Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Danıştay'ın "Bedelsiz Hisse Verilmesi Kâr Payı Değil" Kararı'nın Gerekçesi PDF Yazdır e-Posta
12 Eylül 2017

Karar'ın Dayanakları Nedir?

Danıştay'ın şirketlerin "bedelsiz hisse senedi vermek suretiyle kâr payı dağıtımını" "temettü saymaması kararını" 23 Ağustos 2017 tarihli ve "Danıştay'dan Nokta: Bedelsiz Hisse Verilmesi Kâr Payı Değil!" başlıklı yazımızda değerlendirmiştik. Konu hakkında 13 Kasım 2013 tarihli "Yatırım Ortaklıklarının Bedelsiz Hisse Vererek Kâr Dağıtması ve Kurumlarda Vergileme Seçenekleri" ile 30 Haziran 2014 tarihli "Danıştay'a Göre Bedelsiz Hisse Senedi Hala Kar Payı!"  yazılarımızda ise 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Tebliği'nin "5.6.2.4.3 no.lu" bölümünün 2. paragrafının yürütülmesinin durdurulması ve kaldırılmasının etkilerini incelemiştik.

"Danıştay'dan Nokta: Bedelsiz Hisse Verilmesi Kâr Payı Değil!" başlıklı yazımızda Danıştay'ın Esas No: 2013/2951, Karar No: 2017/5260 sayılı Kararı'nın gerekçelerine henüz elimize ulaşmadığı için değinememiştik. Bu yazımızda Karar'ın gerekçeleri paylaşacağız. Ancak gerekçelere geçmeden önce Karar'ın 14.6.2017 tarihinde oyçokluğu (4'e karşı 1 karşı oy) ile karara bağlandığını belirtelim.

Dava dosyasından davacı mükellef kurumun iştirak ettiği "gayrimenkul yatırım ortaklığının" kâr dağıtımı yapmayıp, sermaye artırımı yoluna gittiği ve bu suretle ortaklarına bedelsiz hisse senedi dağıttığı iptali istenen genel tebliğ ile kârdan ayrılan yedekler kullanılarak yapılan sermaye artırımı sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesi kâr dağıtımı olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle, iştirak kazancı olarak kabul edilen ve istisna kapsamında bulunmayan (gayrimenkul yatırım ortaklığı olması sebebiyle); dağıtılan toplam hisse senedi bedelini kurum kazancına dâhil ederek ihtirazi kayıtla beyanda bulunduğu, ihtirazi kayıtla yapılan beyanın kabul edilmemesi üzerine uyuşmazlık ortaya çıkmıştır.

Karar'ın Gerekçesi Nedir?

Öncelikle Gelir İdaresi Başkanlığı'nın usule ilişkin iddiaları Danıştay 4. Dairesi tarafından yerinde görülmemiştir.

Danıştay 4. Dairesi Başkanlığı'nın, "1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nin 5.6.2.4.3 no.lu" bölümünün "2. paragrafı" ile ilgili açılan dava ile ilgili 14.06.2017 tarih ve Esas No: 2013/2951, Karar No: 2017/5260 sayılı Kararı'ndaki iptal gerekçelerine göz atalım:

  • Pay sahipliği; sadece şirketin sermayesi üzerinde değil şirketin sahip olduğu tüm malvarlığı ve haklar bütünü üzerinde hak sahibi olmayı ifade etmektedir. Bu nedenle şirketin sahip olduğu değerlerin esas sermayesinin üzerinde olması durumunda hisse senetlerinin temsil ettiği ekonomik değerin de itibari değerin üzerinde olacağı tabiidir. Yine aynı sebeple, şirketin tasfiyesi halinde ortaklara hisseleri oranında dağıtılacak tutar, şirkete koydukları sermaye miktarından az ya da fazla olabilmektedir.
  • Sermayenin öz kaynakları kullanılarak artırılması hem sermayede hem de pay sayısında artışa neden olmakla birlikte, bu halde şirkete bir dışarıdan bir katkı söz konusu değildir. Bu nedenle yapılan sermaye artırımının şirketin malvarlığını artırıcı bir etkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla, böyle bir sermaye artırımı nedeniyle oluşan payları temsil eden hisse senetlerinin ortaklara dağıtılması halinde ortakların malvarlığında bir artış meydana gelmemektedir. Zira, bedelsiz hisse senetleri ortaklara hisseleri oranında dağıtıldığından, sahip olunan pay adedi artsa da ortaklık payları değişmemektedir. Başka bir ifadeyle, yeni oluşan payları temsil eden hisse senetlerini bedelsiz olarak edinen ortaklar, sermaye artırımından önce de şirket bünyesinde bulunan ve ellerinde mevcut hisse senetlerinin temsil ettiği maddi değerden daha fazlasına sahip olmadıkları gibi sermaye artırımıyla birlikte kendiliğinden oluşan bu payların hisse senedine bağlanmamış olmasının da ortakların ve şirketin malvarlığına herhangi bir etkisi yoktur.
  • Dönem kârından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde ortaklara bedelsiz hisse verilmesi ile fiilen kâr payı dağıtılması arasında fark olmadığı değerlendirilmiş ise de; her iki halde de şirketin malvarlığına dışarıdan getirilen bir katkı söz konusu olmadığından; şirket bünyesinden çekilmeyen ve şirketin öz kaynakları arasında bulunan karın sermayeye eklenmesi ile sermaye artırımının yine öz kaynaklardan olan sermaye yedekleri kullanılarak yapılması ya da sermaye artırımına hiç gidilmemesi arasında iştirak edenlerin malvarlığına etkileri yönünden bir farklılık bulunmamaktadır.
  • 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun "vergi kesintisi" başlıklı 15'inci maddesinin 2'nci fıkrası ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 94'üncü maddesinin 6/b-i ve 6/b-ii bentlerinde yer alan, kârın sermayeye eklenmesinin kâr dağıtımı sayılmayacağına dair düzenlemeler de Kanun koruyucunun sermayeye eklenen kârı ortaklar açısından elde edilmiş bir kazanç olarak kabul etmediğini ortaya koymaktadır.
  • Bu durumda, davacının iştiraki bulunan kurumun kârını sermayeye ekleyerek gerçekleştirdiği sermaye artırımı sonucu elde ettiği bedelsiz hisse senetleri nedeniyle iştirak kazancı elde ettiğinden söz edilemeyeceğinden, 1 seri no'lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği'nin aksi yönde düzenlemeler içeren davaya konu kısmında ve davacının ihtirazi kaydı dikkate alınmaksızın yapılan tahakkukta hukuka uyarlık görülmemiştir.
  • Açıklanan nedenlerle, 1 seri no'lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği'nin "5.6.2.4.3 no.lu" bölümünün 2. paragrafı ile yapılan düzenleme ile ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden yapılan tahakkukun söz konusu tutara ilişkin kısmının iptaline, ödenen tutarın faiziyle birlikte iadesine karar verilmiştir.

Karar'a karşı oy kullanan üyenin gerekçesi ise özetle "hisse senedi verilmesi ile fiilen kar payı dağıtılması arasında fark bulunmadığı anlaşıldığından uyuşmazlık konusu düzenleme ile ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden yapılan tahakkukta hukuka aykırılık bulunmadığı" şeklindedir.

Sorumlu Vergicilik Bakışıyla…

Sermaye Piyasası Kurulu'nun Kâr Payı Rehberi ile açıkladığı üzere, kâr payının nakit ve/veya bedelsiz olarak dağıtılabilmesi mümkün olmasına rağmen Danıştay 4. Dairesi kaynağı ne olursa olsun bedelsiz hisse senedi olarak yapılan temettü ödemelerini vergi uygulamaları açısından kâr payı olarak görmemiştir.

Mahkeme kararında da belirtildiği üzere olarak yargı süreci henüz tükenmemiştir. Karar ile ilgili olarak "Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu" nezdinde temyiz yolu açık olup, Gelir İdaresi tarafından temyiz edilmesi söz konusu olabilecektir. Beklentimiz İdarenin bu karar ile ilgili "yürütmenin durdurulmasında olduğu gibi" temyiz edileceği şeklindedir.

Danıştay'ın bu kararı emsal teşkil etmesine rağmen bağlayıcı olmaması nedeniyle, Gelir İdaresinin benzer olaylarda bu karara uymak durumunda olmadığını hatırlatmak isteriz. Bu nedenle, bu tür ortaklıklardan temettü elden eden şirketlerin ihtirazi kayıt ile beyanname verip, tahakkuka devam edilmesi halinde mahkemeye başvurmalarını tavsiye ediyoruz.

Çünkü yürütmenin durdurulması sürecinde Vergi İdaresi'nin Tebliğ'in ilgili paragrafına iliştirdiği açıklamada bu şekildeydi. İtiraz olup olmadığını takip ediyor olacağız. Abdulkadir Kahraman https://kpmgvergi.com/