Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Ziya Perver - Sosyal Güvenlikte asıl sorun emeklilik değil, sağlık giderleri (08.12.07) PDF Yazdır e-Posta
08 Aralık 2007

 

Sosyal güvenlik reformu niçin gerekli? Gerçekten bir reform veya düzenleme yapmak zorunda mıyız? Yoksa birileri istiyor diye mi yapıyoruz? İşte bunun değişik cevapları var, esasen sosyal güvenlikte düzenleme yapmanın iki değişik ve taban tabana zıt gerekçesi bulunuyor.

1- Bu yıl 26 milyar YTL'ye ulaşacağı tahmin edilen açıkların kapatılması,

2- Üç farklı sosyal güvenlik kurumunun uyguladığı beş farklı sosyal sigorta kanunlarındaki nimet külfet dengesinin olmaması, diğer bir ifadeyle 'norm' ve 'standart' birlikteliğinin olmaması.

İlk gerekçeyi savunanlar, "Açıklar çok fazla, azaltılması için sosyal sigorta yardımları azaltılmalı." diyor. Diğer bir ifadeyle daha az emekli aylığı, daha az süt veya cenaze yardımı, daha az geçici işgöremezlik ödenekleri verilmesini savunuyorlar ki şu an TBMM'deki hükümet tasarısı da bunu öngörüyor.

İkinci gerekçeyi savunanlar ise "SSK'lı dul ve yetime 900 günle aylık veriyorsun iş memura gelince 3600 gün arıyorsun. En çok prim ödeyen Bağ-Kur'luya en az aylığı, en az prim ödeyen kamu görevlisine en çok aylığı veriyorsun, nerede adalet?" görüşünü taşıyor. İşte bunlar adaletçi olanlar, gelirin yeniden paylaşımında fakiri-fukarayı da düşünenler.

Milli gelirin adaletli dağılımının en kötü olduğu ülkelerin içindeyiz. Gelirin yüzde 80'ini nüfusun yüzde 20'si, gelirin yüzde 20'sini de nüfusun yüzde 80'i alıyor. Gelirin adil paylaşımının ve yeniden dağıtımının en etkin yolu ise sosyal güvenlik sisteminin açıklarındadır. Sosyal güvenlik bir nevi zenginden alıp fakire vermek için araçtır. Dula, yetime, düşküne, hastaya, malule, yaşlıya para aktarmadır. Açık vermeyen, fazla veren bir sosyal güvenlik sistemi ise fakirden alıp zengine veren bir sistem demektir. Açık ve fazla vermiyorsa, yani geliri-giderine denk ise fakir fakirliğini, zengin de zenginliğini yaşıyor demektir.

SGK (SSK, Bağ-Kur ve TC Emekli Sandığı)'nın sağlık sistemine harcadığı para 2004'te 10, 2005'te 14, 2006'da 18 milyar YTL. Bu yıl ise 22 milyar yeni lira kadar olacak. Sadece üç yılda sağlık giderlerimiz yüzde 220 oranında artmış. Öte yandan 2004'te tüm emeklilere ödenen rakam 35, 2005'te 39, geçen yıl 44 milyar yeni lira. Bu yıl ise 51 milyar yeni lira kadar olacak. Emekli aylığı ödemeleri her yıl yaklaşık yüzde 10 kadar yükselebilmişken, sağlık harcamaları her yıl yüzde 50'ye yakın oranlarda artmaktadır.

Bunun değişik sebepleri var; ama en önemli sebep sağlığın özel hastanelere de açılması, tüm vatandaşların özel eczanelerden ilaç alabilmesi gibi uygulamalardır. İstediğimiz özel hastaneye, özel eczaneye gidiyoruz; ancak bu bize her yıl 10 milyar YTL'den fazla paraya mal oluyor.

Asıl düşünülmesi gereken sağlık giderlerimiz olduğu halde şu an TBMM'ye sunulan '5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda değişiklik öngören kanun tasarısında emekli aylıklarının daha düşük hesaplanması, sosyal yardımların daha da azaltılması yönünden hükümler var. Sağlık giderlerinin kısılması konusunda ise tek bir düzenleme olmadığı gibi özel hastane ve özel eczanelere daha fazla kaynak aktarılmasını teminen SGK'nın bu yerlere ödedikleri yetmezmiş gibi bir de vatandaşlardan yüzde 20 katkı payı alınmasını içeren hükümler var. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu...

TBMM'de bulunan tasarı, fakiri daha da fakirleştirecek. Bundan önce 2006 yılında TBMM'de yasalaştırılan 5510 sayılı kanunun tasarı hali de aynı buna benziyordu. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda oluşturulan ve başkanlığını AK Parti Ankara Milletvekili Mehmet Zekai Özcan'ın yaptığı alt komisyonda yine AK Parti Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali, CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun üyelikleri ile eşitlikçi, nimet külfet dengesine dayanan bir hale getirilmişti. Bu nedenle bu tasarı TBMM'ye bu şekilde girdi ama ne şekilde çıkar bilinmez, tabii IMF ve Dünya Bankası baskı yapmazsa.


Yurtdışı borçlanmasıyla emekli olan ev hanımının karne çilesi

Babam ve annem yurtdışından döndüler. Babam SSK'ya günlüğü 3,5 dolardan borçlandı, emekli oldu ve sağlık karnesini aldı. Annem de Bağ-Kur'a yine günlüğü 3,5 dolardan borçlandı, ödedi ve emekli oldu ama Bağ-Kur kendisine sağlık karnesi vermiyor. Sorunsa, "12 Temmuz 2005 tarihli tahsis talebinize istinaden tarafınıza yaşlılık aylığı bağlandığı tespit edilmiştir. Borçlanma yapmadan önce veya sonra kurumumuza tabi aktif sigortalılığı olmayan ve sadece borçlandığı süreye dayanarak aylık bağlanan ev kadınlarından sağlık hizmeti için prim tahsil edilmediğinden 3201 sayılı kanunda da bunların sağlık hizmetlerinden yararlandırılacağına dair bir düzenleme olmadığından kurumumuzun sağlık hizmetlerinden faydalanamazsınız..." Madem babamın üzerinden SSK'dan sağlık hizmeti alsın diyoruz, bu kez de "Anneniz Bağ-Kur'dan emekliymiş sağlık karnesi vermeyiz." diyorlar. Ne yapmalıyız? Emrah Akdoğan

Bu, Bağ-Kur'un saçma uygulamalarından biri. İlk yapmanız gereken Bağ-Kur'u daha doğrusu artık hem SSK'nın hem de Bağ-Kur'un aktarıldığı yeni kurum olan SGK'yı bulunduğunuz yerdeki iş mahkemesinde dava etmektir. Davanız tespit davası olsun. Bu arada anneniz için yaptığınız sağlık giderlerini de faturalandırın ki mahkemeyi kazanınca hepsini Bağ-Kur'dan (SGK'dan) alırsınız.


Hem Bağ-Kur, hem gazi aylığı alabilirsiniz

71 yaşındayım. Bağ-Kur açıldığında muhtardım ve ödemeye de o tarihlerde başladım. Muhtarlığın bitimiyle de ödemeyi durdurdum. Askerliğimi de ödedim. Toplam 15 yıl ödemişimdir. Babam gazi aylığı alıyordu, vefatıyla annem almaya başladı. Annemin vefatıyla da ben almaya başladım. Ama eşim benim üzerimden sağlık hizmetlerinden faydalanamıyor. Bağ-Kur'la ilgili durumumun üzerine gidemiyorum, gazi maaşım kesilir diye. Yoksa iki maaş alma imkanı olur mu? Ne tavsiye edersiniz? Tahsin Osma/Alaçam - Samsun

Sanırım TC Emekli Sandığı'ndan vatani hizmet tertibinden aylık alıyorsunuz. Zira, gazi aylıkları sadece eşlere verilir, çocuklara geçmez. Öte yandan Bağ-Kur'da 15 tam yılınız varsa siz 55 yaşından itibaren yani 16 yıldır Bağ-Kur'dan emekli aylığı alabilirdiniz ama başvurmadığınızdan almamışsınız. Bu nedenle Bağ-Kur'a hemen müracaat edip emekli aylığınızı isteyin. Emekli olunca vatani hizmet tertibinden aylığınız da Bağ-Kur emekli aylığınız da devam eder. Eşinize de Bağ-Kur'dan sağlık karnesi çıkarabilirsiniz.


Okur sorularına cevaplar

Uygun Gür: 1949 doğum yılınız, 1 Ocak 1976 vergi kaydınızla şimdi geriye doğru Bağ-Kur'lu olamazsınız. Vergi kaydı olmayan ama esnaf kaydınız olan dönem için de yapacak bir şey yok.

Ali Akdoğan: Eşiniz, 27 Aralık 1964 doğum tarihi, 20 Temmuz 1989 sosyal güvenlik başlangıcı ve var olan 1644 günle, bundan sonra isteğe bağlı SSK'lı olur ve ödeyeceği primlerle 3600 günü tamamlarsa 58 yaşında emekli olabileceği gibi prim ödemesi 5375 günü aşarsa o gün yaşa bağlı olmadan emekli olabilir.

Tayfun Demirkıran: 15 Kasım 1984 işe girişiniz ve 1982-1983 arasında ifa ettiğiniz 20 aylık askerlik sürenizi borçlanıp ödediğiniz için başlangıcınız 15 Mart 1983 olmuş. Buna göre 15 Mart 2008'den ve 47 yaşından sonra olmak kaydıyla SSK'dan en az 5150 günle emekli olursunuz.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=622429