Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Türkiye, kriz ve karizma merkezi ABD ile derecelendirme şirketlerinin kıskacında PDF Yazdır e-Posta
03 Şubat 2010

Image

ABD gerçek gayrisafi yurtiçi hasıla (GGSYİH) ABD'de mukim işgücü ile varlığın ürettiği mallarla servislerin toplamı olarak 2009'un 4.çeyreğinde; bir önceki çeyreğe göre %5.7 artış kaydetti. ABD milli geliri, 3.çeyrekte 2.çeyreğe göre %2.2 artmıştı. (4.çeyrek verilerinin revize edilmiş resmi sonuçları 26 Şubat 2010 Cuma günü yayınlanacak.)

GGSYİH 4.çeyrek artışına olumlu katkıda bulunanlar,

I. özel kesim stok yatırımları

II. İhracat

III. kişisel tüketim harcamaları olarak yer alırken; ithalattaki yükselişse azaltıcı yöndeki katkısıyla etkili oldu.

İthalat artıyor çünkü küresel çelik üretimi, 2009 için 1.220 ton ile %8 düşüş kaydediyor ve ABD'de aynı dönemde çelik üretimi %36.4 azalıp, Çin'de ise %13.6 artıyor. Bu şu anlama geliyor, ABD'de motor üretilmiyor, mevcut stoklar eritiliyordu.

Sermaye artışlarını, %0-0.25 aralığına park etmiş FED'in politika faizinin gevşettiği para politikasının ve 1.25 trilyon USD'lık yüksek riskli ipoteğe dayalı finansal ürünleri satın alma kararının kredi sıkışıklığını önlemeye çalışıyor. Başarılı mı? Kısmen evet. Dayanıklı tüketim grubunda artış %0.9, dayanıksız tüketim grubundaysa %4.3 ve servislerde %1.7 artışlar çeyrekten çeyreğe hızla değişirken; Eylül 2008'den sonraki piyasalardaki yüksek oynaklığı hatırlatıyor. Kişisel tüketim harcamalarındaki %2'lik artış, 2009'un güçlü bir tempoyla kapanmış olduğunu hatırlatıyor.

General Motors, Chrysler hükümet tarafından kurtarım desteği görmüş, Ford ise köprü kredi almıştı. İtalyan Fiat 20 Ocak 2009 tarihinde Chrysler'in %35'ini alacağını ilan etmişti. Aşırı düşmüş otomotiv üretiminde, 3. çeyrekteki %1.45'lik artış, 4. çeyrekteki %0.61olarak da devam ediyor. Bir anlamda, teşviklerin meyveleri toplandı. Ancak bu durum teşvik bağımlısı bir büyüme de yarattı.

ABD dışındaki yatırımcıların ABD'deki doğrudan yabancı sermaye (DYS) yatırımları, son çeyrekte birden artıvermişti. Biraz geçmişe gidelim ve ABD'deki yabancı DYS ve ABD'lilerin yurtdışındaki DYS'lerine bir göz atalım isterseniz. Mesela 2002-2006 arasındaki dönemde ABD'nin yurtdışı yatırımlarının getirisi %16.3, yabancıların ABD'de yatırımlarının getirisi ise %5.6 seviyesindedir. Dışardakilerin içerde, içerdekilerin dışarda yatırımları arasındaki fark, uçurum niteliğinde. ABD'nin yurtdışındaki DYS'leri, yabancıların ABD'deki DYS'lerine göre üç katı daha fazla gelir sunuyor. Acaba neden, 2000'den sonra hızla yurtdışındaki DYS'lerin verimliliği artmış olabilir. Ben bunu başlıca üç nedeni bağlıyorum. İlki ABD'deki yüksek vergiler, ikincisi gelişen ülkelerin (özellikle BRIC ülkeleri) ABD ve Japonya'nın yerine geçiyor olması, ve üçüncüsü FED'in senyoraj (para basma) yetkisiyle faizleri düşük tutabilmesi, zaman zaman sıkışan kredi kanalları açma uğraşının bir doğal sonucu olarak ortaya çıkabilmektedir. ABD'de yerleşik olmayan yabancı kökenli sabit sermaye yatırımları, sadece 4. çeyrek artışında %2.9 olarak bir sıçrama kaydetmiş. Çok değil daha 3.çeyrekte, düşüş %5.9 olmuştu. Son çeyrekteki artış, "mal bulmuş Mağribî gibi" büyük bir zenginliğe kavuşmuşçasına sevinç ve coşkulu bir yatırım artışı değildi. Daha çok selektif bir artıştı. Son çeyrekteki yükselmeye dikkat edilirse, ağırlıklar %13.3 ile yazılım ve ekipmanlarında yoğunlaşıyor. En önemlisi de, 3. çeyrekte de yazılım ve ekipman segmentinde, daha küçük de olsa, artış gözlenmiş olmasıdır.

Gelelim 2010 senaryolarının korkulu rüyası enflasyona. GGSYİ alımları için fiyat endeksi artışı %2.1 olmuştu. Gıda ve enerjiyi çıkartarak çekirdek endeks, 3. çeyrekteki %0.3 seviyesinin dört katına yani %1.2'e 4.çeyrekte erişilmişti. Gelişmiş ekonomilerdeki kırpırdanmalar sırasında; Çin'de, Hindistan'da, Brezilya'da; emtia, metal ve tarım ürünlerinde balonlar oluşuyordu.

Bu arada Türkiye'de kaydedilen gelişmeler küresel boyuttakilerini aratmıyordu. Euro zayıflıyordu. Çünkü Yunanistan'ın %115'e çıkmış dış borcunun yarattığı endişe; İspanya, Portekiz, İrlanda ve İtalya'yı de derin düşüncelerin içine çekmişti. Çünkü bu ülkelerin dış borçları yüksek, bütçe açıkları sürekli artmaktaydı. Durgunluğun daralttığı vergi gelirlerine karşın, hükümetin sürekli teşvik mekanizmasını besleyen giderleri, 2009 yılı bütçe açığını hortlatmıştı. Türkiye'nin son dönem ihracatı kısmen Suriye, Irak, İran ve diğer Ortadoğu ülkelerine kaydı. Ancak yine de Avrupa'nın %45'in altına düşmeyen payı bulunuyor. İhracat gelirleri düşebileceği gibi aynı zamanda, talepte de gerileme olabilir. Avrupa'lı endişe veren ülkeler grubunda sadece İtalya ile ihracatımız yüksek düzeylidir. Euro'nun sallandığı bu dönemde, yeni ihracat pazarları kurtarıcı roldeydi.

Ancak Türkiye için en büyük tezat, kredi derecelendirme paradoksunda yaşanıyordu. Yıllardır katlandığımız derecelendirme haksızlığını bir inceleyelim. Şu tabloya bir bakın lütfen.

2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

S&P BB BB BB BB BB BB BB

Moody's B2 Ba3 Ba3 Ba3 Ba3 Ba3 Ba2

Fitch B+ BB- BB- BB BB BB+ BB+

JCR B+ BB- BB- BB- BB- BB- BB

Notumuzu uzun süredir değiştirmemiş olan S&P, sık sık değiştiren Fitch kredi kuruluşlarıdır. Biz S&P'yi beklemeyelim ve Türkiye'nin notunu iki kademe yukarı çekmiş Fitch'i dikkate alalım. S&P'yi beklemek, 'göle su gelinceye kadar kurbağanın gözünün patlaması' gibidir. Fitch'in derecelendirme kriterinde Türkiye, BBB- ile yatırım düzeyine çekilebiliyor. Yani bir kademe daha notumuzu yükseltirlerse, yatırım yapılabilir ülke olabiliyoruz. Ha gayret Türkiye, bir kademe kaldı. Oysaki İMKB'de Kasım'dan beri yabancılar akın akın alımdalar. Ama bunlar, hedge fonlar gibi işi bilen kurt yatırımcıların alımları. Risk almazlar grubu, henüz bize uğramış değil. Bu arada 2005-2009 küresel sistemik krizinde İzlanda'nın borcunu ödemek için Ingiltere'den destek istediğini biliyoruz. Bu küçücük ülkenin kendi ölçeğininin çok üzerinde bir uluslararası yaygınlığa sahip bankacılık sektörüyle, sınırlı düzeyde kalan yedek bütçe kapasitesi; İzlanda'yı krizden en ağır darbe alan ülkeler arasına sokmuştu. Krizdeki sorunlar için örnek ülkelerden birisiydi İrlanda. İrlanda'nın notu son indirimlerle BBB- ; bizden bir kademe daha iyi. Kredi derecelendirmelerin değerlendirmelerine bakarsak, Türkiye'den paraların çıkıp ; İzlanda'ya girmesi lazım. Bu tür çarpıklıklar, bırakın Türkiye'nin asimetrik değerlendirilmesinde gizli adaletsizliğe ; aynı zamanda küresel finans sistemine olan güvenin, çorap söküğü gibi gelebildiği yıkımlara dönüşümü mümkün olabilmektedir. Tıpkı, '2005-2009 küresel sistemik krizinde olduğu gibi.

http://www.dunyagazetesi.com.tr/haber.asp?id=76951&cDate=