Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Özel Esaslara Alınma İşleminin Hukukiliği PDF Yazdır e-Posta
11 Mart 2016

Image

Katma Değer Vergisi Kanunu, yaratılan katma değerin nihai tüketiciye yansıtılması ve nihai tüketiciden tahsil edilmesine yönelik bir sistematiğe sahiptir. Bu sistematiğin aksaması halinde ise Maliye Bakanlığı çeşitli önlemler almak durumundadır. KDV iade mekanizması da bu paralelde ortaya çıkan önlemlerden bir tanesidir.

Kanun’un 32. maddesinde fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisinin, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanacak katma değer vergisinden indirileceği, vergiye tabi işlemlerin mevcut olmaması veya hesaplanan verginin indirilecek vergiden az olması hallerinde ise indirilemeyen katma değer vergisinin, Maliye Bakanlığı’nca tespit edilecek esaslara göre bu işlemleri yapanlara iade olunacağı hüküm altına alınmıştır. Bu maddeden alınan yetki ile de idare KDV uygulama genel tebliğ ile iadenin nasıl yapılacağına ilişkin usul ve esasları belirlemiştir. Özel esaslar uygulaması da bu düzenlemelerden bir tanesi olup idarenin ihtiyatlı olmak adına almış olduğu tedbirlerdendir. Çünkü bu kapsamda olan mükelleflerin iade talepleri yerine getirilirken, artırılmış teminat, vergi incelemesi gibi bu kapsamda olmayan mükelleflerin karşılaşmadığı uygulamalar gündeme gelmektedir. Yani mükellef gözüyle, çifte standart uygulanmaktadır. Aslına bakılırsa yargıda mükellef gibi düşünmektedir. Danıştay 3. Dairesi 03.05.2011 tarihinde vermiş olduğu Karar’da; mükelleflerin özel esaslar kapsamında sınıflandırılmasının, yasal veya Anayasal bir dayanağının bulunmadığını ve bu durumun Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve hürriyetlere aykırı olduğunu ifade etmiştir(1).

Yargının çıkış noktalarından ilki, kanunda özel esaslara ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmaması, yani verginin kanuniliği ilkesine aykırılıktır. Oysa daha önce de değindiğimiz üzere, Kanun’un 32. maddesinde Maliye Bakanlığı’na açık olarak iadeye ilişkin düzenleme yapma yetkisi verilmiştir. Buna istinaden de Maliye Bakanlığı iadenin esaslarını belirlemiştir. İkinci husus ise Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılıktır. Özel esaslar kapsamında olan mükelleflerle bu kapsamda değerlendirilmeyen mükelleflerin farklı usul ve esaslara tabi olmasının, bu ilkeye aykırı düştüğü ileri sürülmüştür. Tebliğ düzenlemesinde mükellefe seçimlik bir hak verilmekte ve teminat gösterilmeksizin vergi inceleme raporuna istinaden iade uygulaması yapılabilmektedir(2). Dolayısıyla mükellef açısından bir zorunluluk söz konusu değildir. Kaldı ki Danıştay 11. Dairesi’nin 15.11.1999 tarihinde vermiş olduğu Kararı’nda; Tebliğ’in, ‘söz konusu verginin ödenmemesi veya yargı organlarında ihtilaf yaratılması halinde ise, iade ve mahsup talepleri dört kat teminat karşılığı yerine getirilecektir.’ yolundaki hükmü ise, iade ve mahsubu istenilen vergi aslı ile üç kat kaçakçılık cezasının karşılanmasına yönelik bir düzenleme olup, hazinenin muhtemel zararlarını önlemek amacıyla, haklarında sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanıldığı konusunda rapor bulunan mükellefler yönünden genel iade ve mahsup prosedüründen farklı usul ve esaslar belirlenmiş olmasının yasaya aykırılığından söz edilemez.”(3)demiştir.

Görüleceği üzere iki farklı Danıştay Kararı ve farklı yorumlar söz konusu olsa da, kanun koyucunun idareye düzenleme yapma yetkisi tanımış olduğu açıktır. Yapılan düzenlemede ise mükellefleri zorlayıcı bir durum söz konusu olmayıp, hazine zararını önleme gayesi ön plandadır. Bu noktada eşitlik ilkesine aykırılıktan ziyade, bizce eşit olmayanlara karşı idarenin ihtiyatlı tutumu söz konusudur.Mustafa Sefa Kara/Yaklaşım / Mart 2016 / Sayı: 279


Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı Özdoğrular smmm ltd. şti /Mehmet Özdoğru ve/veya ozdogrular.com./com.tr' ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.