Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Ersun Bayraktaroğlu - Finansal kiralama (Leasing) sektörüne yeni yıl sürprizi! (01.01.2008) PDF Yazdır e-Posta
01 Ocak 2008

Bu e-Posta adresi istenmeyen postalardan korunmaktadır, görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

30 Aralık 2007 Pazar günü yayınlanan Resmi Gazete'yi okuma şansına sahip olanlar yılın bu en son pazar günü unutulmayacak bir yeni yıl sürprizi ile karşılaştılar. Resmi Gazete'de yayınlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın birinci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Leasing işlemlerinde, işleme konu olan malın tabi olduğu katma değer vergisi oranı uygulanır." hükmü ile Leasing işlemlerinde indirimli oran uygulamasına son verilmiştir. Normal KDV oranı 31.12.2007 tarihinden itibaren düzenlenecek olan leasing sözleşmelerinde geçerli olacaktır.

Resmi Gazete'de yer alan bu bir satırlık cümle sektör ve Türkiye için ne ifade ediyor. KDV oranının "işleme konu olan malın tabi olduğu KDV oranı" olarak dikkate alınması ne gibi etki yaratabilir? Beklendiği gibi bu alanda KDV gelirlerinde bir artışa neden olabilir mi? Ya da KDV gelirindeki artış beklentisi başka alanlarda kayıpla sonuçlanabilir mi? Leasing sektörü bu güne kadar neden düşük oranlı KDV uygulamasına tabi idi? Düşük oranın gerekçesi ne idi ki şimdi oranın yükseltilmesine gerek duyuldu? Bu ana etken dışında leasing işlemlerinin avantajlarını dönemler itibariyle incelemekte yarar var:

28 Haziran 1985 - 30 Haziran 2003 Dönemi ( Birinci Dönem )

Sektörün yasa ile faaliyete geçtiği tarihten başlayarak 2003 yılı temmuz ayı başına kadar leasing işlemlerinde yatırımcılar aşağıda yer avantajlardan yararlandılar:

-Giderleştirme- Leasing Sözleşmesi çerçevesinde taraflarca anlaşılan kira tutarlarının tamamı kiracı açısından tahakkuk ettiği dönemde gider olarak dikkate alındı. Söz konusu tutarlar kiralayan ( Leasing şirketi ) yönünden de aynı dönemlerde gelir olarak dikkate alındı.

-Yatırım Teşvikleri- Teşvik belgesine bağlı olan ya da olmayan yatırımlar için "yatırımcıya" sağlanmış vergisel bir teşvik olan "Yatırım İndirimi" hakkının leasing işlemlerinde leasing şirketine devri sağlanarak, yatırımcının daha uygun koşullarda kiralama yapmasına imkan verecek fiyatlama yapılması sağlandı.

-KDV- Bazı istisnaları olmakla birlikte esas olarak leasing işlemlerinde %1'lik KDV oranı kullanıldı. Söz konusu KDV oranı 3226 sayılı Leasing Kanunu'na göre kurulmuş leasing şirketlerine ve bu şirketlerce yapılan kiralamalarda geçerli oldu. Bu avantaj nedeniyle kiracılar yatırım mallarını satın alma yoluna gittiklerinde muhatap olacakları %18'lik KDV yerine, kiralamayı tercih ederek %1'lik KDV avantajından yararlandılar.

1 Temmuz 2003- 31 Aralık 2005 Dönemi ( İkinci Dönem )

1 Temmuz 2003 tarihinden itibaren yapılan leasing sözleşmelerinin muhasebeleştirilmesi ve giderleştirilmesi konusunda uluslar arası standartlara uygun düzenlemeler yapıldı. İlk dönemde yatırımcıların önemli bir avantajı olan tahakkuk ettirildiği dönemde kira faturası tutarının tamamını gider yazabilme avantajı ortadan kalktı. Vergi Usul Kanunu'nda yapılan düzenleme ile yasada yer alan şartları taşıyan kiralama sözleşmelerine ilişkin kira faturasının sadece "faiz" kısmı ilgili dönemde gider olarak yazılmaya başlandı. Kira faturasının "ana para" kısmı, başka bir ifade ile kiralanan malın "bedeli" kiracı tarafından ilgili sabit kıymetin tabi olduğu amortisman oranları üzerinden amortisman sureti ile giderleştirilmeye başlandı. Bu "giderleştirme" avantajı büyük ölçüde kalkmasına karşın yatırımcılar bu dönemde de birinci dönemde belirttiğimiz "teşvik" ve "KDV" avantajlarından yararlanmaya devam ettiler.

1 Ocak 2006- 30 Aralık 2007 Dönemi ( Üçüncü Dönem )

Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan değişiklikle 1 Ocak 2006 tarihinden geçerli olmak üzere "yatırım indirimi uygulamasına" kademeli olarak son verildi. Doğrudan leasing sektörünü hedef almamakla birlikte yukarıda saydığımız teşvik avantajı nedeniyle yatırımcıya "uygun" koşullar sağlamaya imkan veren yatırım indirimi uygulamasına son verilmesi fiyatlamada leasing şirketleri tarafından yararlanılan bir avantajın da sona ermesine neden oldu. Geçmişte yapılmış olan kiralama sözleşmeleri ile hak edilen ve henüz kullanılmamış bulunan ve yapılan her kiralamada da yenileri eklenen yatırım indirimi stoğu nedeniyle vergisel yönden oldukça avantajlı duruma geçen leasing şirketleri finansman sağlamada en büyük rakipleri olan bankalar karşısında belki de bu yolla rekabet edebilmekteydiler. 1 Ocak 2006 tarihinden sonra yeni yatırım indirimi hakkının oldukça sınırlandırılması ve 31.12.2008 tarihinden itibaren de geçmişte elde edilenler de dahil tüm hakların sona erecek olması nedeniyle bu üçüncü dönemde leasingin ilk döneme kıyasla elde kalan tek avantajı KDV avantajı oldu.

31 Aralık 2007 ve sonrası ( Son dönem!)

28 Haziran 1985 tarihinde başlayan serüvende gelinen en son noktada leasing yapmanın vergisel yönden avantaj olarak sayılabilecek hiçbir noktasını göremiyoruz ne yazık ki. Yazımızın önceki kısımlarında da söylediğimiz gibi aslında belki de bankacılık sektöründen kredi alabilme imkanı olmayan ya da kısıtlı olan küçük ve orta ölçekli işletmelerin en önemli destekçisi durumunda olan leasing sektörü rekabet için elinde kalan tek avantaj olan KDV'yi de kaybetmiş görünüyor.

Çok daha somut bir örnek vermek gerekirse bu değişiklik sonrası örneğin yatırımcı firmalar eskiden KDV oranı % 18 olan bir makineyi leasing firmaları vasıtasıyla % 1 KDV oranı ile kiralarken yeni uygulamada aynı makineyi % 18 KDV oranı ile kiralayacaklar. Bu da özellikle yeni yatırımlar için ciddi bir maliyet unsuru oluşturacak. Yeni yatırım yapan firmanın yatırım döneminde KDV tahsil etmediği düşünüldüğünde % 18 oranında ödenen KDV firmaların yatırım yapma heveslerine kaçırabilecek kadar yüksek görünüyor.

Son Söz

KDV oranındaki bu değişikliğin altında yatan gerekçeleri henüz tüm açıklığı ile bilemiyoruz. Ancak, tanınmış olan teşvik ve avantajların ortadan kaldırılması ve rekabetin ekonominin tüm sektörlerinde eşit olarak sağlanması şeklinde yapılabilecek bir savunmanın her zaman geçerli olamayacağını düşünüyorum.

Sektörde "eşitliği" bozan uygulamalarla birer birer savaşmak ve çözüm imkanları aramak yerine 20 küsür yıldır düzenli bir şekilde çalışan ve FİDER ( Leasing Derneği ) verilerine göre 1985- 2007 dönemi itibariyle toplamda 35 Milyar Amerikan Dolar'lık bir hacme ulaşan leasing sektörünün tamamını etkileyecek "radikal" kararları hem de daha önceden bu konuda hiçbir ön bilgi ve açıklama yapmadan, konuyu en azından sektörün temsilcileri ile dahi paylaşmadan uygulamaya sokmak, hem yurtiçinde ve hem de yurtdışı yatırımcılar tarafından "ekonomideki" istikrar kadar önem verilen "mevzuat" istikrarı konusunda çok önemli soru işaretleri yaratacağa benzer.

 

http://www.dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=339479&dept_id=1043