Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Yargıtay, Bağ-Kur Girişinden Önce Malûl Olanlara Malûllük Aylığı Bağlanmasına Karar Verdi PDF Yazdır e-Posta
26 Mayıs 2016

Image

Malullük aylığı bağlanması şartlarından olan, “sosyal güvenceli olarak işe giriş tarihinden önce malûl sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya özür olmama” şartının uygulaması, SGK ile Yargıtay kararları açısından farklılık göstermektedir.

SGK, işe girişten önce malûl olmamayı, Bağ-Kur ve SSK kanunları için ayrı ayrı uygulamaktadır. Örnek olarak, Bay A’nın Bağ-Kur sigorta başlangıcı, 1999 yılı olsun. Bay A’nın malûl sayılmayı gerektirecek hastalık veya arızası ise, 1995 yılında başlamış olsun. Bay A’nın ayrıca, 1990 yılında başlayan SSK sigortası bulunmaktadır. İşte, SGK, Bay A’ya Bağ-Kur kapsamında malullük aylığı bağlayacak olduğunda, Bay A’nın 1990 yılındaki SSK sigortalılığını gözetmeden, Bağ-Kur başlangıcı olan 1999 yılından önce bu hastalığın Bay A’da bulunduğu gerekçesiyle, Bay A’ya diğer bütün koşullar uysa bile, malullük aylığı bağlamamaktadır.

Ancak, Yargıtay kararlarına baktığımızda, kişinin Bağ-Kur başlangıcından önce malül sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya özrü olsa bile, kişinin Bağ-Kur’dan önce SSK veya Emekli Sandığı sigortalı çalışması varsa ve malül sayılmayı gerektirecek hastalık veya özrü de, SSK veya Emekli Sandığı sigorta başlangıcından sonra ise, bu kişiye malullük aylığı bağlanmasına karar vermektedir. Buna ilişkin emsal ve örnek Yargıtay kararı aşağıda yer almaktadır.

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 19.03.2012 tarihli ve 2010/17017 E. 2011/5121 K. sayılı kararında özetle; “Davacı, 23.06.1989 tarihinden itibaren 1479 sayılı yasa kapsamında sigortalı olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince çalışma gücünün 2/3’ünü yitirdiği gerekçesiyle malulen aylık bağlanması talebinde bulunmuş, yargılama sonucunda ise, maluliyeti ile Bağ-Kur sigortalısı olduğu, davanın maluliyet aylığı talebine ilişkin olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Oysa, ilk defa 02.05.1977 tarihinden itibaren SSK sigortalısı olarak çalışmaya başlayan davacının, 30.09.1977 tarihine kadar bu çalışmasının devam ettiği, sonradan, 23.06.1989 tarihinden itibaren de 30.04.2003 tarihine kadar 1479 sayılı yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olduğu anlaşılmıştır. 1479 sayılı yasanın 28. maddesinde yer alan “bu Kanuna tabi sigortalılığın başladığı” sözcüklerinden sadece Bağ-Kur’a tabi çalışmanın değil, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi ilk defa çalışmaya başlamanın kabulünün sosyal güvenlik ilkelerine uygun düştüğünden, ilk defa 506 sayılı yasaya tabi olarak sigortalı olarak çalışmaya başladığı 02.05.1977 tarihinin esas alınması gerekir. Kaldı ki, çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri bulunanların emeklilik, malullük, yaşlılık hallerinde kendilerine ölümleri ile de hak sahiplerine aylık bağlanması aşamasında 2829 sayılı Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanacağı, anılan kanunun 8. maddesinin son fıkrası ise, malullük halinde, hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu Kurumca kendi mevzuatına göre aylık bağlanması gerektiği, bu işlem yapılırken de sigortalılık süresinin başlangıç tarihi olarak (birleştirilen hizmet sürelerinin geçtiği kurumlar arasında ayrım yapılmaksızın) ilk defa hangi kurumda çalışmaya başlandı ise o tarihin esas alınacağı hususunun, anılan yasanın 6/1 maddesinin bir gereği olması karşısında, artık, Bağ-Kur’a tabi olarak çalışmaların başlangıcının kastedildiği sonucu çıkartılamaz. Yargılama sırasında alınan Adli Tıp Raporunda; davacının, hali hazır durumu itibariyle 25.02.1978 tarihli rapora göre çalışma gücünün 2/3’ünü kaybettiği belirtildiğine göre davacının 1479 sayılı yasanın 28. ve 29. maddelerinde öngörülen diğer koşulların varlığı da irdelenerek, buna göre karar verilmesi gerekirken, maddeye yanlış anlam verilerek hüküm kurulması isabetsizdir. Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” denilmiştir. Derda AKCAN E-Yaklaşım / Mayıs 2016 / Sayı: 281


Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı Özdoğrular smmm ltd. şti /Mehmet Özdoğru ve/veya ozdogrular.com./com.tr' ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.