Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Ahmet Yavuz - Yeni yıla 14 gün kaldı, firmanızda sayım ve kontrol yapmayı unutmayın (17.12.07) PDF Yazdır e-Posta
17 Aralık 2007

 

Yıl sonuna yaklaşıyoruz, işletmeler gerçek mali durumunu net olarak görebilmek için muhasebe yapmalı. İşletmedeki kıymetlerin gerçek durumunu ortaya çıkarabilmek ve vergiye tâbi kazancı tespit edebilmek için sayım ve kontrol işlemi yapmak mecburi.

Envanter olarak isimlendirilen bu işlem, sene sonunda işletmenin kâr-zarar durumunun ortaya çıkarılması ve bilançonun hazırlanması aşamasında yapılması gereken teknik bir çalışma. Muhasebe kayıtlarıyla gerçek durum arasındaki farkın ortaya konmasını sağlıyor. Diğer bir ifadeyle yıl içerisinde satılmış, kırılmış, bozulmuş olan bir mal veya ödenmiş olan bir borç kayıtlarda hâlâ mevcut ve ödenmemiş görünüyor olabilir. Bu durum ancak sene sonunda yapılacak fiili ve kaydi envanter ile ortaya çıkar. Bilanço esasına göre defter tutmak mecburiyetinde olan mükellefler hesap dönemi sonunda envanter çıkarmak zorunda. Bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları saymak, ölçmek, tartmak ve değerlemek suretiyle kesin bir şekilde ve müfredatlı olarak tespit etmeye 'envanter çıkarmak' deniyor.

Muhasebede işletmeler sahiplerinden ayrı bir kişilik olarak kabul ediliyor. Ayrıca her dönemin birbirinden ayrılmasını gerektiren dönemsellik, süreklilik, önemlilik, objektiflik gibi ilkeler bulunuyor. Muhasebeden beklenti artık sadece doğru matrah değil. Aynı zamanda doğru kâr veya doğru sonucun ne olduğu da merak ediliyor. Bu beklenti, kişilik kavramı ve tam açıklama kavramı ile birlikte düşünüldüğü zaman daha anlamlı bulunacaktır. Bu yüzden işletmenin faaliyeti neticesinde mali durumun ne olduğunun görülmesi hem devlet, hem işletme ortakları, hem de diğer işletmeler açısından önemli. Ayrıca işyeri sahipleri de çalışanlarını her zaman kontrol edemiyor. En basitinden sene içerisinde istenmeden oluşan kayıpları bile fark edemeyebiliyor. Bu yüzden sene sonunda yapılacak envanter ve değerleme işlemlerini ihmal etmemekte fayda var. Bu sayede işletmedeki kayıp veya kaçak tespit edilebilecek ve gerekli tedbirler alınabilecektir. Üstelik daha sonra vergi idaresi tarafından yöneltilecek sorulara ve istenecek bilgilere daha kolay cevap verilebilecektir. Yapılacak envanter neticesinde fiili durum ile muhasebe kayıtları arasında fark bulunuyorsa, bu farkın sebebi araştırılır ve gerekli düzeltme yapılır. Yazılı kayıtlar üzerinde yapılan çalışmalar neticesinde fiili envanterle olan farklılık sebepleri ve söz konusu farkın dayanağı bulunamıyorsa, mevcut yazılı kayıtlar fiili envantere göre düzeltilir.

Hem Ticaret Kanunu hem de Vergi Usul Kanunu açısından tutulması mecbur olan envanter defteri maalesef hemen hemen hiç tutulmuyor. Bu yüzden uygulamada dönem sonu işlemlerine yeterince ehemmiyet verilmediği ve daha çok kaydi işlemler yani defter kayıtları esas alınarak mali tabloların düzenlendiğine şahit oluyoruz. Bu ise çoğu zaman şirket ile kamu idaresi, ortakları, müşterileri, satıcıları vs. arasında uyuşmazlıkların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Öte yandan envanter işleminden sadece stokların sayılması anlaşılmamalı. Envanterin bütün hesaplar için yapılması gerekiyor. Sonrasında ayrıntılı bir şekilde listeler, tablolar vs. düzenlenmelidir. Unutulmamalıdır ki işletmenin kârlılık durumunun doğru ve gerçekçi tespit edilmesi envanter ve değerleme işlemlerinin hatasız yapılmasına bağlıdır. Envanter yapılırken en azından aşağıdaki hususlara dikkat edilmesinde fayda var:

Fiili sayım, işletmenin yapısına göre her malı tasnif edip, her tür maldan kaç adet, kaç kilo, kaç metre olduğunun tespit edilerek envanter listesine alınması şeklinde yapılmalı. Listeler hazırlanırken malın işletme mülkiyetinde olup olmadığına bakılmalı. Yani satılmak üzere gönderilen fakat faturası düzenlenmemiş (konsinye) ve emanet mallarla satın alınıp kayıtlara yansıtılmış olduğu halde işletmeye henüz gelmemiş mallar envanter listesine dahil edilmeli. Öte yandan satılmış ve kayıtlara intikal ettirilmiş fakat henüz işletmeden çıkmamış mallarla emanet olarak işletmeye bırakılmış mallar envanter listesine dahil edilmemeli. Envanter neticesinde dönem başı stok ve dönem içi alışlar ile dönem içi satışlar ve dönem sonu stok eşitliğinin sağlanması gerekiyor.

Emtianın taşınma, depolama, üretim gibi işlemlere tâbi tutulması aşamalarında fiziken yok olması veya kullanılamaz hale gelmesi durumunda meslek odaları tarafından ilan edilen fire oranları kapsamındaki tutarlar maliyete aktarılabiliyor. Fire oranlarını aşan kayıplar kanunen kabul edilmeyen gider olarak kabul ediliyor. Öte yandan malların bozulması, kullanma tarihinin geçmesi gibi sebeplerle imha edilecek olması halinde; takdir komisyonlarına bedel takdiri yaptırmak şartıyla ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılması mümkün.

Kasa sayımı yapılmalı ve fiili durumla kaydi durum arasında fark bulunması halinde bu farkın sebebi araştırılarak gerekli düzeltme yapılmalıdır. Konuyla ilgili diğer bir önemli husus; kasa bakiyesinin işletmenin büyüklüğüne ve iş hacmine göre yüksek kabul edilecek meblağda olmaması gerektiğidir. Birçok işletmede kasa hesabının günlük ihtiyaçları aşacak şekilde yüksek tutarda olduğu görülüyor. Bu gibi durumlarla karşılaşan inceleme elemanları bu kadar paranın kasada bulundurulamayacağını ve bu paraların işletme ortakları tarafından şahsi ihtiyaçlar için kullanıldığını kabul edecek, örtülü kazanç dağıtımı gerekçesiyle vergi ve ceza hesaplayacaklardır.

Kasadaki dövizler, alınan çekler, verilen çekler, bankalar, alıcılar, alacak senetleri, satıcılar, cari hesaplar, amortismanlar tek tek kontrol edilmeli ve ilişkili kişi veya kuruluşlarla (müşteri, satıcı, banka vs.) mümkünse yazılı olarak mutabakata varılmalıdır. Bu yıl kullanılan defterlerin sene sonu itibarıyla yazdırılmasında fayda var. Bilgisayar ortamında tutulan bilgilerin silinme veya kaybolma riski taşınmamalı. Ayrıca 2008'de kullanılacak defterlerin tasdiki Aralık 2007 içinde yaptırılmalıdır. Bu yıl kullanılan kanuni defterler bitmemiş ve gelecek yıl da kullanılacaksa, bu defterlerin tasdik işlemleri Ocak 2008 içinde yaptırılmalıdır.

Motorlu Taşıtlar Vergisi'ndeki adaletsiz uygulama bitsin

Taşıtlar üzerinden alınan vergiler toplam vergi gelirleri içerisinde ciddi bir yer tutuyor. Akaryakıttan alınan vergilerden MTV'ye, ÖTV'den KDV'ye, Gümrük Vergisi ve diğer yan harcamalar ekonomi ve bütçe gelirleri içerisinde ciddi bir yer tutuyor. Bütün bu vergi hasılatına rağmen araçlardan alınan Motorlu Taşıtlar Vergisi uygulaması düşük gelirli, fakat büyük hacimli motorlu araç sahiplerini mağdur ediyor. Aşağıda örnekte görüldüğü gibi sıfır km (1.6 motor) araç alan bir kişi 55-60 bin YTL'lik bir araç için yılda 524 YTL vergi ödüyor. Az parası olan bir kişi 14 bin YTL'ye aldığı 8 yıllık bir otomobil için (1.9 motor gücü olması nedeniyle) 657 YTL ödüyor. Araç eski ve vergisi yüksek olduğu için değeri de sürekli düşüyor. Satmaya kalktığında da aracı alan olmuyor. Maliye Bakanlığı'nın 20 Aralık 2006 tarih 28 No'lu Motorlu Taşıtlar Vergisi Tebliği'nde taşıtların vergilendirme yaşları 3'er yıl ara ile düşerken 6'ncı yıldan sonra nedense 12. yıla uzatılıyor (7-11). Aracın kasko bedelinin yüzde 5'ini geçmesi halinde uygulanan sistem de vergilendirmedeki bu adaletsizliği gidermiyor.

Geçen hafta yazdığım üzere Motorlu Taşıtlar Vergisi yeniden değerleme oranında artırılıyor. Yani önümüzdeki sene alınacak vergi tutarları aslında üç aşağı beş yukarı belli ama yine de Bakanlar Kurulu'nun bu tutarları değiştirme yetkisi var. Önümüzdeki günlerde Maliye Bakanlığı 2008'de uygulanacak MTV tutarlarını çıkaracağı tebliğ ile duyuracak. MTV'nin kasko değeri üzerinden alınmasıyla bu adaletsizliğin düzeltilebilmesi mümkün. Bakanlığın bu adaletsizliğe son vermek için hesaplama sistemini değiştirmesinde fayda var.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=625958