Sermayenin Kaybı ve Borca Batıklık Tebliği'nin Getirdikleri
27 Ekim 2018

Image

1. GİRİŞ

Sermaye şirketleri bakımından; ortaklar sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye için şirkete karşı sorumlu olduklarından yani şirket alacaklılarının temel teminatı şirket malvarlığı olduğundan sermayenin korunması ilkesi egemendir. Bu nedenle, kanunkoyucu sermaye şirketlerinin sermaye kaybının düzeylerine bağlı olarak şirket organlarına çeşitli sorumluluklar yüklemiştir.

 Sermaye kaybının 1/2 ile 2/3 düzeylerine ulaşması sermayenin kaybı ve 1 düzeyini aşması borca batıklık olarak tanımlanmıştır. Sermaye kaybı oranlarına bağlı olarak alınması gerekli önlemler değişmekte olup bu tedbirlerin uygulanmasına ilişkin temel ilkeler Türk Ticaret Kanunu’nun 376. maddesinde düzenlenmiştir. Ayrıca, söz konusu maddenin uygulanması ilişkin konuları açıklığa kavuşturmak üzere “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 376 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” (bundan sonra kısaca “Sermayenin Kaybı ve Borca Batıklık Tebliği” veya “Tebliğ” olarak anılacaktır) 14 Eylül 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Son birkaç aydır Ülkemizde yaşanan döviz kurlarındaki hızlı artış sonrasında Şirketlerin bilançoları ve finansal durumları bozulma gösterebilmektedir. Bu nedenle, bu ani gelişmeler karşısında tedbir olarak Şirket finansal bünyelerinin belirlenmesi bakımından bazı hususlar “Sermayenin Kaybı ve Borca Batıklık Tebliği”nde düzenlenmiştir.

Sermayenin Kaybı ve Borca Batıklık Tebliği ile hızlı döviz kuru artışının Şirket bilançoları üzerindeki olumsuz etkisi sınırlandırılmaya çalışılmış ve ayrıca sermayenin kaybı ve borca batıklık halinde uygulanacak usul ve esaslara ilişkin belirlemeler yapılmıştır. Olağanüstü dönemler, olağanüstü tedbirler gerektirdiği için Tebliğ ile getirilen usul ve esasların Türk Ticaret Kanunu ile Ticaret Sicili Yönetmeliği karşısındaki durumu değerlendirilmeksizin, çalışmamızda “Sermayenin Kaybı ve Borca Batıklık Tebliği” ile getirilen açıklığa kavuşturulan konulara ilişkin detaylı açıklamalara yer verilmektedir:

2. SERMAYENİN KAYBI HALİNDE ALINMASI GEREKLİ TEDBİRLER

Sermayenin kaybı halinde alınması gerekli olan tedbirler sermaye kaybı oranına bağlı olarak ve yönetim organı ile genel kurul bakımından ayrı ayrı düzenlenmiştir.

Sermaye kaybının 1/2 oranına ulaşması halinde; yönetim kurulunun alması gerekli tedbirler aşağıdaki gibidir:

  • Genel kurulun hemen toplantıya çağrılması: Yönetim kurulunun, genel kurulu toplantıya çağırma görevini ihmâl etmesi halinde, bu kurulu azlık toplantıya çağırabilir.
  • İyileştirici önlemleri genel kurula sunma: Yönetim organı, sermayenin tamamlanması, sermaye artırımı, bazı üretim birimlerinin veya bölümlerinin kapatılması ya da küçültülmesi, iştiraklerin satışı, pazarlama sisteminin değiştirilmesi gibi iyileştirici önlemleri alternatifli ve karşılaştırmalı olarak genel kurula sunar. Tebliğde sayılanlar dışında apel yoluna başvurma, sermaye azaltımı, başka bir şirketle iyileştirici birleşme gibi tedbirlerin alınması da mümkündür.


Genel kurulun alması gereken tedbirler şunlardır: Genel kurul, yönetim kurulu tarafından önerilen tedbirlerin aynen veya tadilen kabulü veya bunlar dışında başka bir tedbire karar verebilir. Ancak, genel kurulun önerileri kabul etmekle yetinmesi mümkün değildir.

Sermaye kayıp oranının 2/3 düzeyine ulaşması halinde ise yönetim kurulunun hemen genel kurulun toplantıya çağrılması ve genel kurulun sermaye bakımından tedbir alması gerekmektedir. Genel kurul, sermayenin artırılması, tamamlanması veya tam 2/3 seviyesinde olunması halinde 1/3 ile yetinilmesi için sermaye azaltımı kararı alabilecektir. Son ihtimal, muhasebe tekniği bakımından takibi son derece zor bir oran olduğu için sermaye artırımı veya tamamlanması seçenekleri daha bir ağırlık kazanmaktadır. Sermaye artırımı bakımından eş zamanlı azaltım ve artırım  Tebliğ ile daha cazip hale getirilmiş olup konu aşağıda ele alınacaktır. Genel kurul ayrıca şirketin bir başka şirket şirketle iyileştirici birleştirilmesine de karar verebilir.

Genel kurul tarafından tedbir alınmaması halinde, şirket kendiliğinden sona erer ve hakkında tasfiye hükümleri uygulanır.

3. BORCA BATIKLIK HALİNDE ALINMASI GEREKLİ TEDBİRLER

Borca batık olma, şirket aktiflerinin borçlarını karşılayamaması yani sermaye kaybının 1 oranını aşıp öz kaynak tutarının negatif değere ulaşması halidir.

Bu durumda, yönetim organı hem işletmenin devamlılığı esasına hem de aktiflerin muhtemel satış fiyatlarına göre ara bilançolar çıkartır. Her iki bilançonun da şirketin borca batık olduğunu göstermesi halinde, yönetim kurulu derhal genel kurulu sermayenin artırılması veya tamamlanması önerisi ile toplantıya çağırır. Genel kurul ayrıca şirketin bir başka şirket şirketle iyileştirici birleştirilmesine de karar verebilir. Bu tedbirlerin alınmaması halinde, şirketin iflası veya konkordato talebi ile mahkemeye başvurur.

Borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması yönetim organının devredilemez bir görevidir. Borca batıklık halinde, bir alacaklının da şirket iflası için başvurması mümkündür.

4. SERMAYENİN KAYBI VE BORCA BATIKLIK TEBLİĞİNİN GETİRDİKLERİ

Sermayenin Kaybı ve Borca Batıklık Tebliği ile açıklığa kavuşturulan hususlara ilişkin detaylı açıklamalara aşağıda yer verilmiştir:

a) Sermayenin kaybı veya borca batıklık hesaplamalarında kur farkı zararları dikkate alınmayabilecektir.

Hızlı kur artışının Şirket bilançolarına olan olumsuz etkilerinin giderilmesi bakımından kur farkı zararları sermaye kaybı veya borca batıklık hesaplamalarında dikkate alınmayabilecektir. Sermaye şirketleri bakımından sermayenin korunması ilkesine bağlı olarak sermaye kayıpları belirli düzeylere ulaştığında alacaklıların ve ortakların korunması bakımından şirket organlarının çeşitli tedbirleri alması öngörülmüştür. Sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda aşağıdaki şartlarla kur farkı zararları dikkate alınmayabilecektir:

  • Kur farkı zararlarının dikkate alınmaması seçimlik (ihtiyari) bir hak olup Şirketler tercihlerini hesaplamada bu zararları dikkate almak yönünde de kullanabilirler. Örneğin, konkordato talebinde bulunan bir borçlu projesinde bu zararları da dikkate alabilecektir. Kur farkı gelirlerini hesaplamada dikkate alan bir Şirket kur farkı zararlarını diğer şartların da sağlanması şartıyla hesaplamada dikkate almama hakkına sahip olacaktır.
  • Seçimlik hak 01 Ocak 2023 tarihine kadar geçerlidir. Bu hak geçici bir süre ile sağlanmış olup yaklaşık 4,5 yıl geçerli olacaktır.
  • Kur farkı zararları henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğmalıdır. Bu nedenle, vadesi gelip ödenen veya yenilenen borçlardan doğan kur farkı zararlarının hesaplamalarda dikkate alınması zorunludur. Vadesi geçtiği halde ödenmemiş veya ihtilaflı olan borçlardan doğan zararların da hesaplamada dikkate alınması ihtiyaridir. Ancak, bunların ödendiği anda hesaplamalarda dikkate alınması zorunludur. Şirketlerin kur farkı zararlarının bu takiplerin yapılmasını izin verecek şekilde muhasebeleştirilmesi önerilmektedir.

b) Borca batıklık değerlendirilmesi açıklığa kavuşturulmuştur.

Tebliğe göre borca batıklık tespitinin hem işletmenin devamlılığı esasına hem de aktiflerin muhtemel satış değerlerine göre çıkarılan ara bilânçoları üzerinden yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, borca batıklık değerlendirmesi her iki ara bilanço bakımından da varsa geçerlilik kazanabilecektir. Şirket borca batık olduğunun tespiti sonrasında sermayenin artırılmasına veya tamamlanmasına karar verebilecektir. Bu tedbirlerin alınmaması halinde, yönetim organı, şirketin iflası veya konkordato talebiyle mahkemeye başvurur.

c) Eş zamanlı sermaye azaltımı ve artırımı cazip hale getirilmiştir.

Sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması ile birlikte eş zamanlı olarak istenilen tutarda sermaye artırımına karar verilebilecektir. Sermayenin azaltılması işlemi ile birlikte eş zamanlı sermaye artırımında artırılan sermayenin en az dörtte birinin ödenmesi şarttır. Bu nedenle, sermaye azaltımının zarar kadar olması halinde, azaltılan tutarla aynı veya daha yüksek tutarlı eş zamanlı artırım yapılması şartı öngörülmemiş istenilen tutarda artırım yapılmasına imkan verilmiştir. Artırılan tutarın ödenmesi bakımından da artırılan tutarın azaltılan tutardan daha az veya aynı olması halinde dahi tamamının ödenmesi istenmemiş en az dörtte birinin ödenmesi yeterli görülmüştür. Sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması yoluna gidilmeden sermaye artırımına karar verilmesi halinde ise sermayenin en az yarısını karşılayacak tutarın tescilden önce ödenmesi zorunlu tutulmuştur. Bu nedenle, eş zamanlı sermaye azaltımı ve artırımı daha da cazip bir hale gelmiştir.

ç) Hesaplamalar, TFRS veya BOBİ FRS veya zorunlu veya ihtiyari olarak bunları uygulamayanlar açısından VUK bilançolarına göre yapılacaktır.

Bu nedenle, hesaplamalarda VUK veya TMS bilançolarını alternatif olarak kullanmak mümkün olmayacaktır. Şirket ihtiyari olarak TMS uygulasa dahi hesaplamaları bu şekilde hazırlanan finansal tablolar üzerinden yapacaktır. Fakat, Şirket sadece VUK bilançosu hazırlamakta ise hesaplamalar bu bilanço üzerinden yapılacaktır. Sermayenin kaybı değerlendirmesi son yıllık bilanço, borca batıklık değerlendirmesi ise yıllık veya 3, 6 veya 9 aylık ara dönem bilançoları üzerinden yapılacaktır.

 d) “Sermaye Tamamlama Fonu” hesabı ihdas edilmiştir.

Tebliğ’de “sermayenin tamamlanması”, bilânço açıklarının ortakların tamamı veya bazı ortaklar tarafından kapatılması olarak tanımlanmıştır. Kanuni yedek akçelerin yitirilen kısımlarının tamamlanmasına gerek yoktur.  Sermayenin tamamlanmasında, anonim şirketler bakımından oybirliği ile limited şirketler bakımından ise şirket sözleşmesi hükümleri uygulanır. Sermayenin tamamlanmasına karar verilmesi halinde her ortak zarar sebebiyle karşılıksız kalan tutarı kapatacak miktarda parayı vermekle yükümlüdür. Her ortak, payı oranında tamamlamaya katılabilir. Sermayenin tamamlanamaması, bazı ortakların kendi istekleriyle tamamlama yapmasına engel oluşturmaz.

Sermaye tamamlama, sermaye konulması veya borç verilmesi niteliğinde olmayıp karşılıksız olup ortak verdiğini geri alamaz. Ayrıca yapılan ödemeler, gelecekte yapılacak sermaye artırımına ilişkin bir sermaye avansı olarak nitelendirilmez. Sermaye tamamlama ödemeleri, öz kaynaklar içerisinde sermaye tamamlama fonu hesabında izlenir.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 01.06.2012 tarihli ve B.07.1.GİB.0.06.49-010.01-11 sayılı Özelgesine göre “sermaye tamamlama fonu”, “ödenen şirket” açısından vergiye tabi kurum kazancına dâhil edilmesi gereken bir unsur ve fakat “ödeyen şirket” açısından iştirakin maliyetine eklenmesi veya gider yazılması veya zarar olarak dikkate alınması mümkün olmayan bir unsur olarak ele alınmıştır. Bu nedenle, sermaye tamamlama fonu, özkaynak tutarında bir artış teşkil ettiğinden ve sermaye konulması niteliğinde olmadığından; vergi hukuku karşısındaki durumu netleştirilmeden bu tedbire başvurulması riskli görünmektedir.

e) İyileştirici birleşme bakımından “serbestçe tasarruf edilebilir özvarlık” tanımlaması netleştirilememiştir.

Sermaye kaybı veya borca batık durumda olan bir şirket, kaybolan sermayeyi karşılayabilecek tutarda serbestçe tasarruf edilebilen özvarlığa sahip bulunan bir şirket ile birleştirilebilir. Sermaye kaybı veya borca batık bilânçonun varlığı bir şirketin birleşmesini engellemez. Sermaye kaybı veya borca batık bilânçonun devralan veya devrolunan şirkette bulunması önemli değildir. Sermaye kaybı veya borca batık durumda olan şirket devralan veya devrolunan olabilir.

Tebliğde, “serbest yedek akçe”, kanuni yedek akçelerin sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarısını aşan kısmı ile kanun ve sözleşme gereği ayrılanlar dışında genel kurulca ayrılmasına karar verilen yedek akçeler şeklinde tanımlanmış ancak bunun “serbestçe tasarruf edilebilir özvarlık” içerisinde nasıl dikkate alınacağı açıklığa kavuşturulmamıştır.

“Serbestçe tasarruf edilebilir özvarlık”, toplam özvarlıktan sermaye, bağlı ihtiyari yedek akçeler ve kanuni yedek akçelerin sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarısı çıkarıldıktan sonra kalan tutardır. Ancak ihtiyari bir yedek akçenin tahsis amacı genel kurulca kaldırılırsa, o yedek akçe de serbest özvarlığa eklenir. Mevzuatın belirli şartlarla bilançoya konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği fonların hesaplama karşısındaki durumu ise belirsizdir.

5. SONUÇ

 

Sermaye şirketlerinin sermaye kaybı oranlarına bağlı olarak alınması gerekli önlemler Türk Ticaret Kanunu’nun 376 ncı maddesine göre değişmekte olup “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 376 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” ile söz konusu maddenin uygulanmasına ilişkin bazı konular açıklığa kavuşturulmuştur. Bu çalışmamızda, sermayenin kaybı ve borca batıklık halinde alınması gerekli tedbirler ve söz konusu Tebliğ ile açıklığa kavuşturulan hususlar ele alınmıştır. Şenol KOCAER  https://www.verginet.net