Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Kanunen Kabul Edilmeyen Gider Yazmak Çözüm Mü? PDF Yazdır e-Posta
29 Eylül 2011

Image

İşletme ile doğrudan ilgisi olmayan her türlü gideri “Kanunen Kabul Edilmeyen Gider “ yazarım, başım ağrımaz kolaycılığına kaçıyorsanız,yanılabilirsiniz.

Ticari kazancın genel kabul görmüş tanımı, “işletme özsermayesinin hesap dönemi sonundaki ve başındaki değerleri arasındaki olumlu farktır “, şeklindedir. Bu farkın bulunması için işletme sahiplerince işletmeye ilave edilen değerler bu farktan indirilir, çekilenler ise ilave edilir.
 
İşletmeler için iki türlü kârdan bahsedilebilir, bunlardan biri ticari kâr, ikincisi ise mali kârdır. Bilindiği üzere birincisi işletmenin ticari faaliyetlerinin meydana getirdiği özsermayedeki gerçek artış, ikincisi  ise vergi kanunları hükümleri doğrultusunda , ticari kâra bazı ilave ve indirimler yapılması sonucunda ulaşılan , vergi matrahına esas tutarı ifade eder.İlaveler “Kanunen Kabul Edilmeyen Gider” şeklinde, indirimler ise hükümetlerin uyguladığı teşvik programları doğrultusunda benimsenen istisna ve indirimlerden oluşmaktadır.
 
Bazı işletme sahip ve yöneticileri bir takım şahsi giderlerini sahibi veya ortağı bulunduğu şirketten ödettirmekte, ancak muhasebede bu tür giderlerin "Kanunen kabul edilmeyen gider" olarak ayrıldığı görülmektedir. Örneğin yönetim kurulu üyesi için alınan giyim giderleri, ortağın tatil giderleri, çocuklarının okul taksidi gibi.İlk bakışta bu tür giderlerin kanunen kabul edilmeyen gider olarak ayrımı yapıldıktan sonra vergi matra­hını azaltıcı rol oynamayacağı düşü­nülebilir. Ancak, durum hiç de öyle değildir.İşletme sahip veya yöneticisi bazı şahsi giderlerini işletmenin parasını kullanarak yapmıştır. Bu işlem işletmenin parasının faizsiz kullanıl­ması anlamına geleceği için "örtülü kazanç dağıtımı" olarak nitelendirilir. Bu tür ödemelerin ilgili ortak veya yönetici tarafından ödenmiş olması halinde ise kurum iş ve işlemleri ile bağlantısı olmayan bir borçla karşı karşıya kalacaktır.lşletme sahip veya yöneticisi bu iş­lemle kurumun ticari kârının düşük tespit edilmesine neden olacaktır. Dö­nem sonunda bu işlem nedeniyle şir­ketin ticari kân düşük çıkacaktır. Şirket ortak veya yöneticilerinin şahsi giderlerinin kurum ticari kazancı ile ilişkilendirilmesi şirketin ticari kârını ve dolayısı ile ortaklara dağı­tılması gereken kâr payını azaltacaktır. Kanunen kabul edilmeyen giderlerin ticari kâra ilave edilmek suretiyle ku­rumlar vergisi matrahının düzeltilmesi mümkün olduğu halde, bu işlemin ortağın  elde ettiği kâr payı  yönünden düzeltici bir etkisi olmamaktadır. Çünkü ortakların elde ettiği kâr payı şirketin dağıtılabilir kârı ile ilişkilidir. Dağıtılabilir kârın şahsi harcamalar yoluyla işletmeden çekilmiş olması halinde doğal olarak ortada dağıtılacak bir kâr payı kalmayacak veya azala­caktır.
 
Böyle bir durumda, vergi inceleme elemanlarının, gizli kâr dağıtımı ya­pıldığını iddia ederek, şirket ortakla­rının gelir vergisi matrahlarını düzeltme yoluna gitmeleri mümkün olabilir mi? Şirket yetkili organlarınca usulüne uygun şekilde kâr dağıtımı yapılmadığı sürece şirket ortaklarının kâr payı elde ettiği söylenebilecek midir? Şirketten doğrudan veya dolaylı olarak yapılacak çekişleri kâr dağıtımı olarak kabul edebilirmiyiz?
 
Bu tür usulüne uygun olmayan çekişlerin “örtülü kazanç dağıtımı” olarak değerlendirilip şirket bünyesinde vergilendirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Bu tür usulsüz çekişler ilgili ortak tarafından ise elde edilmiş net kâr payı niteliğindedir.
 
Özetle , yukarıdaki  soruya cevabımız, işletme ile doğrudan ilgisi olmayan her türlü gideri “Kanunen Kabul Edilmeyen Gider “ yazmak çözüm olmayabilir. İsmail Hakan Hamurcu E.Vergi Denetmeni Muhasebe Vergi