Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
Vekil Sıfatıyla Kağıt İmzalayanların Damga Vergisi Sorumluluğu Var mıdır? PDF Yazdır e-Posta
08 Aralık 2012
Image

 I.GİRİŞ

             Bilindiği üzere vekil, başkası tarafından verilen bir yetkiye istinaden o kişi adına hareket eden kimsedir. Türk Dil Kurumu’nun genel sözlüğünde vekil[1] ‘işini görmesi için kendi yerine bıraktığı veya yetki verdiği kimse’ olarak tanımlanmıştır.

            Damga Vergisi Kanunu’na göre damga vergisinin mükellefi vergiye tabi kağıda imza atanlardır. Bu bağlamda vergiye tabi kağıtlara imza atan vekillerin damga vergisinin mükellefi olup olmayacağı, verginin ödenmemesi durumun vekillerin sorumlu tutulup tutulmayacağı hususları ile ilgili zaman zaman tereddüt yaşanabilmektedir. www.ozdogrular.com

            II. DAMGA VERGİSİNDE MÜKELLEF VE İMZA EDENLERİN SORUMLULUĞU

         488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun[2] 1’inci maddesinde damga vergisinin konusu açıklanmıştır. Söz konusu maddenin ilk fıkrasında Damga Vergisi Kanunu’na ekli (1) sayılı tabloda yazılı kâğıtların damga vergisine tabi olduğu belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında; bu kanunda yer alan kâğıt teriminin, yazılıp imzalamak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeleri ifade ettiği belirtilmiştir. Damga Vergisi Kanunu’nun 3’üncü maddesinde ise damga vergisi mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu belirtilmiştir. www.ozdogrular.com

Buna göre damga vergisinin mükellefi Damga Vergisi Kanunu’na ekli (1) sayılı tabloda yer alan kâğıtları imza edenlerdir. Vergiye tabi kağıtlarda bazen tek bir kişinin imzası olabileceği gibi bazen de birden fazla kişinin imzası olabilir. Örneğin taahhütnamelerde genelde tek kişinin imzası varken mukavelenamelerde birden fazla kişinin imzası vardır. Her iki durumda da damga vergisinin mükellefi kağıtları imza edenler olmaktadır. www.ozdogrular.com

Damga Vergisi Kanunu’nun 24’üncü maddesinin ikinci fıkrasında birden fazla kişi tarafından imza edilen kağıtlara ait vergi ve cezanın tamamından imza edenlerin müteselsilen sorumlu olduğu belirtilmiştir. Örneğin iki tacir arasında düzenlenen bir sözleşmeye ait damga vergisinin ödenmemesi veya eksik ödenmesi durumunda kağıdı imza eden taraflar vergi, ceza ve faizden müteselsil olarak sorumlu olacaklardır. Sözleşmeye ait damga vergisinin ödenmediğini tespit eden Vergi İdaresi, vergi ve cezanın tahsili için istediği tarafa başvurarak vergi ve cezanın tamamını bu kişiden isteyebilecektir. Vergi ve cezayı ödeyen imza sahibi karşı tarafın payına düşen vergi, ceza ve faizi rücu edebilecektir.

             Vergi Usul Kanunu’nun 8’inci maddesinde yer alan “Vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz.” hükmü gereği damga vergisine tabi kağıdı imzalayanlar damga vergisinin ödenmesi açısından kendi aralarında yaptıkları verginin paylaşılmasına ilişkin sözleşmeler vergi idaresi açısından bir hüküm ifade etmemektedir. Çünkü birden fazla kişi tarafından imza edilen kağıtlara ait vergi ve cezanın tamamından imza edenlerin sorumlu olması yapılan sözleşmelere göre değil kanun hükmünden kaynaklanmaktadır. www.ozdogrular.com

         Damga vergisine tabi kağıtlar birden fazla nüsha düzenlenmiş ve bu nüshalarda birden fazla kişinin imzasının bulunması durumunda imza sahiplerinin sorumluluğu tüm nüshaları kapsamaktadır.

III. VEKİL SIFATIYLA KÂĞIT İMZALAYANLARIN DAMGA VERGİSİ SORUMLULUĞU VAR MIDIR?

Her ne kadar Damga Vergisi Kanunu’nun ‘Mükellef’ başlıklı 3’üncü maddesinde damga vergisi mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu belirtilmiş olsa da vekil, vekalet ettiği kişi adına iş görüp, hareket etmektedir. Hukukumuz da vekilin attığı imza vekalet verenin attığı imza kabul edilmekte bunun sonucu olarak da atılan imzanın yararı da zararı da vekalet verene ait olmaktadır.  Bir sözleşmeye atılan imzanın yararının ve zararının vekalet verene ait olması, o sözleşmenin vergisel yükümlülüğünün de vekalet verene ait olması sonucunu doğurmaktadır. [3] www.ozdogrular.com

Bir diğer ifadeyle sözleşmenin vekil sıfatıyla imzalanmış olması bu sıfatla imzalayana sözleşmenin tarafı niteliği kazandıramayacağından, bu kişinin de imzalanan sözleşmeden doğan damga vergisinin mükellefi olmaması gerekmektedir. Vekilin attığı imzadan dolayı damga vergisi mükellefi olmaması doğal olarak bu verginin ödenmemesi durumunda da vekilinde sorumlu tutulamayacağı anlamına da gelmektedir.

 Damga vergisine tabi bir kağıdın vekil sıfatıyla imzalanması durumunda damga vergisi mükellefiyeti ve sorumluluğun vekile değil, asile ait olacağı konusunda Danıştay kararı bulunmaktadır.

Söz konusu Danıştay 7’nci Dairesi verdiği bu kararında[4] şu açıklamaları yapmıştır.

 “İstemin Özeti : İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ile American Body Armor Corp. firması arasında akdedilen sözleşmede, sözleşme bedeli dışında ayrıca sigorta taahhüdü bulunduğu halde, damga vergisinin sözleşme bedeli üzerinden hesaplandığından bahisle, sözleşmeyi ? Body Armor Corp. firmasının yetkili acentası olarak imzalayan davacı Şirket adına damga vergisi salınması ve vergi zıyaı cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemi; dosyanın incelenmesinden, davacı Şirketin, yurt dışında bulunan firmanın göndermiş olduğu "temsilcilik mektubu"na istinaden sözleşmeyi imzaladığının anlaşıldığı; damga vergisi mükellefiyeti açısından, imza sahiplerini her halde mükellef kabul etmenin mümkün olmadığı, zira; sözleşmeye taraf olanlardan biri adına imza koyanın, vekil veya temsilci olabileceği; bu nedenle, konunun Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi icap ettiği; Borçlar Kanununun 32 ve devamı maddelerinde, sözleşmeye taraf olan kişi adına yetkili kılınan temsilcinin sözleşmeyi imzalaması halinde, sözleşmeden doğacak hak ve borçların taraf olana geçeceğinin hükme bağlandığı; her ne kadar, davalı İdarece, davacının sözleşmeyi yetkili acenta olarak imzaladığı ileri sürülmüşse de, Türk Ticaret Kanununun 116, 121 ve 123'üncü maddeleri uyarınca, ticari işletmenin acenta sayılabilmesi için, müvekkil adına yaptığı işlerde devamlılık bulunmasının, acentalık sözleşmesinin ticaret siciline tescil ve ilan ettirilmesinin, müvekkile ait emtiayı elinde bulundurmasının ve onun adına satarak fatura düzenleyebilme yetkisine sahip olmasının gerektiği; olayda ise, davacı Şirkete verilen temsilcilik mektubunun, acenta yetkisi veren hükümler taşımadığı gibi, bu mektubun ticaret siciline tescil ve ilan ettirildiği ve yabancı firma adına devamlılık arzeden mahiyette faaliyette bulunduğu yolunda bir tespitin bulunmadığı; ayrıca, sözleşmeye konu emtianın yabancı firma tarafından yurt dışında Emniyet Genel Müdürlüğüne teslim edildiği ve faturanın bizzat bu firmaca düzenlendiği anlaşıldığından, davacı Şirketi bu firmanın acentası olarak kabul etmenin mümkün olmadığı; bu durumda, sözleşmeye taraf olmayan ve sadece temsilci sıfatıyla sözleşmeyi imzalayan davacının, damga vergisi yönünden mükellef tutularak adına vergi salınmasında ve ceza kesilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden Ankara Dördüncü Vergi Mahkemesinin 16.9.2002 gün ve E:2002/113; K:2002/510 sayılı kararının; sözleşmeden doğan damga vergisi ve harçlara ilişkin makbuzlar yabancı firma adına düzenlenmişse de, bunların düzenlenmesi, vergi ve harçların ödenmesi ve takip işlemleriyle uğraşan davacının, bu faaliyetlerinin süreklilik arzetmesi nedeniyle acenta kabul edilmesi icap ettiği gibi damga vergisinin mükellefinin kağıdı imza edenler olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Tetkik Hakimi Kurtuluş BEYRİBEY' in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı H.Hüseyin TOK' un Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49'uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Dosyanın incelenmesinden; Ankara 21'inci Noterliğinin Adalet Müfettişliğince teftişi sırasında, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ile ? Body Armor Corp. firması arasında akdedilen sözleşmeye ilişkin olarak; 1.192.500.- Amerikan doları sözleşme bedeli üzerinden damga vergisi alındığının, oysa, sözleşmede, 20.000.000.-Amerikan doları tutarında sigorta taahhüdü bulunduğunun saptanması üzerine, sigorta tutarının daha yüksek olması nedeniyle damga vergisi ve harcın bu tutar üzerinden hesaplanması icap ettiğinden bahisle, eksik alınan verginin, Noterlik Kanununun 119 ve 120'nci maddeleri uyarınca Ankara 21'inci Noterinden tahsili gerektiğinin belirtildiği; davalı İdarece, söz konusu sözleşmenin, taraflar arasında düzenlenip noterin onayına sunulması nedeniyle, noksan alınan vergiden, sözleşmeyi yabancı firma adına imzalayan davacı Şirket, bu firmanın acentası sıfatıyla sorumlu tutularak, adına vergi ve ceza ihbarnamesi düzenlendiği; anılan işleme karşı açılan davada, Mahkemece, davacının, yurt dışındaki firmanın yalnızca temsilcisi olduğu; acenta sayılabilmesi için Türk Ticaret Kanununda aranılan şartları taşımadığından, bu sıfatla sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle iptal edildiği anlaşılmıştır.

Bir sözleşmenin vekil ya da temsilci sıfatıyla imzalanmış olması, bu sıfatla imzalayana sözleşmenin tarafı niteliği kazandıramayacağından; bu kişilerin, imzalanan sözleşmeden doğan damga vergisinin mükellefi sayılmasına da olanak yoktur. Dolayısıyla; dava konusu tarh işlemiyle damga vergisine tabi tutulan sözleşmeyi ? Body Armor Corp. firmasının temsilcilik belgesine dayanarak, bu firma adına imzaladığı sabit bulunan davacı Şirketin, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre acenta sayılıp sayılmamasının, açıklanan hukuki durumu değiştirici etkisi bulunmamaktadır. Bu bakımdan; vergi mahkemesi kararının, acente niteliğini taşıması halinde davacı Şirketin damga vergisinin mükellefi olacağı anlamına gelen gerekçesine katılma olanağı bulunmamakla birlikte; temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar, sonucu itibarıyla yerinde görülen kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte değildir.

Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddine, 5.10.2006 gününde oybirliği ile karar verildi..” şeklinde açıklama yapılmıştır

Söz konusu Danıştay kararından anlaşılacağı üzere, bir sözleşmenin vekil ya da temsilci sıfatıyla imzalanmış olması, bu sıfatla imzalayana sözleşmenin tarafı niteliği kazandırmamakta bunun sonucu olarakta bu kişilerin, imzalanan sözleşmeden doğan damga vergisinin mükellefi olmaması gerektiği belirtilmiştir.

IV. SONUÇ

            Bilindiği üzere vekil, başkası tarafından verilen bir yetkiye istinaden o kişi adına hareket eden kimsedir. Damga Vergisi Kanunu’na göre damga vergisinin mükellefi vergiye tabi kağıda imza atanlardır. Bu bağlamda vergiye tabi kağıtlara imza atan vekillerin damga vergisinin mükellefi olup olmayacağı, verginin ödenmemesi durumun vekillerin sorumlu tutulup tutulmayacağı hususları ile ilgili zaman zaman tereddüt yaşanabilmektedir. www.ozdogrular.com

Her ne kadar Damga Vergisi Kanunu’nun 3’üncü maddesinde damga vergisi mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu belirtilmiş olsa da vekil, vekalet ettiği kişi adına iş görüp, hareket etmektedir. Hukukumuz da vekilin attığı imza vekalet verenin attığı imza kabul edilmekte bunun sonucu olarak da atılan imzanın yararı da zararı da vekalet verene ait olmaktadır.  Bir sözleşmeye atılan imzanın yararının ve zararının vekalet verene ait olması, o sözleşmenin vergisel yükümlülüğünün de vekalet verene ait olması sonucunu doğurmaktadır. Bir diğer ifadeyle sözleşmenin vekil sıfatıyla imzalanmış olması bu sıfatla imzalayana sözleşmenin tarafı niteliği kazandıramayacağından, bu kişinin de imzalanan sözleşmeden doğan damga vergisinin mükellefi olmaması gerekmektedir. Vekilin attığı imzadan dolayı damga vergisi mükellefi olmaması doğal olarak bu verginin ödenmemesi durumunda da vekilinde sorumlu tutulamayacağı anlamına da gelmektedir. Nitekim Danıştay’ın vermiş olduğu bir karar kişisel görüşümüzü destekler niteliktedir.

Uğur UĞURLU*
E-Yaklaşım


*    Vergi Müfettişi 
[1] http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.4ff2d9fd4f7fa5.62182057

[2]  11.07.1964 Tarih Ve 11751 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanmıştır.

[3]  UĞURLU, Uğur. Kira Kontratlarında Damga Vergisi Uygulaması, Legal Yayıncılık, İstanbul 2012, Syf 44

[4]  Danıştay 7. Dairesinin 05.10.2006 tarih, E:2003/308, K:2006/2912 Sayılı Kararı

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.