Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Oğuz Oyan - Sosyal güvenlikte hak kayıpları (16.01.08) PDF Yazdır e-Posta
16 Ocak 2008

Bu e-Posta adresi istenmeyen postalardan korunmaktadır, görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Geçen yazımızda 5510 sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'nda değişiklik yapan tasarının kapsam daraltıcı bazı yönlerine ve iktidarın gerçekleri çarpıtan yaklaşımlarına değinmiştik. Şimdi, henüz yürürlüğe girmemiş olan 5510 sayılı yasa ile bunda değişiklik yapan tasarıya bir göz atalım.

Sağlık yardımı alma hakkındaki kısıtlamalar:

1)Mevcut uygulamada sosyal sigortalıların 18 yaşına kadar çocuklarının sağlık giderleri devletçe karşılanırken, 5510 sayılı yasaya göre "katılım payı" ödenecek.

2)Bugün sigortasız ve bekar kız çocukları sağlık yardımı alma hakkından yararlanırken, yeni tasarıya göre 18 yaşını veya ortaöğretimde ise 20 yaşını, yükseköğrenimde ise 25 yaşını doldurduğunda kesilecek!

3)Ayrıca, sigortalılardan ve çocuklarından "otelcilik hizmeti" ile "öğretim üyesi" hizmeti için fark ödenmesi istenebilecek. 5510'a göre bu fark ödemeleri, belirlenen sağlık hizmet tutarlarının iki katını geçmeyecekti; yeni düzenleme bunu üç katına çıkarıyor!

4)5510'a göre, hizmet basamakları ve sevk zinciri hükümlerine uyulması veya uyulmaması ve sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularına başvurulmasına bakılarak, fatura bedelinin yüzde 30 ile yüzde 50'si sigortalıya yüklenecek. Yeni tasarıda, acil haller dışında sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından satın alınan hizmet bedellerinin kurumca ödenmemesi de öngörülmekte.

5)Yasaya göre, Sosyal Güvenlik Kurulu Başkanlığı, "sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini" sınırlayabilecek. Yeni tasarıya göre katılım payını yarısına kadar indirmeye veya beş katına kadar artırmaya kurum yetkili kılınmakta. Ayrıca, yatan hastalardan da katılım payı alınacak...

6)Bugünkü uygulamada sigortalı olma niteliğini yitirenlere sonraki altı aylık sürede sağlık yardımı yapılmaya devam edilirken, yeni tasarıda anında kesilecek.

7)5510'a göre yeşil kart verilecek kişilerin gelir tanımını değiştirerek "yeşil kartlı" tanımını daraltıyor.

Emeklilik hakkındaki kısıtlamalar:

8)2006 yılında 5510'un tasarı hali, emeklilik yaşını AB ortalamasının üzerine yani 68'e çıkarıyordu; anamuhalefetin direnmesi sonucunda komisyonda 65'e indirildi. Ancak 5510 sayılı yasaya, eksik prim ödeyenler için 68 yaş gene girmişti. Şimdi yeni tasarı, toplumsal tepkiyi de dikkate alarak, eksik prim ödeyenlerin de 65'i geçemeyeceğine ilişkin hüküm getiriyor...

9)Ama 58-60 olan emeklilik yaşının kadın erkek ayrımı olmaksızın ve Türkiye işgücü piyasasının özellikleri dikkate alınmaksızın 65'e çıkarılması yeterince büyük bir hak gerilemesi değil mi? Siz hiç Türkiye'de 60'ını aşmış işçi çalıştırıldığını, bunlardan iş arayanların iş bulabildiklerini gördünüz mü? Özel sektör, alt kademelerde 35-40 yaşlarından sonra istihdam yapmadığı gibi, genel müdür düzeyindekileri bile 60 yaşından sonra tutmamaktadır. Yaş ortalaması 29 olan, genel olarak işsizlik düzeyi ve özel olarak genç ve eğitimli işsiz oranları AB ortalamalarının çok üzerinde olan Türkiye'de, IMF/DB aklıyla düzenleme yapmanın sonucu fiyasko olacaktır. Türkiye'de sosyal güvenlik dengesizliğinin tek ilacı, kayıtdışı çalışmayı sınırlayabilmekten geçmektedir. Oysa bu tasarı kayıt içine girmeyi adeta caydırmaktadır.

10)Yasayla bir işçinin normal koşullarda emekli olabilmesi için, prim ödeme gün sayısı zaman içinde 7000 günden 9000 güne çıkarılmaktadır. Kesintisiz 25 yıl çalışma anlamına gelen bu hükmün, bizim işgücü piyasasında gerçekleştirilme şansı zayıftır. Kaldı ki, AB ülkelerinde de genellikle işçiler için prim ödeme gün sayısı 5000 gündür; çünkü işçinin memur gibi iş güvencesi yoktur. Emeklilik yaşıyla birlikte düşünüldüğünde, gerçekten de "mezarda emeklilik" koşulları yaratılmıştır.

11)5510'daki güncelleme yöntemine göre, emekli aylıkları sadece TÜFE artışının yarısı kadar artabilecekti. Anayasa Mahkemesi bunu sosyal devlet ilkesine aykırı görerek iptal etmişti. Yeni düzenlemede, refah artışının yani GSYİH artışının sadece yüzde 25'inin yansıtılması öngörülmekte. Oysa 5510 öncesinde, refah payının yüzde 100'ü aylıklara yansıtılmaktaydı.

12)Bağ-Kur'lu olup yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra çalışmaya devam edenler, yüzde 10 oranında destek primi ödüyorlardı. 5510 sayılı yasa bunu yüzde 33,5'e çıkaracaktı. Anayasa Mahkemesi'nin bu oranı ölçüsüz bularak iptal etmesi ve esnafın tepkisi üzerine, yeni tasarı destek primi oranını yüzde 15 olarak belirledi. İşçi emeklileri için uygulamada yüzde 30 olan oran ise, tasarıda yüzde 31-36,5'e yükselecek.

13)Mevcut sistemde yaşlılık aylığı bağlama oranı SSK'lılarda yüzde 65 olup, prim ödeme gün sayısına bağlı olarak yüzde 100'ü aşabilmekteyken, yeni tasarıda yüzde 50 olup tavanı yüzde 90'ı geçemeyecek.

14)Yeni tasarıda özürlü sigortalılara ve ilk defa çalışmaya malul olarak başlayanlara yaşlılık aylığı bağlanabilmesi şartları zorlaştırılmakta ve malullük aylığı oranı düşürülmektedir.

15)İş kazası nedeniyle sigortalıya toptan ödenen iş göremezlik gelirleri, yeni tasarıya göre toptan ödenemeyecek; iş kazası ve meslek hastalığı geliri bağlanmasında alt sınır olmayacak.

16)Yeni tasarıda sigortalının ölüm aylıkları oranı ve cenaze ödeneği düşürülmekte; yakınlarının ölüm aylığından yararlanmakla hakları daraltılmaktadır.

Sonuç olarak: Sosyal güvenlik haklarını bu ölçüde gerileten düzenlemeler, çok sayıda çifte standardı da beraberinde getirmektedir. Anayasa Mahkemesi'nden tekrar dönmemek için kazanılmış haklara dokunulmazken, koşullar uygun olduğunda sosyal güvenlik haklarını tırpanlamada tereddüt edilmemektedir. Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce çalışmaya başlayanlar ile yürürlüğe girdikten sonra çalışmaya başlayanlar arasında -memur olsun işçi olsun- yaratılan sosyal farklar, bu yasayı henüz doğarken bir sosyal eşitsizlik yasasına dönüştürmektedir.

Böylece eşitlikçi bir sosyal devlet anlayışını özde veya sözde savunmanın farklılığı ortaya çıkıyor. Peki ama Türk-İş ve Hak-İş "özde veya sözde"nin hangi tarafında?

 

http://www.dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=341358&dept_id=80