Skip to content

Narrow screen resolution Wide screen resolution Auto adjust screen size Increase font size Decrease font size Default font size default color brick color green color
BOŞANMA DAVASI SÜRECİNDE ÖLÜM HALİ PDF Yazdır e-Posta
22 Mayıs 2017

Image

4721 sayılı Türk Medeni  Kanunu’nun(3)  “Miras Hakları” başlıklı 181. maddesinin birinci fıkrası şu şekildedir:

“Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.”

Zikredilen Kanun maddesinin ikinci fıkrası ise 6217 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle değiştirilmiş olup şu şekildedir:

“Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.”

Yer verilen Kanun hükümlerini daha iyi anlamak için ikinci fıkranın değişiklik öncesi halini de bilmek gerekmektedir. Buna göre:

“Boşanma davası devam ederken, ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve  davalının  kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.”

Bu değişikliğin manası, değişiklik öncesi hükme göre sadece davacı eşin ölümü halinde mirasçılar davaya devam edilebilirken; değişiklikten sonraki hükme göre davalı eşin ölümü halinde de mirasçıları davaya devam edebilmektedir. Dolayısıyla, bu değişiklikle davaya devam edip kazanan mirasçı diğer tarafı mirasçılık sıfatından çıkarabilecektir.

Bu hususta Yargıtay vermiş olduğu bir Karar’da(4); “Medeni Kanun’un 181. maddesi; boşanan eşlerin, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamayacaklarını, boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakların aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybedeceğini, boşanma davası devam ederken ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve davalının kusurunun ispatlanması halinde de mirasın eşe kalmayacağını” hükme bağlanmıştır.

Yargıtay vermiş olduğu diğer bir Karar’da(5) ise “… davacı mirasçılarının davaya devam edeceklerini bildirmiş bulunmaları karşısında; davalının kusur nispetinin veya kusursuz olup olmadığının tespiti yönünden davaya devam edilerek sonucuna göre karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.” demiştir.

Öte yandan, Türk Medeni Kanun’a göre boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybederler. Adı geçen Kanun’un ilgili maddelere göre boşanan eşlerin, bu duruma ilişkin kararın geçmesi gereken tüm aşamalardan geçip kesinleştiği andan sonra artık eşlerin birbirlerine mirasçı olmaları mümkün değildir. Bu anlatımın mevhumu muhalifinden okuyacak olursak; boşanma kararının geçmesi gereken tüm aşamalardan geçip kesinleştiği andan önce eşlerden birinin ölmesi durumunda diğer sağ kalan eş ölen eşe mirasçı olacaktır. Dolayısıyla mirasçı olabildiğine göre SGK’dan dul aylığını -haliyle- alabilecektir. Kaldı ki; yukarıda da ifade edildiği üzere kendisine kalan mirası reddetse dahi reddi mirasa Kurumdan bağlanacak olan dul aylığı dahil değildir.  Diğer bir ifadeyle mirasın reddinin ölüm aylıkları üzerine etkisi yoktur.

Buraya kadar anlaşılması gereken şudur ki; 4721 sayılı Medeni Kanun’un 181. maddesi mirasçılık sıfatını engellemektedir. Mirasçılık sıfatı ile hak sahipliği birbirinden farklı kavramlardır. Bu farklılığı mirasın reddi konusunda açık bir şekilde görülmektedir. Konu hakkında akla takılabilecek bir soru şudur ki, eşini öldüren kişinin diğer eşten aylığa hak kazanması ne kadar adildir? Böyle bir durum olamayacağı için böyle bir sorun da olamayacaktır. Zira 5510 sayılı Kanun’un 56. maddesi ölüm, ağır yaralama  veya aile hukukundan doğan ihlaller ile ölüme bağlı tasarrufla mirasçılıktan çıkarılanların hak sahipliğinin önüne geçmiştir. Coşkun Bilgin Yaklaşım / Mayıs 2017 / Sayı: 293

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.