Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
TAHSİLAT VE ÖDEMELERİN TEVSİKİ ZORUNLULUĞUNA UYULMAMASININ HUKUKİ SONUÇLARI PDF Yazdır e-Posta
16 Mart 2016

Image

Maliye Bakanlığı’nca belirlenmiş tutarı aşan fatura bedellerinin VUK tebliğlerinde belirtildiği gibi banka veya PTT aracılığı ile ödenmemesi halinde bunun özel hukuk ilişkisini, özellikle ispat hukuku açısından ve faturanın geçerliliği bakımından olumsuz etkileyip etkilemeyeceği konusunda uygulamada tereddütler bulunmaktadır.

Fatura, ticari işlerde en çok kullanılan belgelerden birisidir. Fatura; bir taraftan vergi mükelleflerinin kayıtlarının karşılıklı tevsikine, diğer taraftan mükelleflerin gelir ve giderlerini karşılıklı olarak ispatlamaya ve vergi matrahının saptanmasına, diğer yandan fatura düzenlemesinin sebebi olan akdi ilişkisinin icrasının tevsikine yarayan bir vesikadır. Bu nedenle fatura; hem özel hukuk, hem vergi hukuku, hem de muhasebe kayıt ve işlemleri bakımından fiyat kontrolü ve tüketicinin korunması bakımından da önemli bir belgedir.

Nakit hareketlerini finans kurumlarından geçirme yükümlülüğü, özel hukuk ilişkisinin, bir başka anlatımla bir akdi ilişkinin kurulmasıyla ve dolayısıyla bu ilişkiden doğan ve gerek tahakkuk aracı olarak düzenlenmesi zorunlu olan faturayla ilgili değil, taraflar arasında fatura ile ispatlanması mümkün ticari ilişkinin (faturadan doğan borcun) ifası aşaması ile ilgili bir yükümlülüktür. Nitekim Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, ikrarı, itfası, ibrası gibi hususlarda ispat araçlarını düzenleyen 288. maddesinde, ispat aracını banka, finans kurumları veya PTT tarafından düzenlenmiş belge ile sınırlamamıştır.

Kaldı ki, tacirlerin gerçek ve safi gelirlerini kavramayı amaçlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında, bir taraf defterleri açısından gelirin tahakkukunu, diğer taraf açısından ise harcamayı ifade eden faturaların, her iki taraf defterlerine işlenmesi ve tarafların vergi matrahlarının tespitinde nazara alınması, faturalardan doğan borçların ifasının alacakların tahsilinin finans kurumlarından yapılmış olması koşuluna bağlanmamıştır. örneğin 8.000 TL tutarında bir malı alan tacir, bu malın faturasından doğan söz konusu borcunu banka aracılığı olmaksızın elden ödemiş olsa dahi, bu faturayı kayıtlarına almak, malı satan da bu faturayı gelir olarak defterlerine kayıt etmek zorundadır.

Kısaca, faturadan doğan borcun Maliye Bakanlığı’nca belirlenmiş şekilde banka aracılığı ile ödenmiş olup olmamasının, faturanın ve borç ilişkisinin geçerliliği üzerinde, ne ticaret hukuku ne ispat hukuku ne de vergi hukuku açısından bir önemi yoktur.

Maliye Bakanlığı’nca belirlenmiş sınırı aşan nakit hareketlerinin finans kurumlarından geçirilmesine ilişkin söz konusu yükümlülüğe aykırı hareketin yaptırımı, VUK’ da sadece özel usulsüzlük cezası olarak düzenlenmiştir.

VUK’ un mükerrer 355. maddesinin son fıkrasına göre; “Tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğuna uymayan mükelleflerden her birine, her bir işlem için bu maddeye göre uygulanan cezalardan az olmamak üzere işleme konu tutarın yüzde 5’i nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir...”

Ancak, bu fıkra uyarınca bir takvim yılı içinde kesilecek özel usulsüzlük cezasının toplamı 01.01.2016’dan itibaren 1.100.000,00 TL’yi geçemez.

Tahsilat ve ödeme zorunluluğu olan işlemlerin banka veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü aracılığıyla yapılmaması halinde VUK mükerrer 355 md.yazılı cezalar uygulanacaktır. Buna göre kesilecek özel usulsüzlük cezasının alt sınırı,

- Birinci sınıf tacirler ile serbest meslek erbabı için 1.370,00 TL,

- İkinci sınıf tacirler ve defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler için 690,00 TL,

- Bunlar dışında kalanlar için 340,00 TL’dir.

Görüldüğü gibi söz konusu finans kurumlarından ödeme yükümlülüğü ve bunun yaptırımı, sadece mükellef olanlar için değil, herkes için öngörülmüştür. Dolayısıyla bu yükümlülük, nihai tüketici konumunda olanlar için de geçerlidir. Dursun Ali Turanlı/E-Yaklaşım / Mart 2016 / Sayı: 279

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı Özdoğrular smmm ltd. şti /Mehmet Özdoğru ve/veya ozdogrular.com./com.tr' ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.