri faaliyete devam eden serbest meslek erbabının amortismana tabi iktisadi kıymetleri maliyet bedeli, maliyet bedeli bilinmiyorsa bizzat kendilerince alış tarihindeki rayice göre tahmin olunacak bedeli ile değerlenir. Şu kadar ki, bu kıymetlerin alış tarihleri ile mükellefiyete giriş veya gerçek usule geçiş tarihi arasındaki yıllara ait amortismanlar tutarı bu değerden düşülür ve bakiyesinin amortismanına devam olunur.” hükmü yer almaktadır.

Buna göre; mükellefiyetin tesis edilmesinden önce iktisap edilen demirbaşın maliyet bedelinden, maliyet bedeli bilinmiyorsa alış tarihindeki rayice göre tahmin olunacak bedel üzerinden, demirbaşın iktisap tarihinden envantere alınma tarihine kadar ayrılması gereken amortisman tutarının düşülmesi sonucu oluşacak bedelin envantere dahil edilmesi gerekmektedir. Bu işlemden sonra, Bakanlıkça belirlenen faydalı ömre göre amortisman süresi sona ermemişse kalan süre için amortisman ayrılması mümkün bulunmaktadır.

Merkezi yurt içinde bulunan tüzel kişiye yurt dışında yapılan inşaat işi için Türkiye’den fatura düzenlenebilir mi? (15.08.2016 tarih ve 117374 sayılı özelge)

Şube kavramı Vergi Usul Kanunu’nda ve Türk Ticaret Kanunu’nda tanımlanmamıştır. Ancak söz konusu kavram Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 9. maddesinin 2. fıkrasında “Bir merkeze bağlı olduğu halde, ister merkezin bulunduğu odanın, ister başka odanın çalışma alanı içinde olan müstakil sermayesi ve müstakil muhasebesi bulunan ve/veya muhasebesi merkezde tutulduğu ve müstakil sermayesi bulunmadığı halde kendi başına sınaî faaliyet ve ticarî muamele yapan yerler ve satış mağazaları” şeklinde tanımlanmış olup literatürde de bir işyerinin şube olarak nitelendirilebilmesi için, merkeze bağımlı ancak üçüncü kişilerle işlemlerinde bağımsızlık, ayrı bir yer ve yönetime sahiplik, merkezle aynı ve/veya benzer konuda faaliyet gösterme gibi kriterleri sağlaması gerekmektedir.

Anlaşılacağı üzere, şube merkezden ayrı olarak ticari muameleler yapan birimler olup Vergi Usul Kanunu’nun 156. maddesi uyarınca ayrı bir işyeri olarak değerlendirilmektedir. Vergi Usul Kanunu’nun 231. maddesinde yer alan düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı üzere, şubenin kendi faaliyetleri açısından kendisinin fatura düzenlemesi esas olup herhangi bir karışıklığa mahal verilmemesi açısından şubenin düzenlediği faturaların ayrıştırılabilmesi için bu faturalarda şube isminin yer alması veya seri tefriki yapılması istenmiştir.

Yurt dışında bulunan şubeler ilgili ülkeler mevzuatına tabi oldukları için, ilgili ülke belge düzenine uymaları gerekmektedir. Bu bakımdan Kazakistan’da bulunan şube vasıtasıyla gerçekleştirilen iş için söz konusu şubeden fatura düzenlenmesi esastır. Buna karşın yurt dışındaki iş için Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması hükümlerine istinaden Kazakistan’da söz konusu iş için işyeri oluşmaması durumunda, ilgili ülke mevzuatına göre şube yerine merkezden düzenlenecek olan fatura işlemi tevsik için kabul görüyor ise bu durumda merkezden fatura düzenleyerek işlemi tevsik etmeniz mümkün bulunmaktadır.

Yurt dışından tahsil edilemeyen alacak değersiz alacak olarak zarar kaydedilebilir mi? (08.08.2016 tarih ve 112191 sayılı özelge)

Özelge talep formunuzda kazai hukuk belgesi (resmi yazı) olarak belirtilen ve şirket temsilcisine hitaben yazılan belgenin tercümesinin tetkikinde; söz konusu belgenin ‘özel icracı’ tarafından düzenlendiği, borçlu firmanın söz konusu yazıda belirtilen adreste bulunan menkul ve gayrimenkul mallarının icra takibatı sonucunda gerçekleşen mezatta öncelik hakkı olan alacaklı şirket lehinde realize edildiği, alacaklı şirkete herhangi bir ödeme yapılmadığının belirtildiği, ancak anılan borçlu firmanın herhangi bir malvarlığının bulunmadığına ilişkin bir ifadenin yer almadığı görülmüştür.

Yasal düzenlemeler değerlendirildiğinde, özel icracı tarafından tanzim olunan belgenin alacağın tahsiline imkan kalmadığına dair kanaat verici vesika olarak değerlendirilemeyeceğinden mezkur belgeye istinaden söz konusu alacağın değersiz alacak olarak hesaplara intikal ettirilmesi ve zarar olarak kayıtlara alınmasına imkan bulunmamaktadır.

Ancak, borçlu firmanın mukim olduğu ülkenin icra mevzuatı uyarınca icra takibatının yapılması nedeniyle bahse konu alacakların Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesi kapsamında şüpheli alacak olarak dikkate alınması gerekmektedir. Bu itibarla, söz konusu haciz kapsamındaki alacak için haczin kaldırıldığı hesap döneminde karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır.

Yurt dışından tahsil edilemeyen alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrılabilir mi? (08.08.2016 tarih ve 112158 sayılı özelge)

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 50. maddesinde, yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesinin yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlı olduğu, 51. maddesinde ise tenfiz kararları hakkında asliye mahkemelerinin görevli olduğu hükmü yer almaktadır. Aynı Kanun’un 57. maddesinde de, tenfizine karar verilen yabancı ilamların Türk mahkemelerinden verilmiş ilamlar gibi icra olunacağı hükmüne yer verilmiştir.

Ayrıca, anılan Kanun’un 58. maddesinde, yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlı olduğu, tanımada 54. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin uygulanmayacağı, ihtilafsız kaza kararlarının tanınmasının da aynı hükme tâbi olduğu ve yabancı mahkeme ilâmına dayanılarak Türkiye’de idarî bir işlemin yapılmasında da aynı usulün uygulanacağı hükmü bulunmaktadır.

Bu düzenlemeler çerçevesinde, yurt dışında faaliyet gösteren borçlu firmanın sermayesi bulunmaması nedeniyle re’sen kapatılıp, sicil kaydının silinmesine dair Düsseldorf Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen karara istinaden, tahsil edilemeyen alacağın değersiz alacak olarak kabulü için Türkiye’de asliye mahkemelerinde tenfiz davası açılması ve bu mahkemelerde yabancı mahkeme kararının tanınması gerekmektedir.

Yabancı mahkeme kararında alacağın tahsilinin mümkün olmadığının anlaşılması durumunda, Asliye Mahkemesince tanıma kararının verildiği yılda alacak değersiz hale gelecek olup, tanıma kararının verildiği yılda alacağın gider yazılmamış olması halinde sonraki yıllarda gider olarak dikkate alınması mümkün olmayacaktır.

Posta Hizmetleri Yetki Belgesi kapsamında faaliyet gösteren şirket sevk irsaliyesi mi taşıma irsaliyesi mi düzenler? (29.07.2016 tarih ve 103586 sayılı özelge)

Yasal düzenlemeler gereği, mal sevkiyatı yapan veya yaptıran alıcı veya satıcıların sevk irsaliyesi, ücret karşılığında eşya nakledenlerin ise taşıma irsaliyesi düzenlemeleri gerekmektedir.

Müşteri kurumlardan toplanan gönderiler (aylık dergi, tahsilat makbuzu, fatura veya bilgilendirme içerikli mektup vb.) topluca koli içerisinde şirketi araçlarıyla acentelere gönderilirken, söz konusu gönderilerin içeriklerini dercetmek koşuluyla tek bir taşıma irsaliyesinin düzenlenmesi, acentenin bulunmadığı bölgelere gidecek gönderilerin ise kargo firmalarına teslimi sırasında taşıma irsaliyesinin ilgili kargo firmasınca düzenlenmesi gerekir.

Ayrıca, şirket tarafından alıcısı veya satıcısı olunmayan, sadece müşterilerin adına dağıtımı yapılan aylık dergi, tahsilat makbuzu, fatura veya bilgilendirme içerikli mektup vb. emtialara ilişkin sevk irsaliyesinin, taşıma işini yapan kurumca düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

Klinikte bedelsiz verilen hizmetler için fatura düzenlenmesi gerekir mi? (13.07.2016 tarih ve 94202 sayılı özelge)

Özelge talep formu ve ek dilekçeden, diş kliniğinde, Diş Hekimleri Odası asgari ücret tarifesinde olmayan ve herhangi bir ücret alınmayan protezlerin ölçü aşamaları, dikey boyut tespiti, dişli prova, okluzal uygulama gibi işlemler ile protezlerin hasta tarafından beğenilmemesi durumunda ücretsiz olarak yeniden yapılan protezler ve muhtaç durumda olan bazı hastaların ücretsiz yapılacak tedavileri için fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği hususlarında görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin (4) numaralı bendi uyarınca birinci sınıf tüccar sayılan Kurum tarafından faturanın, diş sağlığına ilişkin hizmetin tamamlandığı andan itibaren azami yedi günlük süre içerisinde düzenlenmesi ve işlemlerin yevmiye defteri ile defteri kebire Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre kaydedilmesi gerekmektedir. Söz konusu hizmetin tamamlanmasından önceki aşamaların (protezlerin ölçü aşamaları, dikey boyut tespiti, dişli prova gibi), ücrete tabi ayrı ve bağımsız bir hizmet teşkil etmemesi koşuluyla, faturalandırılmasına gerek bulunmamaktadır. Söz konusu işlemler ile protezlerin hastalar tarafından beğenilmemesi durumunda yapılan işlemlerin ayrıca ücretlendirilmesi halinde de fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, muhtaç durumundaki hastalara bedel alınmadan ifa edilen tedavi hizmetlerinde, hizmetin tamamlandığı tarihten itibaren azami yedi günlük süre içerisinde emsal bedel üzerinden fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Satın alınan taşınmazlar için yapıldığı yıllar dikkate alınarak mı yoksa hiç kullanılmamış gibi mi amortisman ayrılır? (17.06.2016 tarih ve 12 sayılı özelge)

Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile tespit ve ilan edilen faydalı ömür ve amortisman oranlarının yeni (daha önce hiç kullanılmamış) iktisadi kıymetler ile kullanılmış olarak iktisap edilen iktisadi kıymetler açısından farklılık gözetmeksizin uygulanması gerekmektedir.

Diğer taraftan, aktife kaydedilen arsalar üzerindeki müştemilat binalarının yıkılmasına ve arsaların düzenlenmesine ilişkin harcamaların, yıkılacak olan gayrimenkulün net defter değeri ile birlikte yeni inşa edilecek olan gayrimenkullerin maliyet bedeline eklenmesi gerekmektedir.

Özel okullara verilen yemek hizmetine ilişkin faturalar üç aylık dönemler itibariyle düzenlenebilir mi? (14.06.2016 tarih ve 78845 sayılı özelge)

Hizmet ifalarında katma değer vergisi açısından vergiyi doğuran olay hizmetin ifa edilmesi ile meydana gelmekte olup, buna ilişkin faturanın hizmet ifa edildikten itibaren 7 gün içerisinde düzenlenmesi gerekmektedir.

Ancak, hizmetin bir vergilendirme döneminden fazla devam etmesi halinde, takvim yılının birer ayından oluşan her bir vergilendirme dönemi itibariyle katma değer vergisi hesaplanacak ve verilen hizmetlere ilişkin fatura, aylık ödeme tutarı dikkate alınarak vergilendirme döneminin (ayın) son gününden itibaren 7 gün içerisinde tanzim edilecektir.

Bu itibarla, geçici vergi dönemleri esas alınarak üçer aylık dönemler itibariyle fatura düzenlenmesi mümkün bulunmamaktadır.

Şirket içi kullanımlar için fatura düzenlenmesi gerekir mi? (13.06.2016 tarih ve 78650 sayılı özelge)

Özelge talep formundan, şirketin hazır giyim eşyası imalatı ve ticareti faaliyetinde bulunduğu, merkez adresinde şube olarak faaliyet gösterecek bir kafeterya açılacağı, kafeteryada yiyecek ve içecek satışı yapılacağı, ayrıca şirketin misafirlerine temsil ağırlama mahiyetindeki ikramların olacağından bahisle söz konusu temsil ağırlama niteliğindeki kullanımlar için, kafeteryadan kullanım gerçekleştikçe hasılatın ve karlılığın doğru bir şekilde takibi amacıyla şube stoklarından merkez için kullanılan temsil ağırlama şeklindeki kullanımların şubeden merkeze fatura düzenlenmek suretiyle belgelendirilmesinin zorunlu olup olmadığı hususunda görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

Şirketin merkez adresinde şube olarak faaliyet gösterecek kafeteryadan şirketin misafirlerine yapılacak temsil ağırlama mahiyetindeki kullanımlar için Vergi Usul Kanunu’nda yer alan belgelerden herhangi birinin düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

Yukarıda özetlenen özelgeler ile diğer çok sayıda özelgenin tam metnine www.gelirler.gov.tr internet adresinin mevzuat bölümünden ulaşabilirsiniz. pwc

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.