Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
ÖZEL ESASLARIN TEKERRÜR DURUMU PDF Yazdır e-Posta
16 Mayıs 2016

Image

Mükelleflerin sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenlerden mal alışlarında sağladıkları faturaları KDV yüklenimlerinde kullandıkları uygulamada sık rastlanılan bir durumdur. Mükelleflerin bu durumda olduğunu gösteren rapor veya tespit bulunduğu takdirde vergi dairesince mükelleflerden ilgili faturalardaki KDV tutarlarını yüklenim listelerinden çıkarmaları ve ilgili dönemlerdeki KDV beyannamelerini düzeltmeleri istenilmekte, aksi takdirde KDV iadelerinde özel esaslara tabi olacakları bildirilmektedir. Söz konusu belgelerin gerçek durumu yansıttığını düşünmelerine rağmen özel esas müessesesinin şartlarına bağlı kalmak istemeyen mükellefler bu faturalardaki KDV tutarlarını yüklenim listelerinden çıkararak, KDV beyannamelerini düzeltmektedirler.

KDV beyannamelerinde düzeltme yapmayan mükellefler nezdinde bu hususta vergi incelemesi yapılmakta, bu mükelleflerden sahte belgeleri kullandıkları dönem ödenecek KDV tutarları artanlar vergi aslı ve ziyaı cezası uygulanma durumuyla karşı karşıya kalmakta ancak özel esaslara girmemek için vergi ziyaına katlanmaktadırlar. Burada mükellef dava yolunu tercih etmeden ödemek suretiyle özel esaslar hükümlerinden kurtulmayı düşünmektedir. Özel esaslara girmemek için tarhiyatı kabul eden mükellefin tarhiyatı yargıya taşıma hakkı dolaylı yoldan önlenmiş olacaktır.

Bu hadiseden sonra mükellef ileriki bir zaman başka bir vergi ziyaı gerektiren fiili işlediği takdirde tekerrür müessesesi devreye girerek mükellefe % 50 artırımlı bir vergi ziyaı cezası kesilmektedir.

Bu duruma benzer şekilde sonuçlar mükellefin VUK uzlaşma müessesesi hükümlerinden faydalanmak istemesi halinde de ortaya çıkmaktadır. Mükelleflerin gerçek bir durumu yansıtmalarına rağmen, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri tespit edilen mükelleflerden mal aldıkları ve bu mal alışlarına ilişkin faturalardaki KDV tutarlarını yüklenim listelerine dahil ettikleri hallerde bu KDV tutarları reddedilmektedir. Ödenecek vergi tutarları artan mükellef vergi aslı ve ziyaı cezası ödemek zorunda kalmaktadır. İlgili vergi cezasına ilişkin uzlaşma müessesesini tercih eden mükellef, uzlaşmanın vaki olması halinde vergi ziyaı cezası kesinleşmektedir. Uzlaşma müessesesi düzenlemelerine göre dava yolu da kapanmış olacaktır.

Konuyu bir örnek yardımıyla anlatacak olursak; bir mükellefin sahte belge düzenleyicisi olduğu ve hakkında Vergi Tekniği Raporu düzenlenen bir mükelleften 20.000 TL matrahlı 3.600 TL tutarında KDV’si olan bir mal alımında bulunduğu ve hakkında düzenlenen sahte belge kullanma raporuna istinaden söz konusu KDV tutarının bilmeden kullanıldığından hareketle reddedilerek tarhiyat yapıldığı durumda mükellefin önünde iki seçenek olacaktır. Bu durumdaki bir mükellef ya söz konusu tarhiyata ilişkin dava açacak (bir taraftan da özel esaslara tabi olacak) ya da uzlaşarak veya uzlaşmadan söz konusu tutarı ödeyecektir. Uygulamada mükellefler genellikle söz konusu tutarı dava etmeyip tutarın düşüklüğünden hareketle uzlaşarak ödemeyi tercih etmektedirler.

Buraya kadar olan durum, mükelleflerin yargıyla uğraşmamak ve özel esaslara tabi olmamak adına benimsemedikleri fakat başlarını ağrıtmayan bu ödemeyi tercih ettikleri şeklinde özetlenebilecektir. Ancak mükellefler hakkında asıl sürpriz olabilecek uygulamanın bundan sonra olması ihtimal dahilindedir.

Şöyle ki mükellefin yukarıda verdiğimiz örnekte kesinleşen vergi ziyaı cezası önerilen tarhiyat sonrasında başka bir hususta geçireceği bir vergi incelemesi nedeniyle 300.000 TL tutarlı bir vergi ziyaı cezasıyla muhatap olduğunda vergi dairesi mükellefin önceki yıllarına bakacak ve kesinleşmiş bir vergi ziyaı nedeniyle 300.000 TL vergi ziyaı cezasını % 50 artırımlı olarak yani 450.000 TL olarak mükelleften talep edecektir.

Mükellef böyle bir durumda haklı olduğu bir hususta özel esaslara tabi olmamak adına dava açmamanın bedelini gelecekte maddi yönden ağır bir şekilde ödeyecektir.

Yukarıda açıkladığımız iki durumda da mükelleflerin idarenin işlemlerinden dolayı anayasal bir hakkı olan idari dava yolunun önü kapanmış olacaktır. Ali İhsan Örücü/Yaklaşım / Mayıs 2016 / Sayı: 281


 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı Özdoğrular smmm ltd. şti /Mehmet Özdoğru ve/veya ozdogrular.com./com.tr' ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.