Şirketin Kamu Borcundan Dolayı Kanuni Temsilci Adına Ödeme Emri Düzenlenmesi
02 Ağustos 2022

Danıştay VDD Kurulu

Tarih : 18.05.2022

Esas No : 2020/1580

Karar No : 2022/597

VUK Md. 10

ŞİRKETİN KAMU BORCUNDAN DOLAYI KANUNİ TEMSİLCİ ADINA ÖDEME EMRİ DÜZENLENMESİ

Asıl amme borçlusu şirkete ait olduğu görülen mal varlığının vergi borcunu karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi ve kamu alacağının şirketten tahsil edilebilmesi için tüm takip yollarının tüketilmesi gerekirken, tespit ve belirleme yapılmaksızın kamu alacağının tahsili amacıyla kanuni temsilci adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuki isabet bulunmadığı hk.

İstemin Konusu: Konya 1. Vergi Mahkemesinin 21.10.2020 tarih ve E:2020/921, K:2020/770 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Dava Konusu İstem: Davacı adına, … Petrol Ürünleri Boya Kimya Otomotiv Nakliye San. ve Tic. Ltd. Şti’nden tahsil edilemeyen kamu alacaklarından dolayı kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ve 06.05.2014 tarihinde tebliğ edilen 23.01.2014 tarih ve … takip numaralı ödeme emrinin; 2006 yılına ait kurumlar vergisi ve kurumlar vergisinin ziyaa uğratılmasından dolayı kesilen ve tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle arttırılan vergi ziyaı cezası, 2006 yılının Aralık dönemine ilişkin katma değer vergisinin ziyaa uğratılmasından dolayı kesilen ve tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle arttırılan vergi ziyaı cezası, 2006 yılının Ekim-Aralık dönemine ilişkin aslı aranmayan geçici vergiye bağlı olarak kesilen vergi ziyaı cezası ile 2006 yılına ait özel usulsüzlük cezasına ilişkin kısmının iptali istemiyle dava açılmıştır.

Konya Vergi Mahkemesinin 23.10.2014 tarih ve E:2014/1022, K:2014/1706 Sayılı Kararı: Davacı, 14.09.2006 ile 01.03.2007 tarihleri arasında asıl amme borçlusu şirketin kanuni temsilcisidir.

Dava konusu ödeme emirlerine konu 2006 yılına ilişkin amme alacağının tahsili amacıyla şirket adına düzenlenen ödeme emri üzerine borç ödenmemiş, amme alacağının şirket tüzel kişiliğinden tahsili amacıyla mal varlığı araştırması yapılmıştır.

Amme borçlusu şirketin mal varlığı vergi borcunu karşılayacak nitelikte olmadığından şirketten tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan takip ve tahsili amacıyla dava konusu ödeme emri düzenlenmiştir.

Dolayısıyla, ödeme emri içeriği amme alacağının şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilememesi nedeniyle davacının anılan amme alacağından sorumlu tutulmasında ve adına anılan amme alacağının tahsili amacıyla dava konusu ödeme emrinin düzenlenmesinde yasal isabetsizlik bulunmamaktadır.

Vergi Mahkemesi bu gerekçeyle davayı reddetmiştir.

Davacının Temyiz İstemini İnceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 07.11.2018 Tarih ve E:2016/6774, K:2018/6733 Sayılı Kararı:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesine göre kanuni temsilci sıfatıyla ilgili kişilerin takip edilebilmesi için vergi borcunun usulüne uygun bir biçimde tarh, tahakkuk ve tebliğ safhalarından geçerek borcun kesinleştirilmesi, vergi borçlusu hakkında tüm takip yollarının tüketilmesi ve amme alacağının, vergi borçlusundan kısmen veya tamamen tahsil imkanının bulunmadığının somut bir biçimde ortaya konulması gerekmektedir.

Asıl amme borçlusu şirketin banka mevduat hesaplarına haciz uygulanmıştır. Bu nedenle şirketin banka hesabındaki tutarların idarenin hesabına alınması sonucunda vergi borcunu karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi ve sonrasında davacının takip edilmesi gerekmesine rağmen bu yollar tüketilmeden davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uygunluk, davanın reddi yolundaki kararda hukuki isabet görülmemiştir.

Daire, bu gerekçeyle kararı bozmuş; davalı idarenin karar düzeltme istemini de reddetmiştir.

Konya 1. Vergi Mahkemesinin 21.10.2020 Tarih ve E:2020/921, K:2020/770 Sayılı Israr Kararı: Mahkeme, ilk kararında yer alan aynı hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak şirketin haciz konulan hesaplarında amme alacağını karşılamaya yeterli olmayacak çok düşük tutarda meblağların bulunduğu gerekçesiyle ısrar etmiştir.

Temyiz Edenin İddiaları: Asıl amme borçlusu nezdinde yapılan mal varlığı araştırmasının nasıl ve ne şekilde yapıldığının araştırılmadığı, asıl borçlu şirket hakkında tüm takip yollarının usulüne uygun olarak kesinleştirilmediği belirtilerek ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

Karşı Tarafın Savunması: Asıl amme borçlusu şirket hakkında yapılan mal varlığı araştırması sonucu şirket adına kayıtlı herhangi bir mal varlığına rastlanılmadığı, banka hesaplarında yer alan tutarların cüzi olduğu belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Karar: Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 26.09.2006 ve 01.03.2007 tarihlerinde yayımlanan nüshalarında ilan edildiği üzere, değinilen dönemler arasında davacı, … Petrol Ürünleri Boya Kimya Otomotiv Nakliye San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin (Yeni unvanı: … Petrol Ürünleri Boya Kimya Otomotiv Nakliye San. ve Tic. A. Ş.) kanuni temsilcisidir.

Davalı idare tarafından dosyaya sunulan bilgi ve belgelere göre asıl amme borçlusunun bankalar nezdinde 193,45 TL değerinde parası bulunmaktadır. Diğer taraftan, mal varlığı araştırması sonucunda şirket adına kayıtlı araç ve taşınmaz bulunmadığı tespit edilmiştir.

25.12.2014 tarihinde yayımlanan 8723 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiği üzere asıl amme borçlusu şirket tür değiştirmek suretiyle anonim şirkete dönüşmüş, düzenlenen tür değiştirme planına istinaden tanzim edilen öz sermaye raporunda şirketin 31.12.2012 tarihli bilançosu esas alınarak 1.927.668,29 TL değerinde öz varlığının bulunduğu tespit edilmiştir.

Davalı idarece Konya 2. Vergi Mahkemesinin 2017/810 esas sayılı dosyasına çeşitli bilgi ve belgeler sunulmuştur. Bunların UYAP ortamında incelenmesinden, asıl amme borçlusu şirket hakkında 16.08.2016 tarihinde inceleme tutanağı tanzim edildiği görülmektedir. Anılan tutanakta şirketin brüt satışlarının 44.576.453,41 TL olduğu belirlenmiş, ayrıca şirket adına sanayi sicil belgesi ve kapasite raporu düzenlendiği ve yeminli mali müşavir tarafından düzenlenen üretim tasdik raporunun mevcut olduğu tespit edilmiştir.

Diğer taraftan, Konya Vergi Mahkemesinin 16.07.2014 tarih ve E:2014/731, K2014/1428 sayılı kararında, asıl amme borçlu şirkete ait 298.000 TL değerinde menkul malın bulunduğu, değinilen menkul malın haczedilerek güvenilir şahsa teslim edildiği ve 23.01.2014 sayılı işlem ile anılan menkul malın güvenilir şahıstan iadesinin istenildiği belirtilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Kanuni Temsilcilerin Ödevi” başlıklı 10. maddesinin birinci fıkrasında, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği açıklanmış, ikinci fıkrasında yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı kurala bağlanmıştır.

213 sayılı Kanun’un “Bilanço” başlıklı 192. maddesinin ikinci ve devamı fıkralarında, bilançonun aktif ve pasif olmak üzere iki tabloyu ihtiva edeceği, aktif tablosunda mevcutlar ile alacakların (ve varsa zararın), pasif tablosunda borçların gösterileceği, aktif toplamı ile borçların arasındaki farkın, müteşebbisin işletmeye mevzu varlığını (Öz sermayeyi) teşkil edeceği düzenlenmiştir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 180. maddesinde, bir şirketin hukuki şeklini değiştirebileceği, yeni türe dönüştürülen şirketin eskisinin devamı olduğu hükmüne yer verilmiştir.

Kanuni temsilcinin, temsilcisi olduğu tüzel kişinin vergi borcundan sorumlu tutulabilmesi için öncelikle, tüzel kişi hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile belirlenen takip ve cebren tahsil yollarının tüketilmesi ve kamu alacağının tüzel kişinin mal varlığından tahsil olanağının bulunmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Borçlu nezdinde bu tespit yapıldıktan sonra kanuni temsilcilerinin veya ortaklarının sorumluluğuna gidilmek suretiyle kamu alacağının tahsil edilmeye çalışılması icap etmektedir. Bu durumda, kamu alacağından, kanuni temsilcilerin veya ortakların hangi tutarda sorumlu tutulacağı ortaya konularak adlarına ödeme emri düzenlenmek suretiyle takip ve cebren tahsil işlemlerinin başlatılması gerekmektedir.

Davalı idare tarafından şirketin banka hesaplarında yer alan meblağlar hariç herhangi bir mal varlığının bulunmadığı, bulunan mal varlığının vergi borcunu karşılamayacağı ileri sürülerek şirketin hakkındaki takibatın sonuçsuz kaldığı belirtilmiştir.

Ancak “Maddi olay” başlığında da belirtildiği üzere asıl amme borçlusu şirketin mal varlığının işbu dosyaya sunulan bilgi ve belgelerde gösterilenlerle sınırlı olmadığı anlaşılmaktadır. Anılan mal varlığının değerinin, dava konusu ödeme emri içeriğinde yer alan kamu alacağını karşılayıp karşılamadığı ya da bu alacağın ne kadarlık kısmını karşıladığı yolunda davalı idarece yapılmış herhangi bir tespit bulunmamaktadır.

Davalı idare tarafından asıl amme borçlusu şirket hakkında usulüne uygun olarak mal varlığı araştırması yapılmadığı müddetçe, kamu alacağının şirketten tahsilinin olanaksızlığından söz edilmesine hukuken imkan bulunmamaktadır.

Dolayısıyla asıl amme borçlusu şirkete ait olduğu görülen mal varlığının vergi borcunu karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi ve kamu alacağının şirketten tahsil edilebilmesi için tüm takip yollarının tüketilmesi gerekirken, değinilen tespit ve belirleme yapılmaksızın kamu alacağının tahsili amacıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Anılan gerekçeyle ödeme emrinin dava konusu edilen kısmına karşı açılan davanın reddi yolundaki ısrar kararında hukuki isabet görülmediğinden, kararın bozulması gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle; Davacının temyiz isteminin kabulüne, Konya 1. Vergi Mahkemesinin 21.10.2020 tarih ve E:2020/921, K2020/770 sayılı ısrar kararının bozulmasına, 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, oyçokluğuyla karar verildi(*).

 

(*)      KARŞI OY: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.