Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
İş güvenliğine yeni yasa PDF Yazdır e-Posta
01 Mayıs 2011

Türkiye'de iş kazalarından kaynaklanan kayıpların yıllık 5 milyar lirayı bulması hükümeti caydırıcı tedbirler almaya yöneltti.

Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı'nı anlatan Ömer Dinçer, bakkal çırağının da iş sağlığı ve güvenliği kapsamına alınacağını belirtiyor

Türkiye'de altı dakikada bir iş kazası yaşanırken, altı saatte bir işçi yaşamını kaybediyor, beş kişi de iş göremez hale geliyor. Yüksekten düşerek ölümlerde Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü olan Türkiye, çalışana da sorumluluk yükleyen iş sağlığı ve güvenliği mekanizması için düğmeye bastı. Hükümetin hazırladığı "İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası" ile yükümlülük altına giren şirketlerde çalışan sayısı sınırı kaldırılıyor. En alt kademede çalışan tek çırak bile iş sağlığı ve güvenliği kapsamına alınacak. Kayıt dışı çalışanlar da dikkate alındığında bu sayı ikiye katlanıyor.

Maliyet 5 milyar lirayı buluyor
İş kazaları nedeniyle ortaya çıkan sağlık sorunları ve üretim kayıplarının maliyeti ortalama 4-5 milyar lira. Araştırmalar, iş kazalarının yüzde 50'sinin kolaylıkla önlenebileceğini, yüzde 48'inin sistemli bir çalışmayla önlenebileceğini, yüzde 2'sinin ise önlenemeyeceğini ortaya koyuyor. Hükümet, iş kazalarındaki bu kara tablonun son bulması için önemli bir adım atmaya hazırlanıyor.

İşveren de çalışan da sorumlu
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, seçimlerden hemen sonra yaşama geçirilmesi planlanan "İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası"nın detaylarını İşte İnsan'a anlattı. Yasanın, bakanlık ve işverenin yanı sıra çalışanı da kapsayacağını vurgulayan Dinçer, "Şu anki uygulamaya göre çalışana sorumluluk yoktu. İstiyoruz ki insanlar hayatlarını önemsesinler" diyor. Bakan Dinçer, çalışma yaşamında iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin şu mesajları veriyor: "İş sağlığı ve güvenliği, hangi alanda olursa olsun insanlara meslek hastalığı ve iş kazasına uğramadan çalışma ortamı hazırlanmasıdır. Meslek hastalığına yakalanma ve iş kazasına uğrama ihtimali varsa ortada ciddi bir risk var demektir. Bu risklerin minimize edilmesi gerekir. Örneğin bir kapının önüne yüksek eşik koyarsanız, her an herkes buraya takılıp düşebilir. Bu bile iş güvenliği kapsamındadır. İşveren bundan da sorumludur."

Özel tedbirlere de yer verilecek
İş güvenliği kapsamındaki insani ve ekonomik kayıpların tüm ülkeleri olumsuz etkilediğini belirten Dinçer, yasayla Türkiye'de özellikle maden, inşaat ve metal sektöründe faaliyet gösteren işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği açısından çalışma koşullarının iyileştirilmesi, iş sağlığı ve güvenliği kayıt sisteminin yapılandırılmasının amaçlandığını söyledi. Dinçer, "Daha önce iş sağlığı ve güvenliğine belirli sayıda personel çalıştıranların alacağı tedbirler olarak bakılıyordu. Yasa ile ister bir ister bin kişi çalıştırsın her işletmenin sorumluluklarını tanımlıyoruz" şeklinde konuştu. Yasada genel çerçevenin yanı sıra sektörlere özel tedbirlere de yer verilecek. Bu konuda AB İş Sağlığı ve Güvenliği Şartı'nı esas aldıkları dile getiren Dinçer, "Ceza keserek, denetimle bunu önleyemeyiz. İşadamlarımıza önlem almanın işletmelere ek yük getirmediğini öğretmek gerekiyor. İnsan sağlığı ve hayatının kâr, maliyet, paradan daha önemli olduğunu, alınacak tedbirlerin maliyetinin ortaya çıkacak risklere göre daha az tuttuğunu anlatmamız lazım" dedi.

Müfettiş sayısı yeterli değil!
Önceden meslek hastalıklarıyla ilgili kayıt tutulmadığının altını çizen Ömer Dinçer, ölümcül kazalar için özellikle madencilik ve inşaat sektörlerinde yapılan çok sayıda analizden sonra önemli bir noktaya gelindiğini belirtti. "Sadece iş sağlığı ve güvenliği denetimi yapabilecek 500'den fazla müfettişimiz var. 50'si yöneticilik kademesinde geri kalanların yarısı sosyal, yarısı da teknik denetim yapıyor. İş denetimi yapanlar ise 250 civarında" diyen Dinçer, bu rakamın 50 bin kişiye çıkarılsa da işyeri sayılarına göre yine yetersiz kalacağını vurguladı.

Özel sektörle işbirliği şart
Bakana göre 'iş sağlığı ve güvenliği' sorununa sadece devletin çabasıyla çözüm bulmak zor. Bu konuda üniversiteler, özel sektör, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve meslek odalarıyla işbirliği yapmanın önemli ve gerekli olduğunu dile getiren Dinçer, inşaat sektörüyle ilgili aldıkları özel bir tedbir olduğunu anlatıyor: "14 bin yapı denetim uzmanını, Bayındırlık Bakanlığı'ndan yetkilendirilen eğitmenlerle eğitiyoruz. Bu kişiler inşaatlara denetime gittiğinde iş sağlığı ve güvenliğine katkı sunacaklar."

Ders programına girecek
Bakanlığın üniversitelerin bazı meslek bölümlerinde iş sağlığı ve güvenliği dersi verilmesi konusunda da girişimleri bulunuyor. Üniversitelerin iş sağlığı ve güvenliği merkezi kurmaları için çaba gösterdiklerini söyleyen Dinçer, özel sektör programlarını da teşvik ettiklerini vurguladı. "Her işletme iş sağlığı uzmanı çalıştıramaz. Sadece danışmanlık hizmetleri alabilecekleri ya da ihtiyaç duydukları kadar kendilerine hizmet alabilecekleri birimler oluşturulabilir. Şimdi ortak birimler kuruyoruz. Özel sektör de kuruyor. Onların çalıştıracağı uzmanlar olacak" diyen Dinçer, bu sayede işletmelerde ücretini patronun verdiği elemanların ortaya çıkarabileceği mahsurların telafi edilebileceğini dile getirdi.

Uluslararası şirketler model olacak
Uzun yıllar tekstil sektöründe danışmanlık yapan Bakan Ömer Dinçer, küresel tedarik sağlayan konfeksiyon firmalarının iş sağlığı ve güvenliği tedbir standartlarını belirttiklerini söyledi. "Küresel firmalar 'çocuk çalıştırmayacaksın, kayıt dışı personelin olmayacak, çevre şartlarına uyacaksınız, kadına yönelik istismarı ve tacizi önleyeceksin' diyor. "İşletmeler bütün bu tedbirleri gönüllü bir şekilde alıyor" diyen Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Oysa devletin yaptırım gücü daha fazla. Ama bizim dediğimizi yapmıyorlar. Neden? Ödüllendiren, motive eden güçleri biz ise itici, cezalandıran itici güçleri kullanıyoruz. Cezalandırma en son çare olmalı."/Sabah