Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
TTK' nun KOBİLER alanında getirdiği yenilikler PDF Yazdır e-Posta
05 Haziran 2007

I.Bölüm: Ölçeklerine Göre Ticari İşletmeler ve Sermaye Şirketleri

TTK Tasarısı’nın en önemli yeniliklerinden birisi, isletmeler için getirdiği yeni muhasebe Standartlarıdır. Tasarı m. 64 uyarınca, isletmelerin muhasebe düzeni, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları uyarınca hazırlanacak olan “Türk Muhasebe Standartları’na” göre düzenlenecektir. Muhasebe standartları isletmenin büyüklüğüne göre farklılık gösterdiğinden, KOBİ kavramının açıklığa kavuşturulması zorunlu olmuştur.

 

Tasarı m. 1500, KOBİ’leri karakterize edecek ölçütlerin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından çıkarılacak Yönetmelik ile tanımlanacağını 2 öngörmüştür. Zira Uluslararası Finansal Raporlama Standartları, KOBİ’ ler açısından büyük isletmelere nazaran daha farklı muhasebe standartları Uygulanmasını öngörmektedir. Tasarı m. 64/5 uyarınca Türk Muhasebe Standartları da Uluslar arası Finansal Raporlama Standartları’na göre hazırlanacaktır. Böylelikle KOBİ’ ler, yeni düzende Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’nın küçük ve orta çaplı isletmeler için öngördüğü Muhasebe standartlarına tabi olacaktır.

TTK Tasarısı, küçük - orta ve büyük sermaye şirketi arasında da ayrım yapmaktadır (Tasarı m. 1501). Bu ayrım da;

1) aktifte görünen zararın indirilmesiyle tespit edilen bilânço toplamının tutarına,

2) hesap döneminin son gününden önceki oniki ay içindeki satışlar toplamına,

3) yıllık ortalama çalışan sayısına göre belirlenmektedir. Sermaye şirketleri arasında yapılan bu ayrım da, sermaye şirketinin büyüklüğüne göre uygulanacak muhasebe standartlarını belirlemeye hizmet edecektir. TTK Tasarısı’nda küçük-büyük ticari isletme ayrımına ve küçük-büyük sermaye şirketi ayrımına yer verilmesinin amacı, sadece bir teşebbüse hangi muhasebe standartlarının uygulanacağının Belirlenmesine hizmet etmez. Bu düzenlemenin amacı, herhangi bir mevzuatta bu ayrıma göre farklı sonuçların düzenlenmesi halinde, bu ayrımın ne anlama geldiğini açıklığa kavuşturmaktır 3. Bu iki ayrım, sadece TTK’ da değil, Ticaret Hukuku’na özgü diğer düzenlemeler bakımından da dikkate alınacak, özellikle KOBİ’ ler bakımından uygulanacak teşvik politikalarında, bir teşebbüsün çapının belirlenmesinde bu ölçütlere başvurulacaktır.

Bu nedenle TTK Tasarısı’nın özellikle muhasebe standartlarına ve bu standartlar uyarınca tutulacak Ticari ve mali kayıtlara ilişkin olarak, KOBİ’ ler bakımından özel bir düzenleme getirdiği kaydedilmelidir.

 

 

 

.                                                                                                              . 

2 Bkz. Yuk. Dip not 1’ de belirtilen Yönetmelik.

3 Örneğin çıkarılacak bir kanunla büyük sermayeli şirketleri için özel bir teşvik politikasının uygulanması halinde “büyük sermaye şirketi” kavramının ne anlama geldiği kanunlaşması halinde TTK Tasarısı m. 1501’ e bakılarak tespit edilecektir.

II.Bölüm: Yeni Ticari İşletme Hukuku’nun KOBİ’ lere Etkileri 

A. Ticaret Siciline İlişkin Yenilikler

Ticaret Sicilinin Standardizasyonu

Ticaret sicili, ticari isletme ve onu isleten tacir hakkında kanunun öngördüğü verilerin tutulduğu bir kayıt sistemidir. Ticaret sicilinin mevcut sistemi, son derece yetersizdir. Gerek bir tacirle hukuki işlem yapmadan önce o tacir ve ticari isletme hakkında bilgi toplamak isteyen kimseler, gerekse belirli bir uyuşmazlığın çözümünde sicil kayıtlarına başvuran mahkemeler, sicil sisteminin yetersizliği nedeniyle bu girişimlerinden verim alamamaktadır. Ayrıca, ülkemizde her şehirde bulunan Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün, kendi geliştirdiği sicil kurallarını uygulama eğiliminde olduğu gözlemlenmektedir.

Bu olgu, ticaret mevzuatıyla dahi ters düsen bir ticaret sicili uygulamasının varlığına işaret

etmektedir. Bu gerçekten hareketle TTK Tasarısı, ticaret siciline ilişkin daha kurumsal ve şeffaf bir yapı öngörmektedir. Tasarı, hem ticaret siciline ilişkin mevcut düzenlemelerin yarattığı boşluğu doldurmayı hedeflemekte, hem de keyfi uygulamalara set çeken kurallara yer vermektedir. Kuşkusuz ki; TTK Tasarısı’nın kanunlaşması halinde, Ticaret Sicili Tüzüğü’nün de Tasarı’nın koyduğu ilkeler ışığında yeniden düzenlenmesi gerekecektir.

 

Ticaret Sicili Veri Tabanı

Tasarı’nın ticaret sicili ile ilgili olarak getirdiği yenilikler arasında iki noktaya özel olarak değinmek gerekmektedir: İlk olarak, ticaret sicilinde tescil ve ilâna tabi olan tüm hususlar, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nezdinde kurulacak bir elektronik bilgi bankasında toplanacaktır (Tasarı m. 24/2). Bu tür bir veri tabanının oluşturulması, TTK Tasarısı’nın baslıca hedeflerinden bir olan “şeffaf ticaret düzeninin” vazgeçilmez koşuludur.Bu yeniliğin KOBİ’ ler açısından çok yararlı olduğunu kaydetmek mümkündür. Sanayi sektöründeki konumu itibariyle bir çok teşebbüs ile is yapan KOBİ’ ler, bir teşebbüs ile herhangi bir iş yapmadan önce bu veri bankasını inceleyerek o teşebbüs hakkında ihtiyaç duyduğu tüm bilgileri toplama imkanına kavuşacaktır. Bu yeniliğin KOBİ’ lerin sağlıklı iş girişimlerinde bulunmasına hizmet edeceği şüphesizdir.

 

Devletin Sorumluluğu

İkinci çarpıcı yenilik, ticaret sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumlu tutulmasıdır(Tasarı m. 25). Mevcut sistemde, ticaret sicilinin hatalı bir şekilde tutulmasından doğan zararların kimin tarafından karşılanacağı beli değildir. Tasarı, yeni düzenlemesiyle bu konuda önemli bir boşluğu doldurmakta, Devlet’e sorumluluğu yükleyerek ticaret sicilinin doğru ve eksiksiz bir şekilde tutulması yolunda önemli bir adım atmaktadır. KOBİ’ lerin hatalı sicil kayıtlarından dolayı zarar görmesi halinde bu zararın Devlet tarafından tazmin edilmesi, ticaret hayatına güven anlayışının egemen olmasını sağlayacaktır.

 

B.    Ticari İsletmelerinin Muhasebe Düzenine İlişkin Yenilikler

Bir isletmenin mali yapısının isletmenin muhasebe düzeninden tam olarak tespit edilebilmesi için, muhasebe düzeninin kurallara uygun bir şekilde tutulması gerekir. Ancak ülkemizde, isletmelerin önemli bir çoğunluğunun sağlıklı bir muhasebe düzenine sahip olmadığı bilinmektedir. Öyle ki, olağan koşullarda borca batıklık veya organsızlık nedeniyle tasfiye edilmesi gereken birçok isletme, ülkemizde halen faaliyetini sürdürmektedir. Bu olgu, bazı isletmelerin tercihlerinden kaynaklandığı ölçüde, muhasebe standartlarının zayıflığından da ileri gelmektedir. Sistemin mevcut yapısı, şeffaflıktan uzaktır.

Yeni Ticaret Düzeninde Demokles’in Kılıcı: Uluslararası Finansal Raporlama Standartları

TTK Tasarısı, bu olguyu gözeterek ticari isletmelerin muhasebe düzeni açısından önemli bir reformu öngörmektedir: Tasarı’nın kanunlaşması halinde; tüm ticari isletmelerin muhasebe düzeni, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ışığında hazırlanmakta olan Türkiye Muhasebe Standartları‘ na göre tutulacaktır. Bu düzenleme, tüm ticari isletmelerin kayıtlarının bir düzene sokulması ve standardize edilmesi açısından kritik bir önem taşımaktadır. Tasarı’nın öngördüğü reform, ilk aşamada yeminli mali müşavirleri ve serbest muhasebeci mali müşavirleri yakından ilgilendirmektedir. Mali müşavirlerin bu sürece hızla adapte olabilmeleri için, meslek odalarına önemli bir görev düşmektedir.

KOBİ’ lerin Yeni Muhasebe Standartlarına Adaptasyonu

İkinci olarak, bu düzenlemenin KOBİ’ ler açısından getirdiği adaptasyon süreci de önemsenmelidir. KOBİ’ lerde kadrolu olarak çalışan muhasebecilerin yeni muhasebe standartları konusunda eğitilmeleri, Tasarı’da yer alan düzenlemelerin amacına ulaşması açısından kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu noktada TTK Tasarısı’nın KOBİ’ ler açısından getirdiği yeniliklerin temel etkisi belirginleşmektedir: KOBİ’ler, Modern Hukukun yoğun etkisiyle biçimlenen yeni Ticaret Hukuku düzenine uyum sağlamak için, bir yeniden yapılanma sürecine girmelidir. Tasarı’nın getirdiği düzenlemeler, bu dönüşümün yeniden yapılanmadan ibaret kalmayacağını, bir sürekli yapılanma zorunluluğunu beraberinde getireceğini ortaya koymaktadır.

Bu bağlamda KOBİ’ nin yeni bir muhasebe düzenine geçmesi, adeta o KOBİ’ nin ekonomik yapısının yeniden kurulması anlamına gelmektedir. Bu dönüşüm, KOBİ’ler açısından mâliyetlidir. Ancak bu dönüşümün başarılması, bambaşka bir ticaret ikliminin oluşumunu sağlayacaktır. Bu nedenle, muhasebe düzeninin değiştirilmesi ve ekonomik yapının yeniden kurulması konusunda KOBİ’ lere mâlî ve entellektüel destek verilmelidir.

 

C. Ticari Defterlere İlişkin Yenilikler

Yeni sistemde, ticari isletmeler tarafından tutulacak ticari defterler belirlenmemiş, bunun belirlenmesi Türkiye Muhasebe Standartları Kurumu’na bırakılmıştır. Uluslararası muhasebe standartlarına uygun bir şekilde tutulacak ticari defterlerin “uzman bir kişinin makul bir süre içinde yapacağı inceleme sonucunda isletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir edinmesini sağlayacak şekilde” tutulmasını öngörmektedir. (Tasarı m. 64/1).Elektronik Ortamda Ticari Defterler Tasarı, ticari isletmelere ticari defterlerini sadece elektronik ortamda veya klasik usulün dışında dosyalama sistemiyle tutma imkanı tanımaktadır (Tasarı m. 64/3). Bu şekilde tutulan ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin nasıl yapılacağını, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bir tebliğle düzenleyecektir.

 

Tasarı’nın ticari defterlere ve muhasebe düzenine ilişkin kuralları, “gerçeklik” ve “doğru resim verme” ilkelerinden hareketle hazırlanmıştır. Muhasebe düzeninin genel çerçevesini çizen Tasarı, bilanço kalemlerinin yıl sonu finansal tablolarına ve bilançoya yansıtılmasına hakim olan genel değerleme ilkelerine4 (Tasarı m. 78), varlıklarla borçların değerleme ölçütlerine (Tasarı m. 79), iktisap ve üretim değerlerine (Tasarı m. 80) ve nihayet değerlemeyi basitleştirici yöntemlere (Tasarı m. 81) yer vermiş, bu ölçütlerle ilgili ayrıntıları, Türkiye Muhasebe Standartları’na bırakmıştır.

4 Genel değerleme ilkeleri, yılsonu tabloların ve bilânçonun isletmenin gerçek durumunu yansıtması açısından kritik bir rol üstlenmektedir. Bu ilkeler uyarınca, kapanış bilânçosuyla bir sonraki faaliyet döneminin açılış Bilânçosundaki değerler, birbirinin aynı olmalı, değerlemelerde “isletmenin sürekliliği” ilkesi gözetilmelidir. Bu ilkeler uyarınca, bilânço kapanış gününde, isletmenin varlıkları ve borçları teker teker değerlendirilecek, söz konusu değerleme olası risklerin ve zararların dikkate alınması suretiyle “ihtiyatla” yapılacaktır (Tasarı m. 78/1).

D. Haksız Rekabete İlişkin Düzenlemeler

Avrupa Birliği’ ne uyum sürecinin ağırlık noktalarından birisi, fikri ve sınai hukuk mevzuatının iyileştirilmesi ve geliştirilmesidir. Bu amaca yönelik olarak, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu yenilenmiş, Patent Haklarının Korunması Hakkında KHK, Markaların Korunması Hakkında KHK, Endüstriye Tasarımların Korunması Hakkında KHK gibi temel düzenlemeler yakın dönemde yürürlüğe konulmuştur. Sınaî mülkiyet haklarının etkin bir şekilde korunması, rekabet düzeninin sağlıklı bir şekilde tesis edilmesine bağlıdır. Bu çerçevede, ülkemizde rekabetin korunmasına ilişkin hukuki düzeni oluşturan Rekabetin Korunması Hakkında Kanun da önemli bir işlev üstlenmektedir.

Gelişimi ve büyümeyi ilke edinmiş olan KOBİ’ler açısından en önemli ihtiyaçlardan birisi de, KOBİ’ lerin haksız rekabete karsı korunmasıdır. Ülkemizde birçok teşebbüsün, uygulamada “parazit rekabet” olarak adlandırılan bir anlayışı benimsediği unutulmamalıdır. TTK.m. 56 hükmünde haksız rekabet, “aldatıcı hareket ve iyi niyet kurallarına aykırı diğer yollarla ekonomik rekabetin her türlü kötüye kullanımı” olarak tanımlanmaktadır. TTK’ nın haksız rekabete ilişkin mevcut düzeni, TTK’ nın yürürlüğe girdiği 1957 yılından bu yana değiştirilmediği için çağdaş dinamiklerden uzak kalmıştır. TTK Tasarısı, modern gelişmeleri gözeten, haksız rekabet ile rekabetin korunması arasında köprü kuran ve haksız rekabetin belirlenmesinde tüm ilgililerin menfaatlerini gözeten bir sistem getirmektedir.

Yeni sistemde Tasarı m. 54 hükmü, haksız rekabeti “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya diğer şekillerdeki dürüstlük kurallarına aykırı davranışları veya ticari uygulamalar” olarak tanımlamaktadır. Haksız rekabete ilişkin düzenlemeler, “bütün katılanların menfaatine dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” amacına yönelmektedir.

Yeni sistemde “rekabet düzeninin korunması” fikri ön plana çıkarılmış5, isletmelerin parazit rekabete karsı korunması hedeflenmiştir. TTK Tasarısı’nda sayılan bazı haksız rekabet hallerini temel baslıklar altında su şekilde sıralamak mümkündür:

• Dürüstlük kurallarına aykırı satış ve reklam yöntemleri

• Başkalarını bağlı bulundukları sözleşmeyi ihlal etmeye yönlendirmek

• Başkalarının is ürünlerinden yetkisiz bir şekilde yararlanma

• Vs sırlarının açıklanması

• Belirli bir meslek için öngörülen is koşullarına uyulmaması

• Dürüstlük kuralına aykırı genel işlem şartlarının kullanılması.

 

Görüldüğü üzere, haksız rekabete ilişkin düzenlemeler,

- Tüm KOBİ’leri rekabeti bozmayacak şekilde dürüst davranmaya yöneltmekte ve

- dürüst KOBİ’leri haksız rekabete karsı daha etkin bir şekilde korumaktadır.

Ülkemizde özellikle reklamlar ve kapıdan tanıtımlar yoluyla yapılan satışlarda tüketiciler aldatılmaktadır. Ayrıca bir çok teşebbüs, doğru verilere dayanmayan ve aşırı abartı içeren reklamlarla haksız kazanç elde etmektedir. Bu bağlamda saldırgan satış yöntemleri, doğru verilere dayanmayan karsılaştırmalı reklamlar, Tasarı’da açıkça yasaklanmıştır (Tasarı m. 55/1/a). Özellikle kendi pazarlarında hakim konumda bulunan teşebbüslerin, rakiplerini elemek veya yeni bir pazara girebilmek amacıyla tedarik bedelinin altında ürün satmaları da haksız rekabet olarak nitelendirilmiştir. Bu eylemin, aynı zamanda Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 6. maddesine aykırı düştüğü de belirtilmelidir.

5. Bu sayede haksız rekabete ilişkin düzenlemeler ile Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un öngördüğü hukuki düzen arasında bir köprü kurulmuş, her iki müessese arasındaki kopukluk giderilmiştir.

Haksız Rekabetin Mağduru Olarak KOBİ’ ler

KOBİ’lerin haksız rekabete karsı korunması açısından güncel bir sorun, KOBİ’ler tarafından meydana getirilen is ürünlerinin rakipleri tarafından haksız yere kullanılmasıdır. Bir çok isletme, kendi iş ürünlerini geliştirmek yerine rakipleri tarafından geliştirilen is mahsullerini yetkisiz bir şekilde kullanarak parazit rekabet yoluyla haksız kazanç elde etmektedir. Tasarı, bu eylemi de açıkça yasaklamış ve yaptırımlara tabi tutmuştur.

KOBİ’ler açısından bir başka etkin koruma, haksız genel işlem şartlarının kullanılmasının yaptırımlara tabi tutulmasıdır. Bilindiği üzere KOBİ’lerin önemli bir kısmı, ana sanayi için üretim gerçekleştirmekte, bu çerçevede büyük isletmelerle çeşitli tedarik sözleşmeleri yapmaktadır. KOBİ’ lerle büyük isletmeler arasında kurulan hukuki ilişkilerde, sözleşmenin tüm içeriği, ekonomik açıdan güçlü konumda bulunan büyük isletmeler tarafından belirlemektedir. Büyük isletmeler, genel işlem şartları adı verilen, tek taraflı formüler hükümlere yer verdikleri ve birçok KOBİ ’yle ayrı ayrı imzaladıkları sözleşme metinlerini KOBİ’ ere dayatmakta, KOBİ’lerin “sözleşmenin içeriğini müzakere etme” imkânı bulunmamaktadır.

Bu durum, KOBİ’lerin büyük isletmelerle imzaladıkları sözleşmelerde, KOBİ’ler aleyhine bir çok hükme yer verilmesine yol açmaktadır. TTK Tasarısı (m. 55/f), sözleşmede dürüstlük kuralına aykırı genel işlem şartlarına yer verilmesini açıkça haksız rekabet olarak nitelendirmektedir. Böylelikle haksız sözleşme içeriğinden dolayı mağdur olan KOBİ’ler, haksız rekabet hükümlerinden yararlanarak uğradıkları zararı tazmin etme imkânına kavuşmaktadır.

KOBİ’ler ve Kredi İlişkileri

Dürüstlüğe aykırı genel işlem şartlarının “haksız rekabet” olarak nitelendirilmesi, KOBİ’ lerle bankalar arasındaki ilişkiler açısından da kritik bir önem taşımaktadır. Avrupa Birliği sanayi politikalarının kökeninde, KOBİ’ lere daha kapsamlı ve daha ucuz kredi sağlanması fikri yatmaktadır. Bu bağlamda ülkemizde de KOBİ’lerin teşvik edilmesi ve daha kapsamlı finansman kaynaklarıyla desteklenmesi için çeşitli politikalar geliştirilmektedir. Bununla birlikte KOBİ ile banka arasında kurulan kredi ilişkisinde, bankanın güçlü konumda bulunması, genel kredi sözleşmelerine KOBİ’ler aleyhine haksız koşullar konulmasına yol açmaktadır. Bilindiği üzere, banka kredi sözleşmelerinin içeriğini, sözleşmenin tarafları (kredi alan ve kredi veren) birlikte belirlememekte, söz konusu içerik doğrudan doğruya bankanın inisiyatifiyle oluşturulmaktadır. Bankalar, güçlü ekonomik konumlarından aldıkları destekle, kredi sözleşmesinin içeriğini tamamen kendi menfaatlerini gözeterek biçimlendirmektedir. Kredi ihtiyacı içinde bulunan KOBİ’ nin, kredi sözleşmenin içeriğini tartışma gücü yoktur.

Ancak bu olgu, sözleşmenin zayıf tarafı konumunda bulunan KOBİ’ nin korunmayacağı anlamına gelmemektedir. Tasarı’nın hazırlanmasına değin MK.m. 2 (dürüstlük kuralı) uyarınca korunan kredi borçlularının konumu, Tasarı’da yer alan haksız rekabet hükümleriyle bir nebze daha güçlendirilmiştir. Kredi sözleşmesine banka lehine konulan hükümler dolayısıyla zarara uğrayan bir KOBİ’, haksız rekabet hükümleri marifetiyle korunabilecektir.

Tüm bu veriler ışığında TTK Tasarısı’nın haksız rekabete ilişkin düzenlemeleri,

• dürüst ve şeffaf

• tedarikçileri, is ortakları ve müşterileriyle haklı ve dengeli ekonomik ilişkiler kuran

• kendi is mahsullerini üreten ve geliştiren

• saldırgan satış yöntemlerinden ve aldatıcı tanıtımlardan kaçınan

KOBİ’ler açısından etkin bir koruma getirmekte, tüm KOBİ’leri dürüst davranmaya ve is koşullarına uymaya yöneltmektedir.

E. Acentelik Hakkında Yenilikler

Tasarı’nın Gerekçesi’nde belirtildiği üzere, ülkemiz bir “acenteler” ülkesidir. Acentelik ilişkisinin iki tarafı dikkate alındığında, ülkemizdeki ticari isletmeler müvekkil (tedarikçi, sağlayıcı) olmaktan ziyade, acente konumundadır. Bu noktadan hareketle Tasarı, mevcut düzende sağlayıcının hukuki menfaatlerini ağırlıklı olarak gözeten sistemi değiştirmiş ve acentelerin haklı menfaatlerini de gözeten yeni bir sistem getirmiştir. Bu bölümde acentelik sözleşmesine ilişkin yenilikler ana hatlarıyla ele alınacak, “acentelerle hukuki ilişkilere giren KOBİ’ler” ve “acente konumunda bulunan KOBİ’ler” için önem taşıyan üç noktaya değinilecektir.

Yetkisiz Acentenin Sözleşme Yapması

Ülkemizde, yabancı teşebbüslerin acenteliğini üstlenen isletmeler bulunduğu gibi, yerli teşebbüslerin acenteliğini üstlenen teşebbüsler de mevcuttur. Bilindiği üzere, acenteler kendi aralarında aracı acenteler ve sözleşme yapmaya yetkili acenteler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bir acentenin müvekkili adına sözleşme yapabilmesi için, müvekkilin onu bu konuda açıkça yetkilendirmesi ve söz konusu yetkilendirmenin ticaret siciline tescil ve ilanı gerekir (Tasarı m. 107). Mevcut TTK sisteminde, acentenin yetkisiz olmasına rağmen sözleşme yapması halinde, durumu öğrenen müvekkil, sözleşmenin diğer tarafına (müşteriye) hemen bu sözleşmeyle bağlı olmadığını bildirmelidir (TTK.m.122).

Müvekkil bu bildirimi hemen yapmazsa, sözleşmeyle bağlı olacaktır. Tasarı, bu sistemi tersine çevirmektedir: Yetkisiz acentenin yaptığı sözleşme, müvekkili değil acenteyi bağlar. Ancak, sözleşmenin yapıldığını öğrenen müvekkil hemen üçüncü kişiye bir bildirimde bulunarak “sözleşmeyle bağlı olmak istediğini” bildirirse, bu takdirde sözleşme müvekkil ile müşteri arasında kurulacaktır.6 Yeni düzenleme, özellikle yabancı teşebbüslerin Türkiye’deki acenteleri ile hukuki ilişkiye giren KOBİ’leri daha özenli hareket etmeye yöneltmektedir: KOBİ’, is yaptığı acentenin müvekkili (sağlayıcı) adına sözleşme yapmaya yetkili olup olmadığını incelemelidir. Zira acentenin bu yetkisi yoksa acente aracılığıyla akdedilen sözleşmeden sağlayıcı değil acente sorumlu olacak, KOBİ’ ile sağlayıcı arasında hukuki ilişki kurulmayacaktır.

Portföy Tazminatı

Ülkemizde yabancı veya yerli teşebbüslerin acenteliğini üstlenen isletmelerin önemli bir çoğunluğu KOBİ’ dir. Acentelik uygulamasında, belirli sektörler dışında, teşebbüslerin, önceden ticaret yapmadıkları bölgelerde acentelik verdikleri, acentenin faaliyeti sayesinde ürünlerinin ve hizmetlerinin tanıtımını sağladıkları, bir müddet sonra acentelik sözleşmesini feshederek bizzat pazara girdikleri veya kendisi açısından daha kârlı koşullarda yeni bir acente atadığı gözlemlenmektedir. Müvekkillerin bu tutumu, acente konumunda bulunan KOBİ’leri mağdur etmektedir. Zira acente, yetkili olduğu bölgede, müvekkilin daha önceden hiç tanınmayan veya az tanınan ürününü tanıtmakta, sadık bir müşteri kitlesi oluşturmakta ve müvekkili için Pazar yaratmaktadır. Müvekkilin acentelik sözleşmesini sona erdirmesi, acentenin bu emeğinin bir anlamda karşılıksız kalmasına, acentenin yarattığı müşteri kitlesinin zahmetsizce müvekkile veya yeni acenteye geçmesine yol açmaktadır. Kuskusuz ki söz konusu müşteri kitlesi, ürünün kalitesi sayesinde oluşmuştur, ancak acentenin emekleri gözardı edilmemelidir.

Bu noktadan hareketle TTK Tasarısı, mevcut sistemde kanunda öngörülmeyen, ancak Yargıtay içtihadıyla kabul edilen portföy tazminatı kurumuna yer vermektedir (Tasarı m. 122).

Örneğin bir KOBİ’, yabancı bir teşebbüsün Türkiye’de aracılık yapmaya yetkili olan acentesi aracılığıyla, bu acentenin sözleşme yapmaya yetkili olduğu zannıyla sözleşme yaparsa, yabancı teşebbüs bu sözleşmeyle bağlı olmayacak, sözleşme KOBİ’ ile acente arasında kurulacaktır. Bu nedenle KOBİ’lerin, tedarik ve sigorta islerinde acentelerle sözleşme yaparken, acentenin yetkili bulunup bulunmadığını sınamasında yarar vardır.

Portföy tazminatı, acentenin müvekkil için yarattığı müşteri kitlesinin acentelik sözleşmesinin sona erdirilmesiyle müvekkile veya onun belirleyeceği yeni acenteye geçmesinden dolayı eski acenteye ödenen denkleştirme tutarıdır. Tasarı,

a) sözleşmenin müvekkil tarafından feshedilmesi olasılığında acentenin kusurlu olmaması ve

b) acentenin sözleşmeyi sona erdirmesi olasılığında ise müvekkilin kusurlu olması kaydıyla acenteye portföy tazminatı ödenmesini öngörmektedir (Tasarı m. 122).

Portföy tazminatı, acentelik sözleşmesinde zayıf konumda bulunan acentenin verdiği emeklerin karşılığını almasını sağlayan, hakkaniyet anlayışına dayalı bir tazminat müessesesidir. Acentelere portföy tazminatı isteme hakkının tanınması, müvekkil ile acente arasındaki güç dengesizliğinin acente aleyhine yarattığı olumsuz sonuçları gideren, acente konumunda bulunan KOBİ’ler için oldukça yararlı bir kurumdur.

Rekabet Yasağı

Uygulamada acentelik sözleşmelerinde, sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönemde acenteye müvekkille rekabet etme yasağının getirildiğine tanık olunmaktadır. Söz konusu rekabet yasağı, acente ile müvekkil arasında yapılan acentelik sözleşmesinde kararlaştırılmakta, acente, acenteliği alabilmek için sözleşmedeki bu tür düzenlemelere katlanmaktadır. Oysa sözleşmenin sona ermesi halinde acente açısından gündeme gelen bu yasak, acente konumunda bulunan KOBİ’ nin girişim özgürlüğünü ciddi bir şekilde sınırlandırmaktadır. Tasarı’da, bu olumsuz sonuçların önlenmesi amacıyla, rekabet yasağına ilişkin önemli sınırlamalar getirilmiştir (Tasarı m. 123). İlk olarak, rekabet yasağı, sözleşmenin bitmesinden sonra azami olarak iki yıl için kararlaştırılabilecektir (Tasarı m. 123/1). İkinci olarak, söz konusu yasak, sadece acentenin inhisar bölgesini, müvekkil için yarattığı müşteri kitlesini ve müvekkilin faaliyet konusunu kapsayabilir. Ayrıca acentelik sözleşmesi, müvekkilin kusuruna istinaden feshedilirse, acente, fesihten itibaren bir ay içinde rekabet yasağına tabi olmadığını müvekkile yazılı olarak bildirerek bu yasaktan kurtulabilecektir (Tasarı m. 123/3).8

III. Bölüm; Ortaklıklar Hukukunun KOBİ’ ler Açısından Getirdiği Yenilikler  

TTK Tasarısı’nda KOBİ’ler için Elverişli Bir Ortaklık Modeli Öngörülmüş müdür?

KOBİ’lerin, mikro isletmeler, küçük isletmeler ve orta büyüklükte isletmeler olarak sınıflandırıldığı dikkate alındığında, ülkemizde KOBİ’lerin; “gerçek kişi tarafından isletilen isletmeler”, “kişi ortaklıkları” (adi ortaklık, Kollektif ortaklık, komandit ortaklık) ve “sermaye ortaklıkları” olarak yapılandırıldığı gözlemlenmektedir. Kuskusuz ki girişimciler, ticari faaliyet yürütürken istedikleri şirket tipini seçmekte özgürdürler. Su kadar ki, ekonomik hayatın riskleri çoğaltması ve çeşitlendirmesi, konjonktürsel risklerin teşebbüslerin başarısını etkilemesi, günümüzde sınırlı sorumluluk ilkesinin geçerli olduğu ortaklık tiplerini daha cazip kılmaktadır. Sınırlı sorumluluk ilkesinin egemen olduğu ortaklıklarda, ortak, sadece ortaklığa koymayı taahhüt ettiği sermaye payını riske etmekte, bunun ötesinde bir sorumluluk üstlenmemektedir. Bu açıdan KOBİ’ler açısından en akılcı yaklaşım, limited ortaklıkların veya anonim ortaklıkların tercih edilmesidir.

TTK Tasarısı KOBİ’ler için yeni bir örgütlenme modeli öngörmemektedir. Avrupa Birliği’nde “Avrupa Anonim Ortaklığı” olarak adlandırılan ve tüm üye devletler açısından tek tip bir ortaklık modeli yaratma düsüncesinin bir ürünü olan örgütlenme modeli, KOBİ’lerin ihtiyaçlarına uygun bir şirket tipi olarak mütalaa edilmemektedir. Bu nedenle Avrupa Birliği’nde KOBİ’lerin ihtiyaçları gözetilerek “Avrupa Özel Şirketi” (European Private Company) modeli üzerinde çalısılmıstır7. Bu ortaklık modeli, üye devletlerde faaliyet gösteren KOBİ’lerin birbirleriyle işbirliği ve ortak pazarda sınırötesi faaliyetleri için tasarlanmıştır. TTK Tasarısı’nda ise, mevcut ortaklık tipleri muhafaza edilmiş, bu çerçevede limited ortaklıklara ilişkin düzenlemelerde önemli değişiklikler yapılmıştır.

Sınırlı sorumluluk esasına dayalı ortaklıklar içinde, KOBİ’ler için en elverişli örgütlenme modeli limited ortaklıktır. Kurumsal yönetim ilkesinin etkisiyle yepyeni düzenlemelere konu olan anonim ortaklıklar, ayrıntılı organizasyonu ve tâbi olduğu katı kurallar açısından KOBİ’lerin tümü açısından elverişli bir ortaklık modeli değildir. Ancak büyüme hedefleri olan KOBİ’lerin anonim ortaklık modelini tercih etmesi isabetli olabilir. Büyümeyi hedefleyen KOBİ’ler açısından bir başka alternatif, basta limited ortaklık olarak örgütlenmek, büyüme hedefleri gerçekleştikçe şirketi tür değiştirme yoluyla anonim ortaklığa dönüştürmektir.

Limited ortaklıklar, kuruluş usulünün daha kolay olması ve organizasyon yapısının daha sade olması açısından KOBİ’ler için anonim ortaklıklara nazaran daha elverişlidir. Yine de belirtmek gerekir ki, muhasebe düzenine, yıl sonu finansal tablolarına ve denetime ilişkin yeni ve kapsamlı hukuk düzeni, limited ortaklıklar bakımından da uygulama alanı bulacaktır. Böylelikle, faaliyetini limited şirket olarak sürdüren KOBİ’ler, özellikle finansal yapı açısından getirilen yeni düzenlemelere uyum sağlamalı ve yeni hukuk düzenine ayak uydurmalıdır. Kanımızca KOBİ’lerin bu süreci bir yeniden yapılanma süreci olarak algılamaları yerinde olacaktır.

 

KOBİ’ler açısından en elverişli örgütlenme modelinin limited ortaklık olması nedeniyle, bu çalışmada Tasarı’nın limited ortaklıklar bakımından getirdiği yenilikler incelenecektir. Bu çerçevede, “Yeni Limited Ortaklıklar Hukuku” tüm yönleriyle açıklanmayacak, sadece KOBİ’leri ve ticaret uygulamasını yakından ilgilendiren ve güncel sorunlar yaratan konulara temas edilecektir.

Avrupa Anonim Ortaklığı’nın KOBİ’lerin somut ihtiyaçları açısından elverişli olmadığına yönelik saptamalar ve Özel Avrupa Şirketi’ne ilişkin çalışmalar için bkz. Report of the High Level Group of Company Law Experts, on A Modern Regulatory Framework for Company Law in Europe, Brussels, 2002 s. 113 vd.

TTK Tasarısı Işığında Limited Ortaklıklar

Tasarı’nın Getirdiği Yeniliklere Toplu Bakış

1. Tek Kişilik Ortaklık

Avrupa Birliği Ortaklıklar Hukuku’nun etkisiyle, Türk Hukuku’nda tek kişilik limited ortaklığa ve tek kişilik anonim ortaklığa yer verilmiştir. Böylelikle KOBİ’lerin limited ortaklık veya anonim ortaklık kurabilmek için saman adamlara gereksinimi kalmayacaktır. Daha açık bir anlatımla bir girişimci, tek basına isleteceği KOBİ’ yi, yine tek basına kuracağı limited ortaklık veya anonim ortaklığın çatısı altında yürütebilir. Mevcut sistemde, limited ortaklıkta tek bir müdürün atanması mümkündür. Yeni sistemde, anonim ortaklıkta da tek kişilik yönetim kuruluna (tek bir yöneticiye) yer vermek mümkündür. Bu itibarla yeni sistemde bir girişimci, KOBİ’sini tek basına kuracağı ve tek basına yöneteceği limited ortaklığın veya anonim ortaklığın çatısı altında isletebilecektir.

2. Limited Ortaklığın Sermayesi

Yeni sistemde limited ortaklığın sermayesi 50.000 YTL’ye yükseltilmektedir (Tasarı m. 580/1). Tasarı’nın bu sekilde kanunlaşması halinde, halihazırda limited şirket çatısı altında faaliyet gösteren KOBİ’lerin, Tatbikat Kanunu ile tanınacak süre zarfında sermayelerini 50.000 YTL düzeyine yükseltmeleri gerecektir.

3. Elektronik Ortamda Ortaklar Kurulu ve Müdürler Kurulu (Tasarı m. 1505)

TTK Tasarısı, teknolojinin sağladığı gelişmeyi değerlendirerek, limited ortaklıklarda ortaklar kurulunun ve müdürler kurulunun ses ve görüntü aktarımı yoluyla elektronik ortamda toplanmasına imkan tanımaktadır. Bu düzenlemenin, çok ortaklı olan veya yabancı sermaye ile kurulan limited ortaklıklar açısından çok pratik yararlar sağlayacağı açıktır.

4. Bilgi Toplumu Hizmetleri (Tasarı m. 1502)

Tasarı, her sermaye şirketine ve bu çerçevede limited ortaklıklara bir web sitesi oluşturma yükümlülüğü getirmiştir. Yeni sistemde her limited ortaklık, oluşturacağı web sitesinde, ilanı gereken olgular ve işlemler, ortaklar açısından önem taşıyan açıklamalar ve finansal tablolar gibi limited ortaklığın menfaat çevresini ilgilendiren hususların web sitesinden ilan edilmesi zorunlu kılınmıştır. Sistem, limited ortaklığın faaliyeti ve mali yapısı hakkında kamunun aydınlatılması bakımından kritik bir önem taşımaktadır.

5. Elektronik Ortamda Yazısmalar (Tasarı m. 1503)

TTK Tasarısı, teşebbüsler arasında Yazısmalar bakımından çok önemli bir reforma yer vermektedir. Tarafların birbirleriyle anlaşması kaydıyla, teşebbüsler birbirleriyle yapacakları yazışmaları, karşılıklı olarak yürütecekleri ihbarları ve ihtarları, birbirlerine gönderecekleri faturaları, teyit mektuplarını elektronik yoldan gönderebileceklerdir. Bu gönderimler, karşılıklı fiziki yazışma ve haberleşme gibi etki doğuracak, hukuken geçerli kabul edilecektir. Özellikle çok sayıda teşebbüsle ekonomik ilişki kuran KOBİ’ler açısından bu düzenleme oldukça faydalıdır: KOBİ’ler, özellikle fatura ve teyit mektuplarını elektronik yoldan gönderebilecek, yazışmalarını geçerli bir sekilde elektronik ortamda yürütebileceklerdir. Söz konusu reform, ticaret hayatının gerektirdiği sürat unsuru açısından oldukça verimli bir atılımdır.

6. Limited Ortaklık Payının Devri (Tasarı m. 595)

Mevcut sistemde, limited ortaklığın paylarının devri anasözleşme hükmüyle yasaklanabilmekte, böyle bir yasak mevcut değilse paylar yazılı bir devir sözleşmesiyle devredilmekte, tarafların imzaları noter tarafından tasdik edilmekte, söz konusu devir işlemi ortaklar genel kurulunun nitelikli yetersayıyla alacağı bir kararla onaylanmak ve pay defterine kaydedilmek suretiyle hüküm ifade etmektedir (TTK.m. 520). TTK Tasarısı’nda ise, bu sistem özellikle yetersayılar ve ortaklar genel kurulunun devir işlemine ilişkin yetkisi açısından değiştirilmiştir. İlk olarak, anasözleşmeye konulacak bir hükümle, pay devrinin devir sözleşmesinin geçerli bir sekilde yapılmasıyla hükümlerini doğuracağı öngörülebilir. Diger bir anlatımla, payların devri için ortaklar genel kurulunun devir işlemini onaylaması zorunluluğu anasözleşme ile kaldırılabilir. İkinci olarak, payları devralanın ödeme gücü konusunda şüpheler varsa, ortaklar kurulu, söz konusu devir işleminin onaylanmasını, devralan tarafından teminat gösterilmesi koşuluna bağlayabilir.

7. Ortakların Ek Ödeme Yükümlülükleri (Tasarı m. 603)

Ek ödeme yükümlülükleri, ortakların sermaye taahhütleri dışında ödemeyi taahhüt ettikleri ek bedelleri konu edinmektedir. TTK Tasarısı, ek ödeme yükümlülüklerini açıkça düzenleyerek ortaklığın gerektiğinde ortaklar tarafından finanse edilmesini öngörmektedir. Ek ödeme yükümlülüklerine, şirketin borca batık duruma düşmesi, şirketin faaliyetine devam edebilmesi için bu finansmana gereksinim duyması veya anasözleşme de belirtilen sebeplerin gerçekleşmesi halinde başvurulabilir.

8. Ortakların Yan Edim Yükümlülükleri (Tasarı m. 606)

Limited ortaklık olarak kurulan bazı KOBİ’lerde, KOBİ’nin faaliyet alanı ile ortakların faaliyet alanı arasında yakın bir ekonomik ilişki mevcuttur 8. Bu olasılıkta, anasözleşme de ortakların şirkete karşı dönemsel olarak belirli edimleri yerine getirmesi kararlaştırılabilir. Tasarı, söz konusu yan edim yükümlülüklerine anasözleşme de yer verilebileceğine ve ayrıntıların ortaklar genel kurulu tarafından belirlenebileceğine ilişkin bir düzenleme getirmektedir. Böylelikle KOBİ’lerde, KOBİ’ ile ortakları arasında tedarik ilişkilerine özgü çerçevenin ortaklığın anasözleşmesinde düzenlenmesine, ortaklar genel kurulunda alınacak kararlarla bu ekonomik ilişkilere ilişkin ayrıntıların ortaklar genel kurulu tarafından kararlaştırılmasına olanak tanınmaktadır.

9. Ortakların Sadakat Yükümü ve Rekabet Yasağı (Tasarı m. 613)

Tasarı’nın Limited Ortaklıklar Hukuku açısından en önemli yeniliklerinden biri de, sadakat yükümlülüğüdür. Tasarı m. 613, ortaklara, şirkete karsı sadakat yükümlülüğünü öngörmüş, böylelikle ortaklara şirketin çıkarlarını zedeleyebilecek her türlü davranıştan kaçınma yükümlülüğünü getirmiştir. Uygulamada bazı ortakların, şirketin elde ettiği is fırsatlarını bizzat değerlendirdikleri, böylelikle ortaklığın önemli kayıplara uğramasına yol açarak haksız menfaat elde ettikleri gözlemlenmektedir. Tasarı, bu keyfi ve haksız uygulamayı yasaklamaktadır. KOBİ’ler bakımından önem taşıyan bir başka husus, ortakların şirketle rekabet etmeleridir. KOBİ’nin faaliyeti sayesinde pazar hakkında ayrıntılı bilgi edinen bazı ortaklar, ortaklıkla rekabet ederek bu verileri kendi menfaatleri lehine kullanabilmektedir. Tasarı, anasözleşmeye konulacak bir hükümle ortakların limited şirketle (KOBİ’yle) rekabet etmesinin önlenmesine imkan tanımaktadır.

10. İntifa Senetlerinin Çıkarılması

Mevcut sistemin aksine yeni sistemde, limited ortaklıklarda da intifa senetlerine yer verilmiştir (Tasarı m. 584). İntifa senetleri, ortaklık hakkı bahsetmeyen, bununla birlikte belirli koşullar dâhilinde, özellikle ortaklığın kâr elde etmesi halinde intifa senedi sahibinin belirli bir alacağa hak kazanmasını sağlayan senetlerdir. Böylelikle limited ortaklıklar açısından yeni bir finansman kaynağı sağlanmaktadır. Limited ortaklık, intifa senedi çıkararak, ortaklığın kurulusunda katkı sağlayanlara veya sonradan ortaklığa finansman sağlayanlara intifa senedi verebilecek, ortaklığın kâr elde etmesi halinde intifa senedi sahipleri de alacak hakkı edinecektir.

Örnek olarak bir kaç süt üreticisinin biraraya gelerek dondurma fabrikası isletecek bir limited ortaklık kurmaları halinde durum böyledir. Bu olasılıkta, anasözleşmede, ortaklığın işleteceği fabrikada kullanılacak hammaddenin dönemsel olarak belirli koşullar dâhilinde ortaklar tarafından sağlanması kararlaştırılabilir.

Genel Değerlendirme

Bu değerlendirmeler ışığında, TTK Tasarısı’nın KOBİ’ler açısından getirdiği yenilikleri, şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Yeni sistem, şeffaf ve kurumsal bir ticaret düzenini beraberinde getirmektedir.

2. Ticaret sicili sisteminde yeni bir veri tabanı oluşturulması, KOBİ’lerin is ilişkilerine gireceği teşebbüsler hakkında sağlıklı bilgi edinmelerini sağlayacak, KOBİ’lerin birbirleriyle ve büyük teşebbüslerle kalıcı ekonomik ilişkiler kurmasına zemin hazırlayacaktır.

3. Ticaret sicilinin yanlış tutulmasından doğan zararlar Devlet tarafından karşılanacağı için, ticaret sicilinin kamu güvenini haiz bir kayıt sistemi olma niteliği pekişecek, KOBİ’ler daha güvenli ekonomik ilişkilere taraf olacaktır.

4. Yeni düzende tüm isletmelerin hesapları, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’na göre tutulacaktır. Sistem, isletmenin mali yapısının “gerçeklik” ve “dürüst resim verme” ilkesine göre örgütlenmesini gerekli görmektedir. KOBİ’lere, yeni muhasebe düzenine uyum sağlamaları için mâlî ve entelektüel destek verilmesi kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.

5. Muhasebe düzenine ilişkin önemli yeniliklerden birisi, ticari defterlerin sadece elektronik ortamda tutulmasına veya klasik usulün dışında dosyalama sistemiyle muhafaza edilmesine olanak sağlanmasıdır.

6. TTK Tasarısı, dürüst ve haklı bir rekabet ortamının oluşturulması amacıyla haksız rekabete ilişkin düzenlemeleri yeni bir anlayışla ele almıştır. Yeni düzende haksız rekabet kuralları, tüm KOBİ’leri dürüst davranmaya ve haksız rekabetten kaçınmaya teşvik etmekte, üreten ve geliştiren KOBİ’leri haksız rekabete karsı daha etkin bir sekilde korumaktadır.

7. Çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren acentelerin hemen tümünün KOBİ’ olduğu dikkate alındığında, TTK Tasarısı, acentelerin menfaatlerini koruyan düzenlemeler getirmektedir.

Acenteler, acentelik sözleşmesinin sona ermesi olasılığında müvekkilleri için oluşturdukları müşteri kitlesinin müvekkile devri karsısında portföy tazminatı adı verilen bir denklestirme akçesine hak kazanmakta, ayrıca ağır rekabet yasağı düzenlemelerine karsı korunmaktadır.

8. TTK Tasarısı, KOBİ’ler için Avrupa Birliği’nde gündemde olan “European Private Company” kurumuna benzer yeni bir şirket tipi yaratmamaktadır. Bununla birlikte, yeni bir bakışla ele alınan limited ortaklıklar, sınırlı sorumluluk ilkesini öngörmesi ve Tasarı’yla birlikte güçlenen “sermaye ortaklığı” özelliğine rağmen kişisel özellikleri bünyesinde barındırması açısından KOBİ’ler için en elverişli örgütlenme modelidir.

9. Tek kişilik limited ortaklık modeline Tasarı’da yer verilmesi, limited ortaklığın kurulmasını kolaylaştırıcı bir yeniliktir. Bu sayede ülkemizde yaygın olan saman adam uygulaması ortadan kalkacak, ortaklık, gerçek sermaye sahipleri tarafından kurulabilecek ve yönetilebilecektir.

10. Büyüyen ve gelişen KOBV’ler açısından kaçınılmaz zorunluluk, örgütlenme modelini de Gerçeklesen büyümeyle birlikte değiştirmektir. Bu açıdan, gerçek kişi tacir tarafından isletilen veya kişi ortaklığı olarak kurulan KOBV’lerin zamanla limited ortaklığa ve anonim ortaklığa dönüşmesi gündeme gelmektedir. Tür değişikliği olarak adlandırılan süreç, Tasarı ile daha kurumsal bir yapıya kavuşturulmuştur.

Bu veriler ışığında, kurumsal ve şeffaf bir ticaret düzeninin oluşmasını hedefleyen TTK Tasarısı, KOBİ’lere doğrudan doğruya odaklanmamakla birlikte, KOBV’lerin örgütlenmeleri, mali yapıları ve ekonomik ilişkileri bakımından önemli yenilikleri beraberinde getirmektedir.

Yeni Ticaret Hukuku düzenine uyum sağlamayı benimseyecek KOBİ’ler açısından uyum süreci, zahmetli olmakla birlikte oldukça olumlu sonuçları müjdelemektedir. TTK Tasarısı yeni bir dönemi başlatmaktadır: Geleneksel ticaret anlayışını muhafaza etmeyi tercih eden KOBV’ler, TTK Tasarısı’nın getirdiği yeni düzende varlıklarını idame etmekte büyük güçlük çekecektir. Buna karşılık TTK Tasarısı’nın getirdiği yeni düzene uyum sağlamaya yönelen teşebbüsleri, daha güvenli ve daha şeffaf bir ticaret düzeni beklemektedir.

 

KAYNAK: DELOİTTE