Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Merkez son sözünü söyledi: Uygulanan politika "düşük enflasyon için gereken faiz politikası"dır PDF Yazdır e-Posta
10 Kasım 2007

Image

  
  

Kılıçlar kınına sokuldu; Merkez Bankası ile TİM yetkilileri bir araya geldi 

Her ne kadar şimdi aksi iddia ediliyorsa da bir süre önce gazetelere verilen ilanlarla Merkez Bankası'nın kamuoyuna şikayet edilmesine kadar varan görüş ayrılığından sonra taraflar bir araya geldi. Merkez Bankası ile TİM yetkilileri, adeta eteklerindeki taşları döktüler. TİM, faizlerin neden indirilmesi gerektiğini savunurken; Merkez Bankası cephesi, "yüksek faiz, düşük kur" şeklinde bir politika uygulamasının söz konusu olmadığını dile getirdi ve adeta son sözünü söyledi: Uygulanan politika, "düşük enflasyon için gereken faiz politikası"dır.

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, yaptığı kapsamlı sunumda Merkez Bankası faizleri ile döviz kuru arasında çok yönlü ve karmaşık bir ilişkinin varlığına dikkat çekti. Politika faiz oranları düşürüldüğünde birbiriyle çatışan iki faktörün para birimi üzerinde etkileşimde bulunacağını vurgulayan Yılmaz, bu iki etkiyi şöyle anlattı:

Birinci etki: Türk parası cinsinden varlıkların getirisi düşer. Döviz talebi artar. Türk parası üzerinde değer kaybetme baskısı oluşur.

İkinci etki: Gidişatla ilgili olumlu sinyal verilmiş olur. Güven artar. Ters para ikamesi güçlenir. Türk parası üzerinde değer kazanma baskısı oluşur.

Başkan Yılmaz, döviz kurunun bu iki etkene ek olarak, döviz likiditesi, yabancı davranışları, farklı beklentiler gibi nedenlere bağlı olarak ekonomik temellerden ve politika faizlerinden kopuk hareket edebileceğini belirtti.

Faiz indirimi ters tepebilir

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, sözünü ettiği üç etkiden hangisinin baskın olacağını, o anki konjonktürün belirleyeceğini ifade ederek şunları söyledi:

"Politika faiz oranlarının fiyat istikrarı hedefiyle çelişecek şekilde indirildiği durumlarda enflasyon beklentileri dolayısıyla orta ve uzun vadeli faizler ile kur genel seviyesi olumsuz etkilenecektir."

Reel ve nominal faiz

Başkan Yılmaz sunumunun, "Türkiye'de reel ve nominal faiz" başlıklı bölümünde, nominal faiz oranlarının üç değişken tarafından belirlendiğini hatırlattı. Nominal faizin; "reel faiz, risk primi ve enflasyon beklentisi" toplamından oluştuğunu ifade eden Yılmaz, satır başları itibariyle şu görüşleri dile getirdi:

-Reel faiz, sermayenin marjinal verimliliği ve tasarruf eğilimi gibi reel değişkenler tarafından belirlenir. Enflasyon beklentileri ile enflasyon risk priminin toplamından oluşan enflasyon telafisinin düzeyi ise fiyat istikrarı ile doğrudan ilişkilidir.

-Enflasyon bekleyişlerinin azalması ve risk priminin düşmesi nominal faizlerin düşmesini sağlar.

-Politika faiz oranını mevcut ekonomik şartların enflasyonla mücadele için gerekli kıldığı seviyenin altına yapay olarak indirerek faizler genel düzeyini arzu edilen seviyelere düşürmek mümkün değildir.

-Böyle bir davranış, aksine, gerek enflasyon beklentilerini gerekse geleceğe yönelik risk algılamasını bozacağından, orta ve uzun vadeli faizlerin yükselmesine neden olacaktır.

Fiyat istikrarının önemi büyük

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz sunumunda, fiyat istikrarının önemine dikkat çekerek, enflasyonla büyüme arasındaki ilişkiyi rakamlarla ortaya koydu. "Fiyat istikrarı, ekonomik birimlerin yatırım, tüketim ve tasarrufa yönelik kararlarında dikkate almaya gerek duymadıkları düşük bir enflasyon oranını ifade eder" diyen Yılmaz, istikrarlı fiyatların iyi işleyen bir piyasa ekonomisinin temel taşı olduğuna dikkat çekti.

Sunumda yer alan enflasyon ve büyümeyi bir arada gösteren grafikte, enflasyonun yükselme eğilimine girdiği dönemlerde büyümenin nasıl düşük seyrettiği dikkati çekiyor. 2001 yılından itibaren ise tablo tersine dönüyor ve enflasyon gerilerken büyüme kalıcı hale geliyor.

Aynı eğilim, diğer göstergelerde de açık bir şekilde görülebiliyor. Enflasyonun yüksek seyrettiği dönem, ekonomide bir dizi sıkıntıya yol açıyor.

Enflasyon ve Diğer Göstergelerin Seyri (Yüzde)

                                                             1990-2001         2002-2007

Ortalama TÜFE                                                     74,0                   13,7

Ortalama Büyüme                                                  3,0                    7,0

Sabit Sermaye Oluşumu Yıl. Ort. Artış                        3,1                    14,4

Sanayi Üretimi Yıllık Ortalama Artış            3,8                        7,4

Kapasite Kullanım Oranı                               75,8                   79,7

Yıllık Ortalama İhracat Artışı $ Cinsi               8,8                    22,8

İhracat Miktar Endeksi Yıllık Ort. Artış            9,4                    14,0

Yapısal reformlar gölgede kalıyor

Merkez Bankası'nın para ve kur politikası kararlarını alırken ülkenin ekonomik durumunu bir bütün olarak gözettiği vurgulanan sunumda şu görüşlere yer verildi:

"Fiyat istikrarı özellikle büyüme pahasına değildir. Tam tersine, sürdürülebilir bir büyümenin ön koşuludur. Sürdürülebilir büyüme ve istihdam artışına Merkez Bankası'nın yaptığı ve yapacağı en büyük katkı da fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir. Fiyat istikrarının sağlanmasında para politikasıyla uyumlu bir Maliye politikası izlenmesi de büyük önem taşımaktadır. Faiz ve kur politikalarının ön plana çıkarılması, sürdürülebilir ve yüksek büyüme için ön şart olan yapısal reformların gölgede kalmasına neden olmaktadır."

Faizi artıran ülkeler de oldu

Sunumda, son üç ayda Çek Cumhuriyeti, Çin, Güney Kore, Güney Afrika, İsrail, Meksika, Polonya, Romanya, Şili ve Tayvan gibi gelişmekte olan ülkelerin faiz oranlarını artırdığı belirtildi. Ancak, bu ülkelerdeki faiz düzeyine değinilmedi. Oysa biliniyor ki, bu ülkelerdeki faiz, artırılmış olmasına rağmen halen bizdeki faizin çok gerisinde bulunuyor.

TL'den çok değer kazananlar var

Türk parasının, Aralık 2005'ten bu yana dolar karşısında reel olarak yüzde 13.4 değer kazandığına dikkat çekilen sunumda, bu oranla Türk parasının, dolara karşı değer kazanan otuz ülke parası içinde onaltıncı sırada bulunduğu belirtildi. Bu süreçte en yüksek değer artışının yüzde 24 ile Romanya'da gerçekleştiği, ikinci sırayı yüzde 23.9'la Slovakya'nın aldığı, sabit kur rejimi uygulayan Letonya, Bulgaristan, Estonya ve Litvanya'da bile ulusal paraların Türk parasına göre daha fazla değerlendiği kaydedildi.

 

http://www.dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=333746&dept_id=80