İşvereni İflas Eden İşçinin Hakları Nelerdir
02 Mart 2010

I- GİRİŞ
Ticaret mahkemesince iflasına karar verilen bir borçlunun (müflisin), haczedilebilen bütün malvarlığının cebri icra yolu ile paraya çevrilip, bundan bilinen bütün alacaklıların tatmin edilmesini sağlanması(1) iflas olarak tanımlanmıştır. İflasın açılmasıyla müflis borçlu, masaya ait mallar üzerindeki tüm tasarruf yetkisini kaybetmektedir. İş hukuku bakımından da işverenin işçilerine olan borçları iflas idaresince üstlenilmiş olmakta, işverenin hukuki işlem ehliyeti iflas kararından ötürü sınırlanmıştır. Ayrıca, iflas idaresi işverene özgü talimat verme yetkisini kullandığından somut işveren konumuna gelmektedir. Bu sebeple Hukuk sistemimizde, iflasın açılmasıyla iş sözleşmesinin kendiliğinden sona ereceğini öngören bir hüküm bulunmadığı için kural olarak, işverenin iflası halinde iş sözleşmelerinin devam ettiği kabul edilmektedir. Söz konusu düzenlemeler sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak yapılır. Bu şekilde işverenin iflası ile sonuçlanan faaliyette işçinin hak ve alacakları imtiyazlı alacak olarak korunması gerekir.

Makalemizde işvereni iflas eden işçinin haklarının ne olduğu ve nasıl korunduğu izah edilecektir.

II- İŞVERENİ İFLAS EDEN İŞÇİNİN HAKLARI
İflasın açılmasıyla müflis borçlu, masaya ait mallar üzerindeki tüm tasarruf yetkisini kaybettiği için işçi ile işveren arasındaki sözleşmelerin taraflarca kararlaştırıldığı şekilde ifa edilmesini önemli ölçüde engellemekte ve sözleşmenin amacı ağır bir şekilde tehlikeye girmektedir(2). Ancak iflasın açılmasıyla iş sözleşmesinin kendiliğinden sona ereceğini öngören bir hüküm bulunmadığı için kural olarak, işverenin iflası halinde iş sözleşmelerinin devam ettiği kabul edilmektedir. İcra ve İflas Kanunu’nun 198 ve 224. maddelerinde öngörülen iflas idaresinin seçim hakkı ve sözleşmenin aynen ifasına karar vererek iş vermeye devam edebilmesi, iş sözleşmesinin iflasla sona ermeyeceği anlamına gelmektedir ki ayrıca Yargıtay’da verdiği bir Karar’da “…Öte yandan önceki işverenlerin iflası ile hizmet akdinin sona erdiği de kabul edilemez. Çünkü davacı iflastan sonra da çalışmasını sürdürmüştür… Önceki dönem için süre ve ücret dikkate alınarak masa aleyhine hüküm kurulmalıdır.”(3) hükmüne vararak, iş sözleşmesinin işverenin iflasıyla birlikte sona ermediğini açıkça kabul etmiştir(4). İş sözleşmesi devam etse de işçinin haklarının tam olarak korunduğu söylenemeyebilir. Bu sebeple işvereni iflas eden işçinin haklarının imtiyazlı haklarla korunması gerekmektedir.

Peki işvereni iflas eden işçinin hakları nelerdir ve nasıl korunur? İşverenin iflası halinde korunması gereken işçi hakları şu şekilde sınıflandırabiliriz.

A- İŞÇİNİN TEMİNAT İSTEME VE SÖZLEŞMEYİ SONA ERDİRME HAKKI

İcra ve İflas Kanunu’nun 198. maddesi gereği iflas idaresi, müflisin sözleşmeden doğan borcunun aynen ifasına karar verdiğinde, alacaklı iflas idaresinden, kendisine yapılacak karşı edimin teminat altına alınmasını isteyebilir.

Kanun maddesinde görüldüğü üzere; alacaklıya tanınan teminat isteme yetkisi mutlak olup, hiçbir şarta bağlanmamıştır, ancak hemen belirtmek gerekirse; burada talep müflise değil, iflas masasına yöneltilecektir ve söz konusu teminat alacaklının uğradığı zararın karşılanmasını sağlayabilecek durumda olmalıdır(5). Ayrıca iflas idaresi, sözleşmenin aynen ifasına karar verdikten sonra karşı taraf gerekli teminat kendisine gösterilene kadar kendi edimini ifadan kaçınabilir. Verilen sürede gerekli teminat gösterilmezse, sözleşmeyi feshedebilir(6). İflas idaresince gerekli teminat gösterildikten sonra, sözleşme bu nedene dayanarak feshedilemez.

B- İŞÇİNİN ÜCRET VE PARAYLA ÖLÇÜLEBİLEN MENFAATLERİ İSTEME HAKKI

İşçinin çalışması karşılığı hak ettiği ücret, ikramiye, prim, komisyon hakkı gibi alacaklarının yanında diğer alacakları olan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin alacağı gibi alacaklarını isteme hakkı bulunmaktadır. Söz konusu haklarla ilgili yasal dayanak bilindiği üzere 4857 sayılı İş Kanunu’nun ilgili maddeleridir, ancak işverenin iflası halinde işçi alacaklarının korunmasına ilişkin düzenlemeler, işçi işveren ilişkilerindeki temel kanun olan söz konusu Kanun’da değil, İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenmiştir(7).
İcra ve İflas Kanunu’nun 206. maddesi gereği işverenin iflası halinde, ücret alacağının öncelikle ödenmesi için, masa mallarının satışı sonucu elde edilen paradan, rehin alacakları, masa alacakları, Devlet alacakları ve özel yasalarla ayrıcalığı kabul edilmiş alacakların ödenmesinden sonraki ilk sırada değerlendirilerek işçi alacaklarına imtiyaz tanınmıştır ve adi alacaklar içinde bulunan işçi alacakları, bunlar içinde imtiyazlı alacak olup birinci sırada yer almaktadır.

Söz konusu madde kapsamda kabul edilen ve imtiyazlı alacak olarak birinci sırada ödenecek işçi alacakları, iflasın açılmasından evvelki bir yıl içinde doğmuş olan kanun ve sözleşmelerden kaynaklanan ücret ve parayla ölçülebilen menfaatler, ihbar ve kıdem tazminatlarıdır bu sebeple maddede geçen “işçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları” hükmünden dolayı imtiyazlı alacak kapsamına alınan işçi alacakları, iflasın açılmasından önceki bir yıllık süreye ilişkin ücret ve diğer haklar olup, daha önce doğmuş olan alacakların imtiyazlı alacak olarak kabul edilerek öncelikle ödenmesi söz konusu değildir(8). Bununla beraber işverenin iflasından sonraki döneme ilişkin ücret alacağı “iflas alacağı” olmayıp “masa alacağı”dır. Bu sebeple Kanun’un 248. maddesi gereği iflas sonrası döneme ilişkin ücret alacağının borçlusu, bizzat iflas masası olduğundan, masa alacağı olarak iflas masasınca bütün iflas alacaklarından önce ödenecektir.

III- SONUÇ

İflas masasının masa mallarını satışından elde ettiği paradan, öncelikle rehinli alacaklar, masa alacakları, bir malın aynından doğan amme alacakları (bina, arazi vergisi gibi) ve özel yasalarda kabul edilmiş imtiyazlı alacaklar ödendikten sonra işçi hak ve alacakları ödeneceği için işverenin iflası halinde işçi alacakları için İcra ve İflas Kanunu’nda getirilen güvencenin yeterli olduğunu söylemek güçtür.


Ersin UMDU*
Yaklaşım

* Sosyal Güvenlik Kurumu Müfettişi

(1) Baki KURU, İcra ve İflas Hukuku, C.3, Ankara 1993, s. 2599
(2) KURU, age, s. 2598
(3) Yrg. 9. HD.’nin, 14.11.1995 tarih ve E.17661, K.34218 sayılı Kararı.
(4) Ersin UMDU, “İşverenin İflasının İş Sözleşmelerine Etkisi”, Yaklaşım, Sayı: 205, Ocak 2010, s. 203-205
(5) KURU, age, s. 2600
(6) KURU, age, s. 2600
(7) 4857 sayılı Kanun’da işverenin aciz duruma düşmesi veya iflası ile ilgili sadece 33. maddesinde düzenlenen “Ücret Garanti Fonu” bulunmaktaydı ancak söz konusu düzenleme de 5763 sayılı Kanun’un 37. maddesi ile ilga edilmiş ve 4447 sayılı Kanun’un Ek-1. maddesinde tekrar düzenlenmiştir. Buna göre; işsizlik sigortasına tabi olarak sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi olarak çalıştıran işverenin konkordato ilan etmesi, işveren için aciz vesikası alınması, iflası veya iflasın ertelenmesi nedenleri ile işverenin ödeme güçlüğüne düştüğü hallerde geçerli olmak üzere, işçilerin iş ilişkisinden kaynaklanan üç aylık ödenmeyen ücret alacaklarını karşılamak amacı ile İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında ayrı bir Ücret Garanti Fonu oluşturulmuştur.
(8) Sarper SÜZEK, İş Hukuku, İstanbul 2002, s. 320