Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
“NEDENSİZ” TAKDİRE SEVK İŞLEMLERİNİN AKIBETİ PDF Yazdır e-Posta
31 Mart 2017

Image

Vergi kanunlarına göre, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden yılın başından itibaren 5 yıl geçmişse, idarenin bu verginin tahsili veya tarhı için yapabileceği hiçbir şey yoktur. Çünkü söz konusu borç artık zamanaşımına uğramıştır. Zamanaşımı ise mükelleflerin bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade etmektedir. Ancak VUK’ un 114. maddesinde belirtildiği üzere matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımı süresini durduracaktır. Bu süre en fazla bir yıl olabilir. Durma nedeninin ortadan kalkması halinde ise süre kaldığı yerden işlemeye devam edecektir.

Peki, uygulamada kanuni düzenlemeler ne şekilde işletilmektedir?

Her ne kadar son dönemde durum biraz değişmiş olsa da, inceleme oranlarının düşük ve vergi inceleme yetkisine haiz denetim elemanı sayısının az olması hasebiyle zamanaşımlı dönemlere ilişkin olarak yürütülen incelemelerin oranı toplam incelemeler içerisinde oldukça fazladır. Söz konusu incelemeler gerek mükellefler gerekse inceleme elemanları için en problemli incelemelerdir. Çünkü süre kısıtı, incelemenin sıhhatini ve inceleme esnasında kullanılabilecek bilgi isteme, karşıt tespit gibi enstrümanları sınırlandırmaktadır. Bununla beraber, örneğin 2017 yılında mükelleflerin 2012 hesap dönemi hesap ve işlemlerinin incelemeye alınması ve inceleme esnasında o dönem gerçekleşen ticari iş ve işlemlerin sorgulanması, özellikle büyük hacimli işletmeler açısından insan hafızasının doğası gereği incelemenin sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılmasına engel olmaktadır.

Zamanaşımı süresinin uzunluğundan mustarip olan mükellefler ilgili mercilere durumu arz etmiş olacaklar ki, son dönemde Sn. Maliye Bakanı Naci AĞBAL, katılmış oldukları toplantılarda ve gazetelere vermiş oldukları demeçlerde vergi incelemelerinde uygulanacak zamanaşımı süresinin 3 yıla indirileceğini duyurmuşlardır.

Vergi incelemelerinde uygulanan 5 yıllık zamanaşımı süresinin dahi uzun olduğundan yakınılmasına rağmen uygulamada bu süre zaman zaman 6 yıl olarak uygulanmaktadır. VUK’un 114. maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin dolmasına çok az bir süre kala mükelleflerin incelemeye tabi tutulan matrahları vergi türleri itibariyle Daimi Takdir Komisyonu Başkanlıklarına sevk edilmekte ve akabinde takdir komisyonunun matrah takdiri esnasında kullanması amacıyla Müfettişlerce tespit edilen hususları içeren bir rapor tanzim edilerek takdir komisyonu başkanlığına gönderilmektedir. Buraya kadar her şey normal görünmektedir. Mükelleflerin ilgili dönem matrahlarının takdir komisyonuna sevk edilmesi gerekiyorsa kanun hükmü gereğince zamanaşımı süresi duracaktır. Keza takdir komisyonunun matrah takdiri esnasında çeşitli değerlemeler ve tespitler yapması gerekeceği açıktır. Örneğin söz konusu olan bir inşaat firması ise takdir komisyonu başkanlığınca, firma tarafından inşa edilen konutların değerlerinin takdiri amacıyla ekspertize başvurulabilir. Bu aşama ise belli bir süreç gerektirecektir. Bizce kanuni düzenlemenin amacı da ihtiyaç hâsıl olan ekstra süreyi idareye tanımaktır. Problem ise takdir nedeni bulunmaksızın keyfi olarak yalnızca zamanaşımını durdurmak amacıyla takdir komisyonuna sevk edilen vergi türleri söz konusu olduğunda doğmaktadır.

Anayasa Mahkemesi vergilendirmede belirlilik, yasallık ve hukuk devleti ilkelerinin ihlal edildiğinden hareketle, VUK’un 114. maddesinin ikinci fıkrasını iptal etmiştir. Her ne kadar söz konusu madde de zamanaşımının duracağı sürenin sınırlandırılmasına ilişkin bir hüküm bulunmaması Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına dayanak teşkil etse de, kararın gerekçesinde durma süresinin sınırlandırılmasının yanında geçerli bir takdir nedeninin bulunması gerektiği de açık olarak ifade edilmiştir.Nitekim Danıştay tarafından verilen kararlarda da benzer ifadelere yer verildiği görülmüştür. Örneğin; Danıştay 9. Dairesi Kararı’nda “… Sırf zamanaşımını kesmek amacıyla takdire sevk işlemi 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 114. maddesinde belirtilen zamanaşımı süresini durdurmayacağından ve olayda; davacı hakkında uyuşmazlık konusu husus ile ilgili olarak inceleme yapılmadan zamanaşımı gerekçe gösterilerek takdir komisyonuna sevki üzerine, takdir işlemlerine esas teşkil etmek üzere zamanaşımı süresinin dolmasından sonra düzenlenen basit rapor dikkate alınarak takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden cezalı katma değer vergisi tarhiyatı yapılmasında hukuka uyarlık bulunmadığından yazılı gerekçeyle davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.” denilmek suretiyle, yapılan tarhiyat kaldırılmıştır.

Vergilendirmenin temel mantığını ifade eden VUK’un 3. maddesinde vergi kanunlarının lafzı ve ruhu ile hüküm ifade edeceği, lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümlerinin, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısının göz önünde tutularak uygulanacağı, ayrıca vergilendirmede vergiyi doğuran olayın ve bu olaya, ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olacağı hüküm altına alınmıştır. Vergi Usul Kanunu’nun 114. maddesinin gerçek mahiyetinin keyfi olarak zamanaşımını durdurmak olmadığı izahtan varestedir. 6009 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanunu’nun 114. maddesinde yapılan değişikliğe ilişkin kanun gerekçesinde ise “Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararında ifade edilen belirsizlik ortadan kaldırılmakta ve zamanaşımının durması makul ve öngörülebilir bir süreyle sınırlandırılmaktadır” denilmiştir. Görüleceği üzere kanuni düzenlemenin gerekçesinde açık olarak düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı üzerine yapıldığı ifade edilmektedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, kanunun yorumu esnasında bizim için en önemli yol göstericilerden bir tanesidir. Anayasa Mahkemesi ise iptal kararında düzenlemenin süre ile sınırlandırılması gerektiğinin yanı sıra durma nedeninin de açık olması gerektiğini belirtmiştir. Sonuç olarak gerçek bir takdir nedeni olmaksızın yapılan takdire sevk işlemlerinin zamanaşımı süresini durdurmaması gerektiği ortadadır. Aksi bir yaklaşım idare ile mükellefleri karşı karşıya getirecek olup, yargının da sonucu malum olan hukuki girişimlerle iş yükünü artıracaktır. Mustafa Sefa Kara Yaklaşım / Mart 2017 / Sayı: 291

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.